adscode
adscode

Çilingir sofrası

Ben de Cumartesi günleri dostlarımla kurduğum çilingir sofralarını çok severim; ama bi’ farkla. Biz genellikle sabah buluşuruz dostlarla. Beş gibi altı gibi toplaşırız. Bugünkü çilingir soframda kimler yoktu ki!

cemozel2021@gmail.com




Çilingir sofralarının marifeti, muhabbet koyulaştıkça insanın içini daha çok dökebilmesindendir.


Ben de Cumartesi günleri dostlarımla kurduğum çilingir sofralarını çok severim; ama bi’ farkla. Biz genellikle sabah buluşuruz dostlarla. Beş gibi altı gibi toplaşırız. Bugünkü çilingir soframda kimler yoktu ki!

Cemal Süreya
Melih Cevdet Anday
Bir de Mahfi Eğilmez

Sözü bi’ Süreya'ya bi’ Eğilmez'e veriyorum. Süreya şiirler okuyor, Eğilmez kafa açıyor. Anday ise beni hayli güldürüyor. Onlar açıldıkça ben de keyifleniyorum.

Süreya diyor ki, durun size bir şiir okuyayım.

Şiirimin adı kahvaltı, diyor.

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.

Sabah sabah acıktırmış olmalıyız şairimizi. Gideyim de çayı koyayım bari.

Sonra sözü Melih Cevdet alıyor. O da gayet neşeli. Komik anılar da anlatıyor. “Ben size Orhan Veli'nin şakacı babasından bahsetmiş miydim?” diyerek hemen söze atılıyor:

Orhan Veli'nin babası Cumhurbaşkanlığı Bandosu şefi, sonra Radyo Müdürü rahmetli Veli Kanık şakacı bir adamdı. Bir gün yaşlı bir dostu ile Radyoevi'nden çıkarken Orhan'a rastlar, tanıştırır oğlunu yaşlı dostu ile... Adam sormuş "Ne iş yapar mahdum bey?" diye. Veli Bey'in "Kaldırım mühendisidir." demesi üzerine de, "Maaşallah maaşallah, iftihar ettim." sözlerini söylemiş, Veli Bey'in kıs kıs güldüğünü görmemiş.

Ben şimdi bu anıyı kızım Pamira'ya anlatsam hiç tepki vermez. “E ne var bunda” der, işine bakar. Halbuki çocukluğumuzda özellikle yaz aylarında büyükler tarafından bize alaylı bir şekilde söylenen "Ne yapıyorsunuz kaldırım mühendisleri?" sözünü hatırıma getirdi. Demek ki Orhan Veli'nin gençliğinde de bu "Kaldırım Mühendisi" lakırdısı varmış.

Anday’dan sonra sözü Eğilmez alıyor. O da sözü dönüp dolaştırıp ekonomiye getiriyor. Ekonomiye getirirken de matematikle olan ilişkisine değiniyor:

Üçüncü sınıfta iktisat ve maliye bölümünü seçmiştim. İki tane seçimlik ders almamız gerekiyordu. Matematik ve İşletme İktisatını seçtim. Matematik seçtiğimi söylediğimde babam inanamadı. “Emin misin oğlum, sen bu ders yüzünden lisede neler çektin hatırlamıyor musun?” diye sordu. Kesin kararlıydım çünkü matematik olmadan iyi iktisatçı olunamayacağını görmüştüm. [Mahfi Eğilmez, başka bir yazısında sadece matematik bilmekle de iyi bir iktisatçı olunmayacağının da altını çiziyor. Onu da burada hatırlatalım.] Benim notlarımdan yararlanmak isteyen birçok arkadaşım da matematik seçti. Matematiğe Tuncer Bulutay geliyordu. İlk derste “Matematik dersi böyle elli kişiyle yapılmaz. Geçen yıl bol not verdim ama bu yıl çok sıkı sınav yapacağım. Sonra gelip de hocam bir tek seçimlik dersten kaldık diye ağlamayın.” dedi. Ve tebeşiri alıp Taylor teoremini ispatlayan ve bütün tahtayı kaplayan bir formül yazdı. [Teorem o kadar zor ki, ismine “doğal seleksiyon teoremi” de diyebiliriz. Neden böyle diyebileceğimizi de bir sonraki paragrafta izah ediyor Mahfi Eğilmez, Tuncer Bulutay’ın ağzından.]

“Bunu iyi öğrenin soracağım.” deyip çıktı gitti. Biz kalakaldık. Sınıfın büyük çoğunluğu dersten çıkıp öğrenci işlerine koştu ve matematiği bırakıp, yerine Muammer Aksoy’un temel haklar ve özgürlükler dersini seçti. [Hatırlayacaksınız, Muammer Aksoy temel haklar ve özgürlükler dersi vermesine rağmen bir insanın en temel hakkı olan yaşam hakkı, bir suikast sonucu 1990 yılında elinden alındı.] Ben de matematik seçmekle hata yapıp yapmadığımı düşünmeye başlamıştım. İkinci dersi de görüp öyle tavır almayı kararlaştırdım. Tuncer hoca ikinci derse geldiğinde sınıfta yirmi kişi kalmıştık. “Şimdi oldu. Artık matematik çalışabiliriz.” dedi. Tahtayı sildi, tebeşiri tekrar aldı ve büyük bir karekök işareti çizdi. Karekökün başına bir eksi işareti koyduktan sonra içine de iki tane elma resmi çizdi. “İşte matematik tek başına böyle anlamsız bir şeydir. Karakök içinde iki eksi elma. Matematiği anlamlı kılan onu nereye uyguladığınızdır… Biz matematiği iktisata uygulamaya çalışacağız.” dedi. Bu yaklaşım beni çok etkiledi. Kafamda şimşekler çaktı ve matematiği niçin sevmediğimi anlamaya başladım. [Keşke vakti zamanında bize de bu şekilde anlatsalardı matematiği. Böylece birçoğumuzun ağzında ekşi bir elma tadı kalmazdı.]

Saate baktım. Epey geç olmuş. Neredeyse güneş doğacak. Mahfi Eğilmez’in Light Günlük, Cemal Süreya’nın Sevda Sözleri ve Melih Cevdet Anday’ın Akan Zaman Duran Zaman adlı kitaplarını toplayıp çilingir soframı topladım. Önümüzdeki hafta Cumartesi sabahı bakalım kimlerle kuracağım çilingir soframı. Şimdi gideyim de, bu sefer bizimkilere hazırlayayım güzel bir kahvaltı sofrası.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)