adscode
adscode

Çocuklara 4 Yıllık Temel Eğitim Yetmemektedir!

4 yıl önce yasallaştırılan ve eğitimde ‘devrim’ diye sunulan 444’lük yasa aradan geçen 4 yılın ardından yoğun bir şekilde eleştirilmeye ve ürettiği sonuçlar itibarı ile tartışılmaya devam etmektedir.

alaaddindincer@egitimajansi.com





Topluma ‘Yeni Türkiye’nin yeni eğitim modeli’ ve ‘sessiz devrim’ olarak sunulan sistem ağır aksak yürütülmektedir. Seçmeli dersler ile haftalık ders yoğunluğu geçmişe göre daha da ağırlaştırılan bu model her yerinden arıza vermeye başlamış durumdadır. Bu günlerde çeşitli eğitim modellerinin kamuoyunda yeniden dolaşıma sokulması kötü gidişin en somut göstergesidir. Haftalık ders sayısını ve saatlerini azaltılma girişimleri ile müfredatın sadeleştirilme çalışmaları durumun iyi gitmediğinin en somut bulgularıdır.

 

TEOG Sınavlarına giren öğrenciler 5 yıllık temel eğitim verilen 8 yıllık zorunlu eğitim döneminin öğrencileridir.444’lük modelin ilkokula başlayan öğrencilerinin henüz 8.sınıfa gelmediği iddia edilebilir. Ancak özellikle bu yıl sınava girenler 444’lük modelin 8.sınıfa gelen öğrencileridir. Bu süre zarfında bu öğrenciler hem haftalık 35 saat ders hem de seçmeli derslere, kısmi olarak yenilenen müfredata muhatap oldular. Aşağıda ulaşılan bulgular 5 yıllık temel eğitimin bile yeterli olmadığını göstermektedir. O nedenle 4 yıllık temel eğitime dayalı 4 yıllık ortaokul ve 4 yıllık lise eğitimine dayanan modelinde başarısız olacağını söylemek için masada var olan  verilerin yeterli olduğunu düşünüyorum.

 

2014-15 Yılında yapılan TEOG Sınav sonuçları üzerinde Bakanlığın yaptığı analiz eğitim sisteminde var olan eşitsizlikleri ve Bakanlığın bunlar sınav değil demesine rağmen yapılanın bir seçme, sıralama ve yerleştirme sınavı olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bu sonuçlara bakarak toplumda var olan yoksulluğun eğitimsizliği, eğitimsizliğin de zaman içerisinde yoksulluğu beslediği gerçeğini görmek istemeyen gözlerin büyüteç kullanması gerektiği sonucuna varabiliriz. Sonuçlar sistemde var olan eşitsizliklerin sosyo ekonomik durumları kötü olanların aleyhine olacak şekilde giderek büyüdüğünü ortaya koymaktadır. Sonuçlar beş değişken de ele alınmıştır.  Buna göre ailenin geliri, mesleki statü, eğitim düzeyi ile devamsızlık, sınıf mevcutları ve ikili ya da tekli eğitim olma durumu sonuçlara etki eden değişkenler olarak saptanmıştır.

 

2015 TEOG Sınavlarına giren ve araştırmaya alınan 1 milyon 94 bin öğrencinin 6 derse ilişkin soru çözme oranlarına göre puan hesaplamalarında yoksullar,  eğitim düzeyi ve mesleki statüsü olmayanlar diğerlerine göre daha az doğru soru çözebilmektedir. Bu sonuçlara göre sınava girenlerin ekonomik göstergeleri %25,2’simutlak yoksulluğu, %24,7’si orta üzeri gelir durumunu işaret etmektedir. Anne ve babanın okuryazar olmama durumları ile ilkokul mezunu olma durumları da sonuca etki eden diğer faktörlerdendir. Bu ailelerden gelen çocuklar ön lisans üzeri bir yükseköğretim kurumundan mezun anne ve babaların çocuklarına göre daha az soru çözme ve puan ortalamasına sahiptir.3 ve üzeri çocuklu ailelerden gelen çocuklar 1 ve 2 çocuklu ailelerden gelen çocuklara göre daha az soru çözme ve puan ortalaması tutturabilmektedir.

 

4 Yıllık temel eğitimin çocuklarımıza yetmediğini 2015-16 TEOG 1.ve 2.Dönem sınav sonuçlarında soruları doğru çözme oranları incelendiğinde de görmek mümkündür.   Oluşan ortalama oranlar yetmezlik iddiamızı güçlendirmektedir. Sonuçlara göre her iki dönemde yapılan sınavlara giren öğrencilerin ortalaması 1.132.680’dir. Her dersten her iki dönemde dersler bazında soruların doğru çözme oranı Türkçede %2.75,Matematiikte %2.44,Din Kültüründe % 15.70,Fen ve Teknoloji %3.52,İnkilap Tarihi ve Atatürkçülükte %2.88,Yabancı Dil sınavında ise %7.32’dir.  Çıkan bu oranlara göre Her bir derste soruların tamamını doğru yanıtlayanların oranlarının toplamının genel ortalaması %5.79’dur.Testleriinde yanlış yanıt olan öğrencilerin %94.21’dir.İki dönemde yapılan bu sınavlarda bütün derslerin sorularına doğru yanıt verenlerin oran ortalaması %1.11’dir.  

 

Yukarıda açıklanan araştırmadan bir özet alınan tablo da ortaya çıkan sonuçlar başka değişkenler kullanılarak ve daha kapsamlı bilimsel analizler yapılarak genişletilmelidir. Özellikle bu genişletmenin çocukların gelişimleri, ilgi ve kabiliyetleri, çevresel faktörler ve ders başarımları üzerine yoğunlaştırıldığında çoğu yarım zamanlı okullarda yapılan 4 yıllık temel eğitim süresinin yetmediği, yetmeyeceği daha net görülebilecektir. Aslında Bu bulgular ve Bakanlıkta yapılmakta olan diğer hazırlıklar 4 yıllık bir temel eğitim süresinin çocuklarımıza yetmeyeceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle daha fazla zaman kaybına meydan vermeden ve toplumu bir takım algı kurguları içinde oyalamadan yeni bir model tartışması yapılması gerekmektedir. Bu nedenle temel eğitim süresini yükseltmek gereklidir.

 

Bu sürenin gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede (örneğin, Kanada, Danimarka, Polonya, Belçika, Finlandiya, Çin, G,Kore, Japonya, Almanya ve ABD’nin bazı eyaletleri, İrlanda, İsveç, İngiltere, Hollanda, Norveç, G.Afrika) uygulanmakta olan en az 6 yıllık bir süreyi kapsaması gereklidir. 6 yıllık temel eğitim sürecinin öncesinde 1 yıllık okulöncesi eğitim erken çocukluk eğitimi olarak zorunlu ve parasız olacak şekilde uygulanmalıdır.

 

6 Yıllık temel eğitim çocuğun 5 yaşını bitirdiği yıl başlamalı, soyut işlem devresinden somut işlem evresine geçiş yaşı olan 11 yaşın sonunda sona ermelidir. Temel eğitim sürecinin haftalık ders saat sayısı 25 ders olacak şekilde belirlenmelidir. 6 Yıllık süreç ders ağırlıklı olmaktan daha çok ilgi, davranış, yetenek,   yönelimlerin saptanmasına yönelik temel eğitim ve serbest etkinlik ağırlıklı bir programın uygulandığı süreci içermesi gerekmektedir.  

Temel derslerin ağırlığı ve müfredat yoğunluğu azaltılarak verilmelidir. Programın uygulanmasında ağırlıklı olarak çocuğun bedensel, zihinsel gelişmesine ve sosyalleşmesine katkı yapacak oyun, sanat,   drama, spor, beslenme ve sosyal etkinlik ağırlıklı etkinlik ve yöntemlerin uygulandığı bir yol izlenmelidir.

 

6 Yıllık temel eğitim üzerine 3 yıllık ortaokul,3 yıllık ortaokul üzerine de 3 yıllık lise öğretimi okul düzeyi olarak uygulanmalıdır. Seçmeli ders uygulaması ortaokullardan başlatılmalıdır. Ortaokul ve liselerin haftalık ders sayısı 30 olmalıdır. 13 Yıllık süreyi kapsayan bu süreç kesintisiz örgün eğitim programlarını içerecek şekilde planlanmalıdır. 6 Yıllık temel eğitimin son yılı yöneltme, yönelim, eğilim ve tercihlerin açığa çıkarılacağı ölçme ve değerlendirmenin yapılacağı gidilecek ortaokula göre hazırlıkların yoğunlaştırıldığı bir tür geçiş sınıfı olarak öngörülmelidir.

 

Sonuç yerine, eğitim sitemi çok önemli sorunlar ile iç içe yürütülmektedir. Her geçen günde bu sorunlara yenileri eklenmektedir. Sınavlarda kolaylaştırılmış ve basitleştirilmiş sorular sorarak elde edilen ‘Pirus’ başarısı ile mutlu olabilir sevinebiliriz. Ancak bu durum ileriki yıllarda başka sorunları çocukların yaşamasını ortadan kaldırmaz. O nedenle gelecekte çocuklarımızın mutlu olabileceği, başka arayışlar içine sürüklenmeyeceği, kendilerini daha güvende hissedebilecekleri bir gelecek sağlayacak eğitim sistemine ihtiyaç olduğu gerçeğini betimlemek durumundayız. Okullarımızı ülke yönetimini üstlenmiş siyasi iradenin ideolojik laboratuvarına dönüştürmek, Çocukları o ideolojinin endokrini üzerinden homojenleştirerek yeni bir tür asimilasyona uğratmak ‘kısa gün karı’ gibi görülse de orta ve uzun vadede son dönemde liselerde görülen tepkilere benzer gelişmelerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Başarısız olduğu gerçeği 4 yılın sonunda açığa çıkmaya başlayan 4 yıllık temel eğimi 6 yıla çıkaracak adımları atmadan önce bunu en geniş kesimler ile tartışmak ve bir ortak akıl oluşturmak yararlı olacaktır. Kenarından köşesinde yontarak, üstelikte bu yontma işini sadece kendini önceleyen, kendinden olmayanları örseleyen ve aşağılayan bir yaklaşımla yaparak çocuklarımızın mutlu olabileceği bir gelecek kurmak olanaklı değildir. 
alaaddin dinçer/eğitimci /02.07.2016              


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)