adscode
adscode

Aday öğretmenlere ilk ders Başbakan Davutoğlu'ndan

Başbakan Davutoğlu, ATO Congresium'da düzenlenen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı'nda aday öğretmenlere hitap etti.

Aday öğretmenlere ilk ders Başbakan Davutoğlu'ndan
Eğitim
Başbakan Ahmet Davutoğlu, aday öğretmenlere seslenerek, "Her öğrencinizin, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın. Onun bütün hayatını düşünerek bakın. 'Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi' olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, ATO Congresium'da düzenlenen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı'nda aday öğretmenlere hitap etti.

Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada okullara akıllı tahtaların verildiğini, iyi binalar yapıldığını anımsatarak, "Öğretmenliğin ve bu ilişkinin esasında sadece öğretmen var, öğrenci var. Verdiğimiz akıllı tahtalar, iyi imkanlar sizin mesleğinizi daha iyi yapmanız içindir ama asla sevgiyi ikame etmek için değil" diye konuştu.

Öğretmen-öğrenci ilişkisinin kalıcı bir ilişki ve sevgi olduğuna işaret eden Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yla aralarında, birçok kişinin kendi döneminin Milli Eğitim Bakanını hatırlamayacağı ancak ilkokul öğretmenini hatırlayacağına yönelik bir sohbetin geçtiğini anlattı. 

- "En asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir"

Davutoğlu, "Öyle bir şey ki bu, ben bir üniversite öğretim üyesi olarak özellikle buradaki öğretmen arkadaşlarıma şunu ifade etmek isterim, en asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir. Hiçbir profesör, unvanı ne kadar geniş, yayınları ne kadar fazla olursa olsun, ilkokul öğretmeninin yerini alamaz." dedi.

Salonda ilkokul öğretmenlerinin de bulunduğu hatırlatan Davutoğlu, ilkokul öğretmenlerinin, öğrencilerin kurucu inşa döneminin mimarları olduklarını belirtti. Davutoğlu, "Öğretmenliğin ilk aşaması ve en önemli kademesi ilkokul öğretmenliği, kurucu, temel, inşa dönemi." ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, ortaöğretimin de şahsiyetin belirlenmeye çalışıldığı dönem olduğuna işaret ederek, "Biz üniversite hocaları genellikle sütunları inşa edilmiş bir binaya çatı ve dış cephe yaparız ama temel sağlamsa o dış cephe ya da çatı güzel olur. Sütunlar sağlamsa, lisede, ortaokulda şahsiyet doğru dokunmuşsa üniversite hocası o bina üzerinde ince işçilik yapabilir. Onun için ilkokul öğretmenlerimiz ve ortaöğretimde, ortaokulda ve lisede öğretmenlik mesleğini icra eden meslektaşlarım çok asli bir görev icra ediyorlar." dedi.

İlkokul öğretmenleri olan Fitnat ve Müzeyyen öğretmenlerin simalarını ve başını okşadıkları anlarda hissettiği muhabbeti hiç unutmadığını belirten Davutoğlu, öğretmenlerin sezgisel olarak da karşılarına aldıkları talebeleri hissettiklerine değindi.

İlkokul 5. sınıfta Müzeyyen öğretmenin sınıfında okurken yaşadığı bir anıyı paylaşan Davutoğlu, demokrasi ve siyaset konusuna geldiklerinde bir müsamere yazdığına işaret ederek, Müzeyyen öğretmenin de "Bu müsamerede başbakan sen olacaksın" dediğini aktardı.

İlk başbakanlık tecrübesini de bu vesileyle yaşadığını vurgulayan Davutoğlu, öğretmenin kendisine "Hadi konuş" demesi üzerine sandalye üzerine çıkarak ilk konuşmasını yaptığını anlattı. Davutoğlu, "Hep ondan sonra öyle anıldık. Hiçbir zaman düşünmemiştim, hep bilim adamı olarak yola devam etmeyi hesap etmiştim ama muhtemelen Müzeyyen hocam o sırada çok sağlam bir dua etti ki ben buraya gelebildim, başka türlü gelemezdim." diye konuştu.

- "Hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz"

Davutoğlu, öğretmeniyle irtibatını hiç kesmediğini, çocukları ve torunlarıyla da ziyaretine gittiğini belirterek, "Müzeyyen hocamın son anına kadar yatağının baş ucunda 'benim başıma bir şey gelirse oğlum Ahmet'i arayın, telefonu şudur' diye yazıyordu. Vefat ettiğinde önemli bir toplantıdaydım. Telefon ettiler, bütün işimi bıraktım hayatımın en şerefli, en onur duyduğum görevini ifa etmek üzere. Hocamı, cenazesini omzumda taşıyarak, mezara ellerimle koydum" ifadesini kullandı.

Bu olayı, bir ilkokul öğretmeninin, bir öğrencisinin hayatında ne kadar iz bırakacağını anlatabilmek için aktardığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"Her öğrencinizin, değerli öğretmenler, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın. Onun bütün hayatını düşünerek bakın. 'Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi' olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz. Öğrencilerinize muhabbetle bakın, gözlerinin içine bakın. Ders anlatırken, onlara bir şey söylerken, nasihat ederken emredici bir tonla değil, bir annenin, bir babanın çocuğuna baktığı üslupla ve sadece muhabbetle bakın. O muhabbet onda kalıcı bir etki yapacaktır. Dolayısıyla mesleğimizin kaynağı sevgidir, sevgidir, sevgidir, o olmadan hiçbir şey olmaz."

Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi.

İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş'un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. 

Diğerinin ise Silopi'de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi'ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, 'Bu şartlarda, işte milli birliğimizin mayası burada.' Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, programı değiştirerek okula gittiklerini anlatarak, şöyle devam etti:

"Sınıfa girdik ve bütün öğretmenlerimize, özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum, o çocuklar, Silopili çocuklar, bir anne görmüşçesine hoca hanıma sarıldılar, o da onların başlarını okşadı." 

Bir öğrencinin İstiklal Marşı'nı okumak istediğini söylediğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Emin olun İstiklal Marşı'nın bütün kıtalarını, biri diğerinden devralarak okudu. İşte özlediğimiz öğretmen bu, her şartta ders yapacak, hiçbir şey, ne kara kış ne terör ne şiddet ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu'da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimize selam ediyor, milletim adına onların alınlarından öpüyorum." 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. 'Yine şimdi beni Doğu'ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı'ya veya başka bir yere gideyim' diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz." dedi.

Başbakan Davutoğlu, ATO Congresium'da düzenlenen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı'nda aday öğretmenlere hitap etti.

Öğretmenlerin öğrencilerine ilişkin sezgileri bulunduğunu aktaran Davutoğlu, çocuğa ileride çınar olacak bir fidan gibi bakmayan öğretmenin, sağlıklı bir öğretmen öğrenci ilişkisi kuramayacağını belirterek, öğretmenlerden, öğrencilerle ilişkilerini konjonktürel veya maaş ilişkisi şeklinde değerlendirmemelerini istedi.

Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah'ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi 'şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim' derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.

Malezya'da 86 ülkeden öğrencilere dekanlık yaptığını, ayrıca en az 50 ülkeden öğrencisi bulunduğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Başdanışmanken, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde tsunami dolayısıyla Endonezya, Maldivler ve Güney Afrika'ya bir sefere çıkmıştık. Gittiğimiz her yerde daha önceden mutlaka birileri gelir 'Hocam' diye konuşur. Maldivler'e gidiyoruz, arkadaşlar dedi ki 'Hocam, herhalde Maldivler'de öğrencin yoktur.' Dedim ki 'İki öğrencim var. Biri hukuk bitirdi, biri benden siyaset bilimi, diplomasi okudu. Bilmiyorum görebilir miyiz? Ama var.' Maldivler'e indik. Uçağın merdiveninden inmeye başladım. Bir genç koşarak geldi, bizim Tarık, 'Hocam hoş geldin' diye. Meğer benden uluslararası ilişkiler okuyan öğrenci Maldivler Dışişleri Bakanlığının protokol şefi olmuş. Akşam da Maldivler hükümeti bana bir jest yaparak hukuk mezunu olup da Maldivler'de başsavcılığa gelmiş olan Ali'yi yanıma oturttu. Öğretmenlik böyle bir şey. Bunun için öğrencinizin ne zaman nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz ama yeter ki o öğretmen olarak hatırlayacak kadar sevgiyle size bakmış olsun. 

Güney Afrika'ya gitmiştik, bir grup arkadaş cuma namazında ayakta kalmış. Partinin tanıtım işlerini yapan bir arkadaş. Birisi kalkmış ona yer vermiş. Çıkarken konuşmuşlar. Sonra otelde karşılaştığımızda dedi ki hocam, 'Senin ayrı bir propaganda taktiğin var. Bunu keşfetmeye çalışıyorum. Mutlaka biz gelmeden her şeyi ayarlıyorsun.' 'Nereden çıktı, neyi ayarlamışım' dedim. Dedi ki 'Cuma namazında biri bana yer verdi. Çıkarken ona teşekkür ettim. 'Teşekküre gerek yok. Senin yabancı olduğunu anladım. Nerelisin?' dedi. Ben de 'Türkiye'den geldim' deyince, bana 'Ahmet Hoca Türk heyetiyle buraya gelecekmiş. Haberin var mı? Nasıl görüşebilirim?' diye sordu. Akşama getirttik onu. O da bir öğrencim. Bunu şunun için anlatıyorum, aşk ile kurulmuş bir öğretmen öğrenci ilişkisinden daha kalıcı, daha sürekli, coğrafya, etnisite, mezhep tanımayan bir ilişki yoktur. Öğretmen öğrenciyi aşk ile sevdiği zaman aradaki tüm bariyerler, tüm duvarlar kalkar. Öyle bir ilişki kurun ki öğrencilerinizle o ilişki kalıcı olsun. Öyle bir ilişki kurun ki dünyanın öbür köşesinde tekrar göz göze baktığınızda o sizi, siz onu hatırlayabilirsiniz."

- "Öğrenci üzerinde kalıcı etki bırakın"

Öğretmenin öğrenci üzerinde kalıcı etki yapmasının önemli olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. Yine 'şimdi beni Doğu'ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı'ya veya başka bir yere gideyim' diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, medeniyetler arası bir kitabı yazmak için özellikle tercih ederek gittiği Malezya'da tanıştığı öğrencileri ile hala karşılaştığını aktardı. Son olarak Duhok'a gittiğinde kendisini karşılayan ve kampı gezdiren valinin de bir öğrencisi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu süreklilik kalıcı etki de bırakır. Öğrenciye mutlaka kalıcı etki yapacak, iz bırakacak sözler söyleyin. Çünkü öğrenci sizin çok önemsiz gördüğünüz, sıradan gördüğünüz bir şeyi dahi zihnine nakşeder, unutmaz ve gereğini yapar. İstanbul Lisesinde hazırlık sınıfına girdiğimde Almanca hocamı hala hatırlıyorum. Yaşlı, 2. Dünya Savaşı'nın çilesini çekmiş olduğu her halinden belli, tecrübeli bir hocaydı. Muhtemelen daha sonra bende ve sınıfta o etkiyi yapacağını bilerek tahtaya geldi, tek kelime Almanca bilmeyen sınıfa bir Alman atasözü yazdı. Hala zihnimden çıkmış değil, 'zorluklar olmasaydı başarı da olmaz.' İlk ders yazdı, zihnime nakşettim. Her zorlukla karşılaştığımda bu atasözünü hatırlarım. Bir başarıya imza atacaksan, zorlukla karşılaşmaya hazır olacaksın. Zorlukları eğer aşmaya gücün yetmiyorsa başarıyla tanışamazsın. Zorluklardan korkar ve geri adım atarsan zorluk seni yener. Zorluklar karşısında dik durabilirsen her zorluğu aşarsın. Bakınız bu Batılı bir atasözü ama Kurani olarak da her zorluğun ardından mutlaka bir kolaylık vardır hükmü var. Şimdi çocuğun zihninde, o onu yazdı geçti ama öğrenci bunu bir hayat ilkesi olarak zihnine yazdı. Onun için öğrencilerde kalıcı etki bırakacak, davranışsal etki bırakacak örnekler oluşturmaya çalışın. Zihninde kalsın, unutmasın. Herhangi bir aktarım değil, bir etki bırakacak..."

- "Öğrenci gereğini yapar"

İstanbul'da üniversitede uluslararası ilişkiler dersi verdiği dönemde ülkelerin stratejilerini anlatmak üzere konular dağıtırken takdir ettiği bir öğrenciden Çin'i çalışmasını istediğini ifade eden Davutoğlu, vasat bir sunum yapan bu öğrenciye kızdığını belirterek, şunları aktardı:

"Biraz da diğer ülkeleri başkasına verdi, bana niye Çin'i verdi diye bir şey var. Çağırdım dedim ki 'Sen uluslararası ilişkilere çalışacaksan, gelecek yüzyılın en önemli ülkelerinden birini sana verdim ama sen bunu istediğim gibi yapmadın. Sana Çin'i doğru dürüst öğrenme görevini veriyorum. Bil ki önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği, ABD uzmanları zaten Türkiye'de, yetişiyor, çok olacak ama Çin uzmanına ihtiyaç var. Ben sana bunu herhangi bir ödev yapasın diye vermedim. Çin'e merak duyasın, bir Çin uzmanı yetişsin diye verdim ama sen beni mahcup ettin. Öyle bir etkilendi ki... Ondan sonra ben başdanışman oldum. 2005 yılında Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül ile gittiğimde bir baktım öğrenci orada, Şanghay'da. Çin'e gitmiş, Çince öğrenmiş, Çince master tezi yazıyordu. 'Seni epeydir görmemiştim' dedim. Dedi ki 'Bana öyle bir şey söylediniz ki bunu talimat kabul ettim ve Çin büyükelçiliğine başvurdum, burs aldım.' Bana Çince tercümanlık yaptı. Şunu unutmayalım, öğrencide kalıcı etki yapmak için gönülden söylediğiniz bir söz, mutlaka etki yapar. Siz onu hissetmeseniz, unutsanız bile o onu unutmaz ve gereğini yapar."

- "Öğretmenliğin kaynağı sevgi"

Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi.

Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu. 

Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi.

Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."

Ortaöğretimdeki tarih öğretmeninin merhum Ayşe Yongaçoğlu olduğunu söyleyen Davutoğlu, hocasının hakkını ödemeyeceğini belirterek, sınavlardan son yıla kadar dokuz aldığını, sadece okulunun son yılında 10 aldığını bildirdi. Yongaçoğlu'nun kendisinin yazısı kötü olduğu için not kırdığını anlatan Davutoğlu, Malezya'da yaşadığı dönemde babasına yolladığı mektupları da yazısı kötü olduğu için ailesinin okuyamadığını söyledi. 

Yongaçoğlu'nun kendisine tarih bilincini kazandırdığını aktaran Davutoğlu, "Biz yeni nesillerin nesneleşmesini istemiyoruz, özneleşmesini istiyoruz, kendi milleti adına vakur bir şekilde dünyanın her yerinde 'tarihte ben vardım, bugün varım, yarın da var olacağım' bilincini vermeyen bir tarih eğitimi ne kadar iyi bilgi aktarsa dahi bilinç oluşturamaz" ifadesini kullandı.

AA

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)