Öğrenmek dünyanın en çok mutluluk veren üç yetkinlikten birisi, öğrencilik yaşamın en keyifli dönemi, diploma da her kapıyı açan bir altın anahtardı. Eğitimi ve okumuşları öylesine hırpaladık, öylesine değersizleştirdik ki algı tam tersine döndü!
Peki kabahat eğitimde mi yoksa eğitim görenlerde mi?
Her ikisinin de bugün gelinen nokta ile zerre kadar ilgisi yok!
Eğitimin özüne yönelik algıda bir değişiklik söz konusu değil.
Dünyanın neresine giderseniz gidin “eğitim şart” diyenlerin oranı, karşı çıkanlardan açık ara çok önde.
Karşı çıkış eğitime değil, eğitime şaşı bakışa, eğitim sistemine, kalite erozyonuna ve okumuşlara yönelik kafa karışıklığına.
Bu yanlış algıyı değiştirme yönünde çaba göstereceğimize tam tersine daha da pekiştiriyoruz.
Eğitim, akıl, bilim, kalite ve liyakat odaklı olması gerekirken farklı arayışlar içerisine girdik. Arka bahçe yaratma sevdasına kapıldık.
Planla, program, ilgi ve yetenek, ülke ihtiyaçları doğrultusunda olması gerekirken, sınav ve diploma odaklı hale getirdik.
Her yere üniversite açtık, okula başlayan her öğrenciye üniversite önüne yığdık, üniversiteye giriş barajlarını sıfırlayıp, herkesi diploma sahibi yapmaya çalıştık, pek çoğunu da yaptık.
Sonuç?
Mezunların dörte üçü mutsuz?
Kimi hiç iş bulamıyor, kimi öğrenim gördüğü alandan umudunu kesip bulduğu herhangi bir işe bile razı, kimi hiç istemediği bir alanda okuduğu için mutsuz, kimi de aldığı maaşla ayakta kalmanın mümkün olmadığı görüşünde.
Ortak noktaları ise mutsuz hem de çok mutsuz olmaları!
Gelen mesajlarda derin pişmanlıklar var.
Peki kabahat onlarda mı?
Çok daha iyi olsalar, farklı meslekler seçseler, çok daha yüksek puanlı üniversitelerden mezun olup, bir kaç yabancı dil bilseler, master ve doktora yapsalar çok daha şanlı mı olurlardı?
Keşke gönül hastalığı ile evet diye haykırıyor olsaydık.
Ülkemizde yılda bir milyondan fazla bebek doğuyor, sağ kalanlar okula başlıyor ve yine her yıl bir milyona yakın öğrenci üniversiteye alınıyor ve yarım milyondan fazlası da mezun ediliyor!
Peki özeliyle, devletiyle, kişisel girişimcisiyle yıllık istihdam potansiyelimiz kaç?
Okumuşuyla, okumamışıyla bir kaç yüzbini geçmez!
Ya diğerleri?..
Yani sorun pedagojik olmaktan daha çok ekonomik!
Peki o zaman kabahatli niye hep eğitim ve niye hep gençlerimiz?..