adscode
adscode

Bakan Özer, Medya ve Şiddet Çalıştayı'nda konuştu

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer: "Okullar toplumun yansıdığı yerlerdir. Okulda ne görüyorsak toplumda o vardır. Bu bilinçle hareket ettiğiniz zaman okula yaklaşımımızın da değişeceğini, haber kurgularında da bunun yansıyacağına inanıyorum."

Bakan Özer, Medya ve Şiddet Çalıştayı'nda konuştu
MEB
Güncelleme : 27-Sep-22 18:31

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca (RTÜK), medya kurumlarına yönelik "Şiddet ve Medya Çalıştayı" düzenlendi. İçişleri, Milli Eğitim ile Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlıklarının katkılarıyla Sarıyer'deki bir otelde gerçekleştirilen çalıştaya, medya kurumlarının temsilcileri katıldı.

Özellikle internetin artık modern insanın vazgeçilmezi olduktan sonra internetle iletişim mecralarının çok daha zenginleştiğini, farklılaştığını ve bir o kadar da kontrolünün zorlaştığını ifade eden Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Burada değişmeyen bir parametre önümüze çıkmakta. Özellikle gençlerle ilgili olarak... Özellikle iletişim teknolojileri akıllandıkça aslında bağımlılığın istenmeyen bir durum değil, tam tersine niyetlenen ve işlenen bir durum olduğunu görüyoruz. Yani gençlerin dijital bağımlılıklarının, sadece online oyunlarla ilgili değil; sosyal medya, diğer platformların da desteklenme birlikte artık sadece Türkiye'de de değil tüm dünyada gençlerin bir bağımlılıkla mücadele etme veya davranışsal bozukluklarla ilk defa Amerikan Psikiyatri Birliğinin de 2014 yılından itibaren artık tanıladığı davranışsal bağımlılıklarla bu iletişim mecraları arasındaki ilişkiler artık tartışma gündemlerinde yerini almaya başladı. Bağımlılık arttıkça iletişim, bireysellik çok daha fazla artmaya başladı." diye konuştu.

Gençlerin aile bireyleriyle iletişimlerini mümkün olduğu kadar minimumda tutmaya başladıklarını ifade eden Özer, Kovid-19 salgın sürecinde bu durumun çok daha fazla pekiştirildiğini söyledi.

Özer şunları söyledi: "Giderek bilgiye maruziyet artarken doğru bilgiye erişim zorlaşmaya başladı. Artık hakikat, bilgi çok daha gömülü, çok daha erişilebilmesi zor olan şeyler olmaya başladı. Aslında bizim beklentimiz teknoloji arttıkça özellikle modernleşmeyle birlikte, küreselleşmeyle birlikte bilgiye erişimin kolaylaştığı, insanların barış ortamının çok daha fazla yaygınlaşacağı bir ortam beklerken tam tersine tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar bağımlılıkların arttığı ve çok azınlıkta olan bir grubun teknolojiyi üreten grubun dünyanın büyük bir kesiminin tercihlerine, davranışlarına, tepkilerine müdahale edebildiği, tahakküm kurabildiği yeni bir sisteme doğru evrilmeye başladı."

"Doğru bilgiye erişim hususunda bilinçlendirmeyle ilgili katkı sunuyoruz"
Atılan önemli adımlardan birinin de RTÜK Başkanlığı ile birlikte yürüttükleri medya okuryazarlığı seçmeli dersi olduğunu anımsatan Bakan Özer, yakın zamanda bu konudaki iş birliği protokolünün tekrar güncellediğini kaydetti. Özer, "Okuryazarlık seçmeli derslerimizle, eğitim sistemimizde gençlerimizin doğru bilgiyle medya okuryazarlık kapasitesini artırmaya ve doğru bilgiye erişmedeki dikkat edilecek hususlarla ilgili bilinçlendirme bağlamında önemli katkılar sunmaya çalışıyoruz." dedi.

Emine Erdoğan'ın himayesinde Aile Okulu Projesi'nin başlatıldığını da anımsatan Özer, amacın aile içi iletişim, kültürel değerler, çocukların ve gençlerin aile içerisindeki değerlere dikkat çekmek olduğuna işaret ederek, "Gençlerin madde bağımlılıkları ve internet bağımlılıklarının azaltılması, aile farkındalığını artırma, aynı zamanda çevre bilincini de artırma ama en önemlisi iletişim, bağımlılık ve doğru bilgiye erişim adına ailelerimizi bilgilendirmek için bir Aile Okulu Projesi başlattık" diye konuştu.

"Hedefimiz yıl sonuna kadar bir milyona aileye ulaşmak"
Bir ay gibi kısa sürede şu ana kadar 137 bin aileye ulaşıldığını belirten Özer, hedefin 2022 yılı sonuna kadar 1 milyon aileye ulaşmak olduğunu belirtti. Özer, üçüncü boyut olarak öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişmelerini çok önemsediklerini ifade ederek, "Bakanlık olarak sadece mesleki becerilerin değil, aynı zamanda örnek bireyler olarak okulun ekosistemi içerisinde rol model şeklinde yer almaları nedeniyle iletişim becerilerini sürekli artırmak istiyoruz. Bu anlamda, medya ile ilişkiler ve internet bağımlılığı bakımından da bilgilendirme ile öğretmenlerimizin farkındalık düzeylerini artırma noktasında sürekli hizmet içi eğitimler vermeye devam ediyoruz" dedi.

Özer, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Okullar toplumun yansıdığı yerlerdir. Okulda ne görüyorsak toplumda o vardır. Bu bilinçle hareket ettiğiniz zaman okula yaklaşımımızın da değişeceğini, haber kurgularında da bunun yansıyacağına inanıyorum. Böylesine önemli bir organizasyon gerçekleştirdikleri için RTÜK Başkanımıza ve katılımlarınız için sizlere teşekkür ediyorum."

"Aile kavramı dağılmaya yüz tuttu"

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Rıdvan Duran da yalan haberin doğru haberden 6 kat daha hızlı yayıldığını söyledi.

Dijital platformların, sosyal medyanın, konvansiyonel medyanın önüne geçtiğini dile getiren Duran, "Elinde cep telefonu olan herkes kendini medya mensubu olarak görmeye başladı. Sosyal medya üzerinden konvansiyonel medyada ulaşılamayan hedeflere bir kişi takipçileri üzerinden ulaşmaya başladı. Bu da beraberinde algı operasyonlarını veya işin ekonomik kazanca dönüştürülmesini getirdi. Bizler de maalesef toplumun bu yönde olumsuz etkilendiğinin farkındayız ve bu konuyla ilgili çalışmalar yapmaktayız." ifadelerini kullandı.

Ailenin öneminin dünyada öne çıktığı bir dönemden geçildiğini belirten Duran, "Çünkü aile kavramı dağılmaya yüz tuttu ve maalesef bütün dünyanın bir problemi olarak karşımızda. Biz de çeşitli çalıştaylarla, oturumlarla bunları değerlendiriyoruz." dedi.

Duran, medya kurumlarının yetkililerinden beklentilerine ilişkin de şunları söyledi:

"Toplumun milli ve manevi değerlerini koruyan, Türk aile yapısına saygılı, ailecek izlenebilecek aile dostu yapımların çoğaltılmasını bekliyoruz. Gündüz kuşağında aile içi yaşantıların toplumun göz önüne serilmesi sonucunda aile içi mahremiyeti yıkan, aile kurumunu itibarsızlaştıran ve toplumsal değerleri erozyona uğratan yapımlara yer verilmemesini talep ediyoruz. Kurgusal senaryolarda aile değerlerine karşı duyarsızlaştıran, Türk örf ve adetlerine aykırı, çarpık ilişkiler, entrika ve aile içi şiddet gibi olumsuz konuların işlenmemesine azami hassasiyet gösterilmesi ve yapımcıların sorumlu yapımcılık anlayışını ön plana çıkararak içerik üretmesini bekliyoruz. Medyanın eğitici yönü ön plana çıkarılarak, eğitici yayınların teşviki ve aile içi eğitimin sağlanması, toplumda ortak bir sivil bilincin oluşturulmasını bekliyoruz. Şiddet haberlerinin sunumunda habere konu olan kişilerin ve aile değerlerinin zarar görmemesi adına söylem, fotoğraf, video, ses gibi haberlerin temel unsurlarının daha dikkatli hazırlanması ve kamusal sorumluluk çerçevesinde aktarılmasını bekliyoruz."

Kamu kurumları, STK ve medya kuruluşlarınca, aile değerlerinin korunmasını teminen ortak etik ilkeler belirlenmesini, toplumsal bilincin oluşturulması adına dijital platformları da kapsayacak şekilde medya okuryazar eğitimlerinin artırılmasını beklediklerini aktaran Duran, şöyle konuştu:

"Akıllı işaretler ve koruyucu saat uygulama faydaları hususundaki tereddütlerin en aza indirilmesi ve uygulamalar noktasında ortak bir tavır belirlenmesini bekliyoruz. Aile değerlerinin toplumsal yaşamdaki varlığı kapsamında kamuoyu bilinci oluşturmaya yardımcı olacak, etkileyici ve bilimsel temelli öncelikli yayın sayılarının artırılmasını talep ediyoruz. Dijital platformlarda yetişkin ve çocuk içeriklerinin tasnif edilerek kategoriler oluşturulması ve ebeveyn kontrol mekanizmasının etkin bir biçimde kullanılmasını bekliyoruz. Dijital medya hukuku oluşturulması ve sosyal medyanın denetlenmesinde kurumlar arası iş birliği yapılması, isteğe bağlı yayın hizmeti sunan yayıncılar tarafından satın alınan içeriklerin öz denetim sürecinden geçirildikten sonra yayınlanmasının aile yapımızın ve değerlerimizin korunması için gereklilik olduğunu düşünüyoruz."

"Tertemiz bir ekran arzumuzdur"

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin de şiddet konusunun tüm toplumların olduğu gibi Türkiye'nin de sorunu olduğunu söyledi.

Şiddet konusunda RTÜK olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Şahin, "Reyting kaygısıyla zaman zaman medya tarafından şiddetin olduğu gibi verilmesini üzülerek görmekteyiz. Şiddet içeriklerine fazlaca yer veren yayın politikalarının ileride çok ciddi psikolojik travmaya neden olduğunu biliyoruz. Hatta bunu daha ileriye götürürsek çocuklarda 'kötü dünya sendromu' dediğimiz bir sendroma yol açtığını da bilmekteyiz." dedi.

Şiddet içerikli yayınların sadece haber bültenleriyle sınırlı kalmadığına dikkati çeken Şahin, televizyon aracılığıyla olağanlaşan ve yaygınlaşan şiddetin toplumsal yapıyı tehdit ettiğini vurguladı.

RTÜK'ün, şiddetin her türlüsüne "sıfır tolerans" ile yaklaştığını aktaran Şahin, medyada yer alan şiddetin önlenmesine yönelik yapmak istediklerine ilişkin şunları söyledi:

"Medyadaki şiddetin toplumsal etkileri hakkında bir saha araştırması yapmayı düşünüyoruz. RTÜK bünyesinde var olan Yayınlarda Şiddet İhtisas Komisyonunun akademisyenlerin de katılımlarıyla yapısının güçlendirilmesi ve daha aktif bir hale gelmesini sağlayacağız. Televizyon Yayınlarında Şiddetin Ölçülmesi ve İzleyicilerin Şiddeti Algılama Düzeylerinin Araştırılması Projesi'ni başlatıyoruz. Şiddet konusunda akademik uzmanlığı bulunan seçkin psikolog, sosyolog ve akademisyenlerin katılımlarıyla çalıştaylarımızı yapmaya devam edeceğiz."

Şahin, "tertemiz bir ekran" arzusu taşıdığını sözlerine ekledi.

Çalıştay kapsamında katılımcılara RTÜK uzmanlarınca sunum yapıldı.

AA


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)