Kelimelerin de anlam ömrü var. Eskiden “efendi” kelimesinin bir ağırlığı vardı. Kınalızade Ali Efendi, Dede Efendi... Hatta Atatürk, bazı konuşmalarında bu kelimeyi "Efendiler" diye çoğul kullanarak hem beyefendilere hem de hanımefendilere sesleniyordu; ama gelin görün ki “efendi” tabiri bugün günümüzde statü olarak kızağa çekildi. Filmlerde görüyoruz. "Cafer Efendi iki ekmek alır mısın?...” Günümüzde "Efendi" kelimesi, birisini tanımlarken "Çok efendi bir çocuk" gibi çok naif söylemlere dönüştü.
Osmanlı’nın memur sicillerini gösteren belgelerde birisi ile ilgili, işinin ehli demek için “işgüzar” ifadesi kullanılırdı, son derece de olumlu bir tabirdi; ama gelin görün ki, şimdilerde bu tabir, kurnaz kişiler için söylenir oldu. Yani eskinin olumlu işgüzarı bugünün yaramaz çocuğuna evrildi. Yine de sözlüğe baktığımızda her iki anlamını da bize gösteriyor: "Becerikli, çalışkan, iş bilir, iş görür, kendini göstermek için gerekmezken işe karışan". Yine de günümüzde kimin için kullanılsa, bilin ki kendini göstermek için gerekmezken işe karışan anlamı çıkar.
“Baldız baldan tatlıdır” ifadesi, kötüye yorulan bir tabirdi; ancak gerçek anlamı piyasaya çıkınca gönüllere biraz su serpildi. Yine de baldız yerine alternatif bir tabir kullanabiliriz. Kayınço nasıl ki erkekler için eşlerinin erkek kardeşine söyleniyor, pek alâ kız kardeşler için de söylenebilir. Sonuçta kayınço, kaynımın çocuğu anlamını taşıyor. Eşlerin kız kardeşleri de kaynımın çocuğu olduğuna göre baldız yerine kayınço diyebiliriz.
Özellikle Amerikan filmlerinde hakimlere yargıç diyoruz; ama kendi ülkemizde Türkçe olan yargıç kelimesini kullanmıyoruz. Eğer öyle olsaydı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yerine Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu (YSYK) denirdi.
Allah ve Tanrı söylemleri de çok tartışılır. Kimileri Allah'ı kimileri de Tanrı'yı kullanır, bile isteye. Seçim kendilerinin; ama iki taraf için de değişmez tabirler vardır. Türkiye'de “Tanrı misafiri” tabirini en dindar vatandaş bile Allah misafiri diye söylemeye inat etmez. Keza “Allah Allah” nidaları da “Tanrı Tanrı”ya dönüşmez hiçbir laik kişinin ağzında.
Kelimeleri yerinde ve doğru kullanmak çok önemlidir.
Sözünde durma anlamına gelen “ahde vefa” ifadesini genelde "Sevgisi geçici olmayan, sevgisine, dostluğuna bağlı olan" anlamında kullanırız; ama bu tanım ahde vefanın değil "vefalı"nın tanımıdır. Yani birisinin dostluğuna bağlı hareketler yaptığınızda "Bizde ahde vefa var" demeyin de, "Ben vefalı biriyim." deyiverin. Zira doğru kullanılışı bu şekildedir.
“Computer” kelimesini bilgisayar gibi harika bir söylemle dilimize kazandıranlara rahmet okuduktan sonra, internetin ortaya çıkmasıyla birlikte bu kelimenin de miyadını doldurduğunu, bilgisayar yerine "bilgiarar" dememizin uygun olacağını düşünüyorum.
Söylemi yaygınlaşsın diye pek çok kez kullandığım bir kelimeden bahsedeceğim. Bahsi geçen kelime, network yerine geçiyor ve üstelik bu kelimenin çok sağlam da bir dayanağı var. Yunus Emre'nin bir dizesinde şöyle geçer: Gelin tanış olalım. Bu dizeden hareketle “network” kelimesi yerine “tanışağı” kelimesinin kullanılmasını öneren dostum Adnan Çapa’ya da selamlarımı göndermek isterim.
Eğitim kelimesi de çok ilginç bir kelimeydi; ama eskiden. Anlamı TDK sözlüğünde şöyle geçer: Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme; terbiye. Görüyoruz ki onun da içi boşaltıldı ve biz de seyirci kaldık. Son olarak “seyirci” kelimesinin de anlamını buraya bırakmadan edemeyeceğim: Bir olayı gören, izleyen kimse.
Konusu dram olan Eğitim adlı filmin sonuna geldik. İzleyicilere teşekkür ederiz.