adscode
adscode

ENGEL SİZSİNİZ…

Hiçbir engel, insan kadar büyük değildir! En güzel çocuklar, belki de onlardı, biz anlayamadık… >>Devamı İçin Tıklayınız

damlaaktan@gmail.com




Hangi el güçlüdür, sevgiyle uzanmış bir kalp kadar; ya da hangi ayak, adım atma cesareti taşıyan bir beyin kadar?

Hangi organ, sevebilme gücünden daha kuvvetlidir dokunarak yaşayabilmeyi öğrenmiş bir bedene kıyasla?

Hangi göz, daha iyi görür hissederek yürüyebilen birinden daha fazla? Ve hangi kulak daha iyi işitir, ruhuyla dinlemeyi öğrenebilmiş bir hayat kadar?

Aylar evveldi… Bir dostumun açtığı eski eşyalar satan bir dükkanda oturmuş kahve içiyorduk… Çok canım sıkkındı… Üzgündüm… Sıkışmış ve ilk kez bir yol bulamıyormuş gibi hissediyordum. O derece ki, ağlayamıyordum bile…

Birden, ince, meleksi bir ses duydum ve dükkandan içeriye “Damlaaa..” diye ismimi söyleyerek küçük bir kız çocuğu girdi. 8-9 yaşlarında var yok… Peşinden de annesi… Nereye gittiğini çok iyi bilir bir hali vardı küçük kızın. Arkadaşım şaşırarak bana “tanıyor musun?” dedi… Gayri ihtiyari, “tanımıyorum, yani bilmem” dedim, ama tanımıyordum… Yani, adımı söylediğinden bile emin değildim, eğer arkadaşım da duymuş olmasaydı…

Kız geldi, yanımdaki satılmayı bekleyen koltuğa oturdu, ve doğrudan bana bakarak ayaklarını sallamaya başladı… Yüzümü kıza döndüm. Şaşkındım ve bugün hala anlatamadığım bir duygu hissediyordum…

Annesi, “Hadi kızım gidelim, gel hadi, parka gidelim” diye ısrar etmeye başlasa da, kız sanki hiç oralı değildi… Yüzümü ona döndüm, ve fark ettim ki kız aslında konuşamıyor…

Eğildim, “Merhaba” dedim doğrudan gözlerinin içine bakarak. Hafifçe yanıma yanaştı, koltuğun ucuna doğru, tam ve doğrudan gözlerimin içine baktı, bir şey anlatmak istercesine… Aslında çok şey de anlattı o an… O kadar derin, o kadar direk, o kadar anlamlı baktı ki…

Dizine dokunup “Hadi sen git parkta oyna olur mu?” dedim.. Tekrar gözlerimin içine sonsuz bir sevgiyle baktı, kalktı, ve geldiği gibi dükkandan dışarı çıktı… Annesini bile dinlemeyen o küçük kız, benim bu lafımdan sonra geldiği gibi küçük adımlarla, meleksi bir şekilde dükkandan çıkıp gitti.

O çıkıp gitti, ve ben ağlamaya başladım… Sanki, içimde tarif edemedğim o sıkıntıyı da alıp sevgiyle takas edip gitmişti…

Günlerce etkisinden kurtulamadım. Defalarca sordum, meğerse o civarlarda ailesiyle oturuyormuş, gerçekten engelliymiş, konuşamıyormuş. Oysa, hem ben, hem arkadaşım, hem de o sırada dükkanda olan diğer çocuklar çok net benim adımı söylediğini duymuştuk… ve biz, birbirimizi tanımıyorduk…

Ya da, tanıyorduk.

O gün, engelli olanın hangimiz olduğunu düşündüm. Çünkü, en büyük engel, insanın kendisiydi şu hayatta.

Sevgiden uzak, anlayabilmekten uzak, paylaşabilmekten uzak yaşamayı hayata feda etmeyi öğrenen insanoğlu.

Adını bile bilmediğim güzel küçük kız, melek dokunuşunda geldiğin hayatım o günden sonra daha bir hafifledi. Teşekkür ederim…

Görebilmek, duyabilmek, hareket edebilmekten çok daha önemli olan bir şey var şu hayatta; hissedebilmek ve fark edebilmek.

En büyük engelin insan olduğunu fark ettiğiniz ve ettirdiğiniz bir dünya kurmak üzere, bugün adım atabilmeniz dileğiyle…  Ve bir gün, sizin isminizi fısıldayan hayatlara dokunabilmeniz ümidiyle…

Dünya Engelliler Günü’nde, siz siz olun, en büyük engeli ortadan kaldırmak için bir adım atın. Onlar için yapabileceğiniz en güzel şey bu.




 

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05