adscode

Eğitim-Bir-Sen: Okullaşma ve mezuniyet oranları istenilen düzeyde değil

Eğitim-Bir-Sen, Türkiye'de eğitimin mevcut durumunu ve politika önerilerini ortaya koymak amacıyla, 'Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu' hazırladı.

Eğitim-Bir-Sen: Okullaşma ve mezuniyet oranları istenilen düzeyde değil
Sendikalar
Güncelleme : 31-Dec-21 15:29

MEMUR Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Genel Başkanı Ali Yalçın, "Okul öncesi okullaşma oranı düşük olan bölgeler ile dezavantajlı yerleşim bölgelerine yeni okul öncesi kurumların yapılmasına öncelik verilmeli ve okul öncesi eğitime erişim ve katılımın önünde bir engel olarak duran okul öncesinde alınan ücret kaldırılarak ücretsiz yapılmalıdır. Bölgeler arasında eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak yapıcı politikalar geliştirilmelidir" dedi.

Eğitim-Bir-Sen, Türkiye'de eğitimin mevcut durumunu ve politika önerilerini ortaya koymak amacıyla, 'Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu' hazırladı. Rapora ilişkin açıklama yapan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Toplumda her çocuğun yüksek kaliteli bir eğitim alması için eşit fırsatlar sunmak, sosyal devletin temel bir görevidir. Dolayısıyla toplumda sosyal hareketliliği ve sosyoekonomik sonuçları iyileştirmek için, eğitim fırsatlarındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek kritik derecede önemlidir. Bu nedenle günümüzde Türkiye'nin de içinde olduğu pek çok ülkede eğitim sistemlerinin karşı karşıya olduğu zorlukların başında, eğitim fırsatlarına erişimi genişletme, eşit fırsatlar sunma ve yüksek kaliteli eğitim sağlama konuları yer almaktadır" dedi.

'TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNİ VERİYE DAYALI OLARAK DEĞERLENDİRDİK'

Tüm çocuklara daha eşit eğitim imkanları sağlamaya yönelik politika ve uygulamaların sınıf, okul ve eğitim sistemi düzeyinde uygulanabilir olduğunu vurgulayan Yalçın, "Bu tür eğitim politikaları mümkün olduğu kadar erken uygulanırsa, dezavantajlı öğrencilerin karşılaştığı öğrenme önündeki engellerin kalkmasına, öğrencilerin tutumlarına, sosyal ve duygusal becerilerine, okul dışındaki ortamlarının iyileşmesine, gelecekteki sosyal hayatına ve daha iyi iş imkanlarına sahip olmasına yardımcı olur. Son yıllarda Türkiye eğitim sisteminde gerçekleştirilen birçok olumlu göstergeye rağmen kronik sorun haline gelen eğitimde bölgesel eşitsizlikler, fırsat eşitliği, kademeler arası geçiş ve eğitimin niteliği gibi konular hala çözüm beklemektedir. Eğitim sisteminin kalitesini artırmanın önündeki engelleri en aza indirmek ve daha nitelikli bir eğitim sistemi tesis etmek adına üzerimize düşen görevi yapıyor ve veri temelli politika önerileri geliştiriyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak Türkiye'de eğitimin mevcut durumunu ve politika önerilerini ortaya koymak amacıyla bu yıl altıncısını yayımlandığımız 'Eğitime Bakış 2021: İzleme ve Değerlendirme Raporu' ile sistematik olarak Türkiye eğitim sistemini çeşitli göstergelerle veriye dayalı olarak izledik ve değerlendirdik" diye konuştu.

Ardından rapora ilişkin bazı önemli bulguları paylaşan Yalçın, "2020/21 eğitim-öğretim yılında yükseköğretim hariç tüm eğitim kademelerinde toplam öğrenci sayısı 18 milyon 85 bin 943 olmuştur. Genel ortaöğretime 838 bin 587, mesleki ve teknik ortaöğretime ise 652 bin 880 öğrenci yeni kayıt yaptırmıştır. Ortaöğretimden toplamda ise 1 milyon 156 bin kişi mezun olmuştur" ifadelerini kullandı.

'OKULLAŞMA VE MEZUNİYET ORANLARINDA İSTENİLEN DÜZEY YAKALANAMADI'

5 yaş grubunda net okullaşma oranının geçen yıla göre yüzde 16,6 puan düştüğünü ve yüzde 58,5 olarak gerçekleştiğini belirten Yalçın, şunları kaydetti:

"Okul öncesi ve ortaöğretimde okullaşma, ortaöğretimde ise mezuniyet oranları hala istenilen düzeyde yakalanamadı. 14-17 yaş grubunda ise net okullaşma oranı yüzde 90,76'dır. Ortaöğretim kademesinin zorunlu eğitim kapsamında olmasına rağmen çoğu ilde hem kızların hem de erkeklerin eğitimin dışında kalması, üzerinde düşünülmesi ve yeni politikaların üretilmesi gereken bir konudur. Dahası 17 yaş için net okullaşma oranı OECD ülkeleri ortalaması yüzde 90 olup Türkiye'nin bu oranı ise yüzde 82'dir. 2020 yılında 18-21 yaş arası en az lise mezunu olanların oranı erkeklerde yüzde 65,9, kadınlarda ise yüzde 73,3'tür. Buna ilaveten çoğu OECD ülkelerinde lise kademesinin zorunlu olmamasına rağmen 25 yaş altı en az lise mezunu olma oranları bakımından yüzde 76 ile Türkiye son sıralarda yer almaktadır. Türkiye'nin 18-24 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerinin oranı, OECD ülkeleri ortalamasının oldukça gerisinde kalarak Kolombiya'dan sonra son sıradadır."

'ÖZEL EĞİTİME ERİŞİMDE KIZLARIMIZ DEZAVANTAJLI'

Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitime erişimlerinde de son yıllarda önemli artış olmasına rağmen öğrencilerin yüzde 37'sinin kız olup bu oranın son 5 yıldır neredeyse aynı kaldığını ifade eden Yalçın, şöyle dedi:

"Her dört ortaöğretim son sınıf öğrencisinden üçü, bir yükseköğretim programına yerleşememiştir. ÖSYS'ye başvuran ve yerleşen aday sayısı arasındaki makas yıllar itibarıyla sürekli açılmış ve 2021 yılında aradaki fark bir milyon 792 bin 528'e yükselmiştir. 2021 yılında ortaöğretim son sınıfta üniversite giriş sınavına başvuranların yüzde 14,5'i lisans düzeyinde, yüzde 10'u ön lisans düzeyinde ve yüzde 1,8'i açıköğretim düzeyinde bir yükseköğretim programına yerleşirken toplamda ise her dört ortaöğretim son sınıf öğrencisinden üçü, bir yükseköğretim programına yerleşememiştir. 2020/21 eğitim-öğretim yılında toplamda 1 milyon 112 bin 305 öğretmen görev yapmakta olup kadın öğretmenlerin oranı yüzde 59,2'dir. OECD verilerine göre Türkiye 30-49 yaş arası genç öğretmen oranı yüzde 67 ile en yüksek olan ülkelerin başında gelmektedir. 2012 ile 2016 yılarını kapsayan beş yıllık süreç içerisinde toplamda 250 bin 731 öğretmen ataması yapılırken 2017 ile 2021 yılları arasını kapsayan son beş yıllık dönemde ise toplamda 167 bin 718 öğretmen ataması yapılmıştır."

'TÜRKİYE, OKUL YÖNETİCİLERİNİN EN FAZLA ÇALIŞTIĞI ÜLKELERİN BAŞINDA'

Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında okul yöneticilerinin en fazla çalıştığı ülkelerin başında geldiğini belirten Yalçın, şu ifadelere yer verdi:

"OECD ülkelerinde ortaokul yöneticileri yılda ortalama toplam 1626 saat çalışırken Türkiye'de 1856 saat çalışmaktadır. Bu veri OECD ülkeleri ortalamalarının oldukça üstündedir. Türkiye OECD ülkeleri arasında eğitim harcamaları içinde hane halkı harcama oranı en yüksek olan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye'de eğitime yapılan kamu ve özel harcamalar, OECD ülkeleri ortalaması ile karşılaştırıldığında oldukça farklılaşmaktadır. Kamu harcamaları bakımından OECD ülkeleri ortalaması yüzde 90 iken Türkiye'nin kamu harcamaları ortalaması yüzde 73'tür. Özel harcamalar noktasında ise OECD ülkeleri ortalaması yüzde 10 iken Türkiye'nin özel harcamaları ortalaması yüzde 29 ile OECD ortalamasının oldukça üzerindedir. Dahası eğitim harcamaları arasında hane halkı harcama oranı (yüzde 14) en yüksek olan ülkeler arasındadır."

'FIRSAT EŞİTLİĞİNİ SAĞLAYACAK YAPICI POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ'

Ardından önerilerini sıralayan Yalçın, şunları söyledi:

"14-17 yaş grubunda okullaşma oranının düşük olduğu illerde ortaöğretime erişimi artırmaya, özellikle de kız çocuklarının aleyhine olan bölgelerde eğitimin dışında kalma nedenleri araştırılmalı ve eğitime erişimleri için yeni politikalar geliştirmeye öncelik verilmelidir. Özellikle okul öncesi okullaşma oranı düşük olan bölgeler ile dezavantajlı yerleşim bölgelerine yeni okul öncesi kurumların yapılmasına öncelik verilmeli ve okul öncesi eğitime erişim ve katılımın önünde bir engel olarak duran okul öncesinde alınan ücret kaldırılarak ücretsiz yapılmalıdır. Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitime erişimlerinde son yıllarda önemli artışlar olmasına rağmen bu çocukların ortaöğretime devamına ve özelliklerine göre de mesleki eğitime yönlendirilmelerine ilişkin politikaların uygulanması veya mevcut politikaların gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özel eğitim ihtiyacı olan kız çocuklarının okullaşma oranlarını artırmaya yönelik daha etkin politikalara ihtiyaç vardır. Ortaöğretim kademesinin zorunlu olmasına rağmen lise mezunu olma oranlarının özellikle de erkeklerin mezun olma oranlarının düşük olmasının nedenleri araştırılmalıdır. Kaynakların daha verimli kullanılması ve mezun olamayan veya okul terkine giden gençler için gerekli olan politika değişiklikleri yapılmalıdır. Bölgeler arasında eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak yapıcı politikalar geliştirilmelidir."

Mevcut sistem içerisinde genç öğretmenlerin deneyim kazanması ve daha verimli olabilmelerine yönelik politikaların da geliştirilebileceğini vurgulayan Yalçın, "Öğretmen atamaları son on yıl içerisinde ele alındığında, son beş yıllık periyotta öğretmen atamaları düşmüştür. Dahası 2021 yılında yapılan atamaların yarısı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne yapılmıştır. Sistem içerisindeki öğretmen ihtiyacını karşılanmasına yönelik hesaplamalar ve buna yönelik atamalar yapılmalıdır. Türkiye özel harcama oranlarının bu denli yüksek olması eğitimsel eşitsizlikleri artırıcı bir fonksiyona sahip olabilmektedir. Farklı sosyoekonomik ailelerden gelen öğrencilerin özel eğitim harcamalarının bu denli yüksek olması eğitimsel eşitsizliklerin yeniden üretilmesine ve dezavantajlı ailelerden gelen çocukların dezavantajlarını artırmasına neden olmaktadır. Bu noktada eğitimde özel ve kamu harcamalarının gözden geçirilmesi ve eğitimsel eşitsizliklerin önüne geçilmesi için kamusal kaynakların daha da artırılması gerekmektedir" dedi.

 

DHA


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)