Hemen herkesin farklı beklentisi var. LGS ve YKS’ye giren öğrenci ve ailelerinin öncelikli beklentisi iyi bir okul, iyi bir gelecek. KPSS sonrası atama beklerken, mülakat dayatması ile karşılaşan öğretmenlerimizin beklentisi bir an önce atanmak, topyekün beklentimiz ise bu akşamki maçı almak!
Beklentiler hiyerarşisine gençlerden başlayalım.
En iyi okullarda öğrenim görüp, bol kazançlı iyi bir işe girip olabildiğince özgür olmak istiyorlar.
Yaşam standartlarından asla taviz vermiyorlar.
Dayatmalara karşılar.
Hızlı karar veriyor, çabuk sıkılıyorlar ve önemli olan hep kendi doğruları.
Dinamik ve girişimciler.
Anne, babaları gibi tırnaklarıyla kazıyarak bir yere gelen değil yöneten olmak istiyorlar.
Sokaktaki hayatı değil sosyal medyayı tercih ediyorlar.
O dünyanın bir parçasılar. Ellerinden düşürmedikleri telefonlar da onların bir parça haline geldi...
Öğretmenlerimiz, özellikle de atama bekleyen öğretmenlerimiz bu süreçte çok yönlü bir kıskacın baskısı altındalar.
Devlet, veli ve öğrenci üçgeninde adeta boğulmuş durumdalar. O yetmezmiş gibi şimdi bir de mülakat, yeni müfredat ve yeni meslek kanunu ile daha da köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor.
Pedagojik anlamda yapmaları gerekenleri değil, kendilerine dayatılanları yapmak zorunda kalıyorlar.
Atama ve kariyer sistemleri kahredici.
Mesleklerinden soğutmak ve kendilerini mutsuz etmek için herkes yangına odun taşıyor...
Ebeveynlere gelince, çocuklarına daha bir gelecek sağlamak için her türlü fedakarlığa katlanıyorlar ama ne istiyorlarsa hep tersi oluyor.
LGS sonrasında olduğu gibi YKS sonuçlarının açıklanmasından sonra da her eve bir ateş topu düşecek.
Çok azı istediği lise ya da fakülteye girme sevinci yaşayacak yine çok azının parası özel okullara yetecek.
Çocuklarının gözlerinin önünde mum gibi erimelerine, sınavlar nedeniyle enkaza dönüşmelerine dayanamıyorlar.
En acısı da hiç bir şey yapamamanın çaresizliği içindeler...
Devletin kafası ise eğitim konusunda karmakarışık. Bu yüzden sürekli arayış içerisinde.
Anayasal görevleri nedeniyle iyi bir yurttaş, mutlu bir öğrencilik ve en önemlisi de geleceğimizi emanete edeceğimiz bir donanmalı ve sorumluluk sahibi gençler yetiştirmek istiyor, bütçeden en büyük payı ona ayırıyor.
Doğru olanı yaptığını sanıyor ama diğer paydaşlar gibi tüm kişi ve kurumlarıyla kendisi de sonuçtan hiç memnun değil...
Peki o zaman nerede hata yapıyoruz, en büyük sorunumuz ne?
Eğitimin görünen en büyük eksikliği “diyalog eksikliği” ve “ben yaptım oldu” mantığıdır.
Bırakın farklı iktidarları aynı iktidarın bakanları bile dünden bugüne bir çok konuda birbirine taban taban zıt projelere imza attı. Atmaya da devam ediyor.
Hemen herkes, “Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğinden daha önemli ne olabilir ki” görüşünde ama gelinen nokta da ortada.
Defalarca dile getirdik bir kez daha hatırlatalım:
Elbette ekonomi de, anayasa da, futbol da çok önemli ama eğitimde sorun varsa hiçbirini düzeltemezsiniz, sürdürülebilir kılamazsınız. Olsa olsa ancak günü kurtarırsınız...