Karne çocuğun okuldaki ders ve sınav notlarının bir dökümü gibi görünse de o notlar sadece tüm başarıyı ya da başarısızlığı yansıtmıyor.
Emsey Hospital doktorlarından Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Orhan Karaca, karne konusunu farklı bir şekilde ele alarak ebeveynlerin karne notlarını değerlendiriyor. Mükemmeliyetçi ailelerin büyük beklenti içine girebildiklerini belirten Dr. Orhan Karaca bu durumun çocuklar üzerinde baskı yaratabildiğini söylüyor. Tüm bir yıl boyunca çocuğun okuldaki durumu ile hiç ilgilenmeyen ebeveylerin de olduğunu belirten Karaca, sadece karne döneminde çocuğun notlarına bakıp olumsuz tepkiler vermenin de çok yanlış bir davranış şekli olduğunu belirtiyor.
Başarı ve başarısızlık birlikte paylaşılmalıdır
Genellikle aileler başarılı olan çocuklarıyla gurur duyarken bu başarıya kendilerini de ortak ederler. Ancak çocuk derslerinde başarısız olduğunda genellikle tek taraflı olarak çocuk suçlanarak bu başarısızlık nedeniyle ceza, şiddet ya da psikolojik baskı yapılabiliyor. Orhan Karaca çocukları cezalandırmak yerine çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemek gerektiğini belirtiyor ve başarı kadar başarısızlık sorumluluğunun aile ile birlikte alınması gerektiğini belirtiyor.
Çocuklarınıza nefes aldırın
Çocuklarının özel ders, kurslar, hafta sonu çeşitli etkinliklere katılımı ve belki de maddi olarak sunulan pek çok imkanın kendi başarıları olduğunu düşünebilirler. Bu durum çocuklar için genellikle olumlu bir davranış olarak görülse de aslında küçük yaştaki çocukların bu kadar çok sorumluluk altına girmeleri ilerleyen dönemde bazı rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Çocukların da bir birey oldukları, kendi kararlarını aileleri gözetiminde vermeleri gerekse bile çoğu zaman onların da her konuyla ilgili bir fikirleri olduğu unutulmamalı. Örneğin hafta sonu kursa gitmek istemeyen bir çocuğun zorla kursa gönderilmesi yerine, kursa gitmek istememe nedenleri üzerinde durulması gerekiyor. Onu mutsuz eden şey dersleri mi, sosyal ortamı mı, öğretmenleri ile olan ilişkileri mi yoksa fiziksel bir yorgunluk mu olduğunun tespit edilmesi önem taşıyor.
Her ne kadar aileler kötü notlar sonrası tek suçlu olarak çocuklarını görseler de durum aslında o kadar basit görünmüyor. Çocuğun okul başarısında etkili olan ve ailelerin göz ardı ettikleri çok fazla faktör öne çıkıyor. Bunların başında çocuğun öğrenme kapasitesi ve yeteneği, evdeki fiziksel imkanlar ve ortamın huzuru, ailenin çocuğa yaklaşımı geliyor. Başarısızlık durumunda çocuğu tembellikle suçlayıp sıyrılmak yerine çok yönlü düşünerek sorunun kaynağına inmeye çalışmak gerekiyor.
Aileler üzerlerine düşen görevleri yerine getirebiliyor mu? Çocuğun karnesini değerlendirmeden önce ailelerin kendileriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapmaları gerekiyor. Çocuklarının fiziksel ihtiyaçlarını karşılayıp kenara mı çekiliyorlar yoksa duygusal açıdan da paylaşımda bulunuyorlar mı? Çocuklarını ne kadar iyi tanıyorlar ve gerektiği kadar ilgi gösteriyorlar mı?
Karnesi zayıf olan çocuğa nasıl davranılmalı?
Kıyaslamaktan kaçının
Öncelikle çocuğu asla başkalarıyla kıyaslamamak gerekiyor. Kardeşleriyle veya arkadaşlarıyla karşılaştırılan çocuk içten içe onlara karşı kin beslemeye başlar. Kardeşi ve arkadaşlarını rakibi gibi algılaması insan ilişkilerinde yanlış yaklaşımlar benimsemelerine neden olabilir. Üstelik kardeşiyle kıyaslanan çocuk kardeşi kadar sevilmediğini düşünerek hem ailesine hem de kardeşine kızgınlık besler. Bu kızgınlık zamanla yerini kalıcı kine bırakabilir. Çevresindekilerden daha iyi not aldığı durumlarda da karşılaştırma yapmak ve “bak sen kardeşinden daha iyisin” “ondan başarılısın” şeklinde takdir göstermek çocuğun rekabet duygusunu aşırı şekilde hissetmesine ve hayatı boyunca bunun ekseninde hareket etmekten kurtulamamasına neden olabilir.
Şiddetin her türlüsünden uzak durun
Çocuğa kesinlikle fiziksel ve sözsel şiddet uygulanmamalı. Böyle bir davranış şekli çocuğun içine kapanmasına ve ailesinin kendisini sadece başarılı olması şartıyla seveceğini düşünmesine neden olur. Sevildiğini hissedemeyen çocuğun başarılı olabilme ihtimali düşüktür.
Çocuklarınızı asla başkalarının yanında eleştirmeyin
Çocuklarla başarısızlıkları ve yanlış davranışlarıyla ilgili konuları her zaman kişisel olarak halletmek, başkalarının tanık olmasına ve müdahale etmesine izin vermemek gerekir. Çocuğun ailesine güvenebilmesi sonraki hayatını tamamen etkileyen bir faktördür. Başkalarının yanında eleştirilen çocuk kendini aşağılanmış ve ailesinin ihanetine uğramış kabul eder. Ailesiyle arasına setler örmeye, daha az paylaşımcı olmaya başlar.
Umursamaz davranışlardan kaçının
Başarısızlıklar karşısında hiçbir tepki vermeden umursamaz davranmak da doğru bir yol değildir, çocuğun yönlendirilmeye ve sorunlarına çözüm üretilmesine ihtiyacı vardır.
Çocuklara sevildiklerini hissettirin
Her şeyden önemlisi çocuklara her zaman sevildiklerini hissettirmek gerekir. Başarının ya da başarısızlığın bunu değiştiremeyeceğine inanmaları kendilerini güvende hissetmelerine yardım eder. Karnesi kötü olduğunda kalbini kıracak sözler söylemek, uzak durarak cezalandırmak kesinlikle yanlış davranışlardır. Çocuk sevginin koşulsuzluğunu hissetmelidir. Sevilmeyen bir çocuktan başarı beklemek de yine büyük bir hata olacaktır. Aynı zamanda çocuğa başarısızlıkların da hayatın bir parçası olduğunu doğru şekilde anlatabilmek ve her başarısız olduğunda kendini işe yaramaz hissetmesinin önüne geçebilmek gerekir. Herkesin zaman zaman başarısız olabileceğini, kimsenin mükemmel olmadığını bilmek kendini normal hissetmesini ve gereksiz yere kendini suçlamasını engeller. Bunu yaparken başarısızlık durumunda pes etmemek, yeniden denemek konusunda da çocuğu teşvik etmeli, zorluklar karşısında direnme gücü kazandırılmalı.
Karnesi kötü olan çocuğa eksiklerini telafi edebileceğini ve bunu yaparken her zaman onu destekleyeceği gösterebilmeliler. Başarısızlıklarının nedenlerini çocuğu suçlamaktan kaçınarak tartışmalı ve bu konuda neler yapılabileceğine birlikte karar verilmeli.
Karnesi iyi olan çocuğa nasıl davranılmalı
Çocuk hiçbir koşulda başkalarıyla kıyaslanmamalı. Başarı gösteren çocuğa çevresindekileri örnek vererek “sen ondan başarılısın” demek sanılanın aksine doğru bir davranış şekli değildir. Çocuğun rekabet duygusunu çok küçük yaşlarda benimsemesine ve bunu bütün bir hayatı boyunca üzerinden atamamasına neden olabilir. Sürekli kendini başkalarıyla kıyaslayan bireyler mutlu olmakta her zaman zorlanırlar.
Başarıyı büyük armağanlarla taçlandırmak yerine çocuğun gururunu okşayacak ve onu ileriki dönemler için de teşvik edecek sözler sarf etmek daha doğru olacaktır. Ailesinin kendisiyle gurur duyduğunu hisseden çocuklar daha büyük isteklilikle çalışmakta ve dersler dışındaki konularda da daha başarılı olmaktalar.
Başarının bağlı olduğu çok fazla faktör var. Çocuğun başarılı olabilmesi için çalışma ortamı öncelikli önem taşır. Sessiz düzenli ve mümkün olduğunca az uyaran bulunduran ortamlar çocukların dikkatleri dağılmadan çalışabilmelerine olanak sağlar. Çocuğun bir çalışma düzeni olmalı, belirli saatler arasında çalışmalı ve aile baskı kurmadan bu saatleri denetleyebilmeli.
Çocuklardan her konuda kusursuz olmalarını beklemek hatalı bir davranıştır. Bunun yerine gösterdikleri çabayı dikkate alarak takdir etmeyi bilmek gerekir. Her alanda başarı beklentisi içine girmek çocuğun taşıyabileceğinden daha fazla yükü sırtlanmasına ve kaygı beslemesine neden olur.
Tatillerde sürekli ders çalışmaları için baskı kurulmamalı, sosyal faaliyetlere katılmaları ve kendi istedikleri etkinlikleri gerçekleştirmeleri desteklenmeli. Tatil süresince ders çalışmaya zorlanan çocuklar okul dönemi geldiğinde dinlenemedikleri için motivasyonları düşük olacak ve yeterli performans sergileyemeyecekler.