Eğitim Sen'in birinci ara döneme ilişkin raporu:
Covid-19 vakalarının Türkiye’de de görülmeye başlandığının siyasi iktidarca kabulünün üzerinden 1,5 yılı aşkın bir süre geçti ve bu süreçte siyasi iktidar salgını bitirmek için gerekli adımları atmak bir yana kontrol altına bile alamamıştır. Dün akşam açıklanan resmi rakamlara göre 203 yurttaş daha hayatını kaybetti. Salgına karşı en etkili yöntem aşı iken aşılamanın da doğru ve etkili bir biçimde planlanmadığını görmekteyiz. Salgına karşı toplumsal hayatın her alanında fabrikalarda, hastanelerde, okullarda yani kamusal hizmet üretilen her alanda tüm toplumsal kesimler salgının yıkıcı sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştı. Eğitim ve sağlık, salgına karşı politikaların çöktüğünün en açık biçimde görüldüğü alanlar olmuştur. Nitelikli sağlık ve eğitim hizmetine erişim her yurttaşın temel hakkıdır ancak salgın süresince bu iki hakka erişim sınırlandırılmıştır. Salgının ülkemizde de etkili olmaya başlaması ile her duruma hazırlıklı olduklarını; A,B,C planlarının olduğunu söyleyen MEB yetkililerinin sözlerini son 1,5 yılı aşkın sürede yaşananlar yalanlamıştır. Bakanlığın, özel okulların ve sermayenin karını esas alan günübirlik ve çelişkili uygulamaları öğrenci, veli ve eğitim emekçilerinin sağlığını tehlikeye atmış; hem de milyonlarca öğrencinin eğitim hakkını yok saymıştır.
2021-2022 Eğitim Öğretim yılı Eylül ayında yüz yüze eğitim başlamıştır. Salgının başından beri yüz yüze eğitimi talep eden, okulların kapatılmaması gerektiğini sürekli vurgulayan bir sendika olarak yüz yüze eğitime geçişin zorunluluğun MEB tarafından da kabul edildiğini gördük. Ancak okulların açılmasının tek başına yetmeyeceğini, kronik sorunların salgınla birlikte daha da ağırlaşacağını somut tespitlerimizle hiçbir adımın atılmadığını gördük. Yüz yüze eğitimin başladığı son 2 ayda da gördük ki yüz yüze eğitime devam edecek alt yapı çalışmaları yapılmamıştır. MEB bütün kararları merkezden almakta ne öğrenci velilerini, ne öğretmenleri ne de bu alanda örgütlü sendikaları karar alma süreçlerine dahil etmemektedir. Yine her alanda olduğu gibi bu alanda da salgının seyri konusunda temel bilgiler dahi şeffaf bir biçimde paylaşılmamaktadır. Eğitim sen 2 nolu şube olarak örgütlü bulunduğumuz 9 ilçe başta olmak üzere son iki ayda yüz yüze eğitim sürecinde tespit ediğimiz sorunları şöylece sıralayabiliriz.
- Kurumlar arası şeffaf bilgi paylaşımından dahi uzak duran yetkililer salgının bu noktaya gelmesinden bizzat sorumludurlar. BİLSEM’egiden karantinaya alınmış sınıfların bilgisi kurumla paylaşılmamakta orada çalışanlar ve öğrenciler MEB eliyle göz göre riske atılmaktadır.
- Salgında yüzbinlerce öğrencimizin Öğretmen ihtiyacı daha da artmıştır.2022 bütçesinde %1-1,5 oranında bir artışla en az 170 bin öğretmen ataması gerçekleştirilebilecek iken yeterli öğretmen ataması yapılmadı. Atama bekleyen öğretmenler ayakta kalabilmek için güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar ve ne yazık ki iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyorlar. En son ataması yapılmadığı için güvencesiz işte çalışan bir meslekdaşımızı Fedai Altun’u daha 23 yaşında iken kaybettik. Tüm sevdiklerinin acısını yürekten paylaşıyoruz.
- Bugün Türkiye genelinde sayıları her geçen gün artarak, sınıflar karantinaya alınmaktadır. 12 Kasım 2021 tarihine kadar ülkemizde binlerce derslik alınmayan önlemler neticesinde uzaktan eğitime geçmek zorunda kalmıştır. Eğitim sen 2 No’lu şube olarak örgütlenme bölgemizde eylül ayından bugüne kadar tespit ettiğimiz 472 sınıf uzaktan eğitime geçmek zorunda kalmıştır. Vakalardaki artışı Bakanlık seyreltilmiş eğitime geçmek için adeta fırsata çevirmiş, kalıcı önlemler konusunda ne kaynak aktarımını ne de ek önlemleri devreye sokmayı tercih etmiştir.
- Deprem gerçeğine karşı Marmara depreminden bugüne 22 yıl geçmiş olmasına rağmen deprem hasarlı ve deprem dayanıksız okullarda eğitim öğretim devam etmektedir. Ağırhasarlı tespiti yapılarak yıkımına karar verilmiş, ancak hala yıkılmamış Burhan Felek And. Lisesi bu durama örnektir.
- Okullarda bağış adı altında velilerden para alınmaya devam edilmektedir. Ümraniye İstiklal Şehit Lokman Oktay Ortaokulunda velilerden mektupla para talebi tespit ettiğimiz örneklerden sadece biridir.
- Okulların uzun süre kapalı olması çocukların, gençlerin sosyal, duygusal, bilişsel gelişimini örselemiştir. Okulların açılması ile bu örselenme öğrencinin hem sosyal yaşamında hem de akademik başarı düzeylerinde somut olarak gözlemlenmiştir. MEB. öğrencilerin 1,5 yıllık öğrenme kayıplarının giderilmesine dönük herhangi bir planlama yapmamıştır.
- Kalıcı yaz saati uygulamasının, insanın biyolojik ritmine uygun olmadığı bilim insanlarınca açıklanmıştır. Sabah hava kararmadan okula yetişmek için yola çıkan öğrencilerin ilk karanlıkta derse başladıkları , ilk derslerde derse odaklanamadıkları, akşam saatinde de karanlıkta dersten çıktıkları için güvenlik kaygısı yaşadıkları veli ve öğrencilerimiz tarafından sıklıkla dillendirilmektedir. Bu nedenlerle kalıcı yaz saati uygulamasından derhal vazgeçilmelidir.
- Güvenceli kadrolu istihdam ihtiyacı olmasına rağmen ataması yapılmayan öğretmenler, yoğunlaştırılmış emek sömürüsü içerisinde ücretli olarak çalıştırılmaya devam ediyorlar. Eğitimin yüz yüze devam edebilmesi için hem destek personel hem de Öğretmen ihtiyacı vardır . Yüz yüze eğitimin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi için mutlaka destek personel ve Öğretmen ataması yapılmalıdır.
- Başta sağlık bakanlığın olmak üzere yetkililerin salgın önlemini maske, mesafe, hijyen basamaklarına sıkıştırarak kişisel önlemlerle salgınla baş edileceği yanılgısının topluma maliyeti yüksek olmuştur.
- Örgütlü olduğumuz yedi ilçede ortaöğretim düzeyindeki okul türlerinin dağılımına baktığımızda Anadolu Lisesi 61, İmam Hatip 43, Mesleki ve Teknik lise 54’tür. İmam Hatip Okulları tüm okul türleriyle yarışır hale gelmiştir. Diğer taraftan söz konusu yedi ilçe içerisinde, 3 Fen Lisesi,1 Sosyal Bilimler Lisesi, 3 Güzel Sanatlar Lisesi, 2 Spor Lisesi bulunmaktadır. Buradan da anlaşılabileceği gibi meselenin imam hatip yetiştirmeyle sınırlı olmadığı, siyasal iktidarın toplum mühendisliği yapma çabasının tezahürü olduğu görülmektedir.
İLÇE |
OKUL TÜRÜ/OKUL SAYISI |
DERSLİK SAYISI |
ÖĞRENCİ SAYISI |
ORTALAMA |
ATAŞEHİR |
ANADOLU LİSESİ (8) |
198 |
9006 |
45.4 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (5) |
213 |
3667 |
17.2 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (7) |
157 |
4735 |
30 |
BEYKOZ |
ANADOLU LİSESİ(6) |
139 |
4393 |
31.6 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (3) |
80 |
1538 |
19.2 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (6) |
215 |
5069 |
23.5 |
ÇEKMEKÖY |
ANADOLU LİSESİ (4) |
95 |
4550 |
47,8 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (5) |
147 |
3637 |
24,7 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (6) |
138 |
5092 |
36,8 |
KADIKÖY |
ANADOLU LİSESİ (14) |
334 |
10063 |
30.1 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (4) |
137 |
2078 |
15.1 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (7) |
142 |
4144 |
29.1 |
SANCAKTEPE |
ANADOLU LİSESİ (7) |
212 |
9006 |
42.5 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (9) |
242 |
5904 |
24.4 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (6) |
123 |
4973 |
40.4 |
ÜSKÜDAR |
ANADOLU LİSESİ (15) |
338 |
10834 |
32 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ(12) |
342 |
7856 |
22.9 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (12) |
246 |
8354 |
33.9 |
ÜMRANİYE |
ANADOLU LİSESİ (7) |
168 |
9808 |
58,38 |
|
ANADOLU İMAM H. LİSESİ (5) |
188 |
4503 |
23,9 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L (10) |
280 |
9863 |
35,2 |
TOPLAM |
OKUL TÜRÜ/ OKUL SAYISI |
|
|
|
|
ANADOLU LİSESİ (61) |
1484 |
57660 |
38,8 |
|
ANADOLU İMAM HATİP L (43) |
1349 |
29183 |
21,6 |
|
MESLEKİ VE TEKNİK A.L. (54) |
1301 |
42230 |
32,5 |
ORTAÖĞRETİM KURUMLARI ÖĞRENCİ VE DERSLİK SAYISI DAĞILIMI (7 İLÇE)
Tabloda gördüğümüz üzere öğrenci ve derslik sayılarının okul türlerine göre dağılımında, salgın döneminde yüz yüze eğitim imkanın sadece imam hatipler için uygun olduğunu, Meslek ve Anadolu liseleri için yüz yüze eğitim imkanlarının sürdürülebilir olmadığını görmekteyiz.
Anadolu Lisesi öğrenci sayısı, imam hatip öğrenci sayısından iki katından fazla olmasına rağmen derslik sayılarındaki orantısızlık Anadolu ve meslek liselerinin bir kısmının ikili eğitime geçmesine neden olmuştur. Siyasal iktidar, kamusal imkanları sonuna kadar imam hatiplere açmış, akademik veya meslek okulu tercihinde bulunanlara kaynak aktarımında bulunmamıştır.
Bakanlık ve ilçe Mili Eğitim verilerinde yayımlanmayan, kamuoyundan saklanan diğer bir gerçek ise İmam Hatip Liseleri bünyesinde açılmış olan İmam hatip ortaokullarının sayısıdır. İmam Hatip Lisesi öğrenci sayısı olarak belirtilen 29183 sayısının içerisinde sayısı belli olmayan ortaokul öğrencilerinin de bulunduğunu, bakanlığın bu konuda şeffaf olmadığını tespit etmiş bulunmaktayız. Yine bu veriler ışığında açılan İmam hatip ortaokullarının sayısının belirtilenden fazla olduğunu görmekteyiz.
Sadece bu yedi ilçede ortaya koyduğumuz tablo doğrultusunda ülkemizde gerici bir eğitim modelinin yukarıdan aşağıya inşa edildiğinigörmekteyiz. Laik bilimsel eğitimin iktidar eliyle ortadan kaldırıldığını gösteren bu tablo ülkemizin geleceği açısından endişe vericidir.
Salgın sürecinde belirtmeye çalıştığımız birçok konu çözümsüz kalmış sorunlar daha da derinleşmiştir.
Uzaktan eğitim süreci yüz yüze eğitim yerini tutacak şekilde yürütülmeye çalışılmasının sağlıklı sonuçlar üretmediğine;
Bütün öğrencilerin uzaktan eğitim için alt yapıya sahip olmadığına
Eğitimdeki var olan eşitsizliğin derinleştiğine
Bakanlığın tüm aşamasında özel okulları gözeten uygulamalarına
Eğitim emekçilerinin tüm kişisel imkanlarıyla yürüttüğü eğitim faaliyetinin, kamusal eğitim veriyoruz algısı yaratmak için kullanılmasına,
Eğitim emekçilerini itibarsızlaştırma girişimlerine,
Öğrencilerin üçte birinin uzaktan eğitimden yararlanamadığına, tanık olduğumuz bir dönemi daha geride bıraktık.
Yüz yüze eğitimin devamı konusunda acil bir eylem planı gerekmektedir. Bu eylem planı içinde üç temel şart olan maske, mesafe ve hijyen üçleminden çıkılmalıdır. Derslik sayısı arttırılmalı, metrekareye düşmesi gereken öğrenci sayısı standarda kavuşturulmalı, dersliklerin salgın koşullarına uygun hale getirilmesi için havalandırma sistemi kurulmalı, haftada iki kez pcr testi tüm eğitim bileşenlerine uygulanmalı, öğretmen ataması ihtiyaç duyulan sayı kadar olmalı, eğitime destek personel kadrosu ve sağlık personeli istihdamı sağlanmalıdır.
Yukarıda ana başlıklarıyla saydığımız bu devasa sorunlara karşı, MEB adeta bu sorunları yok sayarak 1-3 Aralık’ ta 20. Milli Eğitim Şurası yapmayı planlıyor. Şura başlıklarına baktığımızda görüyoruz ki daha önce gerçekleştiği şuralarda olduğu gibi eğitimi daha da gerileştirecek adımlar atmayı, piyasalaştırma ve özelleştirme girişimlerine devam etmeyi amaçlıyor. Şura kararlarında sadece kendi ideolojik formasyonu hayata geçiren MEB, bu eğitim şurasında artan sorunların çözümüne katkı sunmayacaktır. Eğitimin içinde bulunduğu durumbu siyasi iktidarın her alanda olduğu gibi eğitimde de yönetme kabiliyeti kalmamıştır. Dolayısıyla yapılacak şurayı şimdiden hükümsüz ilan edebiliriz.
Kamusal eğitimin tasfiyesi çok yönlü eşitsizlikler yaratmakta gelir seviyesi düşük ailelerin çocukları sınav cenderesine sokulmuş eğitim sisteminde baştan yenik başlamaktadır. Bu çoğu zaman öğretmen eksikliği, fiziki şartlarda var olan eşitsizlik, salgın döneminde bilinen ama daha çok açığa çıkan imkânsızlık ve eğitime ulaşma konusunda yaşanan alt yapı eksikleri, eğitimde yaşanan eşitsizliğin başlıca başlıklarıdır. Bunun dışında kamunun öğrencilerin nasıl barınacağı konusunu ele almıyor olması, çeşitli tarikat ve cemaatlere öğrenciyi mecbur bırakan mekanizmanın varlığı, diğer en önemli sorunlardandır. Bu eğitim sisteminin sürdürücüleri eğitimin temel niteliğini önemli oranda yok etmiştir. Cemaat ve tarikatların bu kadar yoksul kesimlerde yaygınlaşmasına neden olanetkenleri,var olan eğitim sisteminin yarattığı unutulmamalıdır. Sosyal katmanlar arasındaki ekonomik eşitsizliğin eğitimde yarattığı kastlaşmanın yoksul kesimler lehine sonuçlanmasını sağlayacak her türlü kamusal zemin yeniden inşa edilmelidir.
MEB, eğitimi siyasal iktidarın ajandası doğrultusunda inşa etme ve diyanetin hizmetine verme çabasından vazgeçmelidir. Eğitim Sen olarak kamusal, bilimsel, anadili ile laik eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz.