Madem ki her yıl on binlerce kitap basılıyor, yenisinin üstüne yenisi ekleniyor, e biz de bu duruma oturup ağlayacak mıyız hepsini okuyamayacağız, diye. Keşke bütün derdimiz bu olsa; ama farkezedelim ki bütün derdimiz bu.
Ne yapmalıyız o halde?
Yanıtı çok basit.
Seçici okuyacağız.
Elimize geçen ya da raftan seçtiğimiz her kitabı okumayacağız. Beğenmediğimiz kitapları bitirmeden bırakın demiyorum; çünkü belki o kitabın hazinesi son sayfalarda gizlidir. Okumaya başladığınız bir kitabı yarıda bırakmak, maymun iştahınızı da kabartacağından, bunu pek tavsiye etmiyorum.
Benim de uygulayıp başarı kazandığım bazı tavsiyeleri sizinle paylaşacağım.
Bir kitabını okuyup, tarzını ve kalemini beğendiğiniz bir yazarın diğer kitaplarının da takipçisi olun. Sonuçta aynı kalemden çıktığı için bu size bir ipucu verebilir. Hazır yeri gelmişken, bu türe giren üç tane yazar adı vereyim: Hakan Günday, Ercan Kesal, Sunay Akın. Birçok yazarı böyle tanıdım. O ilk kitap iyi çıkarsa yazarın tüm kitaplarını okumaya gayret ediyorum. Yeni kitapları çıkar çıkmaz da iki elim kanda da olsa gidip bulmaya çalışıyorum. Hatta o yazarlarla bir şekilde iletişim kurabiliyorsam, yeni kitap yazmaları için sıkıştırıyorum.
Bunun dışında kendime çok sağlam kitap kurdu dostlar ediniyorum. Onların tavsiyelerine gözüm kapalı dalıyorum. Çok büyük bir kolaylık oluyor. Okuma yelpazemi genişletiyorlar. Bilirsiniz kitap kurdu dostlarınıza şu soruyu sormanız yeterli. Bu soru onların en çok cevap vermek istediklerinden:
"Bu aralar ne okuyorsun?"
İşte bu soruyla, yeterli doygunluğa gelmiş barajların açılan kapakları misali, akar dururlar. Önünde durana aşk olsun. Su akarken kovayı doldurmak size kalmış.
Bir başka tavsiye de şu ki; diyelim edebiyata meraklısınız. O zaman da bol bol edebiyat eleştirmenlerinin kitaplarını okuyun. Bu konuyla ilgili ilk aklıma gelen yazarlar olarak Fethi Naci ve Semih Gümüş’ü örnek verebilirim. Oldukça gayretkeş ustalarımızdandır. Kitaparının her bir satır arasında size göz kırpacak onlarca ilginç kitaba rastlarsınız. Kitap içinde kitap bulmak Rusların matruşka bebekleriyle oynamaktan daha keyif verici.
Edebiyat dergileri de karıştırın. Yeni çıkan kitapları da oradan takip etmek çok faydalı. Dergilerin içindeki eleştiri yazıları da bir o kadar değerli. Orhan Pamuk'un son kitabı Veba Geceleri'ni okuyanlar bilir. Dönemin valisi bile o zamanın kıymetli edebiyat dergisi Servet-i Fünun’un sıkı takipçileri arasındaymış. Acaba günümüz valileri hangi edebiyat dergilerini takip ediyor?
Çok amiyane bir tabir vardır. "Gençliğimde bütün klasikleri okudum." Açıkçası bu bana çok inandırıcı gelmiyor. Her klasik yazarın bir kitabını okuduğunuzda sanıyorsunuz ki bütün Tolstoy'lar, bütün Dostoyevski'ler, bütün Balzac'lar, bütün Jack London'lar okunmuş oluyor. Kazın ayağı hiç de öyle değil. Kıyıda köşede kalmış bir sürü kitap, aslına bakarsanız, o yazarların birer hazineleri. Çok uzağa gitmeyelim. Örneğin Ömer Seyfettin'in öykülerini sayın desem bir elin parmaklarını geçmez söyleyecekleriniz. Hatta "E zaten o kadar değil mi?" diyenler bile olabilir. Halbuki Ömer Seyfettin'in Dergah Yayınları'ndan çıkan 4 ciltlik kitabı var. Bütün öyküleri orada sizi bekliyor. İstisnalar kaideyi bozmaz, illa ki aramızdan pek çoğu bu dört ciltlik eseri okumuştur; ama okumayanlar da bir o kadar çoğunluktadır. Diyeceğim şu ki, bir yazarın sadece bilindik öykülerinin ya da romanlarının çok ötesinde daha başka nice eseri var. Onları da, atlamadan, okumanızı tavsiye ederim.
Buraya alacağımız son bir tavsiyemiz daha var: Serendipy!
Kimi kitaplar vardır ki, sanki içinde iksirler gizlidir. Ulaşılmayan yerlerde değildir belki; ama onca kitabın arasından tesadüfi bir şekilde rastlarsınız onlara. Serendipity derler yayıncılık dünyasında da buna. Bir güzeli ararken, diğerine ulaşmak manasında. Bu tesadüfi bulunan kitaplar çok ilginçtir. Sizi bambaşka dünyalara bağlar. Ya bir yazarın müptelası yaparlar sizi ya da daha önce hiç tanışmadığınız bir konunun. Siz başka şeyler ararken karşınıza çıkar da bir “merhaba”, der. Gidin bir kütüphaneye, geçin rafların karşısına, yapın bu serendipity mevzuunu.
Kitap deyince akan sular duruyor bende. Kendimi zor tutuyorum. Kitaplar üzerine konuşulacak o kadar çok şey var ki, ara ara lokum tadında sizlerle paylaşmayı arzuluyorum.