adscode
adscode

'Seçmenlerin önceliği haline geldiğinde eğitim gelişebilir'

Hürriyet Daily News gazetesine konuşan Milliyet gazetesinin eğitim müdürü Abbas Güçlü, “Son 50 yılın tüm eğitim bakanlarının ortak niteliği, pozisyona atanmadan önce eğitim ile ilgisi olmaması” dedi.

'Seçmenlerin önceliği haline geldiğinde eğitim gelişebilir'
Eğitim
Güncelleme : 28-Aug-18 12:52

Birçok kişi Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında şikayet ederken, hükümete ve gazetecilere göre hükümet ve siyasi partiler eğitim politikalarından sorumlu tutulmuyorlar.

Hürriyet Daily News gazetesine konuşan Milliyet gazetesinin eğitim müdürü Abbas Güçlü, “Son 50 yılın tüm eğitim bakanlarının ortak niteliği, pozisyona atanmadan önce eğitim ile ilgisi olmaması” dedi.

 

Yabancı para krizinin eğitimi nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

 

Türkiye yurt dışına giden öğrenci sayısı bakımından beşinci sıradadır. Çocuklarını yurt dışına gönderenlerin ciddi sıkıntıları olacaktır. Aslında, yurtdışında öğrenci göndermek için çalışan şirketler son zamanlarda iyi çalışmıyorlar. Çoğu öğrenci Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da yoğunlaşmıştır.

 

Bu kriz yurt dışına giden öğrenci sayısını ciddi bir şekilde düşürecektir. Bu yüzden yurtdışındaki üniversiteler için de, yabancı öğrencilerle tanışmak amacıyla yabancı öğrencilerde bu durum çok kötü olacak. Düşük doğum oranlarıyla, öğrencilerden kısadırlar. Bu, aynı zamanda, üniversite harçlarının yabancı para cinsinden olması nedeniyle, Kıbrıs Türkünü de zorlayacaktır. İki hükümetin bir araya gelip sabit bir para birimi üzerinde anlaşması gerektiğini düşünüyorum, aksi halde Kıbrıs Türk ekonomisi ciddi bir darbe alabiliyordu.

 

Türkler fakirleştikçe, bu onların da çocuklarının eğitimini evde de etkileyebilir mi?

 

Özel okullara giden öğrenci sayısı o kadar yüksek değil. İlk ve orta eğitim için oran yüzde 2,5 civarındaydı. Sadece son zamanlarda yüzde 7'ye ulaştı. Üniversiteler için oran yaklaşık yüzde 8'dir. Bu diğer ülkeler için ortalamanın altında. Özel okulların sayısı artmalıdır. Parası olanlar lüks bir tekne veya araba satın alabilirler, o zaman neden çocukları özel okula gitmemeli?

 

Bu, özellikle Türkiye gibi, yetersiz kaynakların eğitim için ayrıldığı ve hükümetin yükünün çok ağır olduğu ülkelerde mümkün olabilecektir. Halihazırda devlet 20 milyon öğrenciye eğitim vermelidir. Bazı iyi niyetli aileler çocuklarını özel okula göndereceklerse, devlet üzerindeki yük daha az olacak ve devlet düşük gelirli ailelere daha iyi eğitim sunabilecektir.

 

 

Özel okulların sayısı neden bu kadar düşük kalmıştır?

 

Bir milyarder bile çocuklarının değişimden özgürce çalışmasını istiyor. Yasaya göre, devlet üniversiteleri yüksek öğrenim ücretleri uygulayamaz ve şu anda en iyi üniversiteler devlet üniversiteleridir. Vakıf üniversiteleri geleneğine sahip değiliz. En eski olanı 1982'de Ankara'da açıldı. Eğitime para harcamak istemiyoruz, ya da en azından bir alışkanlık değil. Özgür eğitime alışkınız. Ama özgür eğitim artık iyi değil.

 

Yine de, iyi okullara girmek için muazzam miktarda rekabet var.

 

Bu yıl 2.300.000 öğrenci üniversite sınavına girmiştir. Ama hala boş yerler var. Geçen yıl 350.000 nokta boş kaldı. Bunun nedeni, öğrencilerin bu bölümlerde okumak istememeleridir. Devlet tarafından uygun planlama yapılmamıştır. Üniversite mezunları işsizdir. Çocuklarınızı özel bir üniversiteye gönderdiğinizde bile, işsiz kalıyorlar. Ebeveynler, çocuklarının iyi bir eğitim almamaları için neden bu kadar para ödediklerini kendilerine soruyorlar.

 

Ne yanlış gitti?

 

Planlama; Sadece yapamayız. Cumhuriyetin ilk 80 yılında 30 üniversite açtık, son 20 yılda 100 yeni üniversite açıldı. Çok sayıda üniversiteye sahip olmak iyidir, ancak bir üniversite diploması bir iş sağlamalıdır. Şimdi, birçok kişi bir diplomanın çok fazla bir şey ifade etmediğini düşünüyor.

 

 

Sizce, Türkiye'deki eğitim seviyesini gösteren temel girdi nedir?

 

Son olarak Avrupa'da PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sonuçları açısından sıralanırız. İlkokullardaki öğrenci sayısı, Finlandiya'nın tüm nüfusundan daha büyüktür. Nüfus büyüdükçe eğitimdeki kalite düşer. İlköğretimin aslında Amerika'da olduğundan daha iyi olduğuna inanıyorum. Türk öğrenciler Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde çok başarılılar.

 

Fakat sorun şu ki, bütün okullarda aynı kaliteyi koruyamayız. Çok yüksek kalitede bir eğitim alan öğrencilerin yüzde 15'ini varsa, geri kalanı ortalamanın altında bir eğitim alır. En büyük hatalardan biri, tüm çocuklarımızın üniversitelere doktor, mühendis, avukat veya vali olmak için gitmesi gerektiğidir. Meslek okullarına giden çok az kişi var. Bu eğilimi değiştirmemiz gerekiyor. Milyonlarca öğrenci üniversitelerin önüne yığıldı.

 

Aslında, mezun olduktan sonra öğrencilerin iş bulması zorlaştığı kadar mühendislik ya da hukuk fakültesi açtık.

 

Öğretmenlerle de bir sorun var gibi görünüyor. Son zamanlardaki bir araştırmaya göre, çoğu öğretmen bazı temel soruları yanıtlayamadı.

 

Cumhuriyetin ilk günlerinde öğretmenler eksikti. Şimdi, 800.000 öğretmen fazlalığı var. Onlar işsizler. Cumhuriyetin ilk günlerinde, öğretmenlerin maaşları parlamenterlerle aynıydı. Şimdi, pazarda limon satan öğretmenlerimiz var. En idealist öğretmeni bile kızdırmayı başarabiliriz. Daha önce de söylediğim gibi, insanlar lüks konutlarda yaşıyorlar ama bu parayı iyi okullara harcamak istemiyorlar ve çocuklarını devlet okullarına göndermeyi tercih ediyorlar.

 

Bu çocuklar devlet okullarında eğitim alamadıklarından, ebeveynler paralarını özel öğretim kurumlarına harcıyorlar. Okula harç ödemek istemiyorlar, bunun yerine özel derslere binlerce lira harcıyorlar. Türk eğitim sistemi, ancak veliler eğitime öncelik veren oy sandığına gideceklerse gelişecektir. Seçimlere devam ediyoruz ama oy sandığına gittiklerinde insanlar listesinde eğitim yok. Politikacılar, seçmenlerin eğitim politikalarına göre oy kullanmadığını görünce, sorunları çözmek için acele etmiyorlar. Türk eğitim sisteminin ekonomik bir sorunu olmadığını, pedagojik bir sorunu olduğunu söylemeye devam ediyorum.

 

Detaylandırır mısın?

 

Son 50 yılda tüm eğitim bakanlarının ortak bir özelliği, pozisyona atanmadan önce eğitim ile ilgisi olmamasıdır. Bu yüzden son atanan kişi sektörden geldiğinde büyük bir neşe oldu. Bakanlar eğitime aşina olmadıklarında yakınları eğitim sektöründen de değildir. Dolayısıyla, bazıları eğitime ekonomik perspektiften ve bazıları da sosyolojik ya da ideolojik bir perspektiften bakmaktadır, fakat pedagojik bir bakış açısından değil.

 

Toplum neden eğitimi ciddiye almıyor?

 

Devlete dış kaynak sağlamak için kullanılıyoruz. Hükümetler, eğitim politikaları için sandıkta sorumlu tutulmadıklarından ve ekonomi ya da din politikaları onlara daha fazla oy getirdiğinden, hükümetler de bunu çok ciddiye almıyorlar.

 

Bir grup özel okulun sahibi olan yeni bakanın performansını nasıl görüyorsunuz?

 

Desteklenmesi gerekiyor. Bence zikzak yapıyor. Daha cesur olmalı ve hükümetin arkasında durması gerekiyor. Sektörden olmak yeterli değil.

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)