Avukatlar Vakfı Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu'nun açıklaması şöyle:
8 Mart günü, her yıl olduğu gibi dünyada ve ülkemizde bir kez daha kadın hakları ve kadın sorunları konuşulacak, çözüm önerileri paylaşılacak, kazanımlara sahip çıkılacak, gerici girişimlerden kaygılar dile getirilecek.
8 Mart’lar, emekçi kadınların haklarını elde etmek uğruna can verdikleri bir hak mücadelesini simgeler. Kadınların eşitlik mücadelesi, yalnızca toplumsal ve ekonomik alanlarda değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler temelinde de önemli tehditlerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Cumhuriyet devrimleri sayesinde kadınlar, eğitimden çalışma hayatına, siyasetten sosyal yaşama kadar pek çok alanda önemli haklar kazanmıştır. Ancak, son yıllarda bu haklara yönelik gerici yaklaşımlar ve politikalar artmaktadır. Kadınların kamusal alandaki varlığını zorlaştıran uygulamalar, eşitlik ilkesini zedelemekte ve kazanılmış hakları tehdit etmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada yer aldı. Kadın istihdam oranı düşmekte, eşit işe eşit ücret ilkesi yok sayılmakta ve kadınların karar alma mekanizmalarındaki temsiliyeti yetersiz kalmaktadır. Kadına yönelik şiddet en temel insan hakları ihlallerinden biri olmaya devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla kadınları korumaya yönelik hukuki güvenceler zayıflamış, şiddet vakaları artmıştır. Hukukun üstünlüğünden uzaklaşılması, kadınların can güvenliğini tehlikeye sokmaktadır.
Kadınların siyasal temsiliyeti de ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Kadınların siyasi arenada eşit şartlarda yer almaları engellenmektedir. Kadınların giyim, eğitim ve çalışma hayatına dair maruz kaldığı baskılar artarken, özgürlük alanları daraltılmaktadır. Çalışan kadınların sendikal ve politik faaliyetleri kısıtlanmakta, sosyal haklarına erişimleri zorlaştırılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi'nin kadınların evlilik sonrası kendi soyadlarını tek başına kullanabilmesi yönündeki kararları, bu alanda bir ilerleme sağlasa da, kadınların temel haklarını bireysel tercihlerine bırakmadan güvence altına alan kapsamlı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Anayasamıza göre aile toplumun temelidir, ancak eşler arası eşitliğe dayandığı unutulmamalıdır. "Aile Yılı" ilan edilmesi kapsamında, kadınları yalnızca aile içindeki rollerine indirgemeye çalışan yaklaşımlardan kaçınılmalı, kadınların ekonomik ve sosyal hayattaki etkinliği artırılmalıdır. Kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu kabulüyle, İstanbul Sözleşmesi’nin acilen yeniden uygulanması gerekmektedir. Ekonomiye katılım konusunda ise kadın istihdamı artırılmalı, eşit işe eşit ücret ilkesi hayata geçirilmeli, karar alma mekanizmalarında eşit temsil için kota uygulamaları benimsenmelidir.
Bugün, 8 Mart 2025’te, bizler kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için daha güçlü bir dayanışma çağrısı yapıyoruz."