adscode
adscode

Eğitim Sen'in anketi sonuçlandı: Öğrenciler çevrimiçi derslere ne kadar katılıyor?

Eğitim Sen, eğitimdeki sorunları ortaya koymak ve eğitime dair genel kanıyı belirlemek amacıyla "Eğitim Sen Uzaktan Eğitime Yakından Bakıyor" başlıklı bir anket çalışması düzenledi.

Eğitim Sen'in anketi sonuçlandı: Öğrenciler çevrimiçi derslere ne kadar katılıyor?
Sendikalar
Güncelleme : 21-May-21 14:29

Anket Sonuçları:


Giriş

Türkiye’de Covid-19 pandemisinin resmi olarak ilk kez tanımlanmasının üzerinden bir yıl iki ay (Mart 2020-Mayıs 2021) geçti. Pandemi ile geçen üç okul dönemi tamamlanmak üzere. Geçtiğimiz zaman dilimi içinde pandemi koşulları toplumsal yaşamın bütün alanlarını etkisi altına aldı, toplum sağlığı başta olmak üzere, pek çok alanda kalıcı tahribatlar yarattı. Pandeminin ilk aylarında sağlık hizmetlerinin ve yaşamın sürdürülmesine katkıda bulunan temel üretim hizmetlerinin öncelenmesi anlaşılabilir bir durum iken, pandeminin ilk altı ayından sonra geçen zaman diliminde en geride bırakılan kamusal hizmet alanlarından birisi eğitim oldu.

OECD’nin son raporuna göre, Türkiye 2020 yılında iş günü itibariyle okulları en uzun süre kapatan ilk dört ülke arasında yer aldı. 2021 yılının neredeyse ikinci altı ayında Merkezi Yönetim Bütçesi içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) ayrılan paydaki azalma ve uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitimin zorlu ve eşitsiz koşulları birlikte değerlendirildiğinde, AKP-MHP iktidar bloğu, pandemide çocukların ve gençlerin eğitim hakkına öncelik veren bir eğitim politikası izlemedi, öğrencileri dijital eşitsizliklerle uzaktan eğitime, başka bir deyişle eve kapatan iktidar olarak eğitim tarihine geçti.

Önlemleri alarak okulları yüz yüze eğitime açma konusunda Sağlık Bakanlığı’nın aşı takvimi ile MEB’in eğitim planlaması eş güdümlü biçimde yürütülmedi ve eğitim emekçilerinin çok büyük bir kısmı 20 Mayıs itibariyle aşılanmadı. Resmi verilere göre,0,,0 bugüne dek toplam 45.419 yurttaşımız vefat etti, meslek örgütleri ölümlerin bu sayının çok üzerinde olduğunu belirtiyorlar; bu dönemde öğretmenlerimiz hayatlarını kaybettiler. Eğitimin bileşenleri olan öğretmenlerin ve velilerin demokratik örgütleri, sendikaları, veli dernekleri, eğitim hakkı bağlamında insanlar hakları örgütleri salgının ortaya çıkardığı krizle mücadele etmede karar süreçlerine dâhil edilmediler.

Emek ve demokrasi mücadelelerinin sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin bir gereği olarak eğitim için çeşitli yasal düzenlemeler yapmıştır. Ancak yasal düzenlemeler genellikle söylem düzeyinde kalmış ve hayata geçirilmemiştir. Buna göre; Anayasa’da 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda, eğitimin, her yurttaş için zorunlu ve parasız olacağı ve devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı belirlenmiştir. Böylece ilgili yasal düzenlemelerde hiç kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı vurgulanmıştır. Türkiye, kendi yasal düzenlemelerinin yanında uluslararası sözleşmeler olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948) ile Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne (1989) taraf bir ülke olarak eğitimi her yurttaş için zorunlu ve parasız bir eğitim hakkı ve eğitim hizmetinin sunumunu da bir devlet görevi olarak kabul etmiştir.

Söz konusu yasal düzenlemelere karşın COVID-19 salgınında en çok ihmal edilen toplumsal kesimler, çocuklar ve gençler olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yol açtığı adeta anayasasız, keyfi ve sınır tanımaz yönetim anlayışı doğrultusunda hareket eden Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çocuklara ve gençlere olan sorumluluklarını neredeyse unutmuştur. Pandeminin ilk aylarında uzaktan eğitimden kopan çocukların sayısı 6 milyon civarındayken MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün son açıklamasına göre, 21 Eylül 2020- 30 Nisan 2021 tarihleri arasında ancak 12 milyon 805 bin öğrenci EBA’yı etkin biçimde kullanmıştır. Zorunlu eğitime kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 18 milyondur. Bu veriden özel okul öğrencileri çıkarıldığında, 4 milyona yakın çocuk ve gencin ne uzaktan eğitimde ne de yüz yüze eğitimde olduğunu kolayca tahmin edebiliriz.

Araştırmanın Amacı ve Bilgi Toplama Yöntemi

Sendikamız “Eğitim Sen Uzaktan Eğitime Yakından Bakıyor” başlığı ile oluşturduğu soru seti yoluyla eğitimin en etkin bileşenlerinden birisi olan öğretmenlerin uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitime dair görüşlerini almak üzere dijital kanalla veri topladı. Geliştirilen bilgi toplama aracı, Nisan 2021’in son haftasında sendikamız şube ve temsilciliklerine ulaştırıldı, ayrıca web sayfamız ve sosyal medya hesaplarında paylaşıldı ve bilgi toplama aracı gönüllülük temelinde öğretmenler tarafından dolduruldu. Bilgi toplama sürecine 3743 öğretmen katıldı. Bilgi toplama aracı en çok lise öğretmenleri tarafından doldurulmuş (% 39), bunu % 34 ile ilkokul öğretmenleri izlemiştir.

 

 

Çizelge 1
Öğretmenlerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı
Okul Öncesi 90
İlkokul 1279
Ortaokul 936
Lise 1438

 

 

 

 


Öğretmenlerin Verdiği Günlük ve Haftalık Çevrimiçi Ders Sayısı

Öğretmenlerin çok büyük bir kısmı günde 5-6 saat çevrimiçi ders verdiklerini (2214 kişi, % 59) ifade etmişler, yaklaşık 400’e yakın öğretmen ise 7 saat ve daha fazla süre ile çevrim içi derslere katılmışlardır. Öğretmenlerin % 65’i haftada 21-30 saat aralığında ders vermişlerdir. Pandemide öğretmenlerin ders hazırlığı, materyal geliştirme, öğrenci ve veli grupları ile görüşme, ödevleri okuma gibi etkinlikleri de dâhil edildiğinde özverili bir emek süreci sergiledikleri ortaya çıkmıştır.

 

Çizelge 2
Öğretmenlerin Günde Ortalama Verdikleri Ders Sayısı
1-2 saat 309
3-4 saat 822
5-6 saat 2214
7-8 saat 303
9 saat ve daha fazla 95

 

 

Öğrencilerin Çevrimiçi Dersleri İzleme Oranları

Betimsel çalışmanın en can alıcı sorularından birisi öğrencilerin çevrimiçi derslere katılımı ya da bu dersleri izleme oranları olmuştur. Öğretmenlerin % 44’ü öğrencilerin çevrim içi derslere katılım oranının % 20’nin altında olduğunu ifade etmiştir. Bu oldukça yüksek bir orandır ve eşitsizlikleri ortaya koyan çarpıcı bir sonuçtur. Öğretmenlerin % 44’üne göre öğretmenler ekranı açtığında, örneğin 40 öğrencisinden sadece 8’ini görmekte, kalan 32’sinin ise uzaktan eğitime dâhil olmadığını ve önemli bir kısmının eğitimden koptuğunu ifade etmektedir.

Öğrencilerin % 27’si derse katılım oranlarının % 21-50 arasında olduğunu, öğretmenlerin % 12.8’i % 51-% 70 oranında, öğretmenlerin % 15.8’i ise % 71 ve üzeri oranda katılım olduğunu ifade etmektedir. Uzaktan eğitime beklenen katılım oranı öğrencilerin % 81 ve daha çoğunun dersleri izlemesidir. Bu yönde görüş bildiren öğretmenlerin oranı sadece % 8.7’dir.

 

 


 


Öğretmenlerin Çevrimiçi Derslerde Öğretme Heyecanı ve Sevinci

Öğretmenlerin “çevrimiçi derslerde öğretme heyecanı ve sevinci hissediyor musunuz?” sorusuna yalnızca % 9’u (333 öğretmen) olumlu yanıt vermiştir. Bu bulgu uzaktan eğitim süreçlerine dair algıların olumsuzluğunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlerin % 37’si (1384 öğretmen) hiçbir öğretme heyecanı ve sevinci hissetmediğini ortaya koyarken % 54’ü (2026 öğretmen) “kısmen” yanıtını vermiştir.

 


Çizelge 4
Çevrimiçi Derslerde Öğretme Heyecanı ve Sevincine İlişkin Dağılım
Evet 333
Kısmen 2026
Hayır 1384

 

 

 

Çevrimiçi Derslerde Yaşanan En Ciddi Sorunlar

Öğretmenleri emek süreçlerine ilişkin kederli duygularla karşı karşıya bırakan bu durumun nedenleri başka bir soru ile ortaya çıkmıştır. Buna göre, çevrimiçi derslerle yaşanılan en ciddi sorunlar iki maddeye katılımla açık biçimde ortaya konmuştur. Öğretmenlerin % 84’ü bu iki maddeyi işaretleyerek sorunun çerçevesini ortaya koymuştur. Öğretmenlerin öğretmen-öğrenme heyecanını/sevincini azaltan en önemli etken, ekran karşısında “öğrencileri görememek, etkili iletişim kuramadan ders yapmak” (% 44, 1643 öğretmen) olmuştur. Bu olgu öğretmen emeğinin gücünü azaltan en önemli faktördür.

Bu araştırma ile de ortaya konulan ikinci sorun; “ öğrencilerin derslere katılımının düşük olması, bu nedenle öğretmenlerin “az sayıda öğrenci ile ders yapmak zorunda kalmalarıdır (% 40, 1501 öğretmen). Öğrencilerin kendilerini ekran başında bekleyen öğretmenleri olduğunu bilmelerine karşın neden çevrim içi derslere katılmadığı başka bir soru ile öğretmen görüşlerine göre ortaya konulmuştur.

 

Öğretmenlerin öğrencilerin çevrim içi derslere katılımının neden düşük olduğu, eş deyişle uzaktan eğitim sürecinde yaşadığı sorunlara dair görüşleri üç ana faktörle ortaya konulmuştur:

Bunlardan birincisi “öğrencilerin internet ve cihazları edinememe”leridir. Bunun anlamı evlerdeki dijital alt yapının yetersizliği, kısaca dijital eşitsizliklerdir (% 46, 1738 öğretmen).

İkincisi, öğretmenlerin uzaktan eğitime dair gözlemlerini yansıtmakta ve öğrencilerin “uzaktan eğitimde öğrencilerin yeterince öğrenemediklerini” düşünmektedirler. Yeterince öğrenemediğini düşünen öğrenciler yeni ve farklı öğrenme yollarına yönelmekte ya da evin gündelik rutinlerine dönmektedir (% 17, 634 öğretmen).

Üçüncüsü, öğrencilerin uzaktan eğitimde yaşadıkları güdülenme eksikliğidir. Yeterli cihazlara sahip olmama, internet bağlantılarındaki kopuşlar, etkileşimin sınırlılığı, uyaranların yetersizliği, evde sessiz bir köşe bulamama nedeniyle derse yoğunlaşamama, evde okula giden çocuk sayısının birden fazla olması nedeniyle cihazların paylaşımında ortaya çıkan sorunlar eğitimde güdülenmeyi azaltan etmeler olarak değerlendirilebilir (% 16, 620 öğretmen).

Bu üç grup dışında kalan öğretmenlerin % 21’i (751 öğretmen), “öğrencilerin uzun süre evde kapalı kalmalarının sonucu olarak iletişim ve etkileşim eksikliğinin ortaya çıkardığı duygusal sorunlar yaşadıklarını”, “öğrencilerde internet bağımlılığı olduğunu” ve hareketsizlik nedeniyle “fiziksel aktivite yetersizliği” sorunu yaşadıklarını belirtmişlerdir.

 

 


Genel Anlamda Uzaktan Eğitimin Sorunları

Genel anlamda uzaktan eğitimin sorunları hakkında ne söyleyebilecekleri sorulduğunda öğretmenler kendilerinin emek sürecini değil, öğrencilerin eğitim hakkını önceleyen ve gözeten yanıtlar vermişlerdir. Öğretmenlerin % 61’i (2273 öğretmen) “uzaktan eğitimin çocuklar için eşit koşullar oluşturularak sürdürülmediğini” ifade etmişlerdir. Bu sorunun pandemide iktisadi krizin derinleşmesi ve yoksulluk ve işsizlikle ilişkisi büyüktür. Eğitimin bileşenleri olan velilerimizin on milyonu aşan işsizler, 16 milyona yaklaşan yoksulluk yardımı alanlar arasında olduğunu tahmin ediyoruz. Evdeki uzaktan eğitim eşitsizliklerinin derinleşen yoksulluk ve işsizlik ile ilişkisi büyüktür.

Öğretmen görüşlerine göre ikinci büyük sorun alanı devletin (ve siyasal iktidarın) eğitimle ilgili yetki ve sorumluluklarını yerine getirmemesi ile ilgilidir. Bilgi toplama aracını dolduran öğretmenlerin % 24’ü (901 öğretmen) “devletin uzaktan eğitim için internet-cihaz desteği sağlamadığını belirtmişlerdir.

Öğretmenlerin kalan % 15’i, meslekleri bağlamında karşı karşıya kaldığı sorunlarına odaklanmışladır. “Öğretmen emeği sömürüsünün arttığını” (399 öğretmen) “devletin uzaktan eğitime teknik destek sağlamadığını (122 öğretmen) ve “uzaktan eğitimin öğretmenler için eşit koşullarda sürdürülemediğini” ifade etmişlerdir.

 

 

 

Pandemide Yüz Yüze Eğitimin Sorunları

COVID-19 pandemisi sürecinde okulların büyük ölçüde kapatılıp uzaktan eğitime geçilmesi söz konusu olmakla birlikte 17 Şubat 2021 tarihinde haftada iki gün yüz yüze eğitime geçilmiştir. Önce köy okullarının ve bir hafta sonra da ilkokul, ortaokul ve liselerin illerin risk gruplarına bağlı olarak bir kısmının yüz yüze eğitime geçildiği dönem düşünülerek öğretmenlere yüz yüze eğitimlerde karşılaşılan sorunların neler olduğu sorulmuştur.

Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu görüşlerini toplum sağlığı önlemlerinin yetersizliği ile ilişkilendirmişler (% 39, 1446 öğretmen). Bu öğretmenler, “toplumda kitlesel ve hızlı bir aşılamanın olmayışının eğitim bileşenlerini olumsuz yönde etkilediğini” ifade etmişlerdir.

Aynı soruya yanıt olarak öğretmenlerin % 32’si (1184 öğretmen), sorunu kalabalık ve kapalı ortamlarda çalışma durumunda olan öğretmenlik mesleği bağlamında düşünmüş ve “öğretmenlerin hızlı ve yaygın bir biçimde aşılanmamasının yüz yüze eğitimde kaygıyı artırdığını” belirtmiştir.

Öğretmenlerin bir kısmı, yüz yüze eğitimde karşılaşılan sorunlar bağlamında aşılanmama sorununa değil, okul içi yönetim ve eğitim süreçlerine odaklanmışlar, “yüz yüze eğitim için okullarda etkili mekan düzenlemelerinin yapılmadığını, okulların ve sınıfların hala kalabalık olduğunu (% 12, 569 öğretmen), okullarda çeşitli nedenlerle bedelsiz maske ve yüzey hijyen malzemelerini olmadığını (% 2, 77 öğretmen) ifade etmişlerdir.

 

 

Öğretmenlerin Aşılanma Durumu

Araştırma bulgularına göre, 3743 öğretmen arasında iki doz aşı olduğunu belirten öğretmenlerin oranı sadece % 15’tir. Birinci doz aşıyı olup ikincisini bekleyen öğretmenlerin oranı % 29, henüz aşı olmadığını belirtenlerin oranı ise % 56’dır. Bu bulgu, Bakanlığın yakında açıkladığı öğretmenlerin % 40’nın aşılanma hedefi karşısında öğretmenlerin yaklaşık % 60’nın aşılı olmaması olgusunu doğrular niteliktedir.

 

Çizelge 9
Pandemide Öğretmenlerin Aşılanma Durumu

İki doz aşı oldum. 548
Bir doz aşı oldum, ikinciyi bekliyorum. 1092
Henüz aşı olmadım. 2103


Öğretmenler İçin Pandeminin En Derin Ekonomik Etkisi

Öğretmenlere uzaktan eğitimin öğretmenler için en derin ekonomik etkisinin ne olduğu sorulmuştur. Uzaktan eğitim sürecinde “bilgisayar satın almak zorunda kalmak (% 7, 242 öğretmen), “pahalı internet paketleri satın almak” (% 6, 230 öğretmen), “elektrik harcamalarının artması” (% 2, 86 öğretmen), “fiyat artışları nedeniyle maaşların reel olarak düşüşü” (% 26, 972 öğretmen) işaretlenen seçenekler olmuştur. Ekonomik sorunlar iç içe geçtiği için sorunu genel olarak kavrayan ve “yukarıdakiler”in hepsi” seçeneğini işaretleyen öğretmenler (% 59, 2213 öğretmen) bu soruya yanıt veren en büyük grubu oluşturmuşladır.

 

Pandeminin Bir Süre Devamı Durumunda Okullarda Ne Yapmalı?

Öğretmenlere yöneltilen sorulardan birisi pandeminin bir süre daha devam edeceği varsayımından hareketle, eğitimin nasıl sürdürüleceği konusunda görüşlerinin ne olduğu olmuştur. Öğretmenlerin % 16’sı (616 öğretmen) yani görece düşük bir oranı, uzaktan eğitime devam etmek gerektiği görüşünü beyan etmiştir. Bu bulgu, önceki sorularımızda ortaya çıkan uzaktan eğitime dair olumsuz görüşlerle örtüşen bir nitelik taşımıştır. Bu öğretmenler görüşlerini, işaretledikleri seçeneğin içinde yer alan ‘yönetilemeyen pandemi’ koşulları nedeniyle dijital eşitsizlikler giderildikten sonra eşit bir uzaktan eğitimin söz konusu olabileceği uyarısı ile tamamlamaktadır. Bu seçeneği işaretleyen öğretmenler, siyasal iktidara olan güvensizlik ve pandeminin yönetilemediği algısı ile uzaktan eğitime yönelmiş olabilirler.

Aynı soruya verilen yanıtların ikinci büyük ağırlığını (% 31, 1161 öğretmen) “en kısa süre içinde okul ve derslik inşa edilerek yüz yüze eğitime geçilmesi” seçeneği oluşturmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kimi zaman okul binalarının açılış törenlerini kamuoyuna yansıtsa da kalabalık okullar ve sınıflar sorununu çözecek nitelikte okul açılmadığını ve derslik yapılmadığını, ayrıca ancak 20 bin öğretmen atamasının yapıldığını ve bunun ancak emekli olacak öğretmenlerin yerini alabilecek öğretmen sayısına karşılık geldiğini bilmektedirler. Eğitim kamuoyu, kalabalık okullar sorunu yaşayan iller, ilçeler ve eğitim bölgelerinde alınan önlemleri özellikle görmek istemektedirler. Ne var ki Bakanlık bu konuda da kamuoyunu ikna edecek bir çalışma içinde olmamıştır. Öğretmenlerin uzaktan eğitim sürecinde yaşanılan derin eşitsizliklerin farkında olarak yüz yüze eğitimin başlatılması konusunda ısrar etmektedirler.

Bu soruya verilen yanıtların en büyük oranını (% 53’ünü, 1966 öğretmen) salgının bulaş hızına bakılarak yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitimin birlikte sürdürüldüğü ihtiyatlı bir seçeneği işaretlemişlerdir. Bu seçenek MEB’e hem dijital eşitsizlikleri ortadan kaldıracak, en kırılgan öğrenci gruplarını bu süreçte destekleyecek, hem de yüz yüze eğitimde kalabalık okullar ve kalabalık sınıflar sorunun ortadan kaldırılması ve yeni derslikler için yeni öğretmen atamalarını hayata geçirecek önlemler alınmasının koşullarının oluşturulmasını ortaya koymaktadır. MEB’den bu ikili işlevi, sanal ve gerçek eğitim ortamlarının gerektirdiği görevleri yerine getirmesi beklenmektedir.

Sonuç Yerine

Eğitim Sen, uzaktan eğitimi, kriz dönemlerinin “acil uzaktan eğitimi” olarak geçici ve görece destekleyici bir öğretim yaklaşımı olarak düşünmektedirler. Sendikamızın eğitime dair temel yaklaşımı “yüz yüze eğitimin esas olduğu”, acil uzaktan eğitimin ise kriz durumlarında, acil durumlarda öğrencileri uzaktan destekleyecek ve güçlendirecek bir öğretim yaklaşımı olduğu yönündedir. Araştırmamızın bulguları da bu görüşü desteklemiştir. Asıl olan yüz yüze eğitimdir, bulaş riskinin yükseldiği acil durumlarda “acil uzaktan eğitim”e başvurulabilir. Bu nedenle öğretmenler, MEB’den yüz yüze eğitim için daha etkin çaba göstermesini, ancak salgının etkisinin çok yükseldiği zamanlarda ‘acil uzaktan eğitim’ için de gerekli önlemler almasını beklemektedirler.

Araştırmamız Türkiye’de ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde sürdürülmekte olan uzaktan eğitimin yeterli ve etkili biçimde sürdürülemediğini, öğretmenlerin uzaktan eğitime ilişkin yargılarının oldukça olumsuz olduğunu ortaya koymuştur. Uzaktan eğitimin koşulları oluşturulamamış ve ‘eğitim süreci devam ediyormuş algısı’ yaratılmıştır. Öğrencilerin çevrimiçi derslere katılımının düşüklüğü bu yargıyı büyük ölçüde desteklemiştir.

Bu nedenle eğitimde bütçe olanaklarının asıl olarak yüz yüze eğitime yönlendirilmesi son derecede önemlidir. Bununla birlikte salgının bulaş hızının arttığı dönemlerde uzaktan eğitime katılamayan dört milyon civarında çağ nüfusunun belirlenerek uzaktan eğitimleri için evlerde eğitim teknolojisi alt yapısının koşulları oluşturulmalıdır. Yoksulluğun çok katmanlı yaşandığı bu dönemde zorunlu eğitim çağındaki en kırılgan öğrenci kesimlerinin belirlenmesi ve desteklenmesi son derece önemlidir. Bu kesimler, derin yoksulluk içinde bulunan evlerdeki çocuklar, evlerde toplumsal cinsiyet rollerine yönlendirilen kız çocukları, anadili farklı olan çocuklar, çalıştırılan çocuklar, mevsimlik işçilerin çocukları, göçmen çocuklar ve özellikle özel gereksinimli çocuklardır. Pandemi gibi kriz anlarında bu çocuklara uygun güçlendirici eğitim politikalarının geliştirilmesi son derece önemlidir.
Ayrım gözetmeksizin tüm çocukların ve gençlerin eğitim hakkına erişimi için katılımcı ve demokratik bir süreç izlenerek emek ve meslek örgütlerinin, veli derneklerinin dahil olduğu geniş katılımlı toplantılar düzenlenmelidir. Bu kapsamda, Mart 2020 bahar döneminden bu yana gerçekleştirilen uygulamalar gözden geçirilmeli ve özellikle normal zamanların eğitimine göre geliştirilmiş ve uygulanmakta olan öğretim programları yerine ders süreleri 30 dakikaya indirilmiş uzaktan eğitime uygun seyreltilmiş öğretim programlarına göre bir süreç planlanmalı ve sürdürülmelidir.

Okullarda yeni öğretmen atamaları ve derslik inşası ile öğretmen başına düşen öğrenci sayıları azaltılarak yaşanmakta olan katılım ve etkileşim sorunu giderilmelidir. Bunların yanı sıra hem öğrenciler hem de öğretmenler internet olanağı açısından desteklenmeli, gerekli teknolojik donanım gereksinmeleri sağlanmalıdır. Öğretmenler için kılavuz kitaplar ve öğretim materyalleri (basılı ve dijital) hazırlanmalı ve öğretmenler gerektiğinde çevrimiçi eğitimlerle teknoloji kullanımı yönünden desteklenmelidir. Öğrencilerin önemli bir kısmının kaybettiği üç dönemi telafi edecek eğitim önlemleri alınmalıdır.

Sonuç olarak alınacak önlemlerle hiçbir öğrencinin eğitimden yoksun kalmadığı eşit eğitim ortamları sağlanmalıdır. Unutulmaması gereken en önemli nokta, eğitimin bilgi ve duygu paylaşımına dayalı yoğun etkileşim ile gerçekleştirildiği dikkate alınarak, yüz yüze eğitimi sürdürecek eğitim ortamlarının oluşturulması, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin aşılanması ve seyreltilmiş dersliklerde eğitimin sürdürülmesi koşullarının hızlıca yaratılması gerekliliğidir.

Sendikamız, kamusal, bilimsel, parasız, laik, cinsiyet eşitliğini sağlayan, anadilinde demokratik bir eğitim için mücadelesini sürdürecek ve eğitime dair bilginin üretimine ve toplumda yayılmasına dönük çalışmalarına devam edecektir.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)