adscode
adscode

Merkezi Sınav Olmadan da Olur!

Cumhurbaşkanının TEOG açıklamalarının ardından sınavlı sistem yeniden ülkenin gündemi oldu.

alaaddindincer@egitimajansi.com




Kaldırılması istenen TEOG sistemi 4 yıl önce uygulanan SBS’ye alternatif olarak getirilmiş, dönemin yöneticileri tarafından bu değişim “sessiz devrim” olarak nitelenmişti. O tarihlerde yaptığımız değerlendirmelerde getirilen düzenlemenin bir sınav olduğunu, böyle görüldüğünü ve değerlendirildiğini ifade ettiğimizde TEOG’un mimarları bizleri bu işi sulandırmak, bilmemek ve anlamamakla itham etmişler, ısrarla bunun bir sınav olmadığını söylemişlerdi. Konunun mimarları tarafından bu süre zarfında TEOG’un bir sınav algısı oluşturmaması yönünde oldukça yoğun bir çaba gösterildiğini de söylemek durumundayım. Ancak gerek ortaöğretime geçiş gerekse yerleştirmelerde okul başarılarının da belli oranda merkzei puan sonuçlarına katılıyor olması toplumsal hafızada oluşan sınav algısını kırmaya yetmedi. Bu saptamayı yaparken aynı zamanda birkaç hususun altını da çizmeye ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Gelinen noktada öyle anlaşılıyor ki “sessiz devrim” bu iddia içinde olanların eserlerini devirmeye başladı. Bakalım önümüzdeki dönem “sessiz devrim” bu mimarların başka hangi eserlerini devirecek. “Sessiz devrim” mimarlarının eğitimde yaptıkları eserlerin artık yıkılmaması en büyük dileğimiz. Eğitimle ilgi yıkılan her eserin altında maalesef çocuklarımız ve toplum olarak hepimiz kalıyoruz. Böyle olunca da hem ülke hem de toplum olarak hep birlikte kaybediyoruz. Elbette yapılan yanlışları hem eleştireceğiz hem de sorgulayacağız. Sadece eleştirmek ve sorgulamakla kalmayıp yapılandırılacak yeni modelin nasıl olması gerektiğine de odaklanacağız. Bu bağlamda sınavsız geçiş modelinin nasıl olması gerektiğine ilişkin önerilerimi çocuklarımıza karşı duyduğum sorumluluğun gereği olarak kamuoyuna ve Bakanlığa sunmayı bir yurttaşlık görevi sayıyorum.

Eleme, seçme, sıralamaya, alınan puanlara göre yapılan tercihler üzerinden gerçekleşen yerleştirmeyi esas alan her merkezi ölçme ve değerlendirme bir sınavdır. Bu tür sınavlar ise çocuklarımızı, oyun çağında en güzel günlerini geçirmeleri gereken okullarda birbirlerini rakip olarak gördükleri bir rekabet, yarış ve cenderenin içine sokmaktadır. Bu tür sınavlar;

a-okullar arasındaki eşitsizlikleri, ticarileşmeyi ve rantı,

b-haksız ve adaletsiz rekabeti,

c-veli, öğrenci ve öğretmen ilişkilerini bozmayı,

d-sevgisizliği, yozlaşmayı, yabancılaşmayı ve çürümeyi,

e-okula ve eğitime odaklanmamayı,

f-çocukların eğitim yoluyla kazanması gereken davranışları kazanmayı ertelemeyi,

g-derslerde gösterilmesi gereken çabanın testlere kaymasını,

ğ-çocukları oyundan, uykudan ve hatta sağlıklı beslenmeden uzaklaştıran

h-derslerde olmadı ders bitiminde, olmadı evde, daha da olmadı hafta sonu okulda veya başka bir yerlerde sürekli soru çözdürmeyi ve sınamayı amaçlamaktadır.

Yukarıda yazılı nedenlerden ötürü sınavların çocuklarımız üzerinde yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için onların hayatında geniş yer tutan merkezi sınavları mutlaka azaltmalıyız.

Düzeyler Arası Geçiş Sistemi Nasıl Olmalıdır?

Burada öncelikle sorgulanması gereken mevcut eğitim modelidir.4 yıllık ilkokul temel eğitimin birinci aşaması olarak yeterli gelmemektedir. Bu yetmezliği ortaya koyan sayısız gösterge bulunmaktadır. O nedenle bu aşama dünyanın pek çok ülkesinde uygulandığı gibi 6 yıl olmalıdır. Zaten 5.sınıf gelecek yıldan itibaren yabancı dil ağırlıklı sınıf olacaktır. Aslında bakıldığında bu sınıf yabancı dil ağırlıklı temel eğitim sınıfı olma özelliği kazanmış olacaktır. Üstelik bu sınıfta görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi gibi dersler bir yıl boyunca olmayacaktır. Dolayısıyla bu sınıf düzeyinde çocukların sanatsal ve sportif başarılarının okul not ortalamasına bir katkısı sağlanamayacaktır. Modelde öngördüğümüz 6.sınıf ise, ağırlıklı olarak ortaöğretim okul türlerine yöneltmenin olduğu sınıf olmalıdır. Böylece çocukların temel eğitim aşamasında yavaş yavaş ilgi, yetenek, beceri ve başarı alanlarına göre yönelimleri açığa çıkmış olacaktır. 6 yıldan sonraki üç yıl yani ortaokul aşamasının yılları ve özellikle dokuzuncu yıl çok amaçlı ve çok programlı alanlar eğitimini öngörmelidir. Bu aşamaya gelene kadar çocukları dersler ve okul içinde ve dışında gerçekleştirdikleri ders dışı resmi etkinliklerden biriktirdikleri puanlar onların “puan başarı karnesini” oluşturmalıdır.

Dokuzuncu sınıfın sonuna kadar biriktirilmiş notlar ve dokuzuncu sınıfın sonunda okulların yapacağı dokuzuncu sınıfı bitirme sınavlarının ortalamasından elde edeceği puanlar onların 3 yıl sürecek ortaöğretim aşamasında gidecekleri okul türlerinin puanlarını oluşturacaktır. Dokuzuncu sınıfta alanlar; spor ve güzel sanatlar, akademik alanlar(fen ve sosyal bilimler), din öğretimi, meslek öğretimi kapsamında düzenlenir. Dokuzuncu sınıfın sonunda belirlenecek ortalama notu geçemeyenler sınıf tekrarına kalacaktır. Örneğin not toplamı ortalaması 50’nin altında kalanlar sınıf tekrarına kalacaktır denilebilir. Bu puan 40 puana da çekilebilir. İkinci yılda bu puanı tutturamayanlara bir yazılı hakkı daha verilerek örgün öğretimin dışına çıkacakların sayısının oldukça az sayıda olmasını hedefleyen bir yöntem izlenebilir. 3 yıllık ortaöğretim kurumları ise; fen ve sosyal bilimler ve diğer akademik liseler, spor ve güzel sanatlar, din öğretimi ve mesleki öğretim öğretim olmak üzere 5 koridorlu olacak şekilde düzenlenir. Bunun yanı sıra açık öğretimde çocuklara bir seçenek olarak sunulabilir. Her ortaöğretim koridoruna bir puan aralığı ve kontenjan belirlenir.9.sınıfın sonunda ortaöğretimde puanları hangi koridora yetiyorsa çocuklar o ortaöğretim kurumlarına sınavsız kayıt yaparlar. Kontenjan dağılımlarında; akademik liseler yüzde 30,meslek liseleri yüzde 50,din öğretimi yüzde 7,fen ve sosyal bilim liseleri yüzde 6,spor ve güzel sanatlar yüzde 5,açıköğretim yüzde 2 bu oranlar 9.sınıftaki alan taleplerine bakılarak değiştirilebilir. Ortaöğretim 10.sınıf sonunda okul türleri arasında yatay geçişlere olanak tanınabilir.9.sınıf dahil ortaöğretimin bütün sınıflarında sınıf tekrarı uygulanmalıdır.

Önerilen 6+3+3 modeline geçilmeyip mevcut 4+4+4 modeli ile devam edilecekse o zaman 8.sınıflar yılsonu tamamlama yazılısının ve alanlara yönelik rehberlik ve yöneltme eğitiminin yoğunlaştığı sınıf olmalıdır. 9.sınıflar ise ortaöğretimde okutulacak zorunlu ortak dersler ile alan bilgisi derslerinin eşit oranda işleneceği sınıf olmalıdır.9.sınıf aynı zamanda okullar arası yatay geçişlerin olduğu sınıf olmalıdır. Bu durumda öğrenciler 10.sınıftan itibaren yöneldikleri okulların genel kültür ve alan bilgisi öğretimine odaklanmış öğretim programlarını okurlar ve bu programlardan sorumlu olurlar.

Sonuç olarak, Anlaşılan o ki bu yıldan itibaren TEOG diye bir sınav çocukların eğitim hayatında olmayacaktır. Süreç geri dönülmez bir aşamaya girmiştir. Açıklanan karar akşamdan sabaha alınmış bir karar gibi görünse de Bakanlık Müsteşarının açıklamalarından anladığımız kadar ile kararın bir arka planının olduğu anlaşılmaktadır. TEOG’un kalkması özellikle temel eğitim aşamasında elemeye, seçmeye ve sıralamaya dayalı sınavlara hemen her dönem karşı çıkmış birisi olarak benim açımdan olumlu olduğunu söyleyebileceğim bir durumdur. Cumhurbaşkanının çıkışının ardından başlayan tartışmaların sağlıklı sonuçlar üretebilmesi için Bakanlık öncülüğünde; siyasi parti temsilcileri, sendikalar, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve diğer alanla ilgili kurum ve kuruluşlar ile Bakanlığın uzmanlarının katılımı ile bir dizi arama konferansları ya da dar kapsamlı bir şura gerçekleştirmelidir. Acele ve panik havası içinde hareket edilmesi yanlış kararlar alınmasına yol açabilir. Alınacak her yanlış karar ya da atılacak her yanlış adım yeni sorunları ve sıkıntıları beraberinde getirecektir.

Sistem ve sınavlara ilişkin yeniden yapılanma kadar eğitimin, demokratik, bilimsel, parasız ve anadili Türkçe olmayan yurttaşların eğitime ilişkin talepleri ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını öngören yeni bir dönüşüme gidilmesi eşitlikçi ve özgürlükçü boyutu güçlendirecektir. Bu dönüşüm aynı zamanda toplumda var olan farklı gelir, inanç ve kimlik grupları arasında baskın olanın lehine oluşan avantajları da dengeleyecek, ayrımcı tutumları önleyecek eğitimin eşit fırsat ilkesine uygun bütün yurttaşlara sunulmasını sağlayacaktır. Evet, merkezi sınavları olmayan ortaöğretime geçiş modeli kurmak mümkün. Modelin güçlü olması aynı zamanda öğretmenlerin her bakımdan güçlendirilmesi, eğitime, okula ve çocuklara odaklanmasından geçmektedir. Bütün bu koşullar yerine getirildiğinde çocuklarımız bir yandan eğitimlerini diğer yandan çocukluklarını yaşayacak ve mutlu sağlıklı düşünen beyinler olarak topluma katılacaklardır.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)