adscode
adscode

Diplomalı işsizliği ve eğitimde nitelik düşüşünü körükleyen YÖK kararları

YÖK, diplomalı işsizlik ve eğitimde yaşanan kalite düşüşüne yönelik gerçekçi çözümler üretmek yerine bu yıl aldığı kararla üniversitelere girişte baraj puanı uygulamasını kaldırmış ve yaşanan bu problemlerin artarak devam etmesinin önünü açmıştır.

Diplomalı işsizliği ve eğitimde nitelik düşüşünü körükleyen YÖK kararları
Konuk Yazar
Güncelleme : 26-Oct-22 11:29

Esra Sert (esr.srt8@gmail.com)

YÖK, Türkiye’de son yıllarda giderek büyüyen sorunlardan biri olan diplomalı işsizlik ve eğitimde yaşanan kalite düşüşüne yönelik gerçekçi çözümler üretmek yerine bu yıl aldığı kararla üniversitelere girişte TYT ve AYT baraj puanı uygulamasını kaldırmış (YÖK, 2022) ve yaşanan bu problemlerin artarak devam etmesinin önünü açmıştır.

YÖK aldığı bu karar ile sadece üniversite mezunları arasında oluşan yığılmaları artırmakla kalmayacak, üniversiteye girmek isteyenler arasında en azından belli bir çalışma disiplini veya bölüme özgü akademik yeterlilik gibi herhangi bir ön koşul aranmadan –başta özel yükseköğretim kurumlarında olmak üzere- yalnızca boş kalan sıraların doldurulmasına sebebiyet verecektir. Bu durumla ilişkili olarak Kimya Mühendisleri Odası ve Makine Mühendisleri Odası Başkanları sayısal becerilerin temel olduğu mühendislik fakültelerine matematik, fizik çözemeyen öğrencilerin de girebildiğini ve mezun olsalar bile yeterli niteliğe ulaşamadıklarını belirterek önceki yanlış politikaların sonuçlarını göstermektedirler (Tuncel, 2021). Nitekim Türkiye, OECD ülkeleri arasında yükseköğretim mezunlarının istihdam edilme oranının en düşük olduğu iki ülkeden birisidir. TEDMEM de (2021) bu durumun nedeni arasında işgücü piyasası tarafından talep edilen gerekli becerilerin yükseköğretim kurumları tarafından yeterli oranda karşılanamadığını göstermiş ve niteliğe işaret etmiştir.

Bunlarla birlikte geleceğe yönelik kamudaki ve özel sektördeki potansiyel mesleki ihtiyaç (istihdam kapasitesi) istatistikleri ve tahminleri yapılmadan açılan yükseköğretim kurumları yine Türkiye’deki diplomalı işsiz sayısını artıran ve eğitimde kaliteyi düşüren faktörler arasında gelmektedir. Bu durum iş sahalarında mezun yığılması yaratmakta, çalışanların mesleki statülerini ve “alın teri” yani maaş değerlerini düşürmekle birlikte özel kurumların bazılarında bu tablo ucuz iş gücü yaratma fırsatına çevrilerek oluşan çaresizlik ortamında çalışanlara meslek tanımının dışında olan ve angarya olarak ifade edilen görevler yükleme ve insani sınırların üstünde iş yükü verme gibi problemlere de neden olmaktadır. YÖK, en son aldığı üniversiteye girmede baraj puanını kaldırma kararı ile yukarıdaki paragraflarda sayılan problemleri daha da derinleştirecektir.

Yükseköğretimde niceliksel ve niteliksel bazı sınırlamalar konulmadan açılan devlet üniversiteleri ve özel üniversiteler -ön lisans veya lisans bölümleriyle fark etmeksizin- yukarıda da bahsedildiği gibi söz konusu sonuçların oluşmasında önemli bir faktör olarak sayılabilir. Özellikle de yine niteliksel ve niceliksel sınırlamalara tabi tutulmaksızın maddi kaygılar güdülerek açılan ve halk arasında da apartman veya tabela üniversiteleri olarak adlandırılan bazı özel üniversitelerin de bu duruma katkısı tartışılmalıdır. Nitekim YÖK eski başkanlarından Saraç da üniversitelere girişte baraj sıralama uygulamasının gerekçelerini açıklarken "Hukuk fakültelerine kabul edilen öğrencilerin başarı sıralarına bakıldığında, devlet üniversitelerinde en düşük başarı sırası 59 bin iken, vakıf üniversiteleri ve KKTC'deki üniversitelerde en düşük başarı sırasının 190 bin olduğunu görüyoruz. Buradaki makas çok açık. Sınıflarda verilen eğitimi öğrenci açısından zedeleyebilecek, eğitim öğretimin niteliğini aksatabilecek kadar geniş bir makas aralığı var." diyerek bahsedilenleri âdeta onaylamış ve izlenen yükseköğretim politikalarının sonuçlarını ortaya koymuştur (YÖK, 2019). Bunlara ek olarak açıköğretimdeki sınırsız veya binlerce kişilik çok büyük kontenjanlar ile sınırsız ikinci üniversite kontenjanlarının da eğitimdeki kalite düşüşüne ve diplomalı işsizliğe olan katkısının göz önüne alınması gerektiği düşünülmektedir.

2000 öncesinde 73 olan toplam üniversite sayısının sadece 21 yılda 135 artarak 208’e yükseldiği ve bu 135 üniversitenin 59’unun özel üniversite olduğu görülmektedir (YÖK, tarih yok-a). Bu hızlı artışın sebepleri arasında 1980’li yıllardan sonra Türkiye’yi de etkisi altına alan küreselleşme ve neoliberal politikalar da gösterilebilir. Bu artışların ilgili dönemde devlet üniversitelerine yansımalarını ise Hız (2010: 63) “Üniversiteler, altyapı eksikliği ve mali yetersizlikler gibi sorunların bilinmesine rağmen açılmıştır. Bu eksiklikler giderilmeden, üniversiteleri yurt çapında yayma çabası baskın gelmiştir. 1990’lı yıllarda alt yapı eksikliği ve öğretim üyesi yetersizliği ciddi boyutlara ulaşmıştır. Dönemin hükümetleri üniversitelerin sadece bina olmadığını, laboratuarı, kampüsü, araştırma merkezleri, öğrencisi ve öğretim üyesi ile bir bütün olduğunu görememişlerdir. Bütçeden aldıkları paylar her geçen gün azalmıştır. Üniversitelerde yapılan tasarruf, üniversiteleri ortadan kaldıracak düzeyde yükselmiştir.” şeklinde özetlemiştir. 80’li yıllardan sonra yükseköğretimde yapılan hataların ve sonuçlarının benzerlerinin günümüzde de devam etmekte olduğunu devlet veya özel üniversitelerin gerekli önlemler alınmadan ve hız kesmeden açılmaya devam etmesinden de görebilmekteyiz.

Yine Türkiye’de 2020-2021 verilerine göre 1.087.866 ön lisans ve lisans öğrencisi (YÖK, tarih yok-b), 2010-2011 verilerine göre ise 485.940 ön lisans ve lisans öğrencisi mezun olmuş (YÖK, tarih yok-c) ve sadece 10 yıl içinde 601.926 kişilik yıllık mezun farkına ulaşılmıştır. Ayrıca Türkiye’de -vakıf meslek yüksekokulları da dâhil- 79’u vakıf, 129’u devlet üniversitesi olmak üzere toplam 208 üniversite ve bu üniversitelerde 3.250.101 tanesi ön lisans, 4.579.047 tanesi de lisans olmak üzere toplam 7.829.148 öğrenci bulunduğu görülmektedir (YÖK, tarih yok-b). Bu hesaplamalara -başta KKTC ve Azerbaycan olmak üzere- YÖK denkliği bulunan yurt dışındaki üniversitelerin mezunları da katılınca, birçok meslek dalı için özel ve kamuda bulunan istihdam kapasitesini aşabilecek üniversite mezunu sayısıyla karşılaşılacağı tahmin edilmektedir.

Tüm bu sayılanların sadece yukarıda bahsedilen sorunlara değil, aynı zamanda devlet üniversitelerine akademik personel bulma açısından da sorunlara yol açabileceği düşünülmektedir. ÖSYM tercih kılavuzuna göre 122 devlet üniversitesinden 78’ine bağlı 273 bölümde profesör, doçent veya doktor öğretim üyesi bulunmazken, akademisyeni olmayan bu bölümlerde toplam 14 bin 421 kontenjan bulunmaktadır. Ayrıca 1.434 bölümde hiç profesör yer almazken, 743’ünde ise doçent dahi yoktur (Ataş, 2019).  Yine aynı şekilde az veya hiç öğrencisi olmayan birçok bölüm de bulunmakta ve kamu kaynakları açısından çeşitli maddi kayıplara neden olmaktadırlar. Örneğin Hitit Üniversitesi’ne yönelik hazırlanmış Sayıştay raporunda şu ifadeler geçmektedir: “Kuruluşundan bu yana Veteriner Fakültesinin 14 yıl, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunun 13 yıl, Turizm Fakültesinin 5 yıl geçmiş olmasına karşın, hiç öğrenci almadığı ve eğitim faaliyetlerine başlayamadığı görülmektedir” (Sayıştay Başkanlığı, 2020a: 15). Sinop Üniversitesi için hazırlanan Sayıştay Başkanlığı (2020b) raporunda ise söz konusu durum şu şeklide ifade edilmiştir:

“Yapılan incelemede, Sinop Üniversitesi fakülte ve meslek yüksekokulları bünyesinde bulunan ve eğitim-öğretim faaliyeti olmayan (Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya ve Fizik Bölümleri, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği bölümü örnek gösterilebilir) akademik birimler tespit edilmiştir. Ayrıca bazı akademik birimlerde (Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik bölümü, Ayancık M.Y.O. Elektronik Teknolojisi, Gerze M.Y.O. Giyim Üretim ve M.Y.O. Su Ürünleri programları) yeni öğrenci alımı olmayıp az sayıdaki eski öğrencilerle eğitim-öğretime devam edilmektedir” (s. 19).

Bu gibi durumları yaşayan pek çok üniversite bulmak mümkündür. Ayrıca yükseköğretim kurumlarındaki laboratuvar, araç-gereç eksikliği gibi faktörler de göz ardı edilmemelidir.

Yukarıda sayılan durumların benzerinin hızla lisansüstü eğitim için de geçerli olmaya başladığı düşünülmektedir. Başta maddi kaygı taşıyan bazı özel üniversitelerin lisansüstü faaliyetleri olmak üzere, devlet üniversitelerinde de -lisans ve ön lisans programlarında da geçerli olduğu gibi- niteliksel ve niceliksel sınırlar göz önüne alınmadan tezli-tezsiz lisansüstü programlar açılmakta, bu programlardan birçok mezun verilmektedir. YÖK’ün (tarih yok-b) 2021-2022 verilerine göre 358.271 yüksek lisans, 109.540 doktora öğrencisi bulunmaktadır. Yine YÖK’ün (tarih yok-b) verilerine göre 2021 yılı içinde 70.396 yüksek lisans, 8.857 doktora öğrencisi mezun olmuştur. Türkiye’de lisansüstü programlardan mezun olanların sayısı OECD ortalamasının altında görünse de (TEDMEM, 2021) gerekli tedbirler alınmadan hızla açılan lisansüstü programların da nitelik olarak tartışmalı olacağı ve özellikle genel istihdam sıkıntısından dolayı maddi geçim kaynağını akademisyenlikte gören veya özel sektörde kariyer aracı olarak düşünen mezunlarda da yine yığılma oluşturacağı, yani lisans ve ön lisans mezunlarının yaşadığı duruma dönüşeceği düşünülmektedir.

Niteliğin düştüğü fakat sayılarının hızla arttığı yükseköğretim kurumlarının artık profesyonel düzeyde meslek edindirme, bir alanda uzmanlaştırma ve bilim üretme gibi kendine ait ciddiyetten hızla çıktığı ve âdeta –kamu veya özel sektör bünyesindeki sertifika kursları gibi- meslek ve kişisel gelişim kurslarına dönüşmeye başladığı yorumu yapılabilir. Benzer yorumları 1980’li yılların neoliberal politikaları etkisinde 1992’de 2’si vakıf, 15’i devlet olmak üzere 17 üniversitenin kurulmasının gündeme gelmesiyle birçok aydın ve yazar gibi Korkut (1992) da erken dönemde dile getirmiş ve yükseköğretim kurumları açılırken çeşitli niteliksel kaynakların hazırlanması gerektiğini, aksi takdirde “adı üniversite olan liselerin ötesine geçilemeyeceği” eleştirilerinin haklılık kazanacağını belirtmiştir.

Yukarıda paragraflarca bahsedilmiş olan tüm bu olumsuzlukları engellemek için YÖK, TÜİK gibi kurumların iş birliği ile tüm meslekleri kapsayan 5, 10, 15, 20 hatta 50 yıllık, sürekli güncellenen ve bilimsel tahminlere dayanan Kamu ve Özel Sektör Meslek İhtiyaç İstatistiği’nin tutulması, tüm mesleklerdeki mevcut okuyan ve mezun sayıları ile bu mezunların çalışma ve işsizlik durumlarının istatistiğinin yine güncellenerek tutulması ve bu istatistiklerin tamamının halkla açık, şeffaf bir şekilde paylaşılarak yapacakları tercihlerin gelecekte kendilerini hangi muhtemel durum içine götüreceğinin açık bir şekilde gösterilmesi önerilmektedir. Hatta bu istatistiklerden yola çıkılarak, mezun fazlası vermiş ve hem kamuda hem özel sektörde istihdam kapasitesini aşmış olan bölümler, yine geleceğe dönük devlet politikaları ve matematiksel analizler ışığında kapatılmalı veya kontenjan sayılarında ciddi azaltmalara gidilmelidir. Bu öneri için Cumhurbaşkanlığı tarafından sunulan DABİS hizmetinin altyapısı da geliştirilmek üzere kullanılabilir. Bu sayede mezun yığılmalarının ve diplomalı işsizliğin önüne geçilebileceği, enerji, emek, vakit, umut kayıplarının önlenebileceği, mesleki statü ve nitelik kayıplarının önlenebileceği, Sayıştay raporlarına da yansıdığı şekilde yükseköğretimdeki başta kamu kaynakları olmak üzere maddi kayıpların engellenebileceği düşünülmektedir.

Bunlarla birlikte yukarıda da bu konuyla ilgili haklı görüşlerini belirttiğimiz YÖK eski başkanı Saraç önderliğinde 2016 yılından başlayarak tıp, hukuk, eczacılık, mimarlık, öğretmenlik gibi bölümlerde uygulanan baraj sıralama uygulamasının da bu bölümleri en azından kısa vadede âdeta ipten aldığı (örneğin Saraç’ın da belirttiği gibi eczacılık için devlet üniversitelerinde  en düşük başarı sırası 47 binlerdeyken vakıf üniversitelerinde 121 binlerde, KKTC'de ise 169 binlerde olduğu (YÖK, 2019) ve kontrolsüzce kontenjan oluşturulabildiği görülebilir), akademi ve iş dünyasında olumlu olarak karşılandığı hatta bazı bölümler için de baraj sıralama uygulamasının getirilmesi ve olanlar için de daha da yükseltilmesi yönünde taleplerin olduğunu belirtmekte de fayda görülmektedir (Örn.: İMO İstanbul, 2020; ŞPO, 2020; Aydın ve Özcan, 2019; AEO, 2019; Çelik, Aykan ve Barak, 2018; Kozikoğlu ve Kayan, 2018; Bektaş, 2016).

Tabii ki iş yükseköğretim kurumlarına girdi düzenlemesi yapmakla bitmeyecek, orta ve uzun vadede daha verimli eğitimi ve istihdamı sağlamak için süreç ve çıktıya yönelik de değerlendirmelerin ve gerekli önlemlerin alınması gerekecek hatta yükseköğretim öncesinde doğru ve etkili mesleki eğitim ve yönlendirme yapılması yararlı olacaktır.

Sonuç olarak; Türkiye nitelikli ara eleman ve nitelikli mezun yetersizliği,  asgari ücretli sayısındaki önemli artış (DİSK-AR, 2021), ciddi boyutta işsizlik (TÜİK, 2022) ve buna bağlı olarak acil istihdam talepleri sorunlarıyla uğraşan ve -yükseköğretim de dâhil- eğitimde fırsat eşitliğini yakalayamamış bir ülkedir (TEDMEM, 2021). Bu sebeple Türkiye gibi bir ülkenin; çok yönlü eğitim ve istihdam planlamaları yapmadan veya en azından yukarıdaki paragraflarda önerilen Kamu ve Özel Sektör Meslek İhtiyaç İstatistiği’ni düzenli ve açık şekilde halka sunmadan "bırakınız yapsınlar" anlayışı ile yükseköğretim kurumları açması ve her isteyeni kontrolsüzce yükseköğretim kurumlarına kabul etmesi lüksüne sahip olmadığı düşünülmektedir. Aksi takdirde yukarıda sayılan olumsuzlukların artarak devam etmesine, belki de genç işsizlik sayısını kısa vadede düşük göstermek ve oyalamak gibi günübirlik siyasi temelde ve yine belki de bazı özel yükseköğretim kurumlarındaki bazı grupların ekonomik, siyasi çıkarları temelinde kurulan politikalar etrafında Türk gençliğinin kaybeden tarafta olmasına sebep olunacaktır.

 

Kaynaklar

AEO. (2019, 14 Ekim). Eczacılık Fakültesi başarı sıralaması 60 bine çekilmeli. Erişim Adresi: https://www.aeo.org.tr/DuyuruModulu/Duyurular/Details/46611?AspxAutoDetectCookieSupport=1

Ataş, A. (2019, 17 Ağustos). 273 bölümde akademisyen yok. Birgün Gazetesi. Erişim Adresi: https://www.birgun.net/haber/273-bolumde-akademisyen-yok-265267

Aydın, M. ve Özcan, İ. (2019). Başarı Sırası Sınırlamasının Fen Bilgisi Öğretmenliği Lisans Programı Kontenjanlarına Etkisi ve Adayların Programı Tercih Etme Nedenlerinin İncelenmesi. Fen Matematik Girişimcilik ve Teknoloji Eğitimi Dergisi, 2(1), 46-59.

Bektaş, Sebahattin. (2016). Yükseköğretimde plansızlık ve mühendislik eğitimi. TBY Akademi, 6, 144-152.

Çelik,T., Aykan, E. ve Barak, D. (2018). Türkiye'de iktisat eğitiminde doğru tercih yapılıyor mu? The Journal of International Lingual, Social and Educational Sciences, 4(2), 165-173.

DİSK-AR. (2021, 2 Aralık). DİSK-AR’ın yeni asgari ücret gerçeği araştırması yayımlandı!. Erişim Adresi: http://arastirma.disk.org.tr/?p=7995

Hız, G. (2010). 1980 sonrasında Türkiye’de yükseköğretimde piyasalaştırma ve özelleştirmedeki gelişmeler. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25, 55-80.

İMO İstanbul. (2020, 12 Haziran). İnşaat mühendisliği bölümlerine giriş için belirlenen en düşük başarı sıralaması 50.000 olarak değiştirilmelidir. Erişim Adresi: https://www.imo.org.tr/TR,58917/insaat-muhendisligi-bolumlerine-giris-icin-belirlenen-en-dusuk-basari-siralamasi-50000-olarak-degistirilmelidir.html

Korkut, H. (1992). Türkiye’de yeni üniversiteler kurulurken. Çağdaş Eğitim, 179, 6-7.

Kozikoğlu, İ. ve Kayan, M. F. (2018). Akademisyenlerin bakış açısıyla eğitim fakültelerindeki değişim: Öğrenci profili, taban puan uygulaması ve öğrenci seçimi. Kastamonu Education Journal, 26(6), 1863-1873. doi:10.24106/kefdergi.2206

Sayıştay Başkanlığı. (2020a, Eylül). Hitit Üniversitesi 2019 yılı Sayıştay denetim raporu. Erişim adresi: https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2HYPERLINK "https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&ContentID=13002"&HYPERLINK "https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&ContentID=13002"ContentID=13002

Sayıştay Başkanlığı. (2020b, Eylül). Sinop Üniversitesi 2019 yılı Sayıştay denetim raporu. Erişim adresi: https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2HYPERLINK "https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&ContentID=13002"&HYPERLINK "https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&ContentID=13002"ContentID=13002

ŞPO. (2020, 12 Aralık). ŞPO: Şehir ve Bölge Planlama Bölümleri için başarı sırası kriteri uygulanmalıdır. Erişim Adresi: http://www.tmmob.org.tr/icerik/spo-sehir-ve-bolge-planlama-bolumleri-icin-basari-sirasi-kriteri-uygulanmalidir

TEDMEM. (2021, 15 Ekim). Bir bakışta eğitim 2021: Türkiye üzerine değerlendirme ve öneriler. Erişim Adresi: https://tedmem.org/download/bir-bakista-egitim-2021?wpdmdl=3866&refresh=62d42ca05e2cb1658072224

Tuncel, R. (2021, 13 Ağustos). "Bir tane matematik sorusu çözemeyen mühendis oluyor". Bianet. Erişim Adresi: https://m.bianet.org/bianet/egitim/248729-bir-tane-matematik-sorusu-cozemeyen-muhendis-oluyor

TÜİK. (2022, 13 Temmuz). İşgücü istatistikleri, mayıs 2022. Erişim Adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=%C4%B0%C5%9Fg%C3%BCc%C3%BC-%C4%B0statistikleri-May%C4%B1s-2022-45650&dil=1

YÖK. (2022, 11 Şubat). Yükseköğretim Kurulunun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı kararlar: Üniversiteye girişte TYT ve AYT baraj puanı uygulaması kaldırıldı. https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2022/yok-ten-yks-ye-iliskin-kararlar.aspx

YÖK. (2019, 11 Ekim). YÖK, üniversiteye girişte "başarı sırası" çıtasını yükseltti. Erişim Adresi: https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2019/yok-universiteye-giriste-basari-sirasi-citasini-yukseltti.aspx

YÖK. (tarih yok-a). Tüm üniversiteler hakkında genel bilgiler. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinden  7 Temmuz 2022 tarihinde alınmıştır.

YÖK. (tarih yok-b). 2021-2022 öğretim yılı yükseköğretim istatistikleri. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinden  7 Temmuz 2022 tarihinde alınmıştır.

YÖK. (tarih yok-c). 1982-2013 öğrenci - mezun özet. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinden  7 Temmuz 2022 tarihinde alınmıştır.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)