adscode
adscode

Eğitim Sen: ‘Mesleki eğitimde piyasacı mantık terk edilmeli’

Eğitim Sen: “Devletin zorunlu eğitim kapsamındaki çocukları “beceri eğitimi” adı altında işverene ucuz iş gücü olarak sunması kabul edilemez.”

Eğitim Sen: ‘Mesleki eğitimde piyasacı mantık terk edilmeli’
Sendikalar
Güncelleme : 18-Feb-22 11:10

Eğitim Sen’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Mesleki eğitim, bilgi beceri ve tutum kazandırma yoluyla bireyi, bir ya da daha fazla kategoride ele alınabilecek mesleklere hazırlayan ve yönelten bir eğitim türü olarak görülebilir. Mesleğe ilişkin olarak ayrım yapmayı sağlayan temel dayanak ise, bilgi, beceri ve tutumlarda uzmanlaşma ve farklılaşma yaratmaktır. Bu anlamda daha önceki yıllarda uzmanlaşma ve farklılık yaratan bilgiler daha sonraki dönemlerde her birey için önemli hale geldiğinde, mesleksel olmaktan çıkıp “genelleşmekte” ve mesleki eğitim değil genel eğitimin bir parçası olmaktadır.

Mesleki eğitim genel eğitimin bir parçası olarak düşünülebileceği gibi, mesleki eğitimde de genel eğitimden yararlanılması zorunludur. Bu şekilde ortaya çıkan mesleksel olanla genel olan arasındaki ayrışmanın zaman içinde değişmesi durumu, mesleki eğitime de yansımakta ve mesleki eğitimin içeriğini, yapılanmasını ve genel eğitimle ilişkisini de sürekli gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Bu anlamda, tüm zamanlar için geçerli bir mesleki eğitim prototipi (kalıbı) çıkarıp buna bağlanmak yerine, mesleksel olan ve genel olan ilişkisi içinde bireylerin farklılaşmasının sınırlarını, verili toplumsal, ekonomik ve teknolojik çerçeve içinde dinamik olarak tanımlamak ve yeniden gözden geçirmeye açık olmak gereklidir.

Türkiye’de geleneksel iş gücü yetiştirme sistemi, örgün eğitim kurumlarında sürdürülen meslek eğitimi dışında, mesleki eğitim merkezleri ve çıraklık sözleşmeleri yoluyla da sürdürülmektedir. İş yerlerinin meslek eğitiminden beklentilerini gösteren nitelik tanımlamaları, kamu sistemi yoluyla sürdürülmesi gereken çok boyutlu eğitim içeriğinden “tek boyutlu” iş eğitimine doğru gelişmiştir. Örgün ortaöğretim düzeyinde gerçekleşen meslek eğitimi, ağırlığını iş yerlerinde gerçekleştirilen uygulamaların öğrenilmesine kaydırmıştır.

Eğitim programları ve mesleki yönlendirmede yaşanan eksiklikler, öğretmen yetiştirmeden kaynaklı sorunlar, iş gücü ihtiyaç ve beceri analizinin yapılmaması, beceri ve staj eğitiminde yaşanan yetersizlikler, öğretim programlarındaki eksiklikler, işletmelere verilen düzenli teşvikler, yetersiz rehberlik hizmetleri ile yaygın ve örgün eğitimde uygulanan programlarla uyumsuzluk gibi sorunlar ön plana çıkmaktadır.

Mesleki eğitim kurumlarında, geniş tabanlı bir mesleki-teknik eğitim yerine dar kapsamlı “iş eğitimi” ile iş gücü yetiştiren, ancak istihdam konusunda en küçük bir garanti ya da destek sunamayan bir süreç gerçekleştirilmiştir. Bu da örgün mesleki eğitimden beklenen gerek toplumsal-ekonomik rolün (ekonominin becerili insan gücü gereksinmesini karşılama ve kaynakları insanların ihtiyaçları kadar kullanma) gerekse bireysel-ekonomik rolün (yüksek istihdam olasılığı, insanca yaşayacak ücret) yerine getirilemediğini göstermektedir.

Ekonomik sisteme yönelik olarak örgün eğitim kurumlarında gerçekleştirilecek meslek eğitiminin sınırlılıkları ve sorunları dışında, demokratik toplumlarda eğitime yüklenen anlam ve beklentilerin mesleki eğitimi de içerecek şekilde genişlemesi söz konusudur. Bu çerçeve, mesleki-teknik eğitim ve genel eğitimi birlikte ele almayı gerektiren önemli bir gelişme sunmaktadır. Mesleki eğitim kendi başına, teknik uzmanlık ile tasarlanabilen ve gözlenebilen bir eğitim türü olmaktan çok, birey, toplum ve ekonomik yapı ilişkileri içinde ele alınacak ve değerlendirilebilecek bütünlüklü bir eğitim olarak kabul edilmelidir.

Türkiye’de resmi ve özel olarak 4 bin 423 mesleki ve teknik ortaöğretim kurumunda, 1 milyon 731 bin öğrenci, 142 bini aşkın öğretmen bulunmaktadır. Son yıllarda özellikle kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikalarının bir sonucu olarak özel mesleki ve teknik eğitime yöneliş artmıştır.

MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM MERKEZLERİ

Eğitim Yılı

MEM Sayısı

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

2011/’12

99

43.809

3.041

2012/’13

97

39.804

3.252

2013/’14

108

38.290

3.375

2014/’15

98

39.538

3.326

2015/’16

96

36.619

3.454

2016/’17

415

128.601

7.771

2017/’18

322

136.274

4.746

2018/’19

323

92.266

5.014

2019/’20

329

115.000

5.354

2020/’21

346

159.773

5.882

 

Türkiye’de özellikle son yıllarda mesleki eğitim merkezlerinin sayısında belirgin bir artış yaşanmıştır. On yıl önce 99 mesleki eğitim merkezinde 44 bine yakın öğrenci ve 3 bin öğretmen varken, 2020/’21 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle mesleki eğitim merkezi sayısı 346’ya, öğrenci sayısı 160 bine, öğretmen sayısı ise 5 bin 882’ye çıkmıştır. 2016/’17 eğitim öğretim yılından itibaren öğrenci sayısında yaşanan yoğun artışa paralel olarak öğretmen ataması yapılmadığı görülmektedir.

Türkiye’de sayıları her yıl farklılık gösteren mesleki eğitim merkezlerinde çok sayıda sorun yaşanmaktadır. Bu merkezlerde okuyan çırak öğrenciler; aile, işveren ve çalışma şartları gibi nedenlerden dolayı çalışma hayatına uyum sağlamakta güçlük çekmektedir. Mesleki eğitim merkezlerinde öğrencilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik yıllardır gereken adımlar atılmamaktadır. Özellikle altyapı eksiklikleri, atölyelerin durumu ve ekipman eksiklerinden dolayı nitelikli bir eğitim yapılamamaktadır.

Kamuya ait mesleki ve teknik liseler ciddi altyapı sorunları, bütçe ve kadro yetersizliği ile boğuşurken, özel meslek liselerine bölüme göre değişen miktarlarda ve öğrenci başına ödemeler yapılmakta, özel öğretim kurumlarının bütün talepleri anında yerine getirilmektedir.

Özel Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı

Eğitim Yılı

Özel Ortaöğretim Sayısı

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

2011/’12

45

4.348

689

2012/’13

126

17.854

2.181

2013/’14

426

54.153

7.472

2014/’15

429

75.890

7.660

2015/’16

419

99.217

8.604

2016/’17

372

111.720

7.771

2017/’18

383

109.113

8.873

2018/’19

413

107.228

9.278

2019/’20

401

108.918

8.881

2020/’21

396

127.280

8.232

Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken, son dokuz yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı 9 kat artmış ve 2020/’21 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle bu sayı 396 olmuştur. Aynı dönemde özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise 29 kat artış göstererek, 4 bin 348’den 127 bin 280’e yükselmiştir. Özel meslek liselerinde ve teknik liselerde okul sayısı 9 kat artarken öğrenci sayısının 29 kat artmış olmasının en temel nedeni, MEB’in özel mesleki eğitime yönelik okullaşma politikasının yanı sıra, özel mesleki ve teknik liselere giden öğrenci başına değişen miktarlarda doğrudan parasal destek sunmasıdır.

MEB, eğitimin gittikçe daralan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirme politikasını sürdürmektedir. Özellikle 4+4+4 düzenlemesi sonrasında, velilerin ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermesi, teşvik politikaları ile özel okul sayılarının ve bu okullara giden öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasını beraberinde getirmiştir.

MESLEK LİSELERİ VE MESLEKİ EĞİTİM MERKEZLERİ

Milli Eğitim eski Bakanı Ziya Selçuk döneminde yayınlanan “2023 Eğitim Vizyon Belgesi” ile gündeme gelen mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması uygulaması yeni Bakan Mahmut Özer ile birlikte ülke çapında uygulanmaya başlanmıştır.

2021 yılının aralık ayında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması ve meslek lisesi öğrencilerinin işletmelerde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasının önü açılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’nün ilgili kurumlara gönderdiği karara göre, 2021-2022 döneminden itibaren ülke genelinde çok sayıda mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) bünyesinde mesleki eğitim merkezi programı (MEMP) açılmaya başlanmıştır.

2021-2022 eğitim öğretim dönemi başında Türkiye’nin çeşitli illerinde öğrenciler ve aileleri, afiş ve ilanlarla mesleki eğitim merkezlerine yönlendirilmeye başlanmıştır. Bu programa göre öğrenciler ‘staj’ adı altında 4 gün iş yerlerinde çalıştırılırken, sadece 1-2 gün gün okulda ders görmektedirler. Öğrencilerin hastalık, meslek hastalığı ve iş kazalarına dönük sigorta primleri çalıştırıldıkları işletmeler değil, devlet tarafından ödenmektedir. Ayrıca yürürlüğe girecek olan yeni yasaya göre staj ücretlerinin 9., 10. ve 11. sınıflar için asgari ücretin % 30’unun, 12. sınıflar için yüzde 50’sinin tamamı da devlet tarafından ödenirken, işverenlerin yükümlülükleri bir kez daha ülke hazinesinin sırtına yıkılacak.

“İstihdamı Artıracak Yeni Mesleki Eğitim Modeli” ile Türkiye’nin bu alanda yeni bir döneme girdiğini belirten Mahmut Özer 28 Aralık 2021 tarihinde yaptığı bir konuşmasında şu cümleleri kullanmıştır: “Mesleki eğitimde yeni bir döneme girdik. Artık mesleki eğitimde işverenler mesleki teknik Anadolu liselerinde eğitim alanların mezun olmalarını beklemiyorlar. Artık biz işverenlerimizi mesleki eğitim süreçlerinin tamamına dahil ettik. Artık mesleki eğitimde müfredatı birlikte güncelliyoruz. Öğrencilerimizin işletmede beceri eğitimlerini işverenlerimizle, sektör temsilcilerimizle birlikte planlıyoruz. Mesleki eğitimin kalitesi için çok kritik olan öğretmenlerimizin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerini de ilk defa işverenlerimizle birlikte sistematik olarak planlıyoruz. Orada tek bir şey istiyoruz, istihdamda öncelik. Çünkü biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak iş gücü piyasamıza insan kaynağı yetiştiriyoruz. Dolayısıyla iş gücü piyasasındaki sektör temsilcilerimizi eğitim sürecine dahil ettiğimiz zaman mesleki eğitimin kalitesi arttığı gibi aynı zamanda istihdam edilebilirlik de artıyor.

Düzenlemeyle her ay mesleki eğitim merkezine devam eden öğrencilerin almış olduğu asgari ücretin üçte birinin yükünü işverenin üzerinden aldık devlet olarak üstlendik. Artık mesleki eğitim merkezlerine devam eden tüm öğrencilerin ücretleri devlet tarafından karşılanacak. İşverenden tek beklediğimiz şey, çok daha nitelikli bir şekilde öğrencilerimizin eğitim almalarını sağlamaları ve mezun olduklarında da onları kendi işletmelerinde istihdam etmeleri. Bir diğer önemli değişiklik ise 3 yılın sonunda kalfa olan öğrencilerimiz artık asgari ücretin üçte biri kadar ücret almayacaklar, asgari ücretin yarısı kadar ücret alacaklar. Yani 25 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeyle şu anda mesleki eğitim merkezindeki her öğrencimiz yaklaşık 1400 lira aylık ücret alacak. Kalfalarımız da yaklaşık 2 bin 125 lira ücret almış olacaklar.”

2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde yer alan “Mesleki teknik eğitim öğrencileri okurken çalışıyor” maddesiyle şu anki sistemde staj adı altında ucuz iş gücü olarak çalışan öğrencilerin ucuz iş gücü olarak çalışmaya devam etmesi hedeflenmektedir. ‘Esnek ve modüler müfredat’ diye müjde gibi sunulan bu uygulama ile meslek lisesinde okuyan öğrencilerin çalışma hayatında ‘ucuz emek’ olarak daha çok değerlendirilmek istendiği ortadadır.

MEB’e bağlı meslek liselerinde mesleki eğitim merkezi programları hızla açılmaya başlamıştır. Mesleki ve akademik hedeflerine ulaşırken bir şekilde örgün eğitim dışı kalmış veya sonradan meslek edinip yeterliliklerini belgeleyememiş kişiler için açılan mesleki eğitim merkezlerinde usta öğreticilik, ustalık, kalfalık ve çıraklık eğitimleri verilerek istihdam ve iş hayatına yönelik çözümlerin üretilmesi amaçlanmaktadır. Açılan mesleki eğitim merkezi programında haftada 1-2 gün okulda teorik eğitim, 4 gün ise işletmede beceri eğitimi verilerek mesleki teknik Anadolu lisesi diploması ile birlikte çıraklık, kalfalık, ustalık belgesi ile vatandaşlara iş kurma imkânının sunulduğu iddia edilmektedir.

Yaş sınırı olmaksızın ortaokul mezunu herkesin kayıt yaptırabildiği programda iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı sigorta yapılmakla birlikte 9,, 10,, ve 11. sınıflarda asgari ücretin en az yüzde 30’u maaş, 12. sınıfta ise asgari ücretin en az yüzde 50'si maaş verileceği ifade edilmektedir. 34 alan 184 dalda mesleki eğitim fırsatı ile önceki öğrenmelerin tanınması kapsamında geçmiş çalışmışlıkların değerlendirilmesi sonucunda kalfalık ve ustalık sınavlarına girme hakkı tanınmaktadır.

Öğrencilerin okul ve iş hayatını birlikte sürdürecekleri üzerinden yapılan propaganda, meslek lisesi öğrencilerini zorunlu eğitimden, örgün eğitimden uzaklaştırma anlamını taşımaktadır. Devletin zorunlu eğitim kapsamındaki çocukları “beceri eğitimi” adı altında işverene ucuz iş gücü olarak sunması kabul edilemez. Eğitim hakkının tamamen yok sayıldığı, fırsat eşitliği perdesi altında sürdürülen piyasa merkezli eğitim modelinin geldiği nokta çocuk haklarına, çocukların eğitim hakkına meydan okumak anlamına gelmektedir. Çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.

MESLEKİ EĞİTİMDE YAŞANAN SORUNLAR

  • Eğitim sisteminde, genel eğitim ile mesleki eğitim arasında bir bütünleşme sağlanamamıştır. Kurumlar ve çalışanlar arasında “kültürcü-meslekçi” veya “genelci-teknikçi” söylemleriyle bunun dışa vurulduğu gözlenmektedir.
  • Meslek liselerinde cinsiyet ayrımına dayalı eğitim devam etmektedir.
  • Mesleğe yöneltme ve rehberlik hizmetlerinde yetersizlikler sürmektedir. Bu sayılardaki lise çeşitliliği karşısında sağlıklı bir yönelmenin gerçekleşmemesi doğal bir sonuçtur. Mesleki teknik eğitim meslek seçimiyle başlar. Öğrencinin doğru karar verme ve seçme özgürlüğü çok iyi bir rehberlik hizmeti ve desteklemeyle gerçekleşebilir. Oysa meslek seçimi ya puanlama ya da kontenjan yerleştirmesi şeklinde yapılmaktadır.
  • Eğitimde de özelleştirme zihniyeti sonucu özellikle son yıllarda yetersiz bütçe, ödenek eksikliği, kadrolu personel yetersizliği ve yeni teknolojik yatırımların yapılmaması sonucu mesleki ve teknik eğitimde nitelik kaybı artarak sürmektedir. Öyle ki, çoğu işletmeler ihtiyaç duydukları ara kademe insan gücünü kendi kaynaklarını kullanarak güncel teknolojiye uygun eğitmeye çalışmaktadır. O halde mevcut meslek okullarının varlık amaçları nedir? Her meslek için bir okul açılması mantık dışıdır.
  • Mesleki eğitimin sadece meslek liseleri ile sınırlı kalmaması, genel liselerde de öğrencilere bazı temel mesleki becerilerin kazandırılması gerekir. Bu temel becerileri alan kişilerin daha sonra mesleki eğitimle meslek sahibi olmaları daha kolay olacaktır. Bunun için genel liselere seçmeli bazı meslek dersleri konulabilir. Nitekim ABD, İngiltere gibi ülkelerde mesleki eğitim yüksekokulda verilmekte, ancak ilk ve orta öğretimde öğrencilere meslekler tanıtılmakta el becerileri geliştiren bazı dersler verilmektedir.
  • Mesleki ve teknik lise öğrencilerine meslek yüksekokullarına girişin sınavsız olması bazı avantajlar sağlasa da, müfredat farklılığı nedeniyle üniversite sisteminde kendi alanındaki mühendisliklere ve diğer bölümlere girebilmeleri neredeyse imkânsızdır. Öte yandan meslek yüksek okullarının konum, rol ve işlevleri de belirsizdir. İş yaşamında bu okul mezunları ile meslek ve teknik lise mezunları arasındaki fark tartışmalıdır.
  • Mesleki ve teknik eğitim programlarının ve fiziki-teknolojik koşullardaki yetersizlikleri bu okulları işlevsiz duruma getirmiştir. Çalışma yaşamından kopuk ve yoksul kesimlerin çocuklarını önemsiz bir ekonomik hayata hazırlayan alanlar konumundadır.
  • Mezun edilen niteliği zayıf tekniker ve teknisyenler piyasada çalışamamakta, birçoğu alanı dışında düşük gelirli işlerde çalışmaktadır. Her tür araç-gereç donanımı, ders kitapları ve programlar güncellenmeden kullanılmakta, sadece merkezi kararlarla yeni dersler eklenip çıkarılmıştır. Bu koşullar altında öğrenim gören öğrencilerimizin eğitim sürecinden uzaklaştığı görülmektedir.
  • İşletmelerde beceri eğitimi gören öğrenciler, ucuz iş gücü olarak görülmüş, çalışma saatleri, koşulları, ücret, davranış, olumsuz çalışma kültürü ve yaptırılan işlerin niteliği açısından tam bir istismarla karşı karşıyadır. Aynı durum yaygın eğitim için söz konusudur. Okul programlarıyla gelenekçi ve ustaya her koşulda itaati öğreten işlevsiz ve dağınık bu eğitim alanı “çırak” adıyla tam bir çocuk ve genç emeği sömürüsü merkezleri konumundadır.
  • Nüfusu belli sayının altında ve alanında sektör bulunmayan yerleşim yerinde açılan meslek liselerinin en büyük sorunu işletmelerde beceri eğitimin özüne uygun şekilde yapılamamasıdır. Bu durumda kasaba ilçe gibi işletmelerin az olduğu hatta olmadığı yerlerde öğrencileri bu eğitimi okulda almakta bu da bu dersin amacına ulaşmamızda bir engel olmaktadır. Bu nedenle siyasi kaygılarla her yerleşim yerinde bu okulların, alan ve dalların açılmaması gerekmektedir. Bölgenin iş istihdam analizleri incelenmeli ve iş istihdam olanağı yüksek yerlerde açılmalıdır.
  • Mesleki teknik orta öğretime giren öğrencilerin büyük bölümü toplumun düşük gelirli, eğitim düzeyi düşük ve kırsal kökenli ailelerin çocukları olduğu görülmektedir. Çalışma hayatının “ara eleman” ihtiyacını bu okullardan karşıladığı, mezunların yetersiz eğitim sonucu işsiz veya düşük gelirli işlerde çalışabildikleri görüldüğünden ve toplumsal yapısı incelendiğinde bu okulların ayrımcı bir işlev üstlendikleri söylenebilir.
  • Eğitimin tüm süreçlerinde olduğu gibi mesleki ve teknik eğitimde de yeterli toplum duyarlılığı ve bilinci gelişmemiştir. Başta eğitim sendikaları, ilgili dernekler, meslek odaları, işverenler ve veliler taraf olmamakta veya katı merkezci yönetim anlayışı sonucu taraf kabul edilmemekte, öğretmenler kurulu görüş ve kararları da dikkate alınamamaktadır.
  • Meslek dersi öğretmenlerinin özlük haklarında ciddi eksiklikler ve sorunlar vardır. Mesleki eğitim veren öğretmenler maaş karşılığı 20 saat zorunlu ders okutmak zorundadır. Bu durum ise genel kültür dersi öğretmenlerinde 15 saattir. Buna karşılık meslek dersi öğretmenlerinin derse hazırlık planlama ek ders ücretleri de genel kültür dersi öğretmenleri gibi 10 ders saatine karşılık 1 ders saatidir. Fakat meslek dersi öğretmenleri uygulama dersine hazırlanırken atölye ortamlarını derse uygun hale getirmek, öğrencilerin uygulamada kullanacakları malzemeleri, araç ve gereçlerini düzenlemek, atölyenin temizliği, arızalanan makine ve teçhizatın bakım ve onarımı, iş güvenliği önlemleri almak gibi zorunlulukları vardır. Meslek dersi öğretmenlerinde alan ve atölye şeflerine verilen planlama bakım onarım görevinin en az 4 saat olarak verilmesi ve ek ders olarak ödenmesi gerekmektedir.
  • Meslek liselerini tercih eden öğrencilerin sayılarındaki ciddi düşüşler yaşanması öğretmenlerin norm kadro fazlası olmalarına neden olmaktadır. Genel kültür dersi öğretmenleri gibi o ilde okul seçme hakkı sınırlı olan hatta hiç olmayan öğretmenler bu durumda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durumu ancak mesleki eğitimin niteliğini güçlendirme çalışması içinde yer alan uygulamalı derslerdeki öğrenci gurup sayılarını yeniden düzenlenmelidir.
  • Teknik öğretmen yetiştiren fakültelerdeki yetersizlikler de mesleki ve teknik eğitim kalitesinde önemli belirleyici bir noktadır. Öğretmenlerin sosyal ve özlük hak kayıpları, ücretlerindeki yetersizlikler, meslek alanındaki bilimsel ve teknik gelişmeleri takip edememe ve bu yönde hizmet içi eğitimin eksikliği gibi birçok neden de doğrudan eğitim seviyesine olumsuz yansımaktadır.
  • Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinin 135. maddesinde değişiklik yaptı. Yapılan değişikliğe göre İşletmelerde en fazla 12 öğrenci grubu için en az bir eğitici personel veya usta öğretici görevlendirilmesine yönelik düzenlemedeki öğrenci sayısı 40'a yükseltildi. Bu durum iş kazası riskini artıran bir durumdur.
  • Teknik eğitimi yapan personelin durumu iyi değildir; atölye koşullarında meslek hastalıkları ve iş kazalarıyla karşı karşıya bulunmaktadırlar; yıpranma payı gibi kazanılmış hakları da ellerinden alınmıştır. Atölyede çalışan öğrenciler de aynı risklerle karşı karşıyadır.

Yukarıda belirttiğimiz bu ve benzeri nedenlerden dolayı sistemdeki öğretmen ve öğrenci niteliği düşmüş, mezunların kendi alanlarındaki istihdam oranı daralmış, bu okullar amacı doğrultusunda eğitim verememeye başlamış ve bu okullara gelen öğrencilerin sayı ve niteliklerinde düşüş olmuştur. Devlete ait mesleki ortaöğretim kurumlarında bu sorunlar yaşanırken, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikasının bir sonucu olarak özel mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları sayısında yaşanan artış dikkat çekicidir."


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)