Kitap kurtları, imzalı kitap sahibi olmayı çok severler. Önemli tutkuları arasında yer alır.
Geçenlerde bir etkinliğe katıldım. Etkinlikte çok kıymetli bir kitabın hem İngilizcesi hem de Türkçesi dağıtılıyordu. Kitabın ilk baskısını okumuştum. Kitaba dair aklımda kalan en sevdiğim cümlelerden biri de noktası virgülüne hatırlamasam da şu şekildeydi: “Ara sıra hayır deyiver de, iki kişi olduğumuzu anlayalım.”
Dağıtılan kitaplardan ben de aldım. Üzerinde üçüncü baskı yazıyordu. Yazarı da mekandaydı; ama bireysel olarak kitabı yazara imzalatmaya cesaret edemiyordum. Cesaret edenlerin de kalemi yoktu. Hatta arkadaşlardan biri, kalemin var mı, yazara kitabı imzalatmayı arzuluyorum derken, şaka yollu, “E bilmiyor musun, imza olayına girilmesin diye girişte bütün kalemleri topladılar.” dedim. O kadar ciddi söylemiş olmalıyım ki, inandı; ama şaka yaptığımı anlayınca çevremizdekilerle birlikte gülüştük.” Neyse ki etkinliğin sonunda spontane gelişen bir kitap imzalama etkinliği de oldu. Ben de kuyruğa girenlerden güç alark sıradaki yerimi aldım. Ne de olsa kitap imzalatmak için girdiğim kuyruklar en sevdiklerimdir.
Kuyrukta, kalem soran arkadaşla yan yanaydık. Önümüzde bekleyenler oldukça fazlaydı. Hata bazılarının elinde üç dört kitap vardı. Biraz önce şaka yaptığım arkadaşa, “Aslında bunun da bir yönergesi olmalı. Herkes tek seferde bir kitap imzalayabilmeli.” dediğimde bir kez daha gülüştük. İmza alırken de arkadaşlarla anlaşıp birbirimizin fotoğrafını çekecektik. Bu tür fotoğrafların en sakıncalı yanı, kitabını imzalayan yazar, haliyle oturarak imzaladığndan, biz okurlar, söylediklerimizi duyması için yazara doğru eğildiğimizde, fotoğrafta eğiliyormuşuz gibi bir izlenim çıkıyor ortaya.
İşte bu eğilme anlarında o kısa görüşmelerde yazara istediğiniz soruyu sorabiliyordunuz. O yüzden çok kıymetli anlar, o anlar. Benim de hep hayalimdir, bir gün yazacağım kitapları imzalamak. Yazara ilk sorum şöyle oldu: Kitap imzalamak nasıl bir duygu? “Güzel bir his” diyerek yetindi; ancak yüz ifadesinden bu soruya daha felsefik bir yanıt bulacağı belliydi. Benden hemen sonra kitabını imzalatan arkadaşım masaya doğru eğilince yazar deminki sorumun yanıtını güncelleyip şöyle dedi. “Kitap imzalamak, kitabı tamamlamak gibi bir şey.” Arkadaşım da, kendisine söyleniyormuş gibi, şaşırdı. Ben cevabımı almıştım.
Bir kitap yazmak ve onu okuyucular için imzalamak bana çok muhteşem bir şeymiş gibi gelir. Hatta Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki piramidin en tepesinde bulunan Kendini Gerçekleştirme basamağında olduğunuzu hissettirir. Bu basamakta bulunmak, yazara sormuş olduğum soruya verdiği yanıtta da beliriyordu. Başka kitaplar yazmayı düşünüyor musunuz, dediğimde “Evet, düşünüyoruz.” demişti büyük bir heyecan ve keyifle.
Küçükken futbolculardan aldığım imzalarım silinip gitti; ama kıymetli yazarlara imzalattığım kitaplar hem gönlümün hem de kitaplığımın en güzel köşelerinde kendilerine yer bulmaya devam edecekler.