Öğrencilerin, eğitimi ve geleceklerini ciddiye almadıkları yönünde yapılan eleştirilerde haklılık payı yok mu? Elbette var ama çok daha önemlisi onların bu noktaya nasıl geldikleri! Çuvaldızını arada bir kendimize de batırmalıyız!
Öğretmenlerimizden, velilerden, öğrencilerden ve eğitim diğer paydaşlarından hemen her gün onlarca, bazı dönemlerde de yüzlerce mesaj geliyor.
Aldıkları eğitimden, gördükleri ilgiden, alakadan, liyakattan, kaliteden söz eden yok gibi. Genel bir memnuniyetsizlik var. Herkes, herkesten şikayetçi ve daha da enteresanı herkes kendini haklı görüyor. Mağdurların en başında ise öğrenci ve öğretmenler geliyor. Fatura hep onlara çıkıyor. Keşke en azından üniversitelerde hatta liselerde Hoca seçme özgürlüğü de olsa!..
İşte size çok çarpıcı bir tespit. Abartı ve art niyet var mı sanmıyorum. Üniversiteler öylesine tıka basa dolduruldu ki hakkıyla eğitim yaptığını, bilim ürettiğini iddia edenlere “emin misiniz?” Diyenler çok çıkacaktır…
Ne olur empati!
“Şehir ve Bölge Planlama 3. sınıf öğrencileriyiz.
Büyük bir mağduriyet içinde olduğumuz için sizden sesimiz olmanızı rica ediyoruz.
Güz döneminde Planlama Stüdyosu 3 dersini 76 kişilik bir sınıf olarak aldık ve ödevlerimizin bireysel yapılması istendi.
Ancak, sınıf mevcudunun fazla olması nedeniyle herkesin düzenli olarak kritik alamayacağı belirtildi.
Kritikler, ödevlerimizi revize ederek her hafta hocalarımıza sunmamız gereken bir süreçti.
Fakat kritiklerin sistemli bir takibi yapılmadı.
Final sunumundan bir hafta önce, kritik almayanların sunum yapmasına gerek olmadığı ve doğrudan dersten kalacakları açık bir şekilde ifade edildi.
Sonuç olarak, 76 öğrencinin 39’u dersten kalmış durumda. Üstelik bu dersin ne bütünleme sınavı ne de yaz okulu bulunuyor. Dolayısıyla dersten kalan öğrencilerin mezuniyeti en az bir yıl uzuyor.
Bazı öğrenciler kritik almadıkları halde "aldım" diyerek geçebilirken, kritik sürecinin takibi yapılmadığı bu şekilde daha iyi anlaşılıyor.
Hocalarımızın sunum başladıktan itibaren bizi dinlemek yerine kendi aralarındaki günlük sohbetlerine devam ettiklerine şahit olanlarımız var.
Sunumlar sürekli bölündü ve kritik alıp almadığım sorulduğunda dürüstçe "almadım" diyenler için sunumum yarıda kesilerek "Seni dinlememize gerek yok" denilerek sunumum yarıda kesildi.
Tüm teslimlerimizi eksiksiz yapmamıza rağmen 15, 20 puan verilerek bu dersten bırakıldık.
Sunum bitiminde imza atarken Hocalarımızın "Kritik alsaydın geçerdin" ifadesi, başta herkese kritik verilemeyeceğini söylemelerine rağmen notların kritik sürecine göre verildiğini açıkça gösteriyor.
Bölüm başkanlığına yaptığımız itiraz sonucunda notlarda bir değişiklik olmadı.
Fakülte dekanlığına yapacağımız ikinci bir itiraz için 3 iş günü süremiz olduğu söylendi.
Bu durumu dekanla konuşan bir arkadaşımız sayesinde öğrendik ki Dekan Hanımın dilekçelerdeki okul amblemi eski olduğu için itirazımızın değerlendirmeye alınmayabileciğini şaşkınlıkla öğrendik.
Böylesi bir durumun itiraz sürecine şaibe düşürüleceğini düşünüyoruz. Genel notlandırma sürecinde haksızlık olduğu yönünde kuşkularımız var.
Sesimizi duyurarak bu adaletsizliğin giderilmesine yardımcı olmanızı rica ediyoruz.
Şimdiden ilginiz ve desteğiniz için teşekkür ederiz. Saygılarımlıza… ”
Elbette kabahatli aramıyoruz.
Üniversite adı da vermedik çünkü hemen her yerde yaşanabilecek bir tablo.
Çaresi öğrencilerin de, Hocalarımızın da ara ara kendilerini karşısındakilerin yerine koyup empati yapmaları.
Aynı durum kendilerininin ya da çocuklarının başına gelse tavırları ne olurdu?..