adscode
adscode

"Büyüyünce Ne Olacaksın" değil "Çalışınca Ne Olacaksın?"

Gençlerle, uğraş alanları ile ya da okudukları bölümle ilgili konuşmaktan büyük keyif alırım. Bayram tatilinde bu keyfi çokça yaşadım. Bir önceki yazımda Hacı Mert'ten bahsetmiştim. Hacı Mert'in abisi Mehmet de okçuluğa merak sarmış. 

cemozel2021@gmail.com




Lise 2'ye gidiyor Mehmet. Ben ve kızım Pamira da uzaktan çok severdik ok atmasını, ta ki yakından görene kadar. Mehmet ile okçuluktan konuşunca bize bir güzellik yaptı. Uzaktan çok zevkli ve kolay görünen okçuluğu yerinde yaşatmak için bizi kulüp tesisine götürdü. Mehmet, Hacı Mert, Pamira ve ben kulübün yolunu tuttuk. "Mehmetçim biz şimdi senin öğrencileriniz. Lütfen bize bu işin püf noktalarını anlat da dinleyelim" dedim. Mehmet ilgimize karşılık vererek gözlerinin içi parlar bir şekilde anlattı tüm incelikleri. 

 
Oku yaya nasıl yerleştireceğimizi, yayı nasıl çekeceğimizi, nereden nişan alacağımızı, bu sporun kurallarını, kas hafızasını ve tehlikelerini anlattı bir bir. Buradaki tabirlerden biri çok ilgimi çekti: Kas hafızası. Bu tabiri şöyle izah etti Mehmet. Eğer siz sürekli 50 metreden atış yaparsanız 30 metrelik mesafeden yaptığınız atışların pek çoğu hedefi ıskalar. Kasın hafızasında kalan 50 metrelik mesafe, başka bir mesafeye geçtiğinde bocalar. Buna kısaca kas hafızası denirmiş. Daha önceden duymadığım müthiş bir bilgi.
 
Mehmet Hoca'nın teorik bilgilerinden sonra sıra uygulamaya geldi. Her işin başlangıcında olduğu gibi bu işin de ne kadar zor olduğunu gördük. Ne doğru düzgün yayı çekebildik ne de hedefin yanına yaklaşabildik. Üstelik gergin bir şekilde çektiğim yayın serbest kaldığında, öteki elimin dirseğinin iç tarafını nasıl morarttığını bir iki gün sonra daha net görebiliyordum. Öğrendim ki bir işe başlarken, o baştaki istek, bol bol çalışmayla taçlandırılmazsa bir heves olarak kalır.
 
Davulun sesi uzaktan hoş gelir misali biz de uzaktan çok güzel ve kolay görünen okçuluk konusunda hevesimizi aldık. Öğlenin sıcağında güneşin altında yaptığımız bu aktivitede Pamira'nın su için yanıp tutuştuğunu görünce Hacı Mert'in çağrısına kulak verdim: "Bu muslukta temiz su akar, gelin buradan için." Öğreten adam ve kızı şeklinde hemen atladım bu çağrıya; çünkü merak ediyordum Pamira'nın becerip de musluktan su içip içemeyeceğini. Avcuna dolan suyu ya içemedi ya da zevkli gelmediğinden olacak, "Baba normal bir su alabilir miyiz?" dedi büyük bir öfkeyle. Gülerek çocukluğuma kısa bir yolculuk yaptım o esnada. Zamane çocuklarının musluktan su içemeyişlerinin zevkine varamadıklarına iç geçirdim.
 
Güzel bir günü daha ardımızda bıraktık. Benim için çok keyifli bir gündü. İçimizdeki heveslerin gerçeğe dönüşmesi için çok çalışmamız gerektiğini bir kez daha görmüş olduk. Üniversite sınavına girmeden önce atıp tuttuğumuz, "Doktor olacağım, avukat olacağım, mühendis olacağım..." gibi lafların peynir gemisini yürütmeye yetmediğini azimle ve büyük bir istikrarla çalışmamız gerektiğini başka bir açıdan bize gösterdiği için Mehmet Hoca'ya teşekkür ederim.
 
 

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)