adscode
adscode

Her şeyden önce adam gibi adam yetiştirelim!..

Sanki başka bir âlemde, Lale Devri’ni yaşıyoruz.Üç gün öncesine kadar farklı bir boyuttaydık, üç gün sonra, tekrar o âleme geri döneriz.

Her şeyden önce adam gibi adam yetiştirelim!..
Milliyet Diyalog

Her şey tıkırında gidiyor, vur patlasın çal oynasın diyoruz.
Seçime gidilirken konuşulan konulara, televizyonların yayın akışlarına ve tüketim çılgınlığına bakın yeter...
Ne küresel krizler umurumuzda ne de işsizlik.
Üretmeden tüketiyoruz ve bu filmin sonunu hiç merak etmiyoruz.
En temel sorunları bile, biz gündeme getirmedikçe, siyasilerin umurunda olmuyor.
Oysa asıl sorgulaması gereken onlar değil, biziz.
TEOG diye saçma sapan bir sistem dayatıldı, öğrenciler, veliler, eğitim perişan oldu ve sanki hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ediyoruz.
Yargıyı, ekonomiyi ve diğer konuları hiç sorgulamıyorum bile, eğitime sahip çıkalım yeter.
Beş gün önce, eğitimde önce insan olmayı, sevgiyi öğretelim diye yazmıştım. Önceki akşam, Özgecan’ın ablasını haberlerde dinleyince, onun mücadelesi ve hayali de bu yöndeymiş, onu öğrendim.
Özgecan’ın bu hayali yarım kalmamalı.
Okullarda yarış atları, ezberci papağanlar yerine önce insan olmayı ve sevgiyi öğretelim, iyi vatandaşlar yetiştirelim.
Tıpkı dönemin Bakanı Avni Akyol gibi...
O, önce insan olmayı ve sevgiyi öğretmek için yola çıkmış, okul duvarlarına, öğrenci, öğretmen ve velilerin kafalarına, önce insan, sevgi ve hoşgörü kelimelerini kazımıştı, torunun adını da Sevgi koymuştu.
Şimdilerde eğitimin böyle bir hedefi var mı? Varsa da duydunuz mu?..

Özgecan’a eğitimci bakışı
Özgecan Vahşeti’ne hemen herkes farklı açıdan bakıyor ve sanki ilk kez böyle bir olayla karşılaşmışçasına hayretler içerisindeyiz.
Murat Hoca, her meslek mensubu bu olayı kendince tahlil etmeli diyor ve ekliyor: Bir eğitim bilimci olarak benim tahlilim şöyle:
Topografik kişilik kuramına göre kişiliğin yapısal bileşenleri İD, ego ve süper ego olmak üzere üç türdür.
İD dürtüleri ifade ederken SÜPEREGO doyum bulması ve yerine getirilmesi ahlaki olarak hoş karşılanmayacak İD isteklerini baskılar. Yani İD’yi sınırlayacak cezalandıracak olan toplumdur.
Son yıllarda toplum denetleyici, baskılayıcı bu rolünü yerine getirmemeye başladı.
Hırsızlık, adam kayırma yerine ve kişiye göre görmezden gelinecek bir durum halini aldı.
Sandık ki bu dürtüler hırsızlık, hak ihlaliyle sınırlı kalacak. Ancak görüyoruz ki hırsızlık, yalan söyleme, adam kayırma (nepotizm) derken cinsel saldırı, hunharca öldürme, vb. kişiliğin sağlık duruma bağlı olarak her türlü dürtü açık bir biçimde ortaya çıkabilmektedir.
Sormak istiyorum:
Acaba toplum ne bekliyordu?
Hakkı ihlal edenin kimliğine, statüsüne göre haklılığına karar verdiğimizde, tavuğu gözden çıkarıp kazı beklediğimizde, tutumlarımızla beslenen hastalığı çığ gibi karşımızda bulabileceğimizi neden düşünmedik?
Bu gün Özgecan için akıtılan timsah gözyaşlarını kınıyorum.
Büyütülen, beslenen canavar başka canlar almaya devam edecek. Suçlu için etrafınıza bakmayın.
Sustuğunuzda, görmezden geldiğinizde, siz beslemiştiniz bu canavarı.
Başka bir tespitte daha bulunmak istiyorum:
Dünyada hiçbir kuramda ya da sosyolojik tahlilde İD’in bizzat SÜPEREGO tarafından beslendiğini göremezsiniz. Bu sadece bizim toplumumuzda görüldü.
Toplum baskılamak bir yana İD serbest bırakıldığında elde ettiklerini benimsemeye ve hatta teşvike yeltendi.
Çözüm mü arıyorsunuz?
Dönün geriye, bozduklarınızı onarın yeter. Haksıza haksızsın demeye başlayın.
Toplumla çatışanı uyarın, tecrit edin, ayıplayın.
Düzen için, bireysel haklar için taraf olun.
Yakınınız bile olsa hak yemesine, hakkı olmayanı almasına izin vermeyin.
Dürüstlüğü, emeği kutsayın...

Yazının devamı için tıklayınız !

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)