adscode
adscode

MEB, okul öncesinde bu kez kararlı ama!

MEB, okul öncesi eğitimi Türkiye genelinde zorunlu eğitim kapsamına almaya yönelik attığı adımları hızlandırdı. Daha önce 2010’da 59 pilot ilde hayata geçirilen uygulama kesintiye uğramıştı.

MEB, okul öncesinde bu kez kararlı ama!
Eğitim
Bugün yüzde 50’yi geçen okullaşma oranının 2019’a kadar yüzde 100’e çıkarılması planlanıyor. Ancak MEB’in bu hedefte kararlılık gösterip göstermeyeceği merak ediliyor

Milli eğitim Bakanlığı (MEB) Türkiye genelinde 54-66 aylık çocukların okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınmasına hazırlanıyor. Okul öncesi eğitimde 5 yaşta yüzde 67 olan okullaşma oranının 2019’a kadar yüzde 100’e çıkarılması hedefleniyor. MEB, bu konuda çalışmalarını hızlandırdı. Okul öncesi zorunlu eğitim, eğitim bölgelerinden seçilecek okullarda, pilot uygulama olarak başlatılacak. Akademisyen ve öğretmenlerden oluşan komisyon da eğitim müfredatı ve materyal çalışmalarını yürütüyor. Bu çerçevede gerekli olan derslik ihtiyacının giderilmesi için 336 adet çelik konstrüksiyondan oluşturulan mobil sınıf planlaması yapıldı.

59 ilde uygulanmıştı

Ak Parti iktidarında okul öncesi eğitimin zorunlu olması hep gündemdeydi. İlk adımlar, 2009-2011 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Nimet Çubukçu döneminde atılmıştı. 59 ilde okul öncesi eğitimin zorunlu olması yönünde karar alınmıştı. Daha sonra 2010 Milli Eğitim Şurası’nda tüm illerde 1 yıl okul öncesi olmak üzere 4+4+4 eğitim modeli getirilerek zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılması önerilmişti. Ancak Bakanlık okul öncesi eğitimi dışarıda tutarak zorunlu eğitimi, 12 yılla sınırlandırdı. bugün, okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması hedefleniyor. MEB’in bu hedefini İstanbul’da 10 yıl İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapan ve okul öncesi eğitimin yaygınlaştırmasına yönelik çalışmalarda yer alan Ömer Balıbey’e sorduk.

‘Devamlılık olmalı’

Okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
MEB’in yaptığı çalışma çok önemli. Nimet Çubukçu zamanında da böyle bir çalışma yapıldı. 59 ilde okul öncesi eğitim zorunluya yakın hale getirildi. Sonra uygulamadan vazgeçildi. Bu çalışma daha sonra devam ettirilseydi bugün yüzde 100’e ulaşılırdı. Bundan sonra gelen Bakan bu politikayı değiştirirse yapılan proje yarım kalmış olur. Devamlılık olmalı. 

Uygulama nasıl olmalı?

Geri kalmış bölgelerde, dezavantajlı ailelerin çocukları okul öncesi eğitimden faydalanmalı. Hatta çocuklarımızın ihtiyaçlarını devlet karşılamalı. Ayrıca 4-6 yaş grubundaki çocukların gittiği anaokullarının çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Bir yıl, pilot okullarda özellikle geri kalmış mahallelerdeki ekonomik durumu müsait olmayan aileler üzerinde uygulanması lazım.
n Bu durumda derslik sayısı yeterli mi? Özel okullarla ilgili çalışmalar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yerde mantar biter gibi özel anaokulu açılıyor. Bunların takip edilmesi lazım. Özel okulların teşviki çok önemli. Dağıtılan ücretsiz kitaplardan sonra MEB’in yaptığı en önemli işlerden biri özel okullara teşvik için öğrenci başına para vermesi oldu. Bu eğitimin niteliğini artırıyor. 

Anaokuluna giden bir adım önde

Çocuğun hem hayatta hem de eğitiminde başarısını artıran okul öncesi eğitim, hiperaktivite, otizm gibi özel durumu olan çocukların eğitiminde de önemli rol oynuyor. Uzmanlar, anaokuluna başlamak için 3 yaşın uygun olduğuna dikkat çekiyorlar. MEB’in açıklamalarından yola çıkarak, anaokulu yöneticilerine okul öncesi eğitimin önemini sorduk...  
Çocuğun zihinsel, dil, sosyal, duygusal ve kas gelişiminin ilk 6 yılda şekillendiğini belirten Düş Bilginleri Beylikdüzü Anaokulu Kurucusu Dr. Yüksel Yeşilbağ, bu yıllarda çocuğun aldığı uyaranlar ne kadar çok olursa gelişiminin de o kadar destekleneceğini söylüyor. Yine bu dönemde kişiliğin de geliştiğini ifade eden Yeşilbağ, kendi kararlarını kendi verebilme, karar alırken sonuçlarını düşünebilme, başkalarının haklarına saygı gösterebilme, bağımsız davranabilme, kendine güven duyma gibi birçok becerinin küçük yaşlarda öğrenildiğine dikkat çekiyor. 
Özel Bahariye Anaokulu Kurucusu Şaban Yaylacı ise çocuğun temel alışkanlık ve yaşam becerilerini kazanmış olduğu grup içinde kendini ifade edebilecek psikolojik olgunluğa eriştiği 3 yaşın anaokulu için en uygun dönem olduğunu vurguluyor. 

Anaokulu, bakımevi değil

Anaokuluna, Oyun oynanan yer olarak bakıldığını belirten Şaban Yaylacı, anaokulunun “Kreş, bakımevi, çocuk yuvası” olmadığını, MEB’in okul öncesi programı nda faaliyet gösteren Çocuk Gelişimi ve Eğitimi konusunda eğitim almış eğitimciler ile çocukların yeteneklerini keşfetmeyi ve geliştirmeyi amaç edinmiş kurumlar olduğunu belirtiyor. Yaylacı, anaokullarında çocuk eğitiminde Reggio Emilia, Montessori, Woldorf, High-Scope ve MEB müfredatına uygun Değerler Eğitimi gibi modellerin uygulandığını dile getiriyor. Çocukların paylaşma, arkadaşlık kurma, yemek ve tuvalet kültürü gibi yüzlerce beceriyi okulda öğrendiğine değinen Yeşilbağ, anaokulunun bu öğrenmeyi hızlandırdığına değiniyor. Yaylacı ailelerin anaokulu seçerken şunlara dikkat etmelerini öneriyor: 

Kadrolar deneyimli olmalı

Mutlaka MEB’e bağlı olmalı.
Mutfak ve tuvalet temizliği önemli.
Kurucu ve yöneticinin aynı kişiler olmasına, okul kurucusunun eğitimci olmasına dikkat edilmeli. Eğitim kadrosu deneyimli, güler yüzlü, çalışkan olmalı.
Sınıf düzeni, materyaller, bunların kullanımı ve sistemli olması önemli.
Okul ortamı güvenilir, huzurlu, kullanılan araç-gereçler çocuğun sağlığı açısında uygun olmalı.
Yeşilbağ ise şunlara dikkat çekiyor: 

Kaynaştırma eğitimi şart

Çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişiminin gözlemlendiği anaokullarında, hiperaktivite, otizm gibi sorunlar da eğitimciler tarafından tespit edilebiliyor. Bir çocuğun otizmli olduğunun belirtilerinin bebeklikten itibaren anlaşılabileceğine dikkat çeken Şaban Yaylacı, konuşmadaki gecikme nedeniyle 2-5 yaş arasında ailenin durumu fark ettiğini dile getiriyor. 
Hiperaktifliğin ilkokula başlama çağında fark edildiğini vurgulayan Yaylacı “Anaokulları, hiperaktif ve otizmli çocukların eğitilmesinde önemli rol oynar. Otizm sınırında olan çocuklara kaynaştırma eğitimi yapılarak, hiperaktif çocuklara ise bu konuda eğitim almış eğitimcilerle hizmet verilebilir. Bir çocuğun hiperaktif, otizm gibi durumları uzmanlar tespit edebilir. Otizmli çocuklara, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile işbirliği yapılarak kaynaştırma yoluyla eğitim verilebilir” diyor. 
Çocuğun kaç metrekarelik bir derslikte, kaç eğitimci ve çocukla bir arada bulunacağına dikkat edilmeli. Dersliklerin aydınlık, doğal havalandırmaya sahip ve yüksek olması gerekir. 
Çocukların gelişimini destekleyecek psikolog, öğretmen gibi pozisyonlardaki kişiler tam zamanlı çalışanlar olmalı.
Özellikle uluslararası düzeyde geliştirilmiş eğitim programları uygulanmalı. 

Mine Özdemir/ Milliyet

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)