adscode
adscode

LGS’DE KONTENJAN ARTIRMAK ÇÖZÜM MÜ?

Milli Eğitim Bakanlığı LGS’ ye girecek öğrenci sayısındaki artış sorununu, kontenjan sayısını arttırarak gidereceğini kamuoyuna açıklamaktadır. Peki, sınavla öğrenci alacak okullardaki öğrenci kontenjan sayısının artırılmasıyla sorun çözülebilecek mi? Kısa vadede belki soruna ilişkin çözüm gibi görülebilecek bu yaklaşım gerçekten kalıcı bir çözüm olabilir mi?

ikegitmeni@hotmail.com




 

 

Lise geçiş sistemi olarak tanımlanan LGS konusu, eğitimde son yıllarda en çok tartışılan ve üzerine yazılar yazılan konuların başında gelmektedir. LGS ile ilgili tartışmalar 2020 yılına girdiğimizde daha da hız kazandı. Eğitimde 4+4+4 sistemiyle birlikte 2012-2013 eğitim öğretim yılında okula başlama yaşının 60 aya çekilmiş olması nedeniyle, önümüzdeki LGS döneminde sınava girecek öğrenci sayısında yaklaşık yüzde 40 ile 50 oranında artıştan söz edilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı LGS’ ye girecek öğrenci sayısındaki artış sorununu, kontenjan sayısını artırarak gidereceğini kamuoyuna açıklamaktadır. Peki, sınavla öğrenci alacak okullardaki öğrenci kontenjan sayısını artırarak sorun çözülebilecek mi? Kısa vadede belki soruna ilişkin çözüm gibi görülebilecek bu yaklaşım gerçekten kalıcı bir çözüm olabilir mi?

 

LGS sorunu ile ilgili çözüm konusu eğitim öğretim kurumlarındaki yönetici ve öğretmenler arasında tartışılırken, birçok eğitimci geçmişte tartışılan sistemlerin bu günkü uygulamalardan daha iyi olduğunu söylemektedir. Yeni lise geçiş sistemiyle değişen hiçbir şey olmadığı gibi sınav zorlaştırılarak öğrencilerin sınav kaygısı daha da arttırıldı. Peki, geçmişte ortaokuldan liselere geçişte sistem nasıldı?

 

İlkokul öğrencileri 1997 yılına kadar kısa adı “AL” olan merkezi sınavla ortaokula alınıyorlardı. Öğrenciler ortaokulda bir yıl hazırlık sınıfı okuduktan sonra yabancı dille ortaokul ve lise eğitimini sürdürüyorlardı. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasından sonra ortaokul kısımları kapatıldı. Lisede öğrenciler bir yıl hazırlık eğitimi ve üç yıl lise eğitimi almaya başladılar.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimle birlikte sınavın kısa adı “LGS” olan lise giriş sınavı oldu. Eğitimde son yıllarda sınav sistemiyle ilgili o kadar çok değişiklik yapıldı ki, nerdeyse öğrenciler kayıt olurken girdiği sınav sistem ile mezun olduğu yıldaki sınav sistemi bile aynı değildi.

LGS olarak devam eden sistem, 2004 yılına gelindiğinde Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) olarak değiştirildi.

OKS ise 2008 yılında kaldırıldı. OKS yerine 6 ve 7. sınıflarda yılsonunda merkezi olarak yapılan Seviye Belirleme Sınavları (SBS) sistemi getirildi. SBS 2009’da sadece 8. sınıf öğrencilerine yönelik uygulanmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2012 yılında SBS’nin aşamalı olarak kaldırılma süreci başlatıldı.  SBS 2013 yılında son kez yapıldı. SBS yerine; 2013-2014 eğitim-öğretim yılında TEOG sistemi getirildi. TEOG’da da önce öğrencilerin 6, 7 ve 8. sınıflarda toplam 36 sınavdan sorumlu olması planlandı. Ancak daha sonra sınav, 6 temel ders için sadece 8’inci sınıfta dönem sınavlarından birinin merkezi olarak gerçekleştirilmesi esasına uygun olarak düzenlendi.

TEOG sistemi yerine 2018 yılında sadece sekizinci sınıfların girdiği yeni sınav sistemi uygulamaya konuldu. Yeni sınav sistemiyle birlikte kademeler arası geçişte okullar; nitelikli okullar(sınavla kayıt yaptırılan okullar) ve niteliksiz okullar(sınavsız kayıt yaptırılan okullar) olarak gruplandırıldı. Ancak yeni sistem eğitimde nitelikli okullar ve niteliksiz okul ayrımlarıyla yeni bir tartışmayı da beraberinde getirmiş oldu. Eğitim sisteminde okulların standartlarını yükselterek okullar arasındaki farkı gidermek yerine okulları başta sınav olmak üzere, farklı kriterlerle ayırmak, hukuksal açıdan anayasanın fırsat eşitliği ilkesi ile de çelişmektedir. Liselere geçişte uygulanan sınavlarla ilgili yapılan her değişiklik, sınav sayısını ve öğrencilerin kaygılarını azaltmak üzere yapıldı… Ancak, yapılan değişiklikler sınavları azaltmadığı gibi, yeni birtakım sorunlarla birlikte, öğrencilerin kaygılarını daha da arttırmış oldu. 

 

Okul sayısının sınırlı, öğrenci sayısının çok fazla olduğu yeni lise geçiş sistemindeki giriş sınavında, öğrencileri elemek için yeni soru tipleri geliştirildi. Yeni nesil olarak tanımlanan bu sorular, PISA sınavlarındaki sorulara benzetildi. Bu yıl 4+4+4 sistemi nedeniyle,  sınavla kayıt yaptırılacak okullara öğrenci seçmek için yapılan sınava, geçen yıla göre %40 ile %50 arasında daha fazla öğrencinin gireceği tahmin edilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı sorunun çözümünü kontenjan sayısını arttırmakta bulmaktadır. Kontenjan ile bu sorun çözülebilecek mi? Kontenjan sayısının artırılması sistemde bir iyileşme sağlamamaktadır. Sadece nitelikli okula girecek öğrenci sayısında bir iyileşme sağlamaktadır.  Öğrenciler nitelikli okullara girmek için kurs merkezleri ve okullar arasında mekik dokumaktadırlar.

 

Elek ya da kalbur sistem olarak tanımlanabilecek olan sınav odaklı eğitim sistemlerinde en iyi öğrencilerin bulunduğu okullar ve diğer okullar gibi bir kategoriler oluşmaktadır. Sınav odaklı eğitim sisteminde başarı kriteri sadece sınavlar ve sınavlarda alınan puanlar olacaktır. Eğitimde başarı için öncelikle kademeler arası geçişte, sınavlı geçiş modelinden vazgeçilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı sınavla öğrenci aldığı okullarda sınıf kontenjan sayısını 30 ile sınırlamıştır. Sınavla öğrenci alan okullarda sınav sonucuna göre başarılı öğrenciler yerleştirilmektedir. Diğer okullarda ise kontenjan sayısında bir sınırlama bulunmamaktadır. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında sınavsız kayıt yapılan Anadolu liselerinde 40 ile 50 kişilik sınıflar bulunmaktaydı. Milli Eğitim Bakanlığı eğitim sistemimizdeki bu ayrıma son vermelidir. Bir tarafta en iyi öğrencilerin alındığı 30 kişilik sınıfların olduğu okullar varken, diğer taraftan başarı durumu gözetilmeyen 45- 50 kişilik öğrenci mevcutlarının olduğu okulların bulunması eğitimde fırsat eşitliğinden uzak bir yaklaşım değil mi? Diye soramadan edemiyorum. Öğrencisi bu yıl sınava girecek olan bir öğrenci velisinin söyledikleri kısa adı LGS olan lise geçiş sisteminin eski sistemden daha iyi olmadığını en iyi şekilde özetlemektedir.  Öğrenci velisi: “Çocuğum bu yıl sınava girecek. Nitelikli bir okula girmesi için tüm şartlarımızı zorluyoruz ancak, şansı çok düşük görülmektedir. Çocuğum kurs ile okul arasında adeta mekik dokuyor. Çocuğum ikili eğitim yapılan bir okulda öğrenim görmektedir. Saat 14.00 da evde olmaktadır. Saat 16.00 da kursa gitmektedir. Saat 19.30 da eve gelmektedir.  Eski sistem olsaydı en azından en iyi Anadolu lisesine girmeseydi bile, mevcudu 30 kişilik olan kötü olmayan bir liseye girebiliyordu.  Evimize en yakın ve çocuğumun kayıt olabileceği okulun sınıf mevcutları 45 kişilik. Mahallenin tüm sorunlu çocukları da bu liseye doldu. Bu okul daha önceki yıllarda sınavla öğrenci alıyordu. Bir zamanlar Tıp Fakültesine öğrenci gönderen lisenin durumu bir veli olarak beni kaygılandırıyor. Açıkça söyleyeyim, sınıf mevcutları çok kalabalık olduğu için çocuğumu sınavsız devlet okuluna göndermekten çekiniyorum.”  demektedir.

 

Milli Eğitim bakanlığı, yeni lise modelinin gelecek eğitim öğretim yılında pilot uygulama olarak hayata geçirileceğini duyurdu. Yeni modelde kademeler arası geçişte sınavlı modelden vazgeçilmelidir. Eğitimde başarı sağlanmak isteniyorsa öncelikle eğitim kurumları arasındaki farklar giderilmelidir. Soruna kısa vadede çözüm için gelecek eğitim öğretim yılında derslik ihtiyacı olan okullarda ikili eğitime geçilmelidir. Nitelikli liselerdeki sınıf mevcudu standartları diğer liselerde de uygulanmalıdır.

 

Geleceğimiz olan çocuklarımızı sınavların tutsağı yapmak yerine düşünen, araştıran, kitap okuyan,  bilimsel çalışmalar yapan, yarınlara daha umutla ve daha güvenle bakan bireyler yetiştirmek için çaba sarf etmeliyiz. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)