Hayatta iz bırakan anıların en başında keyifli öğrencilik yılları gelirdi. Öğretmenler, arkadaşlar, kitaplar, etkinlikler, pek çok alanda yaşanan ilkler ve en önemlisi de öğrenme aşkı hiç bitmesin istenirdi. Peki ya şimdi?
Öğrencileri sadece eğitimden değil okuldan da soğuttuk.
Aidiyet hisleri kalmadı.
“Keşke hiç bitmese” diyenlerin yerini “bitse de kurtulsak” diyen aldı.
İstediğimiz bu muydu?
Elbette hayır.
Peki öyle ise nasıl bu noktaya geldik?
İşte seza sadece bir kaç satır başı:
- Sınav odaklı eğitimle her 100 öğrenciden 15, 20’sini sevindirirken, geri kalanları değersizleştirdik.
- Sabahın köründe, akşamın karanlığında eğitimle okula soğuttuk.
- İstedikleri okullardan ve mesleklerden daha çok, hiç istemedikleri okullara ve mesleklere mecbur bıraktık.
- Diplomaları hiç bir işe yaramaz hale getirdik.
- Okumuşları, okuduklarına bin pişman ettik.
- Okulları “nitelikli, “niteliksiz” diye ayrıştırdık.
- Fen ve Anadolu liseleri ile mesleki ve teknik eğitimin farkındalığını ortadan kaldırdık. . Tüm okulları tabela okullar haline getirdik.
- Başarılı, başarısız herkesi diploma sahibi yaptık ama ilgi, yetenek. hayaller ve heyecanı körelttik,
- Test çözmekten anılar biriktirmeye zaman bırakmadık.
- Okumayı angarya olarak gördük, sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı rafa kaldırdık, sporu, sanatı, etkinlikleri bitirdik ve her ne kadar başkaları aksini iddia etse de eğitimde kaliteyi dibe vurdurarak, aile bütçelerini altüst eden özel okullara yönlendirdik…
En acısıda ne biliyor musunuz?
Bütün bunların zerre kadar umursanmıyor olması!..