Özel okul ücretleri aldı başını gidiyor. Aileler her türlü fedakarlığı yaparak çocuğunu “özel”e gönderiyor ama yine de mutlu değiller. Devlet okullarında kalitenin yükselmesi, kolejlerdeki ücretleri aşağıya çekmekle kalmayacak, eğitimi de iyileştirecektir!
İsterseniz gelin önce bir durum tespiti yapalım:
. Parmakla gösterilen devlet okullarının sayısı azaldıkça:
. Özel okulların sayısı arttı,
. Öğrenim ücretler tavan yaptı,
. Kalite dibe vurdu,
. Öğretmen ücretleri asgari ücret düzeyine indi,
. Servis, yemek, barınma, kitap ve diğer eğitim harcamaları katlandı,
. Özel okul sahipleri daha zengin olurken veliler daha da yoksullaştı,
. Zincir özel okullar, süper marketlerin bakkalları yok ettiği gibi yerel özel okulların yaşama şansını ortadan kaldırdı,
. Özel ders, kurs ve eğitim desteği almayan özel okul öğrencisi kalmadı,
. Devlet okullarında eğitimde kalite düştükçe, hijyen koşullar kötüleştikçe, güvenlik riski ve akran zorbalığı arttıkça özellere ilgi arttı, bu da özellerde ”nasıl olsa öğrenci geliyor”
rehaveti yarattı. Değirmenin suyu hiç kesilmeyecek anlayışı, özel okul sahiplerinin kendilerine, öğretmenlerine, velilere ve öğrencilerine yönelik bakış açılarında ciddi erozyonlar yarattı…
İşte bu yüzden devlet okullarında çıtanın bir an önce yükselmesi gerekiyor.
Sadece her ilde değil, her ilçede hatta her mahallede yıldız okullar dönemi yeniden başlamalı, veliler ve öğrenciler, paralı ve uzaktaki okullara mecbur bırakılmamalı.
Servislere ve sınav sektörüne harcadığımız enerjiyi, zamanı ve kaynakları, eğitimi iyileştirmek için harcasak, fazla değil 10 yıl içerisinde tüm okullarımız “en iyi” ler kategorisinin de üzerine çıkacaktır!..
Bu o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır.
Eskiden yapmıştık, yine rahatlıkla yapabiliriz.
Kalite liyakatla sağlanır, liyakat da kaliteyi beraberinde getirir…
Cumhuriyet tarihi boyunca eğitimdeki kaliteyi dert edinen Bakan sayımız bir elin parmaklarını geçmez.
Her öğrencinin en iyi okullarda, en iyi eğitimi alması gerektiğine canı gönülden inanan ve bu yöne çaba gösteren Bakan sayısı daha da az!
Bakan olmadan önce olduğu gibi Bakanlık görevi bittikten sonra da eğitimdeki sorunları kendine dert edinen ise yok gibi!
Milli Eğitim’de, Cumhuriyet’in ilk yılları hariç bırakın parti ve iktidar politikalarını, köklü bir
devlet politikamız hiç olmadı. Aynı iktidarlar döneminde bile eğitim, öğretmen yetiştirme ve atama sistemleri sürekli değişti…
En önemlisi de tüm bu süreçleri derinden etkileyecek olan seçmen tercihleri arasında eğitim
hiçbir zaman ilk 3’e girmedi.
Girmediği için de ciddiye alan olmadı.
Alınsaydı böyle mi olurdu?..