adscode
adscode

Çocuklarımızın geleceği ve doğru bilinen yanlışlar

Eğitimde öylesine vahim hatalar yapıyoruz ki en büyük yanlışları, en önemli hataları, bile bile doğru kabul ediyoruz.

Çocuklarımızın geleceği ve doğru bilinen yanlışlar
Milliyet Diyalog

Eğitimde öylesine vahim hatalar yapıyoruz ki en büyük yanlışları, en önemli hataları, bile bile doğru kabul ediyoruz.

 
Etik değerler yerlerde sürünüyor. Bencillik aldı başını gidiyor. Hataları doğruyla düzeltmek yerine, yanlışı yanlışla düzeltmeye çalışıyoruz...


Hasta olmadan rapor almayı, şişirilmiş notla puan kazanmayı, torpille işe girmeyi, okula gitmeden gidiyormuş gibi gözükmeyi bir hak olarak görüyoruz, çünkü başkaları da yapıyor ve bunu yapmayanlar kendini enayi hissediyor.

İçimizde en masum olan onlar yani çocuklarımız. Çünkü onları bu noktaya biz getirdik. Düzeltecek olan da yine bizleriz. Hem de hiç geç kalmadan!..

Öğrenci gözüyle!

Gelinen noktanın özetini, gelin, masumane duygularıyla dile getiren bir öğrenciden dinleyelim:

“Sayın Abbas Güçlü, az önce ‘Eğitime şaşı bakan MEB mi, YÖK ve ÖSYM mi?’ başlıklı yazınızı okuyordum, size ulaşmasını umarak ben de bir şeyler söylemek istedim.

Ben, bir 12. sınıf öğrencisiyim ve üniversite sınavında okul yıl sonu notlarının fazla etki etmemesinden memnunum.

Bırakın özel okul, devlet okulu farkını, devlet okulları arasında hatta aynı okuldaki öğretmenler arasında bile ciddi bir not farkı var.

Şu an eşit ağırlık ve sayısal sınıfları, aynı matematik dersini görmesine ve YKS’de aynı matematik sorularını çözecek olmasına rağmen, okulda farklı sınavlara giriyorlar.

Eşit ağırlık öğrencilerinin ortalaması için göz göre göre bir tolerans gösteriliyor.

Ben bilgisayar mühendisliği istiyorum, doğal olarak sayısal bölümdeyim, o yüzden taraflı olduğumu düşünebilirsiniz ancak ortada taraflı tarafsız, nereden bakarsanız bakın bir problem var.

Klasik sınavlarda objektif olunmuyor!

Buna da yaşadığım bir örneği vermek istiyorum.

Bir kimya sınavında 90 puanlık doğru cevap vermeme rağmen, 12’yi 2’ye bölmek gibi basit bir işlemi kafadan yaptığım için 60 puan aldığımı hatırlıyorum.

Üniversite sınavında soru çıkmayan derslerin değersizleştikleri doğru ama benim görüşüm şu anki değerlerinin bile fazla olduğu yönünde.

Bence, müzik öğretmenim ilk dersimize geldiğinde burası bir Anadolu lisesi, siz buraya akademik eğitim için geldiniz, bu yüzden sizi sıkmayacağım dediğinde en doğrusunu yapmıştı.

Bir doktor, mühendis, hâkim olmak için neden beden, resim gibi derslerden iyi olmak gereksin ki?

Bu derslerden hiçbiri insanların mesleğinde ihtiyaç duyacağı dersler değil.

Eğer mesele kaliteli bir eğitim ve her konuda bilgili insan yetiştirmekse, bu konuda başarısız olduğumuz kesin.

Ama eğer, tüm bu dersler yerine kişilerin gerçek ilgisinin bulunduğu aktiviteye yönlendirilmesini sağlayan bir sistem olsaydı, ben şu an amatör olarak çaldığım gitarı daha iyi çalabilirdim.

Biz gençler, öyle boş bırakıldığı zaman saçma şeylere, kötü alışkanlıklara yönelen bir topluluk değiliz, bunu ispatlamak için sadece biraz özgürlüğe ihtiyacımız var.”

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)