Hemen herkesi çeşitli nedenlerle yaptığı işten soğuttuk. Öğretmenleri bile! Oysa aidiyet hissi
en yüksek olan onlardı. Hayalini kurdukları mesleği isteyerek seçtiler. Eğitim fakültelerinde
isteyerek okudular. Önce KPSS, sonra da mülakat ve kariyer dayatması ile kendilerini
mesleklerinden o kadar yorduk ki nefes alamaz hale geldiler.
Şimdi yüzde 83.8’i öğretmen olmak isteyenlere “aman ha, dikkatli olun” diyor. Yani gönül rahatlığı ile öğretmenliği seçin tavsiyesinde bulunamıyor.
Haksızlar mı?
Evet demek mümkün değil.
Neden sorusuna karşılık yüzlerce madde sıralayabilirler…
“Peki o zaman hala neden hala öğretmenlik yapıyorlar?” diyenler de mutlaka çıkacaktır.
Çıkmalı da, çünkü onları daha iyi anlamanın yolu bu tür sorulardan geçiyor.
Hala öğretmenlik yapıyorlar, hala öğretmenlik istiyorlar ve hala mesleklerine toz
kondurmuyorlar?
Niye mi?
Çünkü öğretmenlik onlar için bir sevdadır, bir fedakarlıktır.
Onlar için herhangi bir öğrencinin kendi evlatlarından farkı yoktur.
Çocukları ne ise öğrencileri de odur.
En ağır koşullara rağmen fedakarlıkları ondandır!..
İlle de liyakat demeleri bu yüzdendir.
Şunu da kendi yaşamlarından çok iyi biliyorlar ki, öğretmen olmak isteyeni hiçbir koşul
yıldıramaz, engelleyemez, yaşları kaç olursa olsun son nefeslerine kadar onun hayalini kurar
ve bu konuda mücadele ederler…
Bir daha düşünün demeleri o yüzden.
Aslında bu uyarı mesleğe gönül verenlerden çok, öğretmenliği diğerlerine göre daha garantili
bir iş kapısı olanlar için olsa gerek…
Başta öğretmenlik olmak üzere hiçbir mesleği itibar erozyonuna uğratmamalıyız.
Her meslek çok önemlidir ve öyle kalmalıdır…