Seçime sayılı günler kaldı. Ne söylenecekse artık söylenmeli. Örneğin sınav ve diploma odaklı eğitimde hala ısrarcı olunacak mı? Öğretmen, öğrenci, bilim insanı, veli ve diğer paydaşlar mutlu olacak mı? Gençler geleceğe umutla, güvenle bakacak mı?
Sorular zor gibi görünse de aslında cevabı çok basit.
Değişim ve güven duygusu sağlanırsa gerisi kendiliğinden gelecektir.
Bugünkü sistemi olduğu devam ettirmenin hiç ama kimseye bir yararı bulunmuyor. Zaten devam ettirmek isteyen de şikayetçi olmayan da yok gibi.
İşte bu noktada asıl önemli olan, bu sistemin yerine neyin getirileceği?
Söz konusu değişiklik son 60 yıldır gündemde.
Ne zaman bir iktidar ya da hükümet değişikliği olsa hep son dakikaya bırakılır, sonra da “bu yıl için çok geç kalındı” deyip gelecek yıla ya da bir sonraki hükümete ötelenir.
Bu ritüel 60 yıldır değişmedi, umarız bu seçimle artık tarihe karışır.
Karışmalı da.
Yoksa ikinci yüzyıla farklı bir başlangıç yapmamız mümkün olmaz.
Eğitime ve geleceğe yönelik olarak şu ana kadar bölük pörçük açıklamalar oldu ama köklü bir reformdan söz eden ve bu reformu kimlerin gerçekleştireceğinden söz eden hiç olmadı…
Milli Eğitim Bakanı yine tesadüfen mi seçilecek?
Seçilen Bakan, eğitimin sorunlarını ve çözüm yollarını Bakan olduktan sonra mı öğrenecek, araştıracak, çözüm yolları arayacak?..
Seçimin ve kazanmanın ne kadar zor bir süreç olduğunu eminiz ki artık tüm siyasetçiler anlamıştır.
İşte bu yüzden artık hiç bir şey ötelenmemeli ve tesadüflere bırakılmamalı.
Bunu yaptıklarında kazanan sadece gençlerimiz, geleceğimiz, ülkemiz değil, kendileri de olacaktır…
Eğitime, bilime, geleceğe dair açıklamaları heyecanla bekliyoruz...
