adscode

'2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı Cumhuriyetle Hesaplaşma Yılı'

Eğitim-İş’in 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılına ilişkin hazırladığı değerlendirme raporu;

'2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı Cumhuriyetle Hesaplaşma Yılı'
Özel Eğitim

 



Bir ülkenin geleceğini, eğitime verilen önem ve toplumun bireylerinin eğitim hakkına ulaşabilirliği belirler. Eğitim, sosyal, bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verebilmek için sürekli değişen ve yenilenen dinamik bir yapıdır. Ülkemizde cumhuriyetimizin ilanıyla başlayan değişim sürecine en önemli katkıyı eğitim alanında yapılan devrimler sağlamıştır. Bu devrimlerle birlikte eğitim sistemimiz çağdaş, laik, bilimsel, ulusal, parasız, Atatürk devrim ve ilkelerine bağlı bir yapıya dönüştürülerek anayasal ve yasal güvenceye kavuşturulmuştur.

        Cumhuriyetle amaçlanan, ancak özellikle1950’den sonra kesintiye uğratılan, aklın öncülüğünde, bilimi kılavuz edinen insan yerine, Başbakan’ın kısaca tanımını yaptığı “dindar ve kindar gençlik yetiştirme” amacı taşıyan, yine Başbakan tarafından kısaca 4+4+4 diye formüle edilen yasanın 1 yıllık uygulaması 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı ile birlikte geride kaldı. Siyasal iktidarın cumhuriyetimizin 90 yıllık eğitim birikimini yok sayarak hazırladığı yasa daha birinci yılında yalnız eğitim açısından değil, içerdiği amaçlar, yaratılmak istenen insan modeli yönünden de yıkım yasasına dönüşmüştür. 

A - 4+4+4 YASASININ EĞİTİM KURUMLARIMIZDA YARATTIĞI YIKIM 

1)      Okulöncesi Eğitimde Okullaşma OranıDüştü 

Zorunlu ilköğretime başlama yaşının bir yıl erkene alınması, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitimin dışına çıkarılması çocuğun gelişim ve eğitimine ilişkin olumsuz sonuçlarını kısa sürede ortaya çıkarmıştır.

MEB’in 2010-2014Stratejik Planı’nda hedef, “Okul öncesi eğitimde % 33 olan net okullaşmaoranını dezavantajlı çocukları gözeterek plan dönemi sonuna kadar % 70’inüstüne çıkarmak” şeklinde belirlenmesine rağmen, okulöncesi eğitimde okullaşmaoranı yüzde 10 gerilemiştir. 

2011-2012 eğitim öğretimyılında, 5 yaş grubunda okulöncesi eğitimde okullaşma oranı % 65,69 iken,2012-2013 eğitim öğretim yılında bu oran % 55,35’e düşmüştür.

Okul öncesi eğitimde neredeyse asgari ücretin yarısına yaklaşan aylık okul ücretleri, yoksul halk çocuklarının okul öncesi eğitimden yararlanmalarını engellemektedir. Tüm çağdaş ülkelerde, çalışan sayısının fazla olduğu kurumlarda okul öncesi eğitim kurumları açılması zorunlu iken ülkemizde bunun esamisinin okunmaması okulöncesi eğitimin bir kenara itildiğinin en önemli göstergesidir. 

2)      İlkokula Başlayan ÇocuklarınGelecekleri Riske Atıldı

 

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimuzmanlarının, bilim insanlarının ve sendikaların uyarılarına kulak tıkayarak,okulların fiziki yapılarında ve müfredat programlarında hiçbir hazırlıkyapmadan 2 milyon 313 bin 888 çocuğu otomatik olarak ilkokula kaydetmiştir.

2011-2012 eğitim öğretim yılında 1 milyon 285 bin550 öğrenci ilkokula başlamışken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında bu sayı 1milyon 758 bin’e çıkmıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında 555.888 öğrencizorunlu eğitime başlamamıştır.

Öğrencisayısındaki bu artış, halihazırda bölgeler, iller ve ilçeler arasındaeşitsizliklerin görüldüğü; fiziksel mekan ve öğretmen sıkıntıları yaşayaneğitim sistemi üzerinde yönetilmesi güç bir yük oluşturmuştur. Derslik açığısorunu giderilememişken, yeni sistemle bazı okullarda sınıf mevcutları 70-80’eçıkmış ve bu kadar kalabalık sınıflarda sağlıklı bir eğitim sürecininyürütülmesi mümkün olmamıştır.

Yine60-66 aylık çocuklar ile 72-83 aylık çocukların aynı sınıfta öğrenimgörmelerinin yarattığı bedensel, davranışsal ve psikolojik sorunlar, yetişmeçağındaki bireylerin gelecek yıllara taşıyacağı risklere dönüşmüştür.  Özellikle 60-66 ay aralığındaki çocuklardageride kalma, zorluk çekme ve sürekli diğerlerine yetişme çabası içerisindeoldukları gözlenmiştir.

 İlkokul 1. sınıfa başlayan öğrencilereuygulanan 12 haftalık Uyum Programı ve öğrenci çalışma kitapları bilimselliktenuzak,  alelacele yürürlüğe konmuştur.Birbirinden farklı gelişim düzeylerinde olan çocuklar aynı anda, aynı sınıftave tek bir program ile eğitime başlamışlardır. Bu çocuklardan bazılarıokulöncesi eğitim almışken bazıları almamıştır. Program hazırlayıcılarınınokulöncesi eğitim almış çocukların birikimini yok sayarak sayı, renk gibikavramları tekrar vermesi bu çocukların sıkılmasına neden olmuştur. 

3)İmam Hatip Ortaokulları AKP’nin Gözdesi Oldu 

Söz konusu yasayla, yeniden ortaokul olarak düzenlenen ikinci 4yıllık eğitimle mesleki yönlendirmeyi erken yaşa çekme gerekçe olaraksunulmuştu. Fakat bu yılki uygulamadan da anlaşıldığı gibi hükümetin amacımesleki yönlendirme değil bütün okulları imam hatip okullarına dönüştürmektir.

*****

4+4+4düzenlemesinin ardından toplam 1.099 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır.Bunlardan 730’u bağımsızken, 369’u imam hatip liseleri bünyesinde açılmıştır.Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise AKP hükümetinin yürüttüğü kampanyalarla94 bin 467’ye ulaşmıştır. Yine imam hatip ortaokullarında görev yapan öğretmensayısı 5.484, derslik sayısı ise 4 bin 323’tür. İmam Hatip Ortaokullarının78’inin hiç öğrencisi yokken, 46’inde ise öğrenci sayısı, 50’nin altındakalmıştır.  İmam Hatip Ortaokullarında okul başına 85öğrenci düşmektedir. Derslik ve öğretmen ihtiyacının hat safhaya ulaştığıülkemizde imam hatiplerin gerek öğretmen kadrosu gerekse derslik sayısıbakımından avantajlı olması dikkat çekicidir.

 

 Aşağıdaki tabloda çeşitli illerdeki ortalama sınıf mevcutları ve bazı İmam HatipOrtaokullarındaki toplam öğrenci sayıları verilmiştir.

 

Tablo 1: Ortalama Sınıf Mevcutları


 

 

Tablo1’e göre çeşitli illerdeki ilkokul-ortaokul ve liselerin ortalama sınıfmevcutlarının 61-62 sayılarına ulaştığı, diğer yandan İmam HatipOrtaokullarında ise bu sayının çok düşük rakamlarda kaldığı görülmektedir.

Ayrıca MilliEğitim Bakanlığı 21.07.2012 tarihinde İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeyaptığı değişiklik sonucunda, ilkokuldan sonra hafızlık eğitimine devam edenöğrenciler için bir yıl devamsızlık hakkı tanıyarak, eğitimde fırsat eşitliğiilkesini çiğnemiştir.

4)OrtaöğretimKaderine Terk Edildi

AKP hükümeti tarafından4+4+4 düzenlemesi “zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması” girişimi olaraksunuldu. Oysa MEB’in 2012-2013 istatistikleri özellikle kız çocuklarınınokuldan koparılacağı endişelerimizi ne yazık ki doğruladı. 8. sınıftan mezunolan ancak açık lise de dahil olmak üzere hiçbir ortaöğretim kurumuna kayıtolmayan öğrenci sayısı 49 bin 449 olarak belirlendi. Bu öğrencilerden 12 bin172’si erkek, 37 bin 277’si ise kız öğrencidir. 4+4+4 sistemi uygulamayageçmeden önce ortaöğretime gitmeyen kız öğrenci sayısının 16 bin 137 olmasıAKP’nin dayattığı sistemin eğitime ve özellikle kız çocuklarına vurduğu darbeyiaçıkça gösteriyor. Son yıllarda kızların eğitim sistemi içindeki yeri giderekdaraltılıyor. 4+4+4’ün amacı kız çocuklarının eğitim oranının güçlendirilmesi olarakgösterilse de asıl amaç kızların Kur’an kurslarına ve imam hatip okullarınayönlendirilmesidir.

 

Tablo 2: 4+4+4 Eğitim ModelininKız Öğrencilerin Okullaşmasına Etkisi

 

            Tablo 2’de 4+4+4 eğitim modeli ilezorunlu eğitim kapsamında 9. sınıfa geçen kız- erkek öğrencilerle diğersınıflardaki kız erkek öğrenciler arasındaki fark gösterilmiştir.

            Tablo 2’de 4+4+4 eğitim modeli ilekız öğrencilerin örgün eğitim kapsamından çıkıp açık liselere yöneldikleri, buoranın ilerleyen yıllarda artma eğilimi göstereceği tespit edilmiştir. Kız-erkeköğrenci arasındaki bu oran farkı, karma eğitimin sonlandırılması amacının açıkbir göstergesidir.

Lise 9. sınıflara seçmeli din dersleriningetirilmesi, yükseköğretime giriş sınavlarında ilk kez bu yıl Din Kültürüdersinden de soru sorulması, gelecek yıllarda lise dönemine yönelik yenidüzenlemeler yapılacağını göstermektedir.

Son dönemde Mili Eğitim Bakanlığı ortaöğretimdekiokul türlerini azaltarak çözüm adına sorunları öteleme yöntemini uygulamak istemektedir.4+4+4 yasasıyla Açık Lise koşullarının örgün eğitimle aynı haklar içerecekbiçime dönüştürülmesi önümüzdeki süreçte birçok lisenin kapanmasıylasonuçlanacaktır.

İmam hatip liselerinin müfredatı, Anadolu liselerinin müfredatıile eşitlenerek, üniversiteyi hedefleyen ancak herhangi bir Anadolu lisesinegiremeyen bir öğrencinin zorunlu olarak imam hatip liselerineyönlendirilmesinin yolu açılacaktır. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorgulamayan itaatkar nesilleryetiştirme politikası YGS ve LYS deki başarı oranlarıyla da kendisinigöstermiştir. 2012 LYS’de sıfır çeken öğrenci sayısı bir önceki yıla göre yüzde69 oranında artmış ve 189 bin 410’a çıkmıştır.  Güvenilirliği konusundaşüphe ile yaklaşılır hale gelen sınav sistemi bugün bir kez daha göstermiştirki; eğitsel anlamda öğrencilerimizin kazanımları her geçen gün azalmakta, bu daöğrencilerin üniversiteye girişte başarısızlıklar yaşamalarına yol açmaktadır.Bu anlamda sınavlarda sıfır çeken aslında öğrenciler değil, AKP iktidarı ileküme düşen eğitim sistemi ve bizzat Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Eğitimpolitikaları konusunda iktidarın ve eğitimden sorumlu kurumların, görevleriniyerine getiremedikleri ortadadır. AKP iktidarı döneminde orta öğretim iflasetmiş, dershane sayısı yüzde 100 artmış, devlet liseleri sadece diploma alınankurumlar haline getirilmiştir.  

*****

Yine okullarımızda resim, müzik gibisanat derslerinin haftalık ders saatleri içindeki oranı yüzde 15’ten 5’edüşürülmüştür. Genel anlamda sanata değer vermeyen ve sanatı eğitimden dışlayanbir anlayış egemendir. Sanat eğitimini almayarak estetik değerlerden uzakyetişen öğrencilerimiz, sanatın kazandırdığı olgunluk ve incelikten, ruhsalterbiyeden yeterince yararlanamamaktadır. Bu durum ise okullarda şiddetortamının doğmasına zemin hazırlamaktadır.

 

5)      Çocuk İşçiliğin Önü Açıldı

MEB istatistikleri, sonyıllarda sermayenin kalifiye ve ucuz işgücü ihtiyacına bağlı olarak meslekliselerinin sayısında da artış olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye genelindekitoplam 10 bin 418 lisenin yarısından fazlası yani 6 bin 204’ü mesleki ve tekniklisedir. Geçtiğimiz yıl 5 bin 501 olan mesleki ve teknik lise sayısı bu yılyüzde 13 oranında artmıştır.

            Buokullarda okuyan öğrenciler daha öğrencilik yıllarından itibaren düşük ücretleişçi olarak çalıştırılmaktadır. “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sloganıylasermayenin resmi kurumlarla düzenlediği kampanyalar, Başbakan Erdoğan’ın üççocuk isteği, özel meslek lisesi açacak iş adamlarına öğrenci başına 5 bin lirateşvik verilmesi bütün bunlar ucuz, nitelikli çocuk işçiler yaratmak içindir.

 

B-EĞİTİM SİSTEMİ SERMAYENİN ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDAŞEKİLLENDİRİLDİ

MEBistatistiklerine göre ülke genelinde, ilk, orta ve lise kademesinde toplam 61bin 592 okul bulunuyor. Geçtiğimiz yıl 4 bin 664 özel okulda 535 bin 788 öğrencieğitim görürken, bu yıl 5 bin 942 özel okulda 613 bin 64 öğrenci eğitimgörmüştür. 4+4+4düzenlemesi ile özel okulların ve bu okullardaki öğrencilerin sayısı, geçenyıla göre yüzde 15 oranında artmıştır. Ortaya çıkan tablo, AKP hükümetinineğitim sistemini sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda nasılşekillendirdiğini ve eğitim sistemindeki ayrışmayı gözler önüne sermektedir.

Fırsat eşitliği olaraktopluma yutturulmaya çalışılan 4+4+4 dayatması daha baştan küçük bir gruba,verilen avantajlarla ve teşviklerle başlamıştır.

 

C - ENGELLİ ÇOCUKLARIMIZ DA YOK SAYILDI

 

Türkiye istatistik Kurumu verilerine görenüfusumuzun % 2,58’ini engelli yurttaşlarımız oluşturmaktadır. Ancak MEB,engelli yurttaşlarımızın eğitimini de kaderine terk etmiştir. Bakanlık, devletokullarındaki engelli çocuklarımızın eğitimi için yeterli bütçe ayırmamıştır. Piyasadaher türlü denetimden uzak özel rehabilitasyon merkezlerine oluk oluk paraakıtan Bakanlık, engelli yurttaşlarımız üzerinden yeni bir sektöroluşturmaktadır. Özel rehabilitasyon merkezlerine aktarılan para ile çok dahamodern okullar yapılıp tüm engelli çocuklarımızın eğitimden yararlanabilmesimümkün iken siyasal iktidarın bunu rant kapısı olarak görmesi, eğitimdeözelleştirme politikasının açık bir göstergesidir.

 

D - EN BÜYÜK DARBE EĞİTİM ÇALIŞANLARINA

 

Kesintisiz 8 yıllıkeğitim sisteminde bile bakanlığın resmi rakamlarına göre 113 bin öğretmenihtiyacı varken, 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte bırakın bu ihtiyacıngiderilmesini var olan öğretmenlerden 70 bini norm kadro fazlası durumunadüştü. Norm kapalı gerekçesiyle öğretmen aileleri parçalandı. Milli EğitimBakanlığı, kendi yarattığı bu mağduriyetleri giderme adına tamamen eğitimbilimine aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun olan “alan değişikliği” vememurluğa geçiş uygulamasını açarak sorunu çözmek yerine, var olan sorunu dahada derinleştirmiştir. Özür durumundan ataması gerçekleşmeyip, norm kadrofazlası olma tehdidi ile karşı karşıya kalan öğretmenlerimiz yeterli düşünme vedeğerlendirme süresi verilmeden MEB’in “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme”uygulamasıyla mağdur edilmişlerdir. Şimdi de okul dönüşümleri adı altında onbinlerce öğretmenimiz okullarından alınmakta, norm kadro fazlası durumunadüşürülmektedir.

Meslek gruplarıiçinde öğretmenlik mesleği 11 yıllık AKP iktidarı döneminde sistematik birşekilde aşağılara çekilmiştir. 2002 yılında en düşük devlet memuru maaşındanyüzde 100 daha fazla maaş alan öğretmen, bugün en düşük devlet memuru maaşınıalmaktadır. 10 yıl önce lise mezunu bir polis memurundan yüzde 4 daha az maaşalan öğretmen, bugün yüzde 22 daha az maaş almaktadır.

 

 

Tablo3: 1930-2013 Yıllarında Öğretmenlerin Alım Gücü

YIL

ÖĞRETMEN MAAŞLARI (TL)

ÇEYREK ALTIN

TAM ALTIN

1930

90

97,82

24

2002

540

23,04

5,12

2013

1845

11,25

2,74

Tablo3’te 1930-2002-2013 yıllarındaöğretmen maaşlarının alım gücü karşılaştırılmıştır.

*****

Türkiye‘dekiöğretmenler, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, toplumsal statüleri, ekonomik,sosyal ve özlük hakları açısından oldukça geri durumdadır. OECD‘nin “BirBakışta Eğitim Raporu 2012”ye göre Türkiye‘deki öğretmenler, diğer ülkelerdekiöğretmenlere göre çok daha fazla çalışmaktadır. Ülkemizde öğretmenin yıllıkzorunlu çalışma süresi 1816 saat iken, OECD ülkelerinde, bu süre ortalama 1675saattir. Türkiye’de öğretmenler, OECD ortalamasından her yıl yaklaşık 140 saatdaha fazla çalışmakta; söz konusu fazla çalışmaya karşılık, diğer ülkelerdekimeslektaşlarına göre daha düşük ücret almaktadır. Türkiye’deki öğretmenler dahaçok çalışmalarına rağmen, Avrupalı meslektaşlarının yaklaşık dörtte biri kadarmaaş almaktadır.

Tablo 4: OECD Ülkelerinde Öğretmenlerin Toplam ÇalışmaSaatleri

ÜLKELER

YILLIK ÇALIŞMA SAATLERİ

İskoçya

1365

İspanya

1425

Portekiz

1456

Çek Cumhuriyeti

1696

Hollanda

1659

Danimarka

1680

Almanya

1793

İzlanda

1800

İsveç

1767

Türkiye

1816

OECD Ortalaması

1675

Kaynak: OECD BirBakışta Eğitim 2012 Raporu,

Türkiye`de eğitimsisteminin yıllardır çözülmeyen sorunları, öğretmenleri diğer ülkelerdekimeslektaşlarına göre çok daha fazla olumsuz etkilemektedir.

 

 

1)Öğretmenler Mutsuz ve Borçlu

Eğitim-İş’in,“Öğretmenliğe İlişkin Öğretmen Görüşleri” adlı araştırma sonuçları,öğretmenlerin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunlarını ortayakoymuştur.

Araştırmayakatılan öğretmenlerin yüzde 68.67’si bankalara, yüzde 32.68’i şahıslara borçlu olduğunu belirtirken, yüzde 71.08’i kredi kartıborcu olduğunu ifade etmiştir. Öğretmenlerin yüzde 25.77’si ekonomik sıkıntılarnedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu, yüzde 36.39’u ailesinin beslenmeihtiyacını tam olarak karşılayamadığını söylemiştir.

“Her yıldüzenli olarak otel/pansiyon vb yerlerde tatil yapabiliyorum ifadesineöğretmenlerin yüzde 81.66’sı “hayır” yanıtını verirken, yüzde 86.9’u düzenliolarak tiyatro ya da sinemaya gidemiyor.

Son on yıldaöğretmenlik mesleğinin itibarının azaldığını düşünen öğretmenlerin oranı yüzde94.93, “MEB’in uyguladığı politikalar tarafımı mutsuz etmekte, mesleğimdensoğutmaktadır” diyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 89.25’tir. Öğretmenlerinatanma, yükselme ve yer değiştirmelerinde torpilin belirleyici olduğunu düşünenöğretmenlerin oranı yüzde 76.18 iken yüzde 85.94’ü MEB’in okullarda cangüvenliğini sağlayacak tedbirler almadığını belirtmiştir.

4+4+4 eğitimsistemiyle birlikte öğretmenlerin çalışma yükü daha da ağırlaşırken,öğretmenler okullarda çok sayıda angarya işi de yapmak zorunda bırakılmaktadır.İlköğretim Kurumları Standartları, TEFBİS, ADEY, RİDEF, Performans Ölçekleriuygulamaları ve binlerce anket sorusunu doldurma gibi çok sayıda işöğretmenlere yaptırılmaya çalışılmaktadır.

Milli EğitimBakanlığı’nın isimsiz kahramanları memurlar, hizmetliler, şefler, teknikpersonel, 4/C’li personel ve diğer eğitim çalışanları 2012-2013 eğitim öğretimyılında da görmezden gelinmiştir. Siyasal iktidarın taşeronlaşma ve güvencesizpersonel çalıştırma politikaları öncelikle okullarımızdaki hizmetli ve memurkadrosundaki eğitim emekçilerini vurmuştur.

 

2)MEB, İhbar Bakanlığı Haline Geldi

2012-2013 eğitim öğretimyılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenci velileri ve öğrencilerinşikayetlerini dinlemek üzere kurmuş olduğu Alo 147 hattı, Bakanlığınöğretmenleri itibarsızlaştırma ve haklarında soruşturma açma kanalı olarakkullanılmıştır. Alo 147 hattına gelen isimsiz şikayetler nedeniyle yüzlerceöğretmenimize soruşturma açılmıştır. Ayrıca hattın hizmete girmesiyle birlikteöğretmene yönelik şiddet olayları da artmıştır.

*****

Ayrıca Milli EğitimMüdürlükleri okullara e-posta yolu ile yazı göndererek, kamuoyunda Gezi ParkıEylemleri olarak tanımlanan demokratik etkinliklere katılan öğretmen veidarecilerin sayılarını fişlemek üzere istemiştir.

                                                                                                                                    

E - EĞİTİMİN TEMEL SORUNLARI HAYALİ PROJELERLE PERDELENİYOR

 

1)      Fatih Projesi Seçim Yatırımı OlarakKaldı

2010 yılında gösterişlibir törenle kamuoyuna tanıtılan Fatih Projesi başlamadan bitmiştir. MilliEğitim Bakanlığı projenin 2014’te tamamlanacağını belirtmesine rağmen hiçbirilerleme kaydedilememiştir. AKP iktidarı 2013’te tüm okulların tabletbilgisayarlara kavuşacağını açıklamasına rağmen, toplam öğrencilerin % 0,3’üne,lise öğrencilerinin % 1,6’sına, liselerde çalışan öğretmenlerin ise sadece % 3,17’sinetablet ulaştırılmıştır.

 

2)      Derslik İhtiyacı Giderilmemiştir

4+4+4 eğitim modelinedeniyle artan öğrenci sayıları göz önünde bulundurulduğunda; okul öncesi, ilkve ortaokullarda 31.415, liselerde 69.413 dersliğe gereksinim bulunmaktadır.2013 yılında 1. sınıfa kayıtyaptıran öğrenci sayısı 2012 yılına göre % 41.23 oranında artmıştır. Öğrencisayısındaki bu artış oranlarına rağmen derslik sayısında önemli bir artışsağlanamamıştır.

Derslik ihtiyacıkütüphaneler, laboratuvarlar, Bilişim Teknolojisi sınıfları kapatılarakkarşılanmaya çalışılmıştır.

Kütüphaneler, laboratuarlar, bilgisayar ve teknolojisınıfları kapatılarak sınıf yapıldı:

-Ankara’da kapatılaraksınıfa çevrilen kütüphane ve laboratuar sayısı : 764

- Şanlıurfa’dakapatılarak sınıfa çevrilen kütüphane ve laboratuar sayısı: 221

- Trabzon’da kapatılaraksınıfa çevrilen kütüphane ve laboratuar sayısı: 67

(Kaynak: 2012 MEB)

 

3)      Birleştirilmiş Sınıflı Okullar

2012-2013 eğitim öğretimyılında da ülkemizin birçok bölgesinde birleştirilmiş sınıf uygulaması yoğunbir şekilde devam etmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bu uygulamayı değiştirmekyerine birleştirilmiş sınıflı eğitim şeklinin faydaları ile ilgili makaleleryayınlayarak kamuoyunu ikna etmeye çalışmıştır. Ülkemizin en büyük kenti olanİstanbul’daki okulların % 28,46’sı halen birleştirilmiş sınıflı eğitimyapmaktadır.

 

  

 

            Grafik 2’de ülke genelinde okulların%33’ünün birleştirilmiş sınıflı olduğu görülmektedir.

 

4)      Taşımalı Eğitim

            Grafik 3’te ülkemizdeki okulların %78’inin taşımalı eğitim yaptığı görülmektedir.

 

6287 Sayılı Yasahazırlanırken ileri sürülen en önemli gerekçelerden biri de kesintisiz 8 yıllıkeğitim nedeniyle kırsal kesimde pek çok köy okulunun işlevsiz kaldığı, fizikîşartların yetersiz olduğu, yatılı bölge okullarına ya da taşımalı eğitimmerkezi olan okullara öğrencilerin taşınması için tahsis edilen servislerinuzun mesafeleri kat ettiği ve öğrencilerin bu yolculukta çektiği eziyetlerolarak ileri sürülmüştü.

Ayrıca kırsalbölgelerdeki ailelerin küçük kızlarını bu şartlardaki taşımalı eğitime

vermeleri konusunda ciddi şikâyetleriolduğunu ve bu uygulamanın okullaşma, özellikle

de kız çocuklarının eğitimi adınasorunlara kaynaklık ettiği ifade edilmişti. Oysa 2012-2013 eğitim öğretimyılında taşımalı eğitim artarak devam etmiştir.

 

 

5)  Serbest Kıyafet

27.11.2012 tarihinde AKPtarafından çıkarılan serbest kıyafet yönetmeliği ile okullarda güvenlik,disiplin ve motivasyon sorunları ortaya çıkmış, türban ilkokullara kadargirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir bilimsel araştırma yapmadan uygulamayabaşladığı serbest kıyafet uygulamasının olumsuzluklarını görmezden gelmiştir.Yapılan bilimsel araştırmalar serbest kıyafet uygulamasının öğretmen, veli veeğitim bilimciler tarafından benimsenmediği sonucunu ortaya koymuştur.

Eğitim-İş’in, “SerbestKıyafet Uygulamasına İlişkin Veli Görüşleri” başlıklı araştırması, velilerinbüyük çoğunluğunun serbest kıyafet uygulamasına karşı olduğunu ortaya koydu.Araştırmaya katılan velilerin yüzde 85’i, tekrar forma uygulamasına geridönülmesi gerektiğini belirtirken, yüzde 87,9’u, serbest kıyafet uygulaması ilemaddi durumu iyi olmayan çocukların ve velilerin olumsuz etkilendiklerigörüşünü dile getirdi. Serbest kıyafet uygulaması ile yoksul öğrencilerin açığaçıktığını düşünen velilerin oranı ise yüzde 88,4 oldu.

Serbest kıyafetuygulamasının ideolojik olduğu, asıl amacın türbanı okula sokmak olduğu tümkamuoyu tarafından anlaşılmıştır. Sendikamızın, serbest kıyafet uygulamasınayönelik Danıştay’da açtığı dava devam etmektedir.

*****

 

6)      Bozuk Çıkan Proje Okul Sütü

2011-2012 eğitim öğretimyılının 2 Mayıs tarihinde süt dağıtılmaya başlanmış, Milli Eğitim Bakanlığı’nınverilerine göre günde 800.000 öğrenciye süt ulaştırılamamıştır. Okullarda kalansüt iade alınmamış ve devlet 21 milyon TL zarara uğratılmıştır. 2012-2013eğitim öğretim yılının 1.dönemi süt dağıtımı planlanamamış, 2.dönem haftada üçgün olarak başlatılmıştır. Süt dağıtımı esnasında yüzlerce öğrenci dağıtılansütten etkilenmiş ve hastanelerde tedavi altına alınmıştır.

 

F - YANDAŞ YETMEZ ULTRA YANDAŞ

 

YöneticiAtama Yönetmeliği, son değişiklik dahil, 2003-2013 yılları arasında toplam 13kez değiştirilmiştir. Sendikaların da görüşleri alınarak çıkarılan 2010 tarihliyönetmelik Bakanlık tarafından okullarda kadrolaşmanın önünü açmak için,Danıştay kararlarına rağmen tekrar değiştirilmiştir. 28.02.2013 tarih ve 28537sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik (MEB,2013)eğitim kurumlarına yönetici atamalarında bir dizi değişikliği beraberindegetirmektedir. Bu yönetmelik “Ben istediğimi yönetici yaparım” yönetmeliğidir.Yeni Bakan bu ucube yönetmeliğe bile sahip çıkamamış ancak henüz ortaya yenibir yönetmelik de koyamamıştır.

 

G - ÜNİVERSİTELERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNİNKOLAY YOLU: VAKIF ÜNİVERSİTELERİ

 

AKP iktidara geldiğigünden bu yana üniversitelerin sayısını arttırma projesi uygulamıştır.Üniversite sayısını arttırırken nitelik sorunu ortaya çıkmıştır. Ülkemizinçeşitli illerinde açılan üniversiteler öğretim görevlisinden, fizikselaltyapıdan yoksun bir şekilde eğitim yapmaya çalışmaktadır. Hocası olmayanüniversiteler ortaya çıkmıştır.

AKP iktidarı ile vakıf üniversitelerininsayısında hızlı bir artış olmuştur. Bu üniversitelerin yapısı incelendiğindebirçoğunun cemaatler tarafından desteklenerek açıldığı görülecektir.

 

Üniversitelerde YÖK’üngörmek istemediği bir sorun da vakıf üniversitelerindeki öğrenim ücretleridir.Bazı vakıf üniversitelerinde, tıp fakültesi öğrenim ücretlerinin 47.500 TL,bazılarında ise 21.000 TL olduğu görülmektedir. Bu fiyat farklılığı YÖKtarafından denetlenerek uygun bir orana çekilmelidir.

 

H - EĞİTİM FAKÜLTELERİ KAPATILIYOR

 

İktidarda olduğu 11 yılboyunca eğitimi yap-boz tahtasına döndüren AKP, öğretmen yetiştirmepolitikasında da hiçbir adım atmamıştır. AKP iktidarı 2002-2012 yıllarıarasında plansız bir şekilde 26 eğitim fakültesi açmıştır. Bugün ise eğitimfakültelerini toptan kapatmayı planlamakta böylece öğretmen emeğinideğersizleştirmenin, öğretmenleri güvencesiz koşullarda çalıştırmanın veöğretmenleri hak kayıplarına razı etmenin zeminini hazırlamaktadır.

SONUÇ

*****

 

Eğitim-İş olarak, 4+4+4 12 Yıllık Kesintili Zorunlu EğitimYasası gündeme geldiğinde amaçlananları ve ortaya çıkacak sorunlarıpaylaşmıştık. Bugün haklılığımız ortaya çıkmaktadır. İktidarın 28 Şubatsüreciyle hesaplaşmak gibi bir derdi yoktur. Kendilerini iktidarataşıyan süreçle hesaplaşamazlar. “O halde buradaki asıl hedef nedir?” sorusugündeme gelmelidir. İşte asıl hedef Türkiye Cumhuriyetinin kurucudeğerleri ve devrim yasalarıdır. Siyasal iktidar, milli eğitim alanındayaptığı çalışmalarda asıl hedefinin Cumhuriyetin Kurucu Değerleri,Atatürk İlke ve Devrimleri olduğunu artık açık olarak ortaya koymaktadır.Görünen o ki; siyasal iktidarın bu yasaya bağlı olarak ulaşacağı ikinci aşama medrese-mektep ikilemiyaratarak karma eğitime son vermektir.

4+4+4 eğitimigericileştirme ve piyasalaştırma sistemine karşı mücadele etmeye devamedeceğiz. 

Sendikamız, asıl amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucudeğerlerini yıpratmak, devrim yasalarını ortadan kaldırmak olan ve buniyetlerini sahte dindarlık maskesi ardına gizleyen iktidarın, 4+4+4düzenlemesini topluma ve öğrencilere zorla kabul ettirmesine izinvermeyecektir.

Hiçbir boyutu yeterince konuşulup tartışılmadan,eğitime taraf olan yapılar ve bilim kurumları sürece katılmadan, ülkeningeleceğini akıl, bilim ve sanatın değil, dogma, hurafe ve inançlarınbelirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin oluşturacak 4+4+4 düzenlemesi,yetişecek kuşaklara, ülkemize ve ulusumuza daha fazla zarar vermedenkaldırılmalı; zorunlu ve kesintisiz 13 yıllık (1+12) bilimsel, laik vedemokratik bir eğitim yapılması için hızla çalışmalar başlatılmalıdır.

 

Veli DEMİR
GenelBaşkan





Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)