Genelde profesör, doçent ve yardımcı doçentlerce ekranlarda ve gazetelerde tartışılan bu konuyu bir "okutman" gözüyle değerlendirmek istiyorum.
Kaldırılan rektörlük seçimlerinden öncesine kadar üniversitelerde iki tür kadro vardı:
1. Oy hakkı olanlar
2. Oy hakkı olmayanlar
Rektörlük seçimi, KHK ile kalkınca -ki bence son derece doğru bir uygulamadır- ünvanların, statülerin bir hükmü kalmamaktadır. Tüm itiraz ve isyan, oy haklarından dolayı elde edilmiş imtiyazlarını kaybetme ve rütbe tenziine uğrama korkusudur.
Evet, "rütbe" belki TSK içinde kullanılan ve oraya yakışan bir kavram, ancak akademik camianın da kendi içinde "itiraf etmediği" militarist bir rütbe uygulaması vardır. Misal: Tecrübeli 3 okutmanın ortak kullandığı bir ofis, yeni bir yar doç göreve başladığı için boşaltılıp ona tahsis ediliyor. Ya da bir yardımcı doçent hiyerarşide kendisinin altında görünen bir öğretim görevlisi - okutman veya asistana en ağır hakaretleri edebiliyor. Örnekleri arttırmak mümkün.
Oy hakkından dolayı yardımcı doçentliğin içinin boşaltıldığını, biz bu kurumlarda çalışanlar olarak görüyoruz. Rektörlük seçimlerinden kısa süre önce atanan liyakatsiz bu kişiler, bilimsel anlamda da öğrencilere pek bir şey veremiyorlar. Elbette ihtiyaca binaen atanmış, liyakatli ve iş bilen yardımcı doçentleri tenzi ediyorum. Ancak çevremizde gördüğümüz yardımcı doçent kadroları maalesef bir rektörlük seçimlerinden hemen önce atanmışlardır.
Sonuçta, rektörlük seçimlerinin kalkması gibi bu kadronun da kalkması üniversite camiası ve bilimselllik adına müsbet adımlardır.