adscode
adscode

17 Mayıs’ta okullar açılır mı?

Bugünlerde hemen herkes birbirine şu soruları soruyor: Okullar 17 Mayıs’ta açılır mı? 19 Mayıs’ı da içine alan yeni bir kapanma gelir mi? Vaka sayısı düşmezse ne olacak? Yaz aylarında turistler kadar ilgi ve itibar görecek miyiz?..

17 Mayıs’ta okullar açılır mı?
Milliyet Diyalog

Neredeyse günübirlik kararlar alındığı için bu konuda ne söylense boş. Bu yüzden, beyin jimnastiği yapmanın ötesine geçemiyoruz!

Çocukların yaşadığı bilişsel, duygusal ve fiziksel kayıpların telafisi olmayan seviyeye ulaştığını belirten Türk Tabipleri Birliği (TTB) önlemler alınarak okulların açılması gerektiğine dikkat çekiyor, “Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilkokulları en uzun süre kapatan ülke olmuştur. Daha fazla kaybı engellemek için Ramazan Bayramı sonrasında diğer yerler açılmadan önce ilk olarak okul öncesi eğitim kurumları, ilkokullar, köy ve belde okulları ve özel eğitim merkezleri açılmalıdır” diyor ama MEB’den tık yok!


Ortaya konulan veri ve öngörüler ise vahim ötesi:

Uzaktan eğitime farklı kaynaklara göre öğrencilerin yüzde 12 ile yüzde 32’sinin erişimi yok!

Yani 2 ile 6 milyon çocuk ve genç bir yıldır eğitimden koptu!

Evde kalmak çocuklar için ağır ihmal, istismar, artan açlık, işçi olarak çalıştırılma, erken yaşta evlendirilme, örgün eğitimden tamamen kopma gibi sonuçları oluşturuyor.

Bu vahim sonuçların yanı sıra, fiziksel bozukluklar ve obezite de büyük tehditlerden biri!

Güven erozyonu

Okullar açılsın diye daha çok çaba harcansın diyoruz ama “Bu haliyle, bu kafayla açılsa değişen ne olacak ki?..” diyenlerin sayısı da hiç az değil!

Pandemi döneminde, eğitimdeki kalite arayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulur hale geldi. Olmazsa olmazlardan bir diğeri ise güven.

Eğitim paydaşlarının yani öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitime yön verenlere güveni hiç olmadığı kadar en alt seviyelere indi. Çözüm? Yeniden yapılanma ama asıl önemli olan bunu kim yapacak?..

Eğitim, Aristo’dan bugüne, geleceğin altın anahtarıydı.

Diploma olmadan hiçbir kapıyı açmak mümkün değildi.

Eğitimli olan kişiler, özellikle de öğretmen ve profesörler rol modeldi.

Herkes onlara saygı gösterir, onlar gibi olmak isterdi.

Liselerin en iyi öğrencileri öğretmen okullarına gider, üniversite birincileri de asistan olarak mezun olduğu fakültede kalırdı.

Farklı meslekler eskiden de vardı.

Onlar değil de öğretmenlik seçiliyorsa, iş garantisi değil, idealizm söz konusuydu.

Ben öğretmenim diyen herkes, sadece kendisini değil, her şeyden önce ülkesini, gençleri ve onların geleceğini düşünüyordu.

Tüm tercihlerinin o yönde olması, bu yüzdendi!..

Sonra, ne oldu da bu noktaya gelindi?

Önce her yere lise, sonra fakülte, şimdi de üniversite açtık.

Atayacak öğretmen bulamazken, bir milyon öğretmen fazlamız oldu.

Öğretim kurumu açıp, diplomalı sayısını artırınca, sandık ki gençler iş bulup mutlu olacak, ülkemiz de kalkınacak!

Tam tersi oldu.

Gelinen nokta ortada.

Bir değil, pek çok yanlış yaptık.

Hem de çok uzun yıllar, hem de ısrarla.

 

 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)