adscode
adscode

SİSTEM DEĞİŞİYORSA BÜTÜNÜYLE ELE ALINMALI, ÖĞRENCİLER ARTIK AÇIKTA KALMAMALI

Üniversiteye giriş sınavı ile ilgili spekülasyonlar hala sürüyor. Ne yazık ki, sistem tam anlamıyla oturmuş değil. Ancak, üniversite süreci sadece sınav sistemi ile değil bütünüyle ele alınmalı.

SİSTEM DEĞİŞİYORSA BÜTÜNÜYLE ELE ALINMALI, ÖĞRENCİLER ARTIK AÇIKTA KALMAMALI
Konuk Yazar
Bu bütünlüğün içerisinde, sınavdan alınacak puanlar, başarı sıralar, üniversite kontenjanları v.s. birçok konu yer almaktadır. Eğer ki, sınav sistemi değişiyorsa, burada yaşanacak değişiklikler de asla gözden kaçmamalıdır. Daha önceki yazılarımda, özellikle başarı sırası ile ilgili yaşanacak sıkıntıları ve alınması gereken tedbirleri dile getirdim. Bu yazımda ise, yeni sistemde, üniversitelerin kontenjanlarının dolması adına önerilerde bulundum. Çünkü, üniversite talepleri doğrultusunda, sistem değişebiliyor, güncellenebiliyor. O yüzden, bu konuda da ciddi çalışma yapılması gerekiyor.

Bazı önerilerimi sıralayacak olursam;

-Üniversitelerdeki bölümler, ana başlıklar altında öğrenci alımı yapmalı, öğrenci üniversiteye yerleştikten sonra mesleğini seçebilmeli. Bu uygulamayı yapan bazı üniversiteler mevcut. Mesela, eşit ağırlıktan girilen bölümlere “eşit ağırlıklı programlar”, mühendislik bölümlerine “mühendislik programları” adı altında öğrenci alımı yapılıyor. Bu tarz alımların, her üniversitemizde uygulanması gerekmektedir. Öğrenci ilk sene, ortak ders ve oryantasyon ile üniversite sürecine daha iyi adapte olmalı, 2.senesinde bölüm tercihi yapmalıdır. Böylece, yanlış tercihler sonucu boş kalan/kalacak kontenjanların önüne büyük ölçüde geçilmiş olacaktır.

-İşletme, İktisat, Kimya, Biyoloji gibi genel alanlar yerine, daha spesifik ve özel bölümler açılarak, öğrenci alımı yapılmalıdır. Mümkünse eğitim 4 yıl yerine en az 3 yıl olmalıdır. Bu 3 yıl içerisinde, 2 yıl teorik eğitim, 1 yıl ise zorunlu eğitim olmalıdır. Bu sistemle, öğrencilere onca ders yükü bindirilmesi engellenmekle birlikte, seçici derslerle daha hedef odaklı bir eğitim alacaklardır. Eğitim sonunda, ne yapacağını bilmeyen, sudan çıkmış balık misali mezunlar yerine, iş hayatına hazır ve ne yapacağını bilen mezunlar olacaktır.

-Bazı bölümlerin ikinci öğretimi, harç sebebiyle, örgün öğretime nazaran daha düşük puanla öğrenci almakta ve açık bırakmaktadır. Bu yüzden örgün öğretime giremeyen ve ikinci öğretimi de yazamayan öğrenciler için, devletimizin harç konusunda teşvik bursu gibi destek çıkmasının yerinde olacağı kanaatindeyim. Sadece ücret sebebiyle, öğrencinin o bölümü okuyamaması, eğitim adına gerçekten üzüntü verici. Bu konuda talebim dikkate alınır ve işleme konulursa, ikinci öğretim kontenjanlarının hiç açık bırakmayacağına eminim.

-Ülkemizde özel üniversite ücretleri el yaktığı için, maalesef devlet üniversitelerine v göre daha çok açık bırakmaktadırlar. Burada öğrenim ücretlerinin belirlenmesi tabii ki özel üniversitelerin elindedir. Ancak, ücretlere uygulanan %8 kdv’nin aşağı çekilebilirse, öğrenim ücretleri biraz daha düşebilir. Kıbrıs üniversitelerinde bile %5 kdv uygulanırken, ülkemizde bu oran aşağı çekilemez mi? Bence, kdv %1 olmalıdır. Devlet, eğitim ve öğretim de burada da desteğini halkımıza göstermelidir.

Bu konularla ilgili, daha birçok öneri sunulup, dile getirilebilir. Ancak, önemli olan söylenenlerin sadece sözde kalmayıp, icraate geçirilmesidir. Bu noktada, yetkililerin tüm görüşlere ve değerlendirmelere açık olması ve gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir.

Tüm bu yazdıklarımızın, daha kalıcı ve istikrarlı bir eğitim adına katkıda bulunması dileğiyle…

PSK. ÖZKAN GÖĞERCİN

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)