adscode
adscode

Neden İngilizce Öğrenemiyoruz? (2)

Yabancı dil öğrenme ve öğretme konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Sonuç ortada. Yeni bir dil öğrenmek isteyenimiz çok ama öğrenimimiz az. Peki bu durum, sistemden mi kaynaklanıyor yoksa farklı bir dil yapısından mı? 2020 Yabancı Dil Yeterlilik Endeksi’ne göre Avrupa’da sondan 2. sıradayız! Zor ama üzerinde ciddi anlamda kafa yorulması gereken bir konu!..

aguclu@milliyet.com.tr




İngilizce Öğretmeni Mustafa Erdoğan, konuyu farklı yönleriyle incelemiş.

Böylesi görüş alışverişleri, keşke doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerle gerçekleşse. İşte o zaman, nerelerde hata yaptığımız doğru bir şekilde ortaya konur ve doğru bir yol haritası hazırlanır!.

Ülkelerin 2020 Yabancı Dil Yeterlilik Endeksi yayınlandı: https://www.ef.com.tr/EPI/
Bu listede yine durumumuz pek de parlak değil!
Avrupa’da sondan ikinci, dünyada ise 100 ülke içerisinde 69.’yuz.
Neden bu durumdayız?
Neler yapabiliriz?
Bu çıkmazdan nasıl çıkabiliriz?

İşte bu konuda Mustafa Erdoğan Hocamızın değerlendirmesi:
1. Yabancı Dil öğrenme kültürümüz yok:
Şurada 100-200 yıl önce (zamanında) üç kıtaya hükmetmiş bir millet idik. Eğitim seçkinlere özgü bir şeydi. Halk cahildi, okuma yazması bile yoktu. Eğitimin geçmişi 100 yıl kadar, şu anda da zaten ülke genelinde çok büyük aşamalar kat etsek de hala okuma yazma oranımız %100 değil.

Daha okuma yazma sorununu halledememiş bir ülke için yabancı dil lüks. Ki nitekim uzun bir süre 3 kıtaya hükmetmiş bir millet olduğumuzdan bahsettik ki tarihin hemen hemen hiçbir döneminde sömürge olmamışız, yani yabancı dil öğrenmemişiz hep öğretmişiz. Bu o kadar genlerimize işlemiş ki, çoğu zaman ciddiye almadığımız öğrencilerin “Onlar neden Türkçe öğrenmiyor?” sorusunun içi boş değil, bunun bir tezahürü.

2. Dışarıya kapalıyız:
Bugün İngilizce yeterliliğinde ilk sıralardaki uluslara bakın, çocuk istediği zaman annesi babasıyla oturup İngilizce konuşabiliyor, çünkü çok önceden halletmiş dil meselesini adamlar.

Bizde de oturması için en az birkaç kuşak geçmesi yani bir 100 yıl gerekiyor. Bugün hangi birimiz anne babasıyla İngilizce konuşabilir. Yine aynı şekilde o listede üst sıralarda olan ülkelerdeki insanların büyük bir çoğunluğu en az bir kez yurtdışında bulunmuştur ya da yurtdışına tatile gitmek olağan bir şeydir. Bizde bırakın yurtdışını yaşadığı şehri, köyü terk etmemiş insanların sayısı hiç o kadar az değil.

Zaten bu yayınlanan dil endeksine baktığımızda da dışarıya kapalı ülkelerin alt sıralarda yer aldığını görüyoruz.

3. Eğitimde devamlılık yok:
Evet 1000 küsur saat İngilizce dersi görüp İngilizce olarak kendini ifade edememeyi akıl almıyor.
Ancak bunu güne vurunca 54 gün yapıyor bu bir. Yani hiç de öyle yeterli olacak bir ders saati değil. Bir ikincisi ders saati dağılımlarına baktığımızda yalnızca devlette eğitim alan bir vatandaş İngilizce ile ilk kez ilkokul 2. Sınıfta tanışıyor. (Uzmanların fikir birliğine vardıkları yaşın 3-4 yaş olduğu düşünülürse çok geç.) Hadi bunda sıkıntı yok diyelim. 2. Sınıftaki bir öğrenci haftada yalnızca 2 ders saati İngilizce görüyor. 2 ders saati! Bu iki ders saatinde öğretmen yoklama mı alsın, defteri mi doldursun, öğrencileri derse mi hazırlasın? Bir de bunun resmî tatile denk geldiğini düşünün! Ders saati dağılımına baktığımızda diğer kademelerde de durum pek farklı değil. Üçüncü ve dördüncü sınıfta 2, beşinci ve altıncı sınıfta 3, yedinci ve sekizinci sınıfta 4 ders saati İngilizce var ki dil öğrenmek için hiçbir şekilde yeterli olamaz. Devamlılık ve odaklanma olmadığı müddetçe yabancı dil öğrenilemez. Bunun en güzel örneği bizim eski Anadolu Lisesi sistemiydi. 1 yıl hazırlık vardı ve bütün dersler İngilizceydi. Buradan mezun olanlar çok da yeterli bir seviyede İngilizceye sahip oluyorlardı. Şimdi bu sistem bozuldu. Bütün düz liseler Anadolu oldu, eski Anadolu lisesi sistemi bozuldu. Haliyle dil öğrenme seviyemiz da taban yaptı.

Klasik bir söylem vardır: “Efendim biz okullarda hep dil bilgisi öğretiyoruz, konuşma odaklı öğretim yok, müfredat da yöntem de yanlış.” Bu dillere pelesenk olmuş söylem elbette tamamen yanlış değildir ama dünyanın en mükemmel sistemi de olsa herkesin mükemmel derecede dil bilmesini ummak hayalperestlik olur. Çünkü her insanın farkı karakter özellikleri ve yetenekleri vardır. Aslında komik olan şu ki çok da konuşkan olmayan bir adama “Sen neden dil öğrenemiyorsun demek.” Biraz insanı robot zannetmek gibi.

4. Yaşam tarzımız yabancı dil öğrenmeye müsait değil:
İngilizce yeterlilik oranı yüksek olan ülkelerden biri olan İsveç’te bulunduğumda beni hayrete düşüren bir şeyle karşılaştım, bizim bildiğimiz ücretsiz olan uydu kanallarına bir bakayım dedim, neredeyse bütün kanallarda İngilizce dizi/film vardı (İsveçce altyazılı) ve İsveçli arkadaşımla yaptığım sohbette herkesin bunları izlediğini öğrenmiştim. Sonra bir de kendi ülkemi düşündüm.

İzlenme rekorları kıran programları, dizileri, filmleri… Aslında bu bile her şeyi gözler önüne seriyor. Bir kere halkımız büyüğünden küçüğüne sadece sözde İngilizce öğrenmek istiyor. Ama gel gelelim Türkçe dublajsız film izlemek de istemiyor. Nasıl olacak bu iş?

Ne üzücüdür ki eskiden CNBC-E diye bir kanalımız vardı, dünya genelinde tutan film ve dizileri Türkçe altyazılı bir şekilde orijinal dilinde yayınlarlardı. İnanın bana o kanal toplumun çok önemli bir kesimine İngilizceyi öğretmiştir. Tabi bu kanal da toplumun geneline hitap eden bir kanal değildi. Orası ayrı bir konu.

5. Türkçe dil yapısı olarak İngilizceye çok ters:
Uzun uzadıya anlatmayacağım, basit bir internet aramasıyla ne kadar ters olduğunu görebilirsiniz ama yabancı dil öğrenmede bunun rolü yadsınamaz. Zaten İngilizce yeterlik indeksinde üst sıralarda bulunan ülkelerin çoğu İngilizce diline yakın diller. Son sıralardaki ülkeler hep Türk devletleri, Avrupa’da sondan ikinci olduğumuz haberini görmüşseniz acaba bizden daha kötü olan ülke hangisi diye merak ediyorsanız, hemen söyleyelim: Azerbaycan.

Türkçe konuşulan kardeş ülkemizin de yabancı dil öğretiminde hüsrana uğraması dil yapısı tezimi güçlendiriyor. Hadi gelişmişlik olarak birbirine yakın ülkeler sonuncu diyelim. Peki gerek eğitim sistemi gerekse kültür ve uygarlık seviyesi açısında dünyada parmakla gösterilen Japonya’nın bu kadar alt sıralarda yer almasını nasıl açıklarsınız? Elbette yabancı dil yeterliliğinin düşük olmasında ülkenin gelişmişliği, sosyoekonomik durumu, refah seviyesi, eğitim sistemi gibi çok daha önemli faktörler de var ancak dil yapısı da önemli.

6. Aslında yabancı dil değil, hiçbir şey öğrenemiyoruz:
Kendi anadilimize bile ne kadar hakim olduğumuz tartışmalı bir konu. Okumayan bir toplumuz, okumayan kendi diline hakim olamayan bir ulus yabancı dilde ne kadar başarılı olabilir? Kaldı ki sadece yabancı dil değil, hiçbir şey öğrenemediğimizin kanıtı Youtube’da onlarca içeriğini bulabileceğiniz sokak röportajları. Basit bir toplama işlemeni yapamayan, ”Türkiye’nin başkenti neresidir?”, “Cumhuriyet kaç yılında ilan edildi?”, “Güneş mi dünyanın etrafında döner, dünya mı?”, “ Su kaç santigrat derecede kaynar?” gibi ilkokul seviyesindeki sorulara bile doğru yanıt veremediği gibi bunda inat eden insanları açın izleyin. Çarpım Tablosunu bilmeyen insan sayısı bile hayret uyandırıcıdır. Kendi dilinde bile okumayan, merak etmeyen, araştırmayan bir toplumun yabancı bir dili öğrenmede başarılı olmasını nasıl bekleyebiliriz ki?

Peki ne yapmalıyız:
Evet ülkede en çok yapılan şey, sorunları göz önüne sermek ama kimse de bir çözüm önerisi sunmaz kolay kolay. Herkes dert yanar. O zaman onlardan olmayalım ve kendimizce çözüm önerisi sunalım:

Bir kere umutsuz olmamalıyız. Eğitim aceleciliği kaldırmayan bir mecra bir sistem getirip etkili olmadı diyerek 5 yıl sonra kaldırmanın bir anlamı ve yararı yok. Doğru uygulanan bir sistemin meyveleri belki 50 yıl sonra hatta 100 yıl sonra toplanır. Sürekli sistemi değiştirerek ancak ağacı kurutursunuz. Bence şu anki dil öğretim sistemi köhne ve çağın gereklerini karşılamaktan aciz.

Dünyanın önde gelen dil bilimcileri, teknoloji uzmanları, üniversitede İngilizce dil öğretimi üzerine eğitim veren akademisyenlerimiz, bütün İngilizce öğretmenleri, eğitim uzmanları, vatandaşlar ve öğrencilerin de fikirlerini sunacağı bir sistem çalışması yapılsın, uzun uzadıya tartışılsın; sonrasında dil öğretim sistemi köklü bir şekilde, sadece bir defa değiştirilsin ve bir daha hiçbir şekilde köklü değişiklik yapılmasın. Ufak tefek düzeltmeler, geliştirmeler elbette olacaktır. Ama tek bir sistemde ısrar edilmelidir. Aslında dil için değil, bütün eğitim sistemi için de gerekli olan budur.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    1 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (1)
Yazarın Diğer Yazıları
Zaman yönetimi!
Köy Enstitüleri???
Yarına hazır mıyız?