Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin insani ihtiyaçlarını karşılamak, temel insani hizmetlere erişimlerini sağlamak için büyük bir çaba gösterildiğinin altını çizen Kakıcı & Şimşek Hukuk Bürosu kurucularından Av. Elvan Kakıcı Şimşek, “Bazı etkenlerden dolayı Suriyelilerin insani hizmetlere erişiminde sorunlar yaşanıyor, bu hizmetlerden biri de eğitim hizmetleri. Türkiye genelinde zorunlu eğitim çağında olan Suriyeli çocukların yaklaşık %37’si eğitime erişim sorunu yaşıyor. Bu eğitime erişim problemlerinin bir nedeni de Suriyeli ailelerin statü ve ikamet yeri belirsizliği ve ayrıca okula kayıt yaptırabilmek için gerekli iş ve işlemler hakkında bilgi sahibi olmamaları.” dedi.
Eğitim sorununun nedenleri hakkında bilgiler veren çizen Kakıcı Şimşek, “Bölgede yaşanan savaş dolayısı ile ailesini kaybetmiş bir çocuk yakın akrabaları ile ülkemize sığınmacı olarak yerleşmiş ise vesayet kararı olmadan okula kaydı yapılamamaktadır. Bu aşamada izlenmesi gereken hukuki yol; bir Sulh Hukuk Mahkemesinde “vesayet” davası açarak çocuğa bir vasi atanmasının sağlanmasıdır. Yasalarımız uyarınca Medeni kanunda tek tek sayılan vesayet altına alınma sebeplerinin varlığı halinde küçük veya ergin kimseler hakkında vesayet altına alınma kararı verilecektir. Bu zorunlu hallerden biri de; 18 yaşından küçük olan ve velayet altında bulunmayan küçükler hakkında vasi tayini yapmak zorunludur. Bu tür davalarda Mahkeme genellikle "çocuğun üstün yararı” ilkesi uyarınca, zaman kaybetmeden bir ara karar oluşturarak vasilik talebinde bulunan kişiye çocuğun okula kayıt iş ve işlemleri için izin belgesi vermektedir.
Çocuğun üstün yararı ilkesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesinde düzenlenmiştir. İşbu madde uyarınca; kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun (yüksek) yararı temel düşüncedir. Çocuğun yararı kısaca; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar veren makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınmalıdır.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.