adscode
adscode

Biyolojinin Önemi ve İFA (İnsanın Fabrika Ayarları)

Bazı insanları mutlu etmek çok kolaydır. Sanırım onlardan biri de bu satırları yazan kişidir. Böylesi insanların eline güzel bir kitap geçtiğinde içi içine sığmaz. Sürekli o kitabı düşünür. Günün koşuşturmacası içinde yatmadan önce o kitaptan okuyacağı bir iki sayfanın hayalini kurar. Saatin alarmını çok erkene kurar ki, güneş doğmadan önce kalkıp okusun kitabını, günlerden pazar olsa bile.

cemozel2021@gmail.com




Elime son zamanlarda böylesine güçlü bir kitap geçmemişti. Gerçi elime geçen birçok kitap için benzer duyguları besliyorum; ancak bazılarının tadı bambaşka.

Okuduğum kitabın yazarı, daha önceden de eğitim aldığım bir kişi. Tanıyanlar bilir. Oldukça popüler bir kişidir. Popüler olması kötü anlamda değildir. Aslında derdi, uğraşını popüler kılarak herkesin anlayabilmesini sağlamaktır. Biyoloji ve beyin konusunda yaptığı konuşmalarla televizyon ekranlarında da görünmektedir. Adı Sinan Canan. Biyolog kendisi. Kendisinin deyimiyle biyoloji çok önemli bir dal. Bunu okuyunca şu hayıflanmayı yaşıyorsunuz ister istemez: Herkes kendi mesleğini ön plana çıkarmaya çalışıyor; ama gelin görün ki kitabı okumaya başlayınca yazarın neden biyolojiye çok önem verdiğini anlıyorsunuz. Daha kitabın başlarındayım ve bitmemesi için gizliden gizliye dua ediyorum. Neyse ki kitabın devamı niteliğinde iki kitap daha var. Üç tane dolu dolu kitap.

Adı İFA. "İnsanın Fabrika Ayarları" ifadesinin kısaltması. Elimdeki ilk kitap, “Beden” alt başlığıyla veriliyor. Bizi bize anlatıyor. Örneğin insanın sınıflandırılmasının özetini hem düzünden hem de tersinden veriyor: "Modern insan yani Homo sapiens sapiens, homo cinsine ait; hominidler ailesinden, primatlar takımından, memeliler sınıfından, kordalılar şubesinden ve hayvanlar âleminden bir canlıdır ya da tersinden söylersek, insan; hayvanlar âleminin, kordalılar şubesinin, memeliler sınıfına ait primatlar takımının, hominid denen ailesi içinde homo cinsindeki bir canlıdır."  Gördüğünüz gibi düzüyle tersiyle insanın ne olduğunu tanımlıyor. Bu tanımın her bir parçasını kitabın daha ilk bölümünde anlatıyor.

Tüm bunların yanında konuştuğumuz dile de çok güzel bir vurgu yapıyor ve bir düşünürün şu sözüne yer veriyor: "Dilinizin sınırları dünyanızın/zihninizin sınırlarıdır." Bu alıntıyı besleyecek güzel bir cümle de etmiş Sinan Canan: "Her ne kadar "ırk" sözünü çokça kullananlar olsa da Çinliler, sarı saçlı ve soluk benizliler, beyaz yahut kahverengi tenliler gibi çeşitler biyolojik anlamda ırk değildir. Irk yahut alt tür diyebilmek için bugünkünden çok fazla genetik farklılık ve aralarında kabaca başlamış olan bir 'üreme engeli' yahut birbirinden cinsel olarak pek hazzetmeme durumlarının da olması gerekirdi. Aşikardır ki böyle bir durumumuz yok." der yazarımız. Benim de bizzat yanlış kullandığım bir tabirdi "ırk" kelimesi. Artık öğrenmiş oldum sarı ırk ya da siyah ırk diye bir saçmalığın olmadığını. Bundan böyle tek yapmam gereken, tabiri yanlış kullanan kişilere bu kitabın ilgili sayfalarını okumalarını önermek olacak.

Kitabın enteresan bir kısmında da türleşmeden bahsediyor. Örneğin at ve eşek nadiren de olsa çiftleşir ve katır denen hayvanı dünyayı getirebilir; fakat bu kez de bu iki canlı farklı türlere ait olduğundan katırın üreyebilen bir hayvan olmadığını söyler. Bu farklı türdeki hayvanların neden çiftleştiğinin sebeplerini de çok güzel açıklıyor yazarımız. Hadi bu katır mevzusu çoğu kişinin malumu; ama peki "aplan" ve "kaslan"a ne demeli! Özellikle hayvanat bahçelerinde gerçekleşen çiftleşmeler sonucunda anne aslan, baba kaplan olduğunda aplan, anne kaplan, baba aslan olduğunda da kaslan diye yeni bir canlı elde etmişler ve doğada hiç karşılaşılmayacak bu türler sırf daha çok müşteri çekmek için hayvanat bahçeleri tarafından yapılıyor.

Dediğim gibi daha kitabın başında olmama rağmen beni kendisine mest etti. Yazarımız, kitabın bir yerinde tek başına bilimsel bilginin yetmeyeceği gerçeğini de "kadim bilgiler'in önemine vurgu yaparak ifade ediyor.

Gerçek mutluluk, insanın fabrika ayarlarına geri dönmesinde yatıyor. Özellikle bir bölümünde “hareket”in öneminden bahsediyor ki, o bölümü okuyan herkes en azından birçoğumuz günlük yürüyüşünü yapacak. Umarım kitabın tamamıyla ilgili yeterince meraklandırmışımdır sizi. Ben biyoloji öğretmenlerinin yerinde olsam bırakın bütün öğrencilere bu kitabı tavsiye etmeyi bütün velilerin okumaları için bu kitabın gönüllü büyükelçisi olurdum.

Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    1 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (1)