adscode
adscode

İYİ Kİ DENİZCİ OLMUŞUM

İYİ Kİ DENİZCİ OLMUŞUM
Konuk Yazar
Erkekliğe adım atacağım günlerde, anne ve babamın arzu ettiği ve benim de utanarak ve sıkılarak giydiğim bahriye subayı kıyafetini, seneler sonra Deniz Harp Okulu yolunu tutararak yaklaşık otuz beş sene süre ile üzerimden hiç çıkartmayacak şekilde büyük bir gururla taşıyacağımı, doğrusu aklımın ucundan nasıl geçirebilirdim ki.
Salacak sahilinde altı kayıkhane olan kirada ikamet ettiğimiz evimizin, yarış hakemi olan ev sahibemizin beni hemen hemen her hafta sonu götürmüş olduğu Fenerbahçe-Kalamış arasında icra edilen yelken yarışlarında, söylediklerini yapabilmenin heyecanı içerisinde, o günlerde anlamını dahi bilemediğim değişik renklerde olan ve teknelere doğru sallamaya çalıştığım flamaların, denizcilik yaşantım süresince birgün anlam kazanacağını 8-9’lu yaşlarda iken nasıl bilebilirdim ki.


Başka bir zaman içerisinde ise, eşi ve Kanarya Adalarında yanına alarak Miço adını verdiği kedisi ile birlikte 10.5 metrelik “KISMET” yelkenlisi ile 1965-1968 yılları arasında dünyayı dolaşan ilk Türk denizcisi olan ünlü denizcimiz Sadun BORA’nın Deniz Harp Okulu’nda engin denizcilik tecrübelerini bizimle paylaşırken ve denizciliğn temel haberleşme usüllerinden biri olan işaret sancaklarının anlamlarını aklımızdan hiç çıkmayacak şekilde ezberlemenin yöntemini bizlere aktarırken, evimizin önünde birkaç arkadaşımla birlikte teknesinin direğine zımpara attığımı nasıl unutabilirdim ki.

Diğer taraftan, çocukluğumda ilk okuduğum romanlardan biri olan Jules Verne’in, “Denizler Altında Yirmi Bin Fersah” bilim kurgu türünde yazılmış romanındaki Nautilus adlı denizaltısı ile seyahat eden Kaptan Nemo ile bilim adamı Pierre Aronnax’ın Kızıldeniz, Akdeniz ve kayıp Atlantis Kıtası’nı içeren seyahatlerini ve yaşadıkları maceralarını okuduğumda, denize olan ilgimin birgün tutkuya dönüşmesinde en önemli yapı taşlarından biri olacağını nasıl düşünebilirdim ki.

Bununla birlikte; denizcilik mesleğime başlamamda ki hiçbirşey, boğazın güzellikleri ile iyotun kokusunu içimde hissetmemi sağlayan okulumun denize nazır sınıflarından birinde, babamın cebinden çıkartarak okumam için bana vermiş olduğu sararmış, solmuş ve oldukça da yıpranmış olan bir gazete küpürünün içerisinde yazılı olan “Nazım HİKMET”in; ”Oğlumun denizci olmasını isterdim” şiiri kadar etkilememişti.

Oğlumun denizci olmasını isterdim.

Deniz sonsuz bir kavga alanıdır.

Deniz kavgacıdır.

Oğlumun kavgacı olmasını isterdim.

En iyi en temiz denizde düşünülür.

İsterdim ki oğlum,

Kavgadan ayrılmadan,

Kavganın içinde düşünen bir adam olsun.

Denizin gözü pek’tir.

Denizcinin de gözü pek,

Denizle yüz be yüz dövüşülür,

İsterdim ki oğlum,

Yüz be yüz döğüşmekten tat alsın.

Diyeceksiniz ki “İşte bunda halt ettin!

Arkadan bıçak atmasını bilmeyenler,

Bu kara toprak üstünde, kendileri

Sırtlarından bıçak yiyerek devrilirler.

Iyi ya işte ben de onun için,

Oğlumun karada kancıkça dövüşen bir bücür değil,

Denizde yüz be yüz dövüşen bir DEV olmasını isterdim.

İşte bugün de diyorum ki; iyi ki Deniz Subayı olmuşum, Denizci olmuşum. Bir daha dünyaya gelseniz denizci olurmuydun? diye soranlara ise, Evet Evet Evet…

"Pruvanız neta, Rüzgarınız kolayına olsun-Allah Selamet Versin."

N. İSMET HERGÜNŞEN


Emekli Deniz Kurmay Albay N. İsmet Hergünşen Kabataş Erkek Lisesi’ndeki eğitimi hitamında, Deniz Harp Okulu’ndan mezun olup, Donanma’ya katıldı. Muhrip, Hücumbot ve Firkateyn sınıfı gemilerlerdeki görevlerinin ardından TCG Fatih Fırkateyni’nde komutanlık ve Hücumbotlarda komodorluk yaptı. Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlık görevi esnasında 2011 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Üniversite/Enstitülerde Denizcilik dersleri vermiştir. Halen Amatör Denizcilik bağlamında çalışmalarına devam etmektedir.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)