adscode
adscode

Mülteciler, ders kitaplarında mazlum ve muhtaç gösteriliyor

Mültecilerin ders kitaplarında nasıl temsil edildiği MEB’in dağıttığı 11 ilkokul kitabı üzerinden incelendi. Daha çok ‘misafir’ olarak tanımlanan mültecilerin mazlum, üzgün, yardıma muhtaç olarak temsil edildiği tespit edildi.

Mülteciler, ders kitaplarında mazlum ve muhtaç gösteriliyor
MEB
Güncelleme : 19-Apr-22 14:25

MİNE ÖZDEMİR GÜNELİ

Türkiye’de resmi verilere göre geçici koruma statüsüne sahip 3 milyon 754 bin 591 Suriyeli; dünyanın farklı ülkelerinden de 300 bin civarında şartlı olmak üzere 4 milyondan fazla mülteci bulunuyor. Suriyeli mültecilerin 1 milyon 785 bin 690’ını yani yüzde 47,6’sını 0-18 yaş aralığındaki çocuklar oluşturuyor. Diğer ülkelerle birlikte mülteci çocukların sayısı 2 milyona yaklaşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Göç ve Acil Durumlarda Eğitim Daire Başkanlığı’nın 2021-2022 eğitim öğretim yılı verilerine göre okullarda 730 bin 806 Suriyeli çocuk öğrenim görüyor. Diğer ülkelerle birlikte toplam mülteci çocuk sayısı 855 bin 136; okullaşan tüm yabancı uyruklu öğrenci sayısı da 935 bin 731 olarak belirtiliyor.

2017’den itibaren toplumsal uyumu sağlama amacıyla ders kitaplarında zorunlu göçle gelenlere de yer verilmeye başlandı. Peki, mülteciler ve mültecilik ders kitaplarında nasıl temsil ediliyor? Bu konuda İstanbul Bilgi Üniversitesi çatısı altında kurulan Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) ve Öğretmen Ağı’nın ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma gerçekleştirildi. Araştırmayla ilgili düzenlenen çevrimiçi toplantıda SEÇBİR Müdürü ve Öğretmen Ağı İçerik Danışmanı Kenan Çayır, Öğretmen Ağı Değişim Elçisi, Sınıf öğretmeni Serpil Hizmetçi ve Columbia Üniversitesi Karşılaştırmalı Uluslararası Eğitim ve Sosyoloji Bölümü Doktora Öğrencisi Yeşim Hancı Kaya, konuşma yaptı.

gocmene-ayrimcilik-kitapta-basliyor-1003789-1.

Müfredat değişti

Araştırmanın kapsam ve amacıyla ilgili bilgi veren Serpil Hizmetçi, son dönemde okullarda mültecilerin çok arttığına dikkat çekerek, Suriyeli mülteci çocukların yüzde 64,44’ünün eğitime erişim sağladığını ancak 425 bin 666 çocuğun eğitime erişemediğini kaydetti. 353 bin 130’unun ilkokul dönemini oluşturması nedeniyle araştırmanın da ilkokul düzeyini kapsadığını ve öğrencilerin eğitiminde neler olduğunu, nelerin değiştiğini ortaya koymayı amaçladıklarını dile getirdi.

2017’de Geçici Eğitim Merkezleri’nin (GEM) kapatılmasıyla mülteci çocukların okullara dağıldığını ve MEB’in 2017’de değişiklikler yaptığını hatırlatan Hizmetçi, “MEB, zorunlu göçle gelenlerin ders kitaplarında yer almasını hedefledi ve belli kazanımlara yer verdi. İlkokul seviyesinde kazanımlarımız vardı. Örneğin 1. sınıf kazanımımız ülkemizde farklı kültürlerden insanlarla bir arada yaşadığını fark ederdi. Bu kazanımın açıklaması olarak ülkelerinden zorunlu veya isteğe bağlı göç etmiş kişilerden hareketle bu konu açıklanabilir diye belirtildi. Ders kitaplarında Suriyeli Afgan, Iraklı vb. farklı karakterlere yer verilmeye başlandı. Biz de bu araştırmayla mültecilerin ders kitaplarında nasıl ve hangi felsefeyle temsil edildiğini ortaya koymaya çalıştık” dedi.

Rapor hazırlanırken MEB’in dağıttığı ilkokul düzeyinde 1, 2, 3. sınıf Hayat Bilgisi, 4. sınıf Sosyal Bilgiler, İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi’den oluşan 11 kitabın incelendiğini söyleyen Hizmetçi, kitapları tarayarak, zorunlu göç konusunda bütün metinlerin, görsellerin tespit edildiğini ve bunların üzerine değerlendirmeler yapıldığını belirtti.

‘Misafir’ ifadesi kullanılıyor

Toplantıda araştırma bulgularını paylaşan Yeşim Hancı Kaya ise şu bilgileri verdi:

- Ekip olarak 7 ilkokul ders kitabı ve 4 ilkokul çalışma kitabı olmak üzere toplam 11 kitap inceledik, biri dışında tümünde bir ya da iki bulguya rastladık. Yalnızca MEB Yayınları’nın 3. sınıf Hayat Bilgisi çalışma kitabında herhangi bir bulguya rastlayamadık.

- Bulgularda Suriye, Irak, Afganistan ve Gürcistan’dan gelmiş, çoğu çocuk olan karakterlere yer veriliyordu. Bulgularımızı, terminoloji, temsil ve strateji olmak üzere 3 ana başlıkta topladık.

- Terminolojide zorunlu göçle gelenlerin ders kitaplarında nasıl adlandırıldıklarını inceledik. Kitaplarda mülteciler için en yaygın kullanılan kavramın “Misafir” olduğunu gördük. Misafir ifadesinin kullanıldığı birçok örnek var. Bazen bu kişilerin hangi ülkelerden geldiği belirtiliyor; Suriye, Afganistan, Irak’tan geldi gibi. Bazı kitaplarda savaş nedeniyle “Türkiye’ye gelmek zorunda kalan”, “Yurdunu terk etmek zorunda kalan” gibi tanımlar kullanılıyor. Birkaç kitapta da “Arkadaşlarımız”, “Kardeşlerimiz” ifadeleri kullanılıyor.

gocmene-ayrimcilik-kitapta-basliyor-1003790-1.

- Örneğin Suriyeli arkadaşlarımı seviyorum diye bir başlık var, aşağısında da başka ülkelerden yurdumuza gelen çocuklar ve başka ülkelerden yurdumuza sığınan insanlar ifadeleri yer alıyor. Türkiye’de zorunlu göçle gelmiş kişilerin resmi olarak mülteci statüsü bulunmuyor. Buna paralel olarak bu kişiler için mülteci kavramı hiçbir kitapta kullanılmıyor. Yalnızca bir kitapta 4. sınıf İnsan Hakları Yurttaşlık ve Demokrasi kitabıydı; mülteciliğin tanımı yapılıyor ancak başka bir anlatıma yer verilmiyor.

- En yaygın kullanılan terim misafir olduğu için bu kavramı açmak istiyorum. Ülkemize zorunlu göçle gelmiş kişilerin onlara çeşitli haklar tanıyan resmi statüleri var. Örneğin Suriyelilerin geçici korunma statüsü gibi. Misafir kavramı bu hukuksal statülerle çelişiyor. Bu grupların belli hakları olduğu gerçeğini geri plana atarak önemsizleşme riski taşıyor. Ayrıca misafir kavramı, anlamı gereği mültecilerin ülkemizde geçici süreyle bulunduğu ve kısa süre sonra ait oldukları yere, evlerine dönecekleri algısı yaratıyor. Bu da mevcut duruma baktığımızda gerçekle örtüşmüyor. Bu söylemleri okuyan çocuklar için yaratabileceği anlamları düşünmek lazım. Kendilerinden misafir olarak bahsedilmesi bu kitapları okuyan çocukların bulundukları ortama ve topluma yeterince aidiyet hissedememelerine sebep olabilir. Türkiye vatandaşı çocuklarla aralarında karşılıklı uyumun yakalanmasını zorlaştırabilir.

- Terminolojiye yönelik önerimiz misafir tabirinin kullanılmasına son verilmesi. Misafir yerine çocuklara isimleriyle hitap edilmesini doğru buluyoruz.

‘Hak temelli bakış açısı benimsenmeli’

- Temsil başlığımızda zorunlu göçle gelenlerin ders kitaplarında nasıl temsil edildiklerine baktık. Burada tespit ettiğimiz öncelikli sorun mültecilerin çoğu örnekte, yoksul, mazlum, yardıma muhtaç şekilde temsil edilmesiydi. 3. sınıf Hayat Bilgisi ders kitabında bir örnekte yardım kampanyası afişi yer alıyor. Afişte kameraya bakan bir çocuk var ve yukarıdan ona uzanan bir yardım eli var. Afişin üst kısmında da “Suriyeli mazlumun umudu sen ol” diye bir slogan yazılı. Burada Suriyelilere direkt mazlum deniliyor. Bir de göçmen olan ve olmayan gruplar arasında yardım etmek ve umut olmak üzerinden bir hiyerarşi algısı yaratılmış. Yardım meselesini önemli buluyoruz. Birçok örnekte mültecilere yardım edilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Bu durum mültecilik meselesini bir insan hakları sorunu olarak ele almaktan çok yardım temelli yaklaşıma indirgemeye yol açıyor. Ayrıca yardım eden, yardım alan hiyerarşisi oluşuyor. Dolayısıyla rapordaki önerilerimizden biri acıma ve empati üzerinden yardım temelli bir bakış açısı yerine hak temelli bir bakış açısının benimsenmesi.

- Genelde mülteciliğin bir dezavantaj olarak ele alındığını tespit ettik. Mesela bir örnekte dört karakter var. Tekerlekli sandalyede bir çocuk, ülkesinden başka bir ülkede misafir olarak tanımlanmış bir çocuk, belinde problem yaşayan bir yetişkin ve görme güçlüğü olan bir çocuk. Bu dört karakter de aynı soruyu soruyorlar. Sizce günlük hayatta hangi güçlüklerle karşılaşıyor olabilirim? Burada göçmenlik, engellilik ve yaşlılıkta yaşanan sağlık problemleriyle birlikte ele alınıyor. Dört karakterin de günlük hayatlarında güçlükler yaşamasının mutlak olduğu var sayılıyor ve karakterlere karşı empati kurmak amaçlanıyor. Bunlar da bu durumlarının her birinin dezavantaj olduğu algısını pekiştiriyor. Görselde misafir olarak tanımlanan kız çocuğu kambur ve gülümsemeden resmedilmiş. Bu mazlumluk algısını destekler şekilde yorumlanabilir.

- Temsil meselesi üzerinden örneklerden birinde, bir grup öğrencinin fotoğrafı var. Buradaki yazı, mülteci olmayan bir öğrencinin ağzından mülteciler hakkında yazılmış. Şöyle diyor: “Konuştuğum çocuklar, Türkiye’de bulundukları için aslında şanlı olduklarını söyleseler de üzüntülerini gizleyemiyorlardı. Bu çok normal bir durumdu. Düşünsenize onların da bizler gibi evleri, parklarında koşup oynadıkları mahalleleri vardı. Okula gidiyor, öğretmenlerini ve arkadaşlarını çok seviyorlardı. Her biri geleceğe yönelik hayaller kuruyor, öğretmen, mühendis, doktor, sanatçı olmak istiyordu. Oysa şimdi bu hayallerin çok uzağındaydılar.” Burada da yine acıma duygusu pekiştirilmiş. Üzgün olmalarının normal olduğu söylenmiş, artık hayallerinin çok uzağında oldukları söylenmiş. Yani mültecilerin mevcut durumundan ve geleceklerine dair oldukça umutsuz ve olumsuz bir tablo çizilmiş. Bu temsil şeklini farklı nedenlerden dolayı sorunlu buluyoruz.

- Diğer topluluklar gibi mülteciler de homojen bir grup değiller. Mülteci kişiler de birbirinden çok farklı deneyimlere ve özelliklere sahipler. Tabii ki ülkelerinden göç etmek durumunda kaldıkları için farklı, olumsuz deneyimler yaşamışlardır ancak kitaplardaki söylemler bu olumsuz deneyimlerin sürekli değişmez ve mutlak olduğuna dair bir algı yaratıyor ve biz bunu sorunlu buluyoruz.

‘Gerçekle örtüşmüyor’

- Türkiye’de 4 milyonu aşkın mülteci var ve hepsinin mevcut durumunu, mazlum, üzgün, yardıma muhtaç olarak temsil etmek farklılıkları yansıtmıyor ve gerçekle de örtüşmüyor. Tek tip muhtaçlık temsili sorunlu ve aynı zamanda olumsuz kalıp yargılara da sebep olabilir. Dolayısıyla kitaplarda mültecilerin temsilinin çeşitlendirilmesini öneriyoruz. Olumlu deneyimlere, meslek sahibi, deneyimli mülteci karakterlere ve de mültecilerin toplumsal hayata katıldığı örneklere yer verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

- Kitaplardaki her örnek mültecileri mazlum şeklinde yansıtmıyor. Bir örnekte Valaa adlı karakter yer alıyor. Gülümseyen ve Suriye’den bu yıl geldiğini söyleyen bir kız çocuğu ve Türkiye’de olduğu için mutlu olduğunu söylüyor. Biz bu tip olumlu örneklerin sayıca artırılmasını ve kapsamlarının genişletilmesini öneriyoruz.

- 2017’de müfredat değişikliği oldu ve müfredata zorunlu göçle gelenlere yer verilmesine yönelik bazı kazanımlar eklendi. Biz de bu kazanımlara ulaşmak için hangi stratejilerin kullanıldığını inceledik. Üç temel strateji gözlemledik. Bunlardan en az gözlemlediğimiz ortaklıkların vurgulanması. Bir örnekte sınıfta Irak, Afganistan ve Suriye’den gelen öğrenciler olduğu söyleniyor. Öğrencilerden bu ülkedeki oyunlar, yemekler ve müzik aletleriyle ilgili araştırma yapmaları isteniyor ve farklılıkların yanında ortak oyunlarımız, ortak yemeklerimiz, ortak müzik aletlerimiz gibi ifadelere başvurularak öğrencilerin ortaklıkları fark etmesi hedefleniyor. Ortaklıkları vurgulayan örnekleri olumlu ve önemli buluyoruz çünkü öğrencilerin kültürleri birbirinden bağımsız algılamamaları için önemli.

- Kültürlerin çok farklı olduğunu vurgulamak öğrencileri özcü şekilde düşünmeye sevk edebilir. Özcü dediğimiz kültürlerin birbirlerinden bağımsız olduğu düşüncesi. Bu da bizim kültürümüz ve öteki kültürler, tamamen birbirinden bağımsızmış gibi bir algı yaratma riski taşıyor. Özcülük ve didaktik şekilde farklılıklara saygılı olmalıyız bakış açısı, etiketlenmeye, ayrımcılığa yol açabilecek bir şey. Halbuki kültürler hem farklılıklar hem de ortaklıklar içeriyor. Ayrıca kültür dinamik bir şekilde sürekli gelişen bir şey. Dolayısıyla özcü temsiller yerine bunların vurgulanması gerektiğini öneriyoruz.   

- Kitaplarda örneklerde en fazla Türkiye’deki çocukların empati becerisini geliştirmeye yönelik sorular soruluyor. Zorunlu göçle gelmiş karakterler resmediliyor ya da hikâyeleri paylaşılıyor sonra onların yerine siz olsaydınız neler hissederdiniz diye soruluyor. Bunun çok fazla sayıda örneği var. Empati çok önemli ama kitaplardaki örneklerde bağlam ve anlatı empati geliştirmek için eksik kalıyor. Bu da öğrencileri empatiden çok acıma duygusuna yöneltiyor. Biz empati ve yardım temelli yaklaşımlardan çok hak temelli yaklaşımı benimseyen örneklerin çoğaltılmasını öneriyoruz.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)