adscode
adscode

TEOG, YGS, LYS’nin Kalkması Kimi Nasıl Etkiler?

Milyonlarca öğrenci, öğretmen ve velinin kafası karma karışık.

TEOG, YGS, LYS’nin Kalkması Kimi Nasıl Etkiler?
Günün Yazısı
Lise ve üniversiteye girişte, henüz YÖK ve MEB’in bile  kesin olarak bilmediği bir sistemle karşı karşıyalar. Bu yıl sınava girecek öğrenciler, bir anlamda kobay olacaklar. Çünkü, sınavın yerli yerine oturması zaman alacak. Peki kalıcı olur mu?  Kesinlikle mümkün değil!..

 TEOG kalktı ama yerine konulacak sistemden hala haber yok.

YÖK, öyle ya da böyle bir sistem açıklayıp eskiye döndü ama havada uçuşan onlarca soru  var!

MEB ise suskunluğunu sürdürüyor. Çünkü ortaya koyacakları bir sistem yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sınavlar kalkacak diyor. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı sınavlara devam diyor.

Gelin de çıkın işin içinden.

MEB bürokratları, iki arada kalmış durumdalar ve herkesi memnun edecek bir sistemin peşindeler.

Peki bu mümkün mü?

Evet demek çok zor.

Keşke, o ne diyor, bu ne diyor demeden, kendilerini baskı altında hissetmeden, pedagojik gereklilik ne ise onu yerine getirseler ama sanki şu an için o da zor gözüküyor.

Görünen o ki, TEOG’da uzun süre sular durulmayacak!

En iyi okul, en yakındaki en iyi okul ama bu her koşulda geçerli değil.

Daha da ilerisi, iyi okul yok, iyi öğrenci vardır ve iyi öğrenciler, nerede olsa başarılı olurlar ama isteyerek  gidecekleri bir okul olursa!..

Ülkemizde yüz binlerce mahalle var ve her mahallede, her öğrencinin özgürce tercih yapacağı okul sayısı yok denecek kadar az.

Büyük kentlerin, kalburüstü mahallerinde evet her tür okul var ve öğrenci bunlardan birisini seçebilir peki ya tek okullu mahallelerdeki öğrenci  ne yapacak?

Çocuk, o okula gitmek istemiyorsa, evbeveynler, taşınmanın ya da sahte belge peşine düşmenin ötesinde nasıl bir çare üretecek?..

MEB yetkilileri, sistemi açıklamadan önce, her türlü olasılığı enine boyuna düşünmek zorunda. Yoksa yeni getirecek sistem, daha ilk günden delinmeye başlar? Bu da tartışmaları beraberinde getirir…

 

YÖK’ün getirdiği, yeni sınav sistemi ise, aslında eskiden uygulanıp, işe yaramıyor diye çöpe atılan sistemlerden birisi.

Soru dağılımları, puan katsayıları henüz açıklanmadı ama ilk bakışta fen ve sosyal bilimleri öldürecek gibi!

Türkçe ve Matematik derslerinin ağırlıklı olması elbette önemli ama nasıl bir Türkçe, nasıl bir Matematik, asıl önemli olan o!

Bu her iki dersin müfredatına baktığımızda, amacına ulaştığını söylemek mümkün değil.

Neden Türkçe?

Çünkü resmi anadilimiz.
İyi öğrenir, iyi konuşur, iyi okur, iyi yazarsak, kendimizi ve yaptığımız işi en iyi şekilde ifade edebiliriz.

Entelektüel bir kültüre sahip oluruz.

Peki yüz binin üzerinde keliminin bulunduğu dilimizde, kaç kelime ile konuşuyoruz?

İlk ve ortaokul mezunları 300, 500, üniversite mezunları da iki bini geçmez!

Daha da önemlisi yüzde 90’ımız okuma-yazma biliyor ama  ne kadarımız aktif okur-yazar?

İşte bu yüzde 10’u bile geçmez!

Geldiğimiz nokta bu iken, bu istemi olduğu gibi devam ettirmenin hatta etkisini artırmanın kime ne yararı olabilir ki?..

Gelelim hemen her öğrencinin belalısı durumundaki Matematik dersine

İlkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar Matematik ile aram hiç iyi olmadı.

İkmale bile kalmadan hep geçer not aldım ama her defasında Öğretmenlerime şu soruyu sordum:

Matematik’in bana ne yararı var?

Onlar da ısrarla, her defasında, büyüğünce anlarsın dediler.

Yaşımız kemale erdi ama ben hala onca matematik dersini, sınıf geçmenin ötesinde niye aldığımı hala anlayabilmiş değilim.

Ve şimdi bu dersin gücünü ve etkisini daha da artırıyoruz.

Peki niye?

Ne olur, bunu biri bana, afili sözlerle değil de, anlayabileceğimiz ve sonuçlarını gördüğümüz bir dille anlatsın.

YÖK’te bu kararı verenlerin kaçı, ortaokulda, lisede öğretmen olarak derse girdi?

Kaçı pedagojiden haberdar?

Kaçı eğitim bilimci?

Kaçı, daha önceki sınavların analizlerini, pedagojik anlamda değerlendirdi?..

Eğitimde temel bir kural vardır!

Öğrenci eğer, o dersin, yaşamında kendine bir yararı olacağına inanmıyorsa, öğrenmez, sadece sınıf geçmek için çalışır.

Sınav ve okul biter, geriye hiçbir şey kalmaz.

Pek çok derste, Türkiye ortalamalarının dibe vurması bu yüzdendir.

Köyünde çobanlık, evinde çocuk bakacak, kuaförde çıraklık, dolmuşta şoförlük yapacak öğrenciye de aynı Türkçe ve Matematik’i dayatıyoruz, mühendis, avukat, öğretmen olacağa da!

Bu mu eğitim?

Bu mu sınav?

İlgi ve yeteneğe göre yönlendirme?

Bu mu insan gücü planlaması?..

40 yıldır yazıp çiziyorum ama eğitimin ciddi bir iş olduğunu, bırakın siyasetçilere, eğitimciyim diyenlere bile anlatamadım, işte ona yanıyorum.

Geçen ay Amerika’daydım. Harvard ve MIT’deki hocalarla konuşurken, ayrıştığımız noktalar da vardı ama pek çoğunda ortak kanata sahiptik.

Biz de ise dün olduğu gibi bugün de, eğitimin genelinde ve  hele ki sınavlarda, ortak nokta bulmamız mümkün değil.

Ama yine de çuvaldızını kendime batırıyorum…

Demek ki iyi anlatamıyoruz!..

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)