Yazıya tekrar göz attım, dünden bugüne değişen bir şey var mı diye, hemen her şey aynı. Bir yanda, bir ömre sığan üç dört çağ, öte yanda hiç değişmeyen biz!..
Geç gelen yaz!
Farkında mısınız, bu kış sanki biraz uzadı.
Güneş arada bir görünür gibi oluyor ama fazla kalıcı değil.
Yüzünü göstermesiyle kaybolması, kahve molası kadar kısa.
İyi, güzel de, yaz gelse değişen ne olacak diyenlerinizi duyar gibi oluyorum.
En azından içimiz ısınır. İstanbul trafiği rahatlar. Tatil planları yapar ve en önemlisi de enerji depolarız.
Kış yorucu, hem de çok yorucu.
Puslu hava insanın içini karartıyor.
Hafta sonlarında, bırakın bir yerlere gitmeyi, bir şeyler yapmayı, burnunuzu dışarı çıkarmak bile içinizden gelmiyor.
Böylesine içe kapanmamıza neden olan havalar mı yoksa dünyanın gidişatı mı?
Eğer öyleyse hepten yandık!
Havalar açsa, güneş yüzünü gösterse de değişen bir şey olmayacak.
Yani karamsarlığımız iki katına çıkabilir.
Şu anda, en azından, yaza çok az kaldı diye kendimizi avutuyoruz, peki yazın ne diyeceğiz? Aman artık kış gelsin diye dua mı edeceğiz!
Eyvah, eyvah, inşallah öyle olmaz...
Hobi mi, TV mi?
İnsanı yaşama bağlayan, hayatı yaz kış demeden keyifli hale getiren argümanlardan biri de hobiler.
Ne kadar çok hobiniz varsa, o kadar zenginsiniz derler.
Ama söz ne zaman hobilerden açılsa, ya zamanımız yoktur ya da paramız!
Oysa her keseye ve her zaman dilimine uygun hobiler var, yeter ki isteyelim.
Hiç uzağa gitmeyin ve kendinizden başlayarak, yakın çevrenizdekilerin hobilerine ve hayata bakış açılarına bakın yeter!