adscode
adscode

Eğitim arttıkça iş gücüne katılım artıyor

Eğitim alanında “derleme makale“ olacak şekilde çalışmalar yapmakta olan Kaan Bitirim'in eğitim, istihdam, yaş ve cinsiyet unsurlarını temel alan çalışması dikkat çeken sonuçlar ortaya koyuyor.

Eğitim arttıkça iş gücüne katılım artıyor
Eğitim
Güncelleme : 11-May-21 17:18

EĞİTİM, İSTİHDAM ve İŞSİZLİK İLİŞKİLERİ


ÖZET


Bu çalışma Türkiye’de eğitimin istihdam ve işsizlik üzerine yaptığı etkiyi açıklamaya çalışmaktadır. Yapılan çalışmada, eğitimin çeşitliliğinden de bahsedilmiştir. Yükseköğrenim, lise, orta öğrenim gibi eğitim kademelerinin etkileri ayrı ayrı ele alınıp değerlendirme yapılmaktadır. Ayrıca, bölgesel olarak cinsiyet ve yaş gibi faktörler ele alınacak ve bu faktörlerin eğitime olan etkisi de incelenecektir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ( Organisation for Economic Cooperation and Development-OECD) bazı kriterler belirleyerek bu ilişki ağını açıklamaya çalışmaktadır. İşgücüne katılım oranları, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi iş ve işsizlik oranları kriterlerin irdelenmesi referans olarak alınmıştır. Yapılan değerlendirmede eğitim düzeyinin artması birçok ülkede işsizliğin azalmasına pozitif katkısı tespit edilmiştir.Fakat bazı bölgelerde bu genellemenin yapılmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır.


1.Giriş


Eğitim seviyesi yüksek olan ülkelerde toplumsal refahında yüksek olduğu bilinmektedir. Eğitim seviyesinin artması bireyler üzerinde olumlu olarak oldukça etkilidir. Bireyleri gelişmiş, farkındalık düzeyi yüksek toplumların gelişimi ve kalkınması da süratli ve aynı zamanda istikrarlı olmaktadır. Eğitimli bireyler verimliliği arttırmaktadır. Verimliliğin artması kaynakların doğru ve etkin kullanılması anlamına gelmektedir. İşsizlik oranının düşürülmesi, kazançların artması, işsiz bireylerin iş bulma sürecinin azaltılması, maddi olarak yaşam kalitesinin arttırılması gibi birçok alanda eğitimin etkisi görülmektedir [1]. Eğitim direk olarak etkide bulunabildiği gibi kendisinden sonra gelen nesil içinde bir bilgi birikimi oluşturmaktadır.


Eğitimin artması özellikle teknolojik, mühendislik ve fen bilimleri alanlarındaki gelişmelerinde takibi ve güncellenmesi, bunun beraberinde yeni üretim teknolojileri, ekonomik büyüme gibi alanlarında yönetilmesi açısından önem arz etmektedir. Eğitim seviyesinin yükselmesiyle çevresel ekosisteminde korunması yanal faydaların en önemlileri arasında yer almaktadır.


Eğitim seviyesi yüksek toplumlarda, gelir dağılımının daha adaletli olduğu insan yaşam süresinin daha uzun olduğu, genel halk sağlığının daha olumlu seyrettiği ve düşük suç oranının olduğu görülmüştür [1]. Günümüzdeki teknolojik gelişme birçok sektörü etkilediği gibi iktisadi alanlarda da etkili olmuştur. Rekabeti daha etkin hale getiren bu gelişme piyasaları da etkileyerek istihdam üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Daha becerili ve yetenekli, bilgi birikimi yüksek ve yenilikçi fikirlere sahip bireylerin istihdama dahil olduğu görülmüştür.


Eğitimin toplum üzerinde gerek iktisadi gerekse sosyolojik olarak pozitif etkisi göz ardı edilemez derecede büyüktür. Eğitim düzeyi belirli bir seviyenin üstündeki ülkelerde toplumsal mutlulukta üst düzeydedir. Yüksel Kavak’ın yazmış olduğu “Eğitim, İstihdam ve İşsizlik İlişkileri “ isimli makalede de belirtildiği gibi, OECD ülkeleri eğitim ve istihdam arasındaki ilişkiyi bazı parametrelere bağlamıştır. Bunlar sırasıyla; eğitim düzeyine göre işgücüne katılım oranları, cinsiyet ve yaşa göre işsizlik oranları ve eğitim düzeyine göre işsizlik oranlarıdır [2].


Eğitim düzeyine göre iş gücüne katılım oranı eğitimin niteliği, yapısıyla alakalıdır. İşsizlik eğitimin niteliği ile birlikte anlamlandırılabilir. Cinsiyet ve yaşa göre işsizlik oranlarına bakıldığında, belirli gruplar için farklı etkileri olduğu görülmektedir. Eğitimin farklı gruplar üzerindeki etkisi de farklıdır. OECD ülkeleri eğitim düzeyine göre işsizlik oranlarını açıklarken eğitim yetersizliğinin beğenilmeyen iş koşulu ile alakalı olup olmadığını gösterir. Ayrıca, farklı eğitim seviyelerine sahip insanlar arasındaki işsizlik boyutlarını yansıtmaktadır. Eğitimin pozitif etkisi bütün ülkelerde aynı şekilde etki mekanizmasına sahip olup olmadığı bu yaklaşım tarzıyla anlaşılmaktadır [2].


2. İş Gücüne Katılım Oranları


Bireylerin iş gücüne katılma oranları birçok faktör tarafından belirlenmektedir. Bireysel olarak karar verme unsuru olduğu gibi bireylerin dışında kalan birçok unsurda işgücüne katılım oranını belirlemektedir. Coğrafya, gelenek, toplumsal bakış açısı bazen direk bazen dolaylı yoldan işgücüne katılım oranını etkilemektedir. Bu çalışmada işgücüne katılım oranları incelenirken cinsiyetin ve eğitim düzeyinin istihdam üzerine olan etkisi incelenmiştir. Cinsiyetin istihdam üzerine etkisi analiz edilirken ise eğitim ve cinsiyet arasındaki ilişkiden yararlanılmıştır.


2.1 Cinsiyet ve İşgücüne Katılım Oranları


Ülkelerin sosyolojik, ekonomik yapısı ve demografisi istihdamın cinsiyete göre dağılımın açıklanmasındaki başlıca faktörlerdendir. Elbette ki bir ülkenin toplam işgücünün belirlenebilmesi için kadın ve erkek işgücünün toplamı önemlidir. Kadın ve erkek işgücünün toplam işgücündeki payları yıllar içerisinde artış ve azalışlar göstermektedir [3]. Ülkemizde ve bazı dünya ülkelerinde kadın ve erkek eşitliği kanunlarla korunmaya çalışılsa da işgücü piyasalarına bakıldığında erkek ve kadın istihdamı arasındaki farklar net bir şekilde görülmektedir. Geleneksellik ve ataerkil bakış açıları kadın istihdamının engellenmesinde oldukça büyük bir etkiye sahiptir. Bu bakış açısı kadın istihdamını azalttığı gibi kadınların eğitime erişimine de engel olmaktadır. Türkiye’de kadın istihdamını 12-64 yaş arasındaki kadınlardan oluşmaktadır. Genel kadın nüfusuna bakıldığında bu yaş grubu bireyler nüfus içerisinde iyi bir paya sahiptir [4]. Dünyada aktif nüfus 15 yaş üzerindeki grup olarak kabul görmektedir. Aşağıdaki verilen tabloda cinsiyete göre istihdam edilme oranı verilmiştir.


Tabloda aktif nüfus değerlendirmeye alınmıştır. Değerlendirme yapılırken bölgeler, yıllar arasındaki değişim ve cinsiyet faktörlerine bakılarak tablo oluşturulmuştur [2].

Tablo 1: 1970-1990 arasında 15 Yaş ve Üzeri Dünyada Cinsiyete Göre İş Gücüne Katılım Oranı (%) [2].

Bölge

1970

1980

1990

Kadın

Erkek

Kadın

Erkek

Kadın

Erkek

Gelişmiş Bölgeler

 

Doğu Avrupa

56

79

56

77

58

74

Batı Avrupa

37

78

42

75

51

72

Diğer Gelişmiş

Ülkeler

40

81

46

78

54

75

Afrika

 

Kuzey Afrika

8

82

12

79

21

75

Güney Sahra

Afrikası

57

90

54

89

53

83

Latin Amerika ve

Karayibler

 

Latin Amerika

22

85

25

82

34

82

Karayibler

38

81

42

77

49

72

Asya ve Pasifik

 

Doğu Asya

57

86

58

83

56

80

Güneydoğu Asya

49

87

51

85

54

81

Güney Asya

25

88

24

85

44

78

Orta Asya

55

76

56

77

58

79

Batı Asya

22

83

26

81

30

77

Okyanusya

47

88

46

86

48

76

 

Tablo 1’de görüldüğü gibi gelişmiş ülkelerde kadın istihdamı yıldan yıla hızlı bir şekilde artmakta iken diğer bölgelerdeki artış ya çok küçük miktarlarda olmakta ya da kadın istihdamı gerilemektedir. 1970-1990 yılları aralığında gelişmiş ülkelerdeki kadın istihdamındaki artış %14 civarındadır. Asya-Pasifik ülkelerinde hemen hemen hiç artış görülmemektedir. Şüphesiz gelişmiş ülkelerdeki bu hızlı kadın istihdamının altında eğitiminde yüksek seviyelerde olması yatmaktadır. Bütün bu gelişmelerin olmasına rağmen kadın ver erkek istihdamı kıyaslandığında erkek istihdamının kadın istihdamından fazla olduğu görülmektedir. Bu gelişmiş ülkelerde de bu şekildedir.

Teknolojinin hızlı gelişimi ve sanayileşmenin getirdiği yüksek getiri ve çalışma koşulları kırsal bölgelerden kentlere göç etmeyi veya kırsal bölgelerin sanayileşmesine sebebiyet vermiştir. Kırsal bölgelerde genellikle ekonomik sistemin tarım ve aile temelli olduğunu söyleyebiliriz. Tarıma dayalı ekonomi sistemi olan bölgelerde kadınların katılım oranı yükselme eğilimindedir. Kentleşmenin başlamasıyla birlikte, erkeklerin çalışmaya gitmesi ve kadınların evde kalması gibi bir eğilim görülmüştür. Bu durum dahilinde kadın istihdamının düştüğü görülmektedir. Sebepleri değerlendirildiğinde, kentleşme ile iyi eğitimli insanların istihdam edilebilirliğinin arttığını diğer bireylerin iş bulma konusunda zorlandığı durumunu temel aldığımızda, kadın istihdamındaki bu düşüşün kadınların eğitime erişiminin yetersizliği olduğu çıkarımında bulunabiliriz. Yukarıdaki bölümlerde de bahsedildiği gibi kültürel ve ideolojik sistemler bu duruma sebebiyet vermektedir. 2011 yılındaki veriler değerlendirildiğinde aşağıdaki verilere ulaşılmaktadır.

Tablo 2: Öğrenim Düzeyine ve Cinsiyete Göre Türkiye Nüfusu [5].

 

Öğretim Düzeyi

Toplam

Erkek

Kadın

Okuma Yazma

Bilmeyen

3,171,270

553,704

2,617,566

Okuma Yazma

Bilen Fakat Bir Okul Bitirmeyen

 

13,810,315

 

6,467,434

 

7,342,881

İlkokul Mezunu

15,333,800

6,706,059

8,627,741

İlköğretim Mezunu

11,986,436

6,729,630

5,256,806

Ortaokul veya

Dengi Okul Mezunu

 

2,856,407

 

1,740,795

 

1,115,612

Lise veya Dengi

Okul Mezunu

11,883,336

6,859,021

5,024,315

Yüksekokul veya

Fakülte Mezunu

5,495,749

3,196,262

2,299,487

 

Yüksek Lisans

Mezunu

401,773

238,359

163,414

Doktora Mezunu

121,923

75,473

46,450

Bilinmeyen

1,984,626

1,035,890

948,736

Toplam

67,045,635

33,602,627

33,443,008

Tablo 2’de görüldüğü gibi eğitim seviyesinin yükselmesi ile kadınların eğitime dahil olması azalmaktadır. Hiç okuma yazma bilmeyen kadınların sayısı ise oldukça yüksektir. Türkiye geneline bakıldığında kadınların eğitim düzeyinin artması ile işgücüne katılma oranının da arttığı görülmektedir. 2008 yılındaki Türkiye İstatistik Kurumunun iş gücü istatistikleri değerlendirildiğinde okuma- yazma bilmeyen grup içerisindeki bireylerin kadın istihdamı erkek istihdamından 7 kat daha fazladır, fakat lise eğitim düzeyinin altında durum değişmekte ve istihdam edilen erkeklerin sayısı kadınların sayısından 1.2 kat daha fazladır. Türkiye’de istihdam değerlendirmelerinde düşük eğitime sahip bireylerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Böylece, kadınlar istihdam edilse bile düşük eğitim gerektiren pozisyonlarda çalıştırıldığı anlaşılmaktadır [5]. Kevser Özaydınlık’ın yapmış olduğu araştırmalar ve Tablo5’te gösterilen veriler Yüksel Kavak’ın yaptığı çalışma ve yaklaşım tarzıyla benzerlik göstermektedir.


2.2 Eğitim Düzeyi ve İşgücüne Katılma Oranları


Eğitim tek başına iktisadi operasyonların niteliğinin ve işgücüne dahil olma oranının belirlenmesinde etkin rol almaktadır. İş gücüne katılım oranı eğitimin artmasıyla artmaktadır.


Kadınların işgücüne katılımını değerlendirmeye aldığımızda, eğitim almış kadınlar ile almamış kadınlar arasındaki oranın yüksek olduğu görülmektedir. Erkeklerde ise eğitimin işgücüne katılım oranlarındaki fark kadınlara göre daha azdır. 1991 yılındaki verilere baktığımızda Tablo3’de ki değerleri elde etmekteyiz.

 

Tablo3: OECD Ülkelerindeki Kadın ve Erkeklerin Eğitim Düzeylerine Göre İşgücüne Katılım Oranları (25-64 yaş), 1991 [2].

 

Eğitim Düzeyi

Ülke Sayısı

Erkek (%)

Kadın

(%)

Fark (%)

İlkokul ve daha az

12

74.1

35.7

38.4

Ortaokul

20

85.3

54.2

31.1

 

Lise

20

90.6

69.3

21.3

Yükseköğretim (kısa süreli)

16

93.1

80.6

12.5

Yükseköğretim (uzun

süreli)

20

94.0

84.2

9.8


Eğitim düzeyinin artmasıyla işgücüne katılım oranının da arttığı Tablo 3’de görülmektedir.


Erkeklerde eğitimi ilkokul ve daha az seviyesinde olanlarda işgücüne katılım oranı %74.1 iken, uzun süreli yükseköğrenim eğitimi almış bireylerin işgücüne dahil olma oranı %94lere kadar çıkmaktadır. Benzer bir durum kadınlarda, ilkokul ve daha az eğitim almış bireylerin işgücüne dahil olma oranını %35.7 olarak belirtirken eğitim düzeyinin yükseköğrenim ve üzerine çıkmasıyla birlikte %84.2lere kadar çıkmaktadır. Cinsiyete göre istihdam oranları arasındaki farka baktığımızda ise en fazla farkın %38.4 ile ilkokul ve daha az eğitim almış bireyler arasında olduğunu gözlemlerken, en az farkın %9.8 ile uzun süreli yüksek öğrenim almış bireyler arasında olduğunu görmekteyiz [2]. Genel olarak değerlendirme yaptığımızda; bireylerin aynı cinsiyet grubu içerisinde eğitim seviyelerinin yükseldiğini görmekteyiz. Benzer bir şekilde kadın ve erkek arasında işgücüne dahil olma oranının eğitim düzeyinin artması ile azaldığını görmekteyiz.

Şekil 1’e bakıldığında 20-64 yaş arası istihdam oranı Türkiye için diğer Avrupa ülkelerinin gerisindedir. Fakat 12 yıllık dönem içerisinde yaklaşık olarak %5’lik bir gelişim göstermiştir.

Şekil 2 incelendiğinde ise tek başına Türkiye’de kadın istihdamının genel istihdam ortalamasına göre azalma eğiliminde olduğu görülmüştür. Gelişmiş ve eğitim seviyesinin yüksek olduğu bölgelerde kadın istihdamı genel istihdama göre büyük düşüşler göstermemiştir.


Bu da eğitimle hem genel istihdamın arttığını hem de kadın istihdamının arttığını göstermektedir. Şekil 2’de elde edilen veriler eşliğinde Yüksel Kavak’ın yapmış olduğu çalışma ile benzer sonuçları göstermektedir. Böylelikle “ Eğitim, İstihdam ve İşsizlik İlişkileri” çalışmasında sunulan bilgiler bir kez daha farklı kaynaklarla doğrulanmaktadır. Farklı yaş, cinsiyet ve eğitim düzeylerinin farklı algoritmalarıyla elde edilen veriler Kavak’ın yapmış olduğu analizlerle aynı sonuçlara ulaşmaktadır. Kavak’ın yapmış olduğu çalışmanın kesinliği ve doğrulaması bu sayede tekrar yapılmış olup, pozitif sonuçlara ulaşılmıştır.

Şekil 3’e bakıldığında erkek istihdamında yıllar arasındaki değişimin çok büyük oranlarda olmadığı görülmektedir. Genel istihdama oran kadın istihdamındaki gibi düşüş göstermemektedir. Türkiye’de işgücüne erkeklerin kadınlardan daha çok dahil olduğu görülmektedir.

 

Şekil 4 düşük eğitim seviyesindeki bireylerin eğitim yüzlerini göstermektedir. Genel Avrupa ortalamaları değerlendirildiğinde dalgalanmalı olmakla birlikte istihdam düzeyinin değişmediği yıllar içerisinde farklı frekanslar ile salınım seviyesinde olduğu görülmektedir.


Norveç’te ise eğitimi düşük seviyede olan bireylerin yıllar içerisinde istihdam edilemediği görülmektedir. Bu durum Yunanistan’da büyük düşüşler göstermiştir. Türkiye’de ise artışın ivmesi azalmakla birlikte artış görülmüştür. Fakat genel istihdam artışının da %8’ler civarında olması yorumlamada mutlaka değerlendirilmelidir. İstihdam oranı %40-%50 arasında değişmektedir.

Şekil 5’e bakıldığında yüksek eğitimli bireylerin istihdam yüzdelerinin yıllar arasındaki değişimi görülmektedir. Genel Avrupa istihdamında oranın hemen hemen sabit kaldığı görülmektedir. Türkiye’nin yüksek eğitimli bireylerinin istihdam da yer alması Avrupa ortalamasının altında kalmaktadır. Fakat Şekil 4’te ki veriler ile kıyaslandığında yüksek eğitimli kişilerin işgücüne katılma oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Bu oran 12 yıllık dönem içerisinde %70-80 arasında değişiklik göstermektedir. Bu oranın düşük eğitimli bireylerde %40-50 arasında olduğu eğitimin istihdam üzerinde olumlu etkisi unutulmamalıdır.

3. Cinsiyet ve Yaşa Göre İşsizlik Oranları


İşsizlik dünya genelinde belirli dönemler içerisinde tüm toplumları etkilemiş ve kısıtlı grupları değil bütün grupların istihdam edilmemesine sebebiyet vermiştir. İşsizliğin görüldüğü ülkelere bakıldığında sadece yoksul ülkelerde değil kalkınmış, endüstrileşmiş, zengin ülkelerde de görüldüğü bilinmektedir. İşsizlik ülkelerin en büyük problemleri arasındadır ve giderek büyümektedir. İstihdam edilmeyen bireylerin veya işgücüne katılımına son verilmiş bireylerin oluşturduğu grubun büyük bir payını kadınlar oluşturmaktadır. Elbette ki bu veriler elde edilirken Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin düzenli işgücü olmaması ve kırsal bölgelere dair veri setlerinin eksikliği nedeniyle birçok kez kesin sonuçlara ulaşılamamaktadır. Bu sebeple dünya genelinde endüstrileşmiş ve kalkınmışlık seviyesi ülkelerle kıyaslanması çok doğru sonuçlar vermemektedir. Birçok faktör işsizlik oranlarının belirlenmesinde etkili rol oynamaktadır [2]. Örneğin; yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi vs.


Şekil 6: Cinsiyet ve yerleşim yerine göre işgücüne katılım: 1988-2007 [7].

Şekil 6’da Cinsiyete ve yerleşim bölgelerine göre (istihdamın sağlandığı yer olarak düşünülmelidir) işgücüne katılım oranları gösterilmektedir. Veriler 1998-2007 yılları arasında toplanarak değerlendirilmiştir. Kentsel bölgeler değerlendirilmeye alındığında, erkeklerin istihdam edilme yüzdeleri yıllar içerisinde değişmekle beraber büyük değişimlere uğramamış olup %77-80 aralığındadır. Fakat kadın istihdamı kentsel bölgelerde oldukça düşük seviyeleri takip etmektedir. Kadın istihdamı bu yıllar arasında %20’nin üstüne çıkamamıştır. Kırsal bölgelerde erkek istihdamının kentsel bölgelerdeki erkek istihdamından da yüksek olduğu görülmektedir. Kadın istihdamı da kentsel bölgelere göre daha yüksek düzeyleri takip etmektedir. Kadın istihdamı kırsal bölgelerde kentsel bölgelerden yaklaşık olarak %40 oranında daha yüksek olmasına rağmen erkek bireylerin istihdamından oldukça düşük seviyeleri izlemektedir. Bu verilerin eşliğinde kadınların ve erkeklerin farklı iktisadi alanlara yönlendiklerini ve meslek seçimlerinin de farklı olduğu çıkarımını yapabiliriz. Türkiye gibi ülkelerdeki mevcut geleneksel ve ataerkil bakış açıları kadınların üzerine fazladan ailevi sorumluluk, evlilik, çocuk bakımı, hamilelik ve kadının çalışmaması üzerine toplumsal baskı kurmaları sonucunda işgücüne katılımın düşük olduğunu tespit etmekteyiz. Bu durumun şiddeti erkek bireyler üzerinde kadınlara göre oldukça azdır. Kadınların kentleşme ile işgücüne dahil olamamasının bu sosyal etkilerin olduğu gibi eğitim seviyelerinin de yetersiz olmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür [2]. Bu sonuçlarla beraber, Yüksel Kavak’ın cinsiyet ve yerleşim yerini beraber değerlendirmesiyle oluşturduğu kanaat, Burak Darıcı ve H. Mehmet Taşçının yapmış olduğu “ Türkiye’de İşgücüne Katılımın Cinsiyet Ayrımına Göre İncelenmesi:


Bir Mikro Veri Analizi” çalışmasında elde edilen verilerle beraber benzer yaklaşım özellikleri göstermekte olup, Yüksel Kavak’ın yaklaşımını desteklemektedir.

 

Şekil 7: Cinsiyete göre işgücüne katılım oranı 2006 yılı [7].


Şekil 7’de Şekil 6 ile benzer şekilde kadın istihdamının erkek istihdamına göre az olduğunu göstermektedir. Doğu Karadeniz bölgesi kadın ve erkek istihdamının birbirine en yakın olduğu bölge olarak tespit edilmiştir. Güneydoğu Anadolu bölgesi ise aralarındaki farkın en yüksek olduğu bölge olarak tespit edilmiştir.


Genel olarak kadın istihdamının erkek istihdamından daha az olduğu her durumda görülen bir gerçektir bunun nedenlerine gelindiğinde ise aşağıdaki Şekil 8 daha açıklayıcıdır.

 

Şekil 8: TÜRKONFED, İş Dünyasında Kadın Araştırması (2017) Raporuna Göre Kadınların İş Aramama Nedenleri [8].


Yukarıdaki verilere bakıldığında kadın istihdamının az olmasının birçok nedeni olduğu görülmüştür. Fakat en büyük engelin ev işleri olduğu görülmüştür [8]. Sonrasında eğitim gelmektedir. Fakat eğitilmiş bireylerin geçici süre ile istihdama dahil olamadığı sonrasında ise eğitime dahil olduğu bilinen bir gerçektir. Ayrıca istihdamın cinsiyete göre farklılık göstermesindeki bir diğer neden de işgücüne katılan kadınlara ödenen maaşların erkeklere göre az olmasıdır.


Tablo 4: Wordatlas, ADB’de Irk ve Cinsiyete Göre Gelir Eşitsizliği (2017) Verilerine Göre ABD’de Irk ve Cinsiyete Göre Ücret Farkı [8].


Tablo 4 incelendiğinde kadınların aldıkları maaş miktarlarının ırk ayrımı gözetmeksizin erkeklere göre daha az olduğu görülmektedir.

 

Genel olarak ülkelerin resmi işsizlik raporları incelendiğinde, yaklaşık olarak ülkelerin %70’inde kadın işsizlik oranının erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir. Asya-Pasifik bölgelerinin yoksul ülkeleri değerlendirmeye alındığında istihdam oranının oldukça düşük olduğu görülürken kadın istihdamının da erkek istihdamından düşük olduğu görülmektedir.

 

Kalkınmış ülkelere bakıldığında ise cinsiyetler arasındaki işgücüne katılım oranının düşük ve aynı zamanda da işsizlik oranının oldukça düşük olduğu görülmektedir [2]. Burada, kalkınmış ülkelerin bireylerin eğitimine önem verdiklerini, dünyadaki gelişmeleri takip eden bireylerin kendilerine ve çevresindeki diğer bireyler iş imkanı sağladığı çıkarımı yapılabilir. Kentlerde nüfusun daha yoğun yaşadığını ele alırsak, işsizliğin bir kent olgusu olduğunu söyleyebiliriz.

 

Kadın istihdamında da azalmanın eğitime erişemeyen kadınların olduğunu söyleyebiliriz.
İşsizlik durumu yaş gruplarına göre de farklılık göstermektedir. Genç işsizlik ülkeler için oldukça tehlikeli durumların başında yer almaktadır. OECD ülkelerinde genç işsizliğin yüksek oranlarda olduğu görülmektedir. Genç işsizlik 15-24 yaş grubundaki bireylerin işgücüne dahil olmaması olarak görülmektedir. Genç kadınların ve genç erkeklerin işsiz grup içerisinde temsil yüzdeleri yaklaşık olarak aynıdır. Türkiye’de şehir bölgelerinde 15-24 yaş arasındaki bireylerin işsizliği yaklaşık olarak %25’ler civarındadır [2].

 

Şekil 9: Sırasıyla erkeklerde ve kadınlarda yaş gurubuna göre işsizlik oranları, Türkiye [9].


Şekil 9’da verilen veri setlerine göre en fazla işsizlik grubunu hem kadınlar hem de erkekler için 15-24 yaş arasındaki bireyler oluşturmaktadır. 35 yaş ve üzeri gruplar için istihdam oranının diğer yaş gruplarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 2000’li yıllarda işsizlik oranı tüm yaş gruplarıyla azaldığı görülmektedir. Sonraki yıllarda dalgalanmalarla beraber işsizlik oranında yükselme görülmüştür. Şekil 9’da elde edilen veriler ve sonuçlar İnsan Tunalı ve Bengi Yanık İlhan’ın yapmış olduğu “ İşsizlik Oranlarına Yaş Gruplarına Göre Bakışım” isimli çalışmasından elde edilmiştir. Bu veriler eşliğinde Yüksel Kavak’ın yaklaşımının doğruluğu desteklenmektedir.

 

4. Eğitim Düzeyine Göre İşsizlik Oranları

Tablo 5: Türkiye’de Eğitim Düzeylerine ve Cinsiyete Göre İşgücüne Katılma Oranları ve İşsizlik Oranları (15+ yaş, %) [8].

 

İşgücüne Katılım Oranı

İşsizlik Oranı

Eğitim

Durumu

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

2016

2017

2016

2017

2016

2017

2016

2017

2016

2017

2016

2017

Toplam

52.0

52.8

72.0

72.5

32.5

33.6

10.9

10.9

9.6

9.4

13.7

14.1

Okur yazar

olmayanlar

17.8

18.8

30.4

32.4

15.2

15.9

5.7

5.8

11.8

11.2

3.2

3.6

Lise altı

eğitimliler

48.4

48.9

68.9

69.3

27.2

27.7

10.2

9.8

9.8

9.6

11.0

10.5

Lise

54.4

54.8

71.2

71.6

33.7

34.3

13.4

13.3

10.5

10.1

21.1

21.3

Mesleki veya

teknik lise

65.9

66.1

81.6

81.0

41.4

42.6

11.6

11.9

8.7

9.0

20.6

20.5

Yükseköğretim

79.7

80.2

86.4

86.5

71.3

72.7

12.0

12.7

8.8

8.7

16.9

18.4

Tablo 5 incelendiğinde en yüksek işgücüne katılım oranının yükseköğrenim seviyesinde olduğu anlaşılmıştır. Eğitim seviyesinin azalması durumunda işgücüne katılımda hızla düşmektedir.

 

2016 yılında yükseköğrenime sahip bireylerin toplam işgücüne dahil olma oranı %79.7 iken aynı oran okur-yazar olmayanlar için %17.8’lere kadar düşmektedir. Eğitimin istihdam açısından önem taşıdığı görülmektedir. Fakat işsizlik oranlarında yine yüksek eğitimli kişiler açısından yüksek seviyelerde, eğitimi daha düşük bireylerde ise daha düşük seviyelerde olduğu görülmektedir.2017 yılında okur-yazar olmayanların işsizlik oranının %5.8 olduğu görülürken, yükseköğrenim görmüş kişilerde %12.0 olduğu ve lise mezunlarında ise en yüksek seviyeye ulaşarak %13.3 olduğu görülmüştür. Gelir dağılımı eşitsizliğinin toplumsal cinsiyet bağlamında detaylı değerlendirilmesi, Sibel Vurkun ve Fethi Anıl Mayda tarafından yapılmıştır. Bu sonuçlarla beraber, “ Eğitim, İstihdam ve İşsizlik İlişkileri” isimli Yüksel Kavak tarafından yazılan makale ile benzer yaklaşım göstermektedir. Yüksel Kavak’ın da makalesinde belirtildiği gibi en yüksek işgücüne katılım oranının yükseköğrenim seviyesinde olduğu birkez daha doğrulanmıştır.

 

5. Sonuç


Çeşitli uluslararası veriler ve ülkemizin verileri incelendiğinde işsizlik ve istihdam konularının birçok parametreye bağlı olduğu görülmektedir. Bunlardan cinsiyet, yaş ve eğitim gibi parametreler başlıca etkileyen unsurlar olduğu görülmektedir. Ataerkil ya da geleneksel bakış açısına sahip toplumlarda kadın istihdamının kentlerde az olduğu kırsal bölgelerde fazlaolmakla beraber genel ortalama içerisinde oldukça az olduğu görülmektedir. Kalkınmış yada kalkınmamış ülkelerin hemen hemen tamamında kentsel ve kırsal ayrımı yapılmaksızın erkek, bireylerin işgücüne dahil olma oranının kadın bireylerden yüksek olduğu görülmektedir. Eğitim seviyesinin artması ile kadın ve erkek istihdam oranlarının birbirine yakınsadığı anlaşılmıştır.

 

Yapılan çalışmalarda kadınların iyi eğitime erişememesinin nedenleri incelenmiştir ve nedenler arasında toplumsal gelenekselliğin olduğu tespit edilmiştir. Günümüzün dünyasında, teknoloji ve mühendislik alanlarının hızlı geliştiği gözlemlenirse ülkelerin her bir ferdine ihtiyaç duyacağı kesindir. Kadınların eğitimi ve istihdama dahil olması bu nedenle oldukça önem taşımaktadır. Eğitime tam erişen kadınların kentlerde istihdama daha fazla katıldığı görülmüştür. Gelişmiş ülkelerde eğitimli kadın ve erkeklerin oranlarının fazla olması ise ülkelerin kalkınmasına ve modern dünyaya ayak uydurarak avantaj sağlamasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca genç bireylerin işgücüne dahil edilememesi de ülkelerin geleceği açısından olumsuzluklar içermektedir. Gelişmiş ülkelerde bu oranlarında düşük olduğu gençlerin istihdama dahil edildiği görülmüştür. Nitekim toplumu oluşturan her bir fert cinsiyet ayrımı yapılmaksızın iyi eğitim imkanlarına ulaşabilmelidir. Sağlıklı ve gelecek vaat eden toplumların iyi eğitilmiş bireylerden oluştuğu unutulmamalıdır.

 

Referanslar
[1] Şadan Çalışkan, Eğitim - İşsizlik ve Yoksulluk İlişkisi, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi sa285-308.


[2] Yüksel Kavak, Eğitim, İstihdam ve İşsizlik İlişkileri, Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 1997.


[3] Elvan Yanbaşlı, Türkiye’de Genç İşsizliği Sorunu ve İşsizlikle Mücadelede Uygulanan
Ekonomi Politikalarının Analizi, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2014.


[4] Özlem Ayvaz Kızılgöl, The Determinats of Female Participation to The Labour Force,
Doğuş Üniversitesi Dergisi, 2012.


[5] Kevser Özaydınlık, Toplumsal Cinsiyet Temelinde Türkiye’de Kadın ve Eğitim.


[6] Eurostat- URL1: “https://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/index.php title=Employment_statistics#Employment_rates_by_sex.2C_age_and_educational_attainment_level “ Alındığı Tarih: 27.03.2020


[7] H. Mehmet Taşçı; Burak Darıcı, Türkiye’de İşgücüne Katılımın Cinsiyet Ayrımına Göre
İncelenmesi: Bir Mikro Veri Analizi, Yönetim Bilimleri Dergisi (7: 1) Journal of Administrative Sciences,2009.


[8] Fethi Anıl Mayda; Sibel Vurkun Gelir Dağılımı Eşitsizliğinin Toplumsal Cinsiyet
Bağlamında Değerlendirilmesi, The Journal of International Lingual, Social and Educational Sciences, 2018


[9] İnsan Tunalı; Bengi Yanık İlhan, İşsizlik Oranlarına Yaş Gruplarına Göre, Ekonomik
Araştırma Forumu, 2012.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)