adscode
adscode

Lise Türleri Arasında Derslik ve Öğrenci Sayılarını Karşılaştırma

Milli Eğitim Bakanı yaptığı son açıklamalardan birinde “Tam gün eğitim için 58 bin dersliğe ihtiyaç duyulduğunu” açıkladı.

alaaddindincer@egitimajansi.com




Geçen yıl bu rakam 77 bin olarak açıklanmıştı. Açıklamalardan bu yıl yaklaşık 20 bin dersliğin eğitim öğretim hizmetine kazandırılmış olduğunu anlıyoruz. Bakanın açıklamalarını veri alarak yaptığımız hesaplama sonuçlarına göre mevcut koşullarda 58 bin dersliğin tamamlanması, yani tam gün eğitime geçilebilmesi için üç yıl beklememiz gerekecektir. Üç yıllık süre ise bizi 2020 yılına götürmektedir. Oysa Hükümet programı ile Bakanlık hedeflerinde tam gün eğitim öğretime geçilebilmesi için 2019 yılının sonu hedef olarak belirlenmişti. MEB’in 2016-17 İstatistiklerinde yer alan verileri kullanarak lise türlerinde bir dersliğe kaç öğrenci düştüğünü hesaplamaya çalıştık.

İstatistiklere göre resmi lise türlerinde 152 bin 430 derslik bulunmaktadır.3 milyon 726 bin 41 öğrenci resmi ortaöğretim kurumlarında örgün öğretime devam etmektedir. Özel öğretim liselerinde 500 bin 41 öğrenci 37 bin 353 derslik olduğu bilgisi MEB verilerinde yer almaktadır. Resmi liselerde bir dersliğe 24,44,özel liselerde ise 13,39 öğrenci düşmektedir. Toplamda MEB’e bağlı resmi ve özel örgün ortaöğretim kurumlarında 4 milyon 226 bin 82 öğrenci 189 bin783 derslik 230 bin 276 şubede öğretim görmektedir. Lise 1’de 61 bin 388,lise 2’de 55 bin 572,lise 3’te 58 bin 801,Lise 4’te 53 bin 743 şubede öğrenciler öğretim görmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar yaptığı projeksiyonlarda okulöncesi eğitim okulları hariç diğer okullarda dersliklerin 30 öğrencili olmasını hedeflemiştir. Bir dersliğe düşen öğrenci sayısına bakıldığında hedeflerin tutturulduğu görülmektedir. Bir dersliğe düşen öğrenci sayısında hedeflerin tutturulmuş olması tam gün eğitime geçilebilmesi için olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak şube sayısı ile derslik sayısı karşılaştırıldığında şube sayısının derslik sayısından 40 bin 493 şube fazla olduğu anlaşılmaktadır. Oluşan bu farkın izahının Bakanlık tarafından yapılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Hesaplamalarda çıkan sonuçlara bakarak bazı lise türlerinde öğrenci sayısı ile derslik sayısı arasında orantısız ve ölçüsüz bir farklılık bağıntısı saptadık.

Ortaöğretimde lise türlerinde bir dersliğe düşen öğrenci sayısı;

*Anadolu ve Mesleki Teknik Liseler 30,14

*Anadolu Liseleri 27

*Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Liseleri 17,41

*Fen Liseleri 19,79

*Çok Programlı Liseler 18,20

*Özel Eğitim İş ve Meslek Liseleri 7,55

*Sosyal Bilimler Lisesi 30.04

*Özel Temel Liseler 13,99

*Özel Anadolu Liseleri 13,37

*Özel Yabancı Liseler 19,84

Resmi örgün ortaöğretimde okuyan öğrencilerin;

*Anadolu İmam Liseleri bünyesinde öğrencilerin 13,88’ini barındırırken dersliklerin yüzde 19,47’sine,

*Anadolu Liseleri bünyesinde öğrencilerin yüzde 36,35’ini barındırırken derslik oranının yüzde 28,26’sına,

*Anadolu Meslek ve Teknik Anadolu Liseleri bünyesinde öğrencilerin yüzde 37,83’ünü barındırırken derslik oranının yüzde 30,68’ine,

*Fen Liseleri bünyesinde öğrencilerin yüzde 2,69’unu barındırırken derslik oranının yüzde 3,33’üne,

*Çok Programlı Anadolu Liseleri bünyesinde öğrenci oranının yüzde 5,13’ünü barındırırken derslik oranının yüzde 7,03’üne,

*Özel Eğitim Meslek Liseleri bünyesinde öğrencilerin binde 6,06’sını barındırırken dersliklerin binde 20’sine sahiptir.

Tartışma ve Sonuç, yukarıda yer alan veri analizlerinde ulaşılan bulgular lise türleri arasında bir dersliğe düşen öğrenci sayısı ile sahip olunan derslik oranları arasında belirgin farklılaşmanın olduğunu ortaya koymaktadır. Farklılaşmanın örgün öğretimin genelinde okuyan öğrenci oranı ile sahip olunan derslik oranı arasında da belirginleştiğini görmekteyiz. Çok yaygın olmamakla birlikte özellikle belli bölgelerde Anadolu Meslek ve Teknik Anadolu Meslek Liselerinde ikili öğretimin yapıldığı bilinmektedir. Bünyesinde derslik fazlalığı bir dersliğe düşen öğrenci sayısının azlığından anlaşılan ve tam gün eğitim yaptıkları bilinen lise türlerinin bina ve tesislerinin ikili öğretim yapılan lise türlerine geçici ya da kalıcı olarak tahsis edilmesi sıkıştırılmış zaman aralığında öğretim yapan liseleri rahatlatacaktır. Aslında lise türlerinde bir dersliğe düşen öğrenci sayısının azalmasında son beş yılda açık liseye giden öğrenci oranında yaşanan yüzde 36,17’lik artışın büyük etkisi olmuştur. Açık lisede görülen bu artışı etkileyen faktörler arasında TEOG’a girmesine rağmen lise tercihi yapmayanlar, yaptıkları tercihe yerleşemeyenleri Bakanlığın açık liseye yönlendirmesi, sınıf tekrarı ve devamsızlık vb gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Örneğin bu yıl TEOG’a giren öğrencilerin yüzde 14,51’i hiç tercih yapmazken(Bu öğrencilerin büyük bir bölümünün özel liselere kayıt yaptırmış olduğu tahmin edilmektedir) yüzde 6,96’sı yaptığı tercihlere yerleşmeyerek Bakanlık tarafından açık liseye yerleştirilmiştir.

Yukarıda yer alan bulgularda lise türlerinin derslik dağılımları ile bir dersliğe düşen öğrenci sayıları asında dengesizlik ve adaletsizlik olduğu anlaşılmaktadır. Bu dağılım dengesizliklerinin başarıyı belirlemede etkisinin olduğu yapılan değişik saha çalışmalarında ulaşılmış bulgulardandır. Liselerde görülen sınıf tekrarının yüzde 78’i ile okul terklerinin yüzde 28’inin lise dokuzuncu sınıfta görülmesi, aynı zamanda bu sınıfın ortak derslerin görüldüğü sınıf olması odaklanma yoğunluğunun lise dokuzuncu sınıfa yapılmasını zorunlu kılmaktadır. İlkokul ve ortaokulda sınıf tekrarının olmaması dokuzuncu sınıfın “final sınıf” olarak görülmesine neden olaktadır. Ortaöğretime geçiş modelinin yenilenmesinin gündem olduğu bu günlerde kamuoyuna yansıyan ancak henüz resmi olmayan model tartışmalarına da ışık tutacağını düşünmekteyim.

Bakanlık bünyesinde bu konu ile ilgili çalışma yürüten komisyonun elinde bu verilerin bulunduğunu biliyoruz. Dolayısıyla yapılacak düzenlemede dağılım dengesinin korunacağına olan güvenimiz sarsılmasın istiyoruz. Ayrıca önümüzdeki yıllar içerisinde yapımı öngörülen ve halen yapımı devam eden okul türleri ve bu okulların yapımı için ayrılan ödeneklerin paylaşımında bazı okullara özel imtiyaz anlamına gelecek hem pansiyon hem de okul binası yapımının yenilenecek olan modelde etkili olmaması önemli bir gösterge olacaktır. Bazı okul türlerine yatırımlarda yüksek oranda pay ayırmak, ayrıcalık ve öncelik tanımak bu okul türlerine ”özgül ağırlık” sağlamak amacına hizmet etmek anlamına gelecektir. Bu okul türlerine sürekli derslik yaparak ihtiyaçtan fazla derslik sayısını artırıp ardından yapılan derslikler boş kalmasın diye öğrencileri buralara yönlendirmeyi ön görecek bir model kurmak bu çocuklara yapılacak en büyük kötülük olacaktır.

Ortaöğretim dönemi çocukların yaş dönemlerinde en hareketli ve çılgın dönemlerine karşılık gelmektedir. Bu dönemi sorunsuz ya da az sorunlu ve kesinlikle nitelikli bir öğretim süreci yaşayarak geçiren çocuklar ileriki toplum hayatına sağlıklı bireyler olarak katılır. O nedenle yapılacak düzenlemeyi “ince eğirip sık dokuyan” bir uzmanlık ve duyarlılıkla gerçekleştirmek ve hepsinden önemlisi çocukların bulundukları öğretim kurumlarını isteyerek, severek ve mutlu olacağını bilerek seçmesini olanaklı kılacak geçiş modeli planlamak, aynı zamanda çocukların kendi geleceklerini de planlamaları anlamına gelmektedir. Gelecek nesillerin özgür bireyler olmasına büyük katkı sağlayacak olan ilgi, yetenek ve çocukların demokratik tercihlerine dayalı modeli kurmak mümkündür. Böyle bir model kaotik süreçlerin yaşanmasını da engelleyecek bir işlev görecektir.

Eğitim sisteminin demokratik değişimi aynı zamanda gelecekte toplumun demokratikleşmesi anlamına geliyor. Toplumda demokrasi bilincinin kalıcılaşıp kökleşmesi eğitimin içerik, yöntem ve karar alma sürecinin katılımcı bir anlayış ile düzenlenmesinden geçmektedir. Çocukların demokratik tutum ve davranışları eğitim sürecinde kazanması demokratik bilincin gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Bunu gerçekleştirmek için eğitim sisteminde ve okul ikliminde çok basit dokunuşlar yeterli olacaktır. Demokratik eğitim ve okul çocukların çilesini de sona erdirecektir. Çünkü bu eğitim ve okul sistemi çocuklara mutluluk yerine, çileye dönüşen mutsuz bir hayat sunmaktadır. Doğal olarak okullarda çekilen çilenin merkezleri olarak görülmektedir. Demokratik eğitimin temel felsefesi, eğitimi oluşturan üç ana unsurun (öğrenci, öğretmen, veli) eğitim sürecinin her aşamasına katılarak sözünü kurmaktan, yetki kullanarak karar aşamalarının tamamında yer almasına dayanmaktadır.

Demokratik eğitimin önündeki en büyük engelin, ileri sürdüğü veya karşı çıktığı görüşleri değiştirmemekte direnen dogmatik düşünce sahiplerinin olduğunu görüyoruz. Kendini merkeze koyan, kendi doğrularını dayatan ve dogmalarında ısrar eden yaklaşımların eğitim sistemini ilerletmesi, sorunlarına çözüm bularak geliştirmesi olanaklı değildir. Kerameti kendi görüş ve önerilerinin mutlak yaşam bulmasında gören, bunun dışındaki farklı fikir ve önerilere saygı göstermeyen ve yer vermeyen, tam tersine üstüne “zararlı ve tehlikeli madde” sembolleri koyan anlayışın çocuklara çile çektiren ve ileriki aşamalarda işkenceye dönüşen bir sistemden başka seçenek sunma şansı bulunmamaktadır. Sunulan böyle bir sistem çocuklarda mutsuzluğa, mutsuzluk ise başarısızlığa yol açmaktadır. Demokratik eğitim bütün çocukların hakkı ve onlara okul türleri arasında geçişin arkaik niyet ve hesapların yapılmadığı en iyi modeli layık görmek gerekir.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)