​Lüleburgaz'da Her Şey Var ama Sanki Hala Çok Şey Eksik!

Kent olmayı hak eden en büyük ilçelerimizden birisi de Lüleburgaz. Tarihi önemi müthiş. Mimar Sinan'ın yaptığı en görkemli eserlerden birisi olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi orada ama koruyamamışlar, hala da koruyamıyorlar. Ama pek çok alanda parmakla gösterilecek işler başarıyorlar!..


Trakya'nın incilerinden birisi de 150 bine yaklaşan nüfusu, hoşgörülü halkı, şampiyonlar çıkartan eğitimli gençliği, ülkemizin en önemli tahıl ambarlarından birisi!

Tam anlamıyla bir çelişkiler kenti. Belediyenin açtığı halk akademilerinde yok yok.  Biraz araştırdığınızda damak tadının her türlüsüne ulaşabiliyorsunuz ama tanım ve pazarlama neredeyse sıfır.

Biz, bize yeteriz havasındalar. Biri, yüz yapacak potansiyelleri var ama onu, katma değeri yüksek ürüne  dönüştürme yerine, zamanlarının önemli bir bölümünü sohbetle, daha doğrusu muhabbetle geçiriyorlar.

Geniş caddeleri, diğer kentleri imrendirecek cinsten. Beş kattan yüksek binalara izin yok. Geniş meydanları ve trafiğe kapalı yolları var ama Mimar Sinan'ın eserlerine, yeterince sahip çıkamamışlar. Ancak, üçte ikisi, yerle bir olduktan sonra hatalarının farkına varmışlar ama restorasyon ve sonrasındaki kullanım amaçları ile yapılış amaçları arasında dağlar kadar fark var.

Caminin üzerine güneş enerjisi paneli, duvarlarına klima, önüne de aluminyum ve cam paravanlar yapmışlar. Eminim ki Mimar Sinan'ın kemikleri sızlıyordur.

Oysa sadece o külliye bile kentte, her yıl yüzbinlerce turist getirebilir ama onun bile bilincinde değiller.

Eğitimli bir kent ama sanki, onlar için eğitim demek, sınav başarısı demek. En aklı başında olanlar bile çocuklarını yarış atı gibi yarıştırıyor!

Et ve süt ürünlerinde çok iddialılar. Onlarca çeşit peynir,tereyağı, yoğurt çeşidi bulmanız mümkün. Boza, dondurma, kefir de müthiş lezzetlere sahipler ama Lüleburgaz deyince aklınıza gelen üç şey nedir diye sorduğunuzda, bırakın üç şeyi, tek bir şey bile akıllarına gelmiyor.

Satır köfteleri, işkembe, kelle paça çorbaları meşhur. Kentte onlarca çorbacı var ve sabahları kahvaltı yerine çorbayı tercih eden bir hayli fazla.

Kent merkezindeki meydana, gök kuşağı tüneli yapıp, bir dilek de sen tut diyerek, herkese hayal dünyası surmuşlar. Meraklısı da bir hali fazla.

Bisiklet akademileri ve başka kentlerde örneği olmayan çok ciddi parkurları var, şehir içinde de özel yollar ve park alanları yapılmış ama iki gün içinde 10 tane bisiklet gördüm desem abartı olur!

Bir kaç ay sonra tamamlanması beklenen Kadın Akademi'sinin bir örneğini de, başka bir yerde görmek mümkün değil. Müthiş yatırım yapılmış ama kim, nasıl çalıştıracak hala belli değil. Belediye Başkanı Emin Bey, namı diğer Deli Emin, bu konuda iddialı. Diğer akademileri nasıl işletiyorsak, onu da sivil toplum örgütleriyle işletmeye devam edeceğiz diyor!

Emin Başkan, dört dönemdir bu görevde. Daha beş dönemim var ondan sonra veda edeceğim diye sık sık şaka yapıyor. Mühendis kökenli ve büyük sanayi kuruluşlarında önemli görevler yapmış. Büyük projeleri seviyor, hayata geçiriyor ama ufak sorunları sanki gözünden kaçıyor.
Halkla ve herkesle didişmeyi sevdiği için kendisine bu lakap takılmış ama seveni çok! 
Kentte çöp konteyneri ve Suriyeli yok. Bu konuda iddialılar. Gözlerim iki gün boyunca, her ikisinden de aradı ama bulamadı!...

İstanbul'a çok yakın, iki saaat kadar sürüyor. Günü birlik de gidebilirsiniz, orada konaklayıp tüm Trakya'yı da gezebilir hatta Bulgaristan'a da gel-git yapabilirsiniz...

Keyifle gittim, keyifle döndüm ve fırsat bulduğum da, bir öncekinde olduğu gibi 10 yıl beklemeden yeni bir ziyaret daha yapabilirim...

Çünkü, daha dolu bir salon sözleri ve tatmadığı lezzetler ve görmediğim yerler kaldı!..