Dipolama sevdamız bitecek gibi değil. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilkokul diploması olan bile okumuş sayılıyordu. Ortaokul ve lise mezunları aydın sınıfına giriyor, üniversite mezunları ise parmakla gösteriliyordu…
Okuyan el üstünde tutuluyor, hemen her kapı kendilerine açılıyordu.
Peki ne oldu da artık diplomanın yüzene bakan yok?
Sayıları arttıkça değerleri mi azaldı yoksa okumuşların yerini başkaları mı aldı?
Okumuşların pabucunu önce siyaset sonra da para dama attı.
Liyakatın yerini partizanlık, diplomanın yerini para aldı.
Para ve güç her kapıyı açınca diplomanın pek de bir önemi kalmadı. Bu yüzden de eğitimin kalitesi dibe vurdu.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşamadan deli gibi diploma peşinde koştu, devlet ve aileler bütçelerinden en büyük payı eğitime ayırdı. Şehirler, kasabalar “Bize de üniversite açın” diye sıraya girdi. Vakıf üniversiteleri ve esnaf üniversiteyi akademik bir gelişme ve kalkınmanın lokomotifi olarak değil de günü kurtarmanın, kolay para kazanmanın yolu olarak gördü. En fazla 50 üniversite için kurgulanan YÖK kendisini yenileyemedi ve bugünkü noktaya gelindi…
Evet hemen herkesi üniversite mezunu yaptık ve isteyen herkese yetecek kadar kontenjan yarattık. Hatta dolduramaz hale gelip yoldan geçenleri de üniversiteye aldık. 180 soruda 0.5 neti olanın puanı hesaplandı, dolmayan kontenjanlara yerleştirildi!..
Bu değirmene hepimiz ama hepimiz su taşıdık. Eğer kabahatli arıyorsak, olmayanımızı zor bulursunuz. Şimdi el birliği ile sistemini revize etmemiz gerekiyor.
Neden mi?
Hem gençlerimiz heba oluyor hem de kaynaklarımız. Yani geleceğimiz!..
Liderlik ve iktidar yarışına girenler keşke bu konudaki görüşlerini paylaşsalar da geleceğe çok daha umutla bakıyor olabilsek!..
Eğitim meşalesi ülkeler aydınlanmaz. Yeni dünya düzenin de diploma değil yetkinlik
aranacak!..