MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN İYİLEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN KİŞİSEL ÖNERİLER
HÜSEYİN TURAN
Emekli/Maarif Müfettişi
TÜRKİYE CUMHURİYETİNE İNANAN ve TÜRK İNSANININ EĞİTİMİNE GÖNÜL VEREN LİDER EĞİTİMCİLERİN YARARLANMALARI AMACIYLA HAZIRLANMIŞTIR
Ankara/ 2021
GİRİŞ:
Milli Eğitim Bakanlığında TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN yenileştirilmesine/ iyileştirilmesine yönelik gerek üniversitelerde ve gerekse kamuoyunda nutuklar dinler ve okuruz. Bütün bu söylemlerin; bugüne kadar sistemin yenileşmesine yönelik katkılarının hangi düzeyde olduğuna ilişkin somut bir veri elimizde bulunmamaktadır. Ancak somut olarak bilinen bir gerçek var ki o da Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere Türkiye Kamu Yönetiminde “liyakat ve kariyer” ilkelerinin uygulanamama gerçeğidir..
Eğitim sistemimize yönelik sokaktaki vatandaşın söylemleri ile eğitimle doğrudan ilişkili olması gereken ve yetkili kılınan sözde eğitimcilerin söylemleri arasındaki fark, birkaç alıntı ve hamasi sözcüklerden ibarettir. Büyük halk topluluğunun anlamadığı alıntı sözcüklerden oluşan hamasi nutukların bilimsellik düzeyi de yoktur. Sözde, halkı aydınlatma adına halkın anlamadıklarını halka rağmen halka, hamasi nutuklarla vermek isteyenlerin başarısızlığına, bugünkü eğitim sistemimizin içerisinde bulunduğu hazin durum açık bir kanıt olarak gösterilebir.
Üniversitelerimizin ülke şartlarına uygun öğretmen yetiştirmediği bilinen bir gerçektir. Ayrıca Bakanlığımız; öğretmenlerini hizmet içerisinde yetiştirmede başarılı olmadığı da bilindiğine göre bu hizmetlerin, Lider eğitim yöneticileri veya Lider eğitim denetçileri tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Lider eğitim yöneticileri-ve denetçilerinin yeterlilik ve etkililik düzeyi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Türkiye’de siyaset yapanların, öğretmen niteliğinin artırılması yönünde ciddi bir çabalarının olmadığını da bilinmektedir. Mevcut öğretmen yetiştirme politikamızda somut uygulanabilir bir gelişme olmadığını da hayretle izlemekteyiz.
Eğitim yöneticilerinin mesleki yeterlilik düzeyi başta hizmetöncesi eğitimini veren üniversitelerin sorunu olduğu muhakkaktır. Ancak bugün görev yapan eğitim yöneticilerinin niteliği ile yönetim siyasaları arasında doğrudan ilişki olduğunu hiç kimse inkar edemez. Mevcut yapının sağaltımına yönelik hamasi nutuklar atan ne yazık ki her iktidarın nimetlerinden yararlanan değişmez bürokrat ve üniversite öğretim görevlileridir. Mevcut iktidarın veya gelecek iktidarların akıl babası ve destek hizmeti sağlayan bu seçkin çevrelerin temsilsileri; sıradan vatandaşlar olmayıp, bürokrat ve öğretim görevlileridir. Sözde okumuş bu bürokrat ve aydınları var olan iktidarları tükettikten sonra; halkın oy vererek umutla icraat beklediği yeni iktidarlar içerisinde mutlaka ama mutlaka yer alırlar. Renkleri değişik olabilir. Ancak amaçlarında hiçbir farklılık yoktur. YANAŞ- SÖMÜR-TÜKET ve TERKET, Geçmiş veya mevcut iktidarın bürokratları ile akademisyenlerinin; renkleri ne olura olsun, sistemde gereken yenileşmeyi yapmadıkları sürece Türk Milletine verebilecekleri bir şey olmadığı gibi gelecek iktidarları da etkileyecekleri muhakkaktır.
Özet olarak; Geçmiş veya mevcut iktidarların bürokratları ile akademisyenlerinin eğitim siyasaları değişmediği sürece, bugüne kadar Türk Milletine verebilecekleri; ‘’görünen köy kılavuz istemez’’ Atasözü ile açıklanabilir.
İlköğretim Okullarında(ilkokul/ortaokul) Mevcut Durum(ÖZET):
Fen liseleri veya şimdi nitelikli diye adlandırılan Anadolu liselerinde okuyan öğrenciler içerisinde köy, belde ve varoşlardaki okullarından gelenlerin sayısı yok denilecek kadar azdır. Bu okullara gidenlerin % 95’i merkezi ortaokulların ilgili aile çocukları ve özel öğretmen/kurs destekli aile çocuklarıdır. İlköğretim öğrencileri içerisinde büyük çoğunluğu, belde, köy ve varoşlardaki okullarda okuyanların yüksek öğretime gitme şansları yoktur. Devletin tüm vatandaşlarını yüksek öğrenimli yapma zorunluluğu yoktur. Ancak yüksek öğrenim hayaliyle emek harcayan büyük halk topluluğunun çocukları, bu gerçekleri bilmediklerinden, birer figürandırlar. Oysa Milli Devlet, başarılı ve zeki çocuklara imkanlar sağlayarak, onlara yüksek öğretime gitme şansı tanımalıdır. Gelişmiş tüm ülkeler, gelişmişliğini genel nüfusun %5 ‘ni oluşturan zeki(dahi) kişilere borçludurlar. Ülkemizdeki eğitilmiş insan gücünün, sadece orta ve üst gelir grubuna sahip ilgili aile çocukları ile sınırlı bırakılması, en büyük talihsizliktir. Ayrıca talihsizlikten öte geleceğimize ihanettir.
Bugünkü birçok politikacının, akademisyenin küçük yerleşim yerlerinden veya varoşlardan gelmelerine rağmen; okudukları kendi köylerinde veya mahallelerinde hiçbir öğrencinin yüksek öğrenime gitmediklerini bilmemeleri mümkün müdür?.
Hedefimiz; köy ve varoşlardaki okulları, üst gelir grubu veya alakalı ailelerin çocuklarının yönlendirildiği seçilmiş okulların düzeyine çıkarmak olmalıdır. Böylece tüm öğrencilerimize imkan ve fırsat eşitliği sağlamış oluruz. Bunun için de olumsuzluklarda neden olan faktörleri devlet olarak ortadan kaldırmamız gerekmektedir.
TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNDE TEMEL İLKELER.:
Var olan veya yeniden yapılandırılacak bir sitemin temel ilkeleri belirlenmeden ayrıntılara girmek başarısızlığın başlangıcıdır. Türk Mili Eğitim sistemi; var olan ve halen çalışan bir sistem olduğundan, bu sistemin yeniden yapılandırılması, çok abartılı bir söz olup, bunun yerine yeniden düzenlenmesi- sağaltılması çabaları, daha uygun düşmektedir..
Türk Mili Eğitim Sisteminin yeniden düzenlenebilmesi için var olan sorunları da içeren temel ilkelerin belirlenmesi ve Eğitim politikasının bu temel ilkeler doğrultusunda ayrıntılaşması gerekmektedir. Var olan sorunları ortadan kaldırabilecek ve amaçladığımız insan tipini yetiştirecek eğitim siyasamızın temel ilkeleri olmalı ve zaman geçirmeksizin gerekli iyileştirmeler yapılmalıdır;
1- Ortaokulların 5.’ini sınıfından sonra öğrencilerin gidebileceği Mesleki ve Teknik Ortaokullar mutlaka düşünülmesi gereken en önemli hususlardan biri olmalıdır. Ayrıca meslek liselerinin 9.’uncu sınıf programı yeniden gözden geçirilmelidir. Kırsal ve varoş bölge ortaokullarında okuyan öğrencilerin düşük eğitim düzeyleri(geri bırakılmışlıkları) bilindiği halde, bu öğrencilerin figüranlık olarak Ortaöğretim Sınavlarına tabi tutulmaları, yabancı oldukları(düzeylerinin üzerinde) derslerden sorumlu sayılmaları anlaşılır bir durum değildir. Daha açıkçası köy, belde ve varoşlarda bulunan tüm ortaokullarında program hiçbir zaman tam uygulanmamaktadır. Yetkili yetersizler de bu durumu bildikleri halde, gerekli tedbirleri alacak ne yetkiye, nede yeterliliğe sahiptirler. Diğer taraftan Mesleki ve teknik ortaöğrenim okullarının 9.’uncu sınıf ders programlarının genel lise programları ile eşit/denk tutulması da gereksiz ve lüzumsuz zaman ve israf kaybı olarak düşünülmesi gereken önemli bir husustur. Mesleki teknik eğitim mutlaka ama mutlaka desteklenmeli ve bu okullar, ara insan gücü yetiştirecek şekilde yapılandırılmalıdır. Ayrıca bu okulların sanayi işkolu ile entegrasyonu sağlanmalıdır. Bu nedenle Ortaokulların 5.’ini sınıfından sonra olmak üzere 6. 7.ve 8.’inci sınıflarında genel ortaöğretime gidemeyecek kadar geri bırakılmış öğrencilerin yönlendirileceği mesleki ve teknik ortaokullar açılmalı ve genel ortaokullardan bu Mesleki ve Teknik Ortaokullara geçiş hakkı verilmelidir.
2–İlkokul 1.sınıf haricinde sınıf tekrarı olmamalıdır(özet): Özel eğitim gerektiren öğrenciler haricinde, uygun eğitim ortamı sağlandığında başarısız öğrenci düşünülemez. Başarısız öğrenci deyimini kullanmak yerine “Geri bırakılan öğrenciler vardır” deyimini kullanmak daha doğru olur. Geri bırakılmış öğrenciler, kendilerine uygun ortam sağlanmamış öğrencilerdir. Sözü edilen uygun ortam, yöntem ve tekniklerdir, öğrenciye uygunluk ve öğrenciye yönelik eğitim ortamlarıdır. Öğrenci ilgi ve yeteneğine dayalı seviye sınıfları esası getirildiğinde; sınıf tekrarı bir cinayet ve milli servetin heba edilmesidir. Her öğrenci mutlaka ama mutlaka eğitilir ve programın öngördüğü düzeye getirilebilir. Yeter ki uygun ortam, yöntem ve iyi yetiştirilmiş eğitimciler görevlendirilsin.
a)-Yönlendirme-Yöneltme :İlköğretim sonrası öğrencinin %35-40’ genel ortaöğretime, % 65-60 ise mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmelidir. Bu yönlendirme ortaokul eğitimi sonrası(mesleki ortaokulların açılması durumunda 5’inci sınıf sonra) her bölge ve okul bazında objektif ölçütlere bağlı olmalıdır. Öğrencinin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda belirlenmiş ölçütler bağlı olarak ilerdeki yıllarda genel veya mesleki okullara karşılıklı geçişlerine de imkan tanınmalıdır.
b)-İlgi sınıfları; ortaokullar ve ortaöğretim kurumlarında 5-12. sınıflarda okuyan ve arkadaşlarına göre geri bırakılmış öğrencinin psikolojisini düşünmek gerekir. Herhangi bir sınıftaki öğrenci, ilgi ve yetenekleri yönüyle arkadaşlarını kendisinden farklı görüyorsa ve onlara yetişemiyorsa öğrenci; o sınıfta ezilecek kişiliği rencide olacaktır. Okul yaşamı süresince ezilen, ikincil olan bir insanın kişiliği düşünüldüğünde; okuyanlara, okula hatta topluma karşı tutumunun ve değer yargılarının olumsuz olacağı muhakkaktır. Okula karşı nefret duyguları gelişir. Bizler, geleceğin Türkiye’sinde; rencide olmuş, kişiliği zedelenmiş okula ve topluma küs bir gençliği asla istemiyoruz. Toplumla ve kendisi ile barışık, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirilmiş ülkesini seven hür bir gençlik arzuluyorsak, ilgi sınıfları mutlaka gerçekleşmelidir. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminde Okul Bazlı Yapılanma projesi yaşama geçirildiğinde ve ayrıca ortaokul, ortaöğretim okullarında sınıflar düzeyinde başarılı, özel yetenekli öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince teşvik amacıyla verilecek olan Başarı ve Özel Yetenek Bursları ilgi sınıflarının yaşama geçirilmesinde öncülük edecektir.
c)-Köy ve varoşlarda okuyan öğrencilerin de yüksek öğretime gitme şansları olmalıdır. Devletin, fırsat eşitliği ilkesi de zaten bunu gerektir: köy kırsal kesim ve geri bırakılmış okullarında okuyan öğrenciler diğer merkezi okullarda okuyan öğrencilere sağlanan imkan ve fırsatlar verilirse bu öğrencilerin de yüksek öğretime gitme imkanları olabilecektir.
Nitelikli diye adlandırılan Anadolu ve fen liseleri; kendi içerisinde homojen birer ilgi okullarıdır. Köy ve kırsal ilköğretim okullarında ilgi sınıfları bulunmadığından heterojen bir yapı vardır. Heterojen sınıflarda bulunan zeki ve yetenekli öğrenciler ihmal edildiğinden beyin israfı olması kaçınılmazdır. Bu heterojen okullarda okuyan başarılı öğrenciler genel başarılarını, vasatın altında olan sınıf geneli ile bilirler. Oysa ki programın çok gerisinde bırakıldıklarını, ancak genel sınavların sonunda öğrenebilirler ve sonuçta, hayal kırıklığına uğrarlar. Köy ve varoşlarda okuyan başarılı öğrencilerin yüksek öğretime gitmelerini sağlamak, hamasi bir nutuk olmayıp, genel siyasamız olmalıdır.
3–Okullarımız, öğrencinin her çeşit ihtiyacını karşılayacak şekilde dizayn edilmeli ve yapılandırılmalıdır(özet).
Okul binası, bölümler ve okul bahçesi öğrencinin yararlanması için dizayn edilmelidir. Okuldaki panolar, okul ve sınıf gazetesi, tablolar, grafikler ve etkinlik köşeleri, öğrencinin yararlanması için ve çoğunlukla da öğrenciler tarafından oluşturulmalıdır. Öğrencilerin duygu düşünce ve bakışlarını yansıtacak şekilde düzenlenmelidir. Okul ve sınıf etkinlik köşeleri öğrencinin araştırma, inceleme, tasarım ürünleri olup, onların rahatlıkla yararlanabileceği yükseklik ve uzaklıkta olmalıdır.
Öğrenme, bilgilenmenin ötesinde bireyin zihninden oluşan ve bireyin isteği ile gerçekleşen kalıcı bir davranış değişikliğidir. Eğitim sürecinde aranan insan tipi, öğrenmeyi öğrenen, yani bilgiyi arayıp bulan ve yaşamında bu edindiği bilgiyi kullanan, toplumda meydana gelen değişmelere ayak uydurabilen ve yaşamı süresince gelişmelerin kaynağı olan kişidir. Öğrenmeyi öğrenen bireylerin yetişebilmesi için okulların da öğrenen okullar olması gerekir. Örenen okulda kastımız; öğrencinin zihinsel, bedensel, bilişsel ve bedensel gelişim gücünü geliştiren, ilgisini çeken onu öğrenmeye güdeleyen düşünmeyi, sorun çözmeyi, analiz-sentez ve değerlendirme beceri ve tutumunu kazandıran bir öğretim anlayışı ve ortamıdır. ÖĞRENCİNİN MERKEZ ALINDIĞI ÖĞRENMEYİ ÖĞRENEN OKULLARDA; YANİ AKTİF ÖĞRENMEDE; •Öğrenci öğrendiği bilgileri; eski bilgilerle ilişkilendirir ve anlamlaştırarak günlük yaşamda kullanma ortamına sahiptir.
Öğrenciye konuşma, tartışma, değerlendirme ve tercih etme şansı verilir. Bu okul işgörenleri; öğrencinin analiz, sentez ve değerlendirme yapmalarına ortam sağlayarak öğrencilere, düşünme becerilerini geliştirme fırsatı verirler. Öğrenciye, değişik kaynaklardan bilgiyi araştırıp bulma ve bu bilgiyi, kullanma rehberliğini yaparlar. Öğrenciye birlikte çalışma, bulduğu bilgiyi arkadaşlarıyla paylaşma ve işbirliği yaparak yeni bilgiler üretme ortamını ve desteğini sağlarlar. Bu okul öğretmenleri; hazır bilgi vermezler. Bilginin nasıl ve nerde bulunacağına dair rehberlik yaparlar. Yol gösterme yerine yollar gösterirler. Öğretmenler, öğrenmeyi kolaylaştıran ve öğrenciyi düşünmeye , araştırmaya yönlendiren kişilerdir. Sonuçta okullarımızda ve öğretmen yetiştirme siyasamızda köklü değişikler yapabilmeliyiz.
a)-Okul yöneticiliği, çağımız yönetim anlayışları doğrultusunda yeniden yapılandırılmalıdır: Üniversitelerle işbirliği yapılarak Eğitim Yönetimi ve Planlaması Anabilim dalları bünyesinde veya bağımsız “Okul Yöneticili Anabilim Dallarında” yüksek Lisans ve doktora programları açılarak en az beş yıllık başarılı öğretmenlerin, buralarda alacakları eğitim sonrası, eğitim yöneticileri olarak istihdam edilmesi gerekir. Ayrıca mevcut yöneticiler Milli Eğitim Akademisinde periyodik hizmetiçi kurslarına tabi tutularak başarısız olanlar uygun görevlere verilmek suretiyle ayıklanmalıdır.
b)-Milli Eğitim Bakanlığı merkez, taşra ve okul yöneticiliği; kariyer ve liyakat gerektiren statüye kavuşturulmalıdır: Anayasamızın 128.Maddesindeki:‘’Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.’’ hükmüne ve ayrıca, 657 sayılı D.M.K’nun 7. maddesine sıkı sıkıya sadık kalınmalı Öğretmen ve diğer personelin istihdamında ve değerlendirmesinde ise, okul yöneticilerini etkin kılacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. (Önemli NOT: son 18 yıl içerisinde partileşen/siyasallaşan mevcut eğitim yöneticileri, kariyer ve liyakat ölçütleri esas alındığında; tekrar kendilerinin seçilmesi kaçınılmaz olduğundan bu haksızlığın özellikle ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir).
c)-Okul ve okul alanları halka ve öğrencilere 15 saat açık tutulmalıdır: Sosyal etkinlikler, geri bırakılmış öğrencilerin tamamlama kursları ve seçmeli dersler, bu ders dışı zaman etkinlikleri içerisinde sürdürülmelidir. Ayrıca halka yönelik çeşitli kurs seminer ve beceri kursları ayrıca halk eğitim etkinlikleri de ders dışı zaman etkinlikleri içerisinde okullarda yapılmalıdır. Okullar, çevrenin eğitim ve kültür merkezleri olacak şekilde yapılandırılmalıdır. Ayrıca öğrencinin dengeli beslenmesi için okul kantinlerinde kazanç amacı güdülmeyen süt ve süt ürünleri zorunlu olarak bulundurulmalı, kesinlikle okul kantinleri ve okul servis araçları, rant alanları olmaktan çıkarılmalıdır. Serbest piyasa şartlarında yapılan kantin ihaleleri sonucunda doğal olarak ihaleleri yüksek fiyata alan müstecirler, bu yüksek kira bedelini öğrencilere yansıtacaklardır. Kantinlerde satılan gıda maddelerinin gramaj, niteliklerini belirtmeksizin kantinciler odasının belirlediği fiyatları uygulamaktadırlar. Aynı rant durumu, okul servis araçlarında da mevcut olup öğrenci velileri gerekli şartlara ve özelliklere sahip araçları tutma hak ve özgürlüğüne sahip değillerdir. Sonuçta okula en fazla bağış/…. yapan firma okulun taşıma işini yapmaktadır. Araç sahipleri de taşıma işini yapan o firmama bünyesinde firmanın belirlediği şartlarda faaliyetlerini sürdürmektedir.
4-Tüm okullarımızda, Türkçe’nin doğru konuşulması ve yazılması esas alınırken, yabancı dil öğretimi, seçmeli ders olarak programda yer almalıdır(özet): Türkçe dersi, yöresel şive- aksan vs.. farklılığı nedeniyle Anadolu’nun her yöresinde farklı, farklı telaffuz edilmektedir. Öğretmenlere hizmet öncesi güzel Türkçe konuşma yazma ve telaffuz etme eğitimi mutlaka verilmelidir. Türkiye Cumhuriyetinde, Türkçe’yi güzel konuşma becerisine sahip olmayan öğretmenlere hizmetiçi eğitim yoluyla eksikleri giderilmelidir. Ayrıca sınıf öğretmenleri ile Türkçe öğretmenlerinin aynı zamanda birer dil gelişimcisi olarak yetiştirilmeleri gerekmektedir. İyi yetiştirilmiş olan Sınıf ve Türkçe Öğretmenleri kısa zaman içerisinde Türkiye genelinde dil birliğini sağlayacakları muhakkaktır.
Ayrıca ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarda toplam 1200-1450 saat(seçmeli yabancı dil saatler hariç) arasında verilen zorunlu yabancı dil eğitiminde başarılı olunmadığı da bilinen bir gerçektir. Ne yazık ki liseyi bitiren çoğu öğrenci kendini ifade etmekte zorluk çekmektedir. Yabancı dil eğitimi zorunlu dersler arasından çıkarılarak, seçmeli ders olarak okutulduğunda; öğretmen ihtiyacı kalmayacağı gibi tüm ülke genelinde dil öğrenmek isteyen öğrencilere/okullara öğretmen atanarak fırsat eşitliği sağlanacaktır. Hiçbir vatandaşa zorla yabancı bir dil öğretilmeyeceği gerçeğinin bilinmesi gerekir. Türkçeyi doğru konuşamayan bu ülke çocuklarını, yabancı lisan öğrenmeye zorlamak ta pek akıllı bir davranış değildir. Ancak gençliği yabancı dil öğrenmeye yönlendirmek, teşvik etmek hatta özendirmek de temel ilkelerimiz olmalıdır. Örneğin Devlet, İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik hedeflediği yabancı dil teşvik düzeyini belirleyerek sınavlarını yapmalı ve bu sınavlarda başarılı olan öğrenci velilerine: Örneğin İlkokul mezunlarına 3000.00Tl, ortaokul mezunlarına 7000.00Tl ve Lise mezunlarına 10000.00Tl vermek suretiyle yabancı dil öğrenmeye teşvik etmelidir. Öğrenci istekli olarak bu dil eğitimini okullarda alabileceği gibi özel yabancı dil kurslarından da alabilecektir. Sonuçta tüm öğrencilere 1200-1450 saatlik zorunlu dil öğretimi yapılacağına, istekli öğrencilere yabancı dil öğretimi yapmak ve yabancı dil öğrenmek isteyen öğrencileri teşvik etmek daha kolay ve rasyonel bir uygulama olacaktır.
5–Okullarımızda öğrenmen istihdam ve çalışma sisteminin düzenlenmesi (özet).:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her branş için bir öğretmen istihdam edecek kadar zengin bir ülke değildir. Öğretmenler, en az iki branşlı olacak şekilde istihdam edilmelidir. Ayrıca branş öğretmenlerinin haftada 15 saat aylık karşılığı çalıştırılması uygulamasına son verilerek ; sınıf ve branş öğretmeni ayrımı yapılmaksızın, rehber öğretmenleri de dahil olmak üzere tüm öğretmenlere 21 saat aylık karşılığı bir fiil çalıştırılma zorunluluğu getirilmesi gerekmektedir. Haftada 21 saat aylık karşılığı dersi bulunmayan öğretmenler; gösterilecek okullarda dersleri tamamlayacaklardır. Aksi takdirde belli oranlarda aylıkları kesilmelidir. Branşlarında 21 saat üzeri derse giren öğretmenlere makul düzeyde ders ücreti verilmelidir. Ancak branşları dışında derse girenlere ise belirlenen ders ücretinin %50 si verilmek suretiyle branş dışı kişilerin derse girmesi önlenerek, böylece derslerin; branş öğretmenlerince doldurulmasının özendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde çevre okullarda matematik dersi açığına rağmen, matematik öğretmeni bu okullara gitmeyerek kendi okulunda resim veya sosyal bilgiler derslerine ücret karşılığı ücretli derse girmeyi ve ders tamamlamayı tercih edecektir.
Öğretmenlerin hizmetiçinde yetiştirilmesi, tamamlatılması ve başarı düzeyine dayalı istihdam edilmesi ve performans düzeyini esas alan ücretlendirme sistemine geçilmesi temel politika olmalıdır. Aday öğretmenlerin merkez okullarda yetiştirilmesi sonrasında, köylere verilmesi devletin temel politikası olmalıdır. Hatta köylere üstün başarılı öğretmenlerin verilmesi ve bu sürenin de, üç yıldan fazla olmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Öğretmen alım politikasında da; üç yıllık uygulama sonrası başarılı olanların kadrolara alınması şeklinde, yeni düzenlemeler de yapılabilir.
6- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu kurum ve kuruluşlarına Fethullahçı Terör Örgütü(FETÖ/PDY) ve malum siyasi parti çatısı altında yerleştirilen tarikat mensuplarının derhal temizlenmesi, kamu çalışanlarının tarikatlarla ilişkisi kesilmelidir (Özet).
Bilindiği gibi Fethullahçı Terör Örgütü(FETÖ/PDY), ve muhtelif tarikat mensupları Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğu gibi tüm bakanlıklarda örgütlemesini; Personel atama/görevde yükselme birimleri başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığında da ve özelliklede Milli Eğitim Bakanlığında Personel Genel Müdürlüğünde (İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünde) yaptıkları bilinen gerçeklerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenme, 15 temmuz 2016 tarihli kalkışma sonucu deşifre olmuştur. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer bakanlıklar içindeki örgütlemenin çözülmesi veya deşifre olması oldukça zordur. Çünkü bu örgütün ana felsefesi gizlilik, uyumluluk ve mevcut yönetimden yana görünmektir. Bunun en açık örneği, Milli Eğitim Bakanlığında çekirdek kadro veya yükselmesi düşünülen kişiler mevcut hükümeti destekleyen görünümündeki sendika içerisinde kalırlarken, deşifre olanlar ile Fethullahçı Terör Örgütüne aidiyetini kitlelere duyurmak görevi verilenler, kendilerine ait sendika kurma cihetine gitmiş ve deşifre olmuşlardır. Fethullahçı Terör Örgütü(FETÖ/PDY) ve gerekse diğer tarikat mensuplarının büyük bir çoğunluğu iktidara yakın sendika içerisinde örgütlenerek hala etkin görevlerde bulunmayı sürdürmektedirler. Buna en açık örnek olarak İzmir İlinde bir dönem faaliyette bulunan Ufuk Eğitimciler Derneğinin(FETÖ/PDY ilişkisi nedeniyle kapanmıştır). Ufuk Eğitimciler Derneğinin Faaliyetleri, kapanma şekli, ilişkide bulunduğu kişiler ve bu dernekle işbirliği içerisine giren kişilerin devlet içerisine yükselmeleri ile ilgili düzenlen raporlar sabit olup İzmir Valiliğinden temin edile bilinir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128. Maddesi; ‘’üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir’’. Denildiği halde üst kademe yöneticilerinin seçilmesi veya görevde yükselmesi hiçbir zaman liyakat ve kariyer ölçütlerine bağlanmamıştır. Bu nedenle, Bakanlığımızda Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) ve diğer tarikatlarla aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen kamu görevlilerinin, Anayasasının 129. Maddesinde ifade bulan’’ Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.’ Hükmü esas alınarak görevlerine son verilmesi gerekmektedir.
Bakanlığımızdaki Fethullahçı Terör Örgütüne diğer tarikatlarla aidiyeti, iltisakı veya irtibatının tespitinde; Mutlaka hizmet öncesi eğitimleri ile barındıkları yurtlar ve gittikleri dershane durumları irdelenmelidir. Yüksek Öğrenime girişleri, Diplomaları ve mesleğe girişleri ile göreve gelişlerindeki sınavlar varsa mülakatları uzman gruplarca araştırılmalıdır(Üniversite sınavlarında varsa diğer sınavlarda hangi soruları cevapladıkları, hangi soruları boş geçtikleri bağlantısı/ilişkisi gibi). Diğer Bakanlıklardan ve kamu iktisadi teşebbüslerinden Milli Eğitim Bakanlığına geçen personelin durumu ayrı bir değerlendirme ile taramaya tabi tutulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde Fethullahçı Terör Örgütüne ve diğer tarikatlarla bağlantısı ve ilişkisi olan işgörenlerin bir an önce görevlerine son verilmediği taktirde; Türkiye Cumhuriyetine tahribatı, 15 temmuz 2016 tarihli kalkışmanın çok üzerinde olacaktır. Süreç uzadıkça; esnaf/eşraf/ akil insanlar/ kanaat önderleri / sendikalar ve sistem içerisinde kendilerini gizlemiş şakirtleri, siyasileri etkileyerek, 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi işlevsizleştirdikleri de süreç içerisinde görülmüştür.
7-ÖZEL EĞİTİM ve ÖZEL EĞİTİM UYGULAMALARI (ÖZET)
Özel eğitim; ihtiyacı olan bireylere hizmet veren, özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemlerin uygulandığı, her tür ve kademedeki yatılı ve gündüzlü resmî ve özel okul ve kuruluşlar akla gelir. Özel eğitim kurumları; Özel Eğitim Hakkında Kanunu ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde kapsamlı olarak açıklanmaktadır. Ancak bu kurumların kuruluş, işleyiş ve programlarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Devletin muhtelif özürlere dayalı açılan kurumların, kendilerine özgü (işitme, görme, ortopedik, otistik ve muhtelif zihinsel yetersizliği olan bireyler için açılan okul ve kurumlar) program ve işleyişleri olduğu gibi, genel olarak ta; Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde belirlenen kriter ve değerleri esas alınarak hizmet üretirler. Devlete bağlı olmayan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğine dayalı olarak açılan özel, özel kurumları ise Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Yönetmeliğinde belirlenen ölçütler doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Ülkemizde engelli sayısı net olarak bilinmemektedir. Bu hususta yapılmış bir araştırma veya devletçe yapılmış herhangi bir tarama bulunmamaktadır. Genel olarak ülkemizde nüfusun %5-8 aralığında engelli birey var denile bilinir. Türkiye’de 2008-2009 öğretim yılı itibarı ile özel ve resmî özel eğitim okullarında 33.731 , kaynaştırma eğitimi uygulamalarında 58.325 olmak üzere toplam 92.056 özel eğitime gereksinim duyan öğrenci bulunmaktadır(2008-2009 Yılı Öğretim Yılı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, “MEB İstatistikleri”). Ortaöğretim düzeyinde ise 5.811’i resmî özel eğitim okullarında, 2.663’ü kaynaştırma eğitim uygulamalarında olmak üzere toplam 8.474 öğrenci bulunmaktadır(2009 MEB ilsis verileri).
Devlete bağlı özel eğitim okullarına(işitme, görme, ortopedik, otistik ve muhtelif zihinsel yetersizliği olan bireyler için açılan okullar) giden öğrenciler ile devlet okullarında veya özel okullarda kaynaştırma eğitimine giden öğrencilerin tamamı ve ayrıca 21 yaş üzeri olup halk eğitim merkezlerinden hizmet alan engelli bireylerin tümü özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden aylık 8 saat bireysel eğitime giderek ek hizmet almaktadırlar. Tüm özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine giden engelli bireylerin aylık 8 saatlik ücreti olan 800.00 tl parayı devlet karşılamaktadır.
Ülkemizde faaliyet gösteren özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışanların %35 özel eğitim alanında mezun olmuş üniversite mezunu olup, geri kalan %65’i kurs görmüş sınıf öğretmenlerinden oluşmaktadır. Yani tamamı Üniversitelerin Özel Eğitim Bölümlerinden mezun olan ve devletin özel eğitim okullarında çalışan özel eğitim öğretmenlerinden ayda 120 saat ders alan öğrencilerimiz, ayrıca ayda 8 saatlik bireysel eğitim için %35 uzman çalıştıran özel rehabilitasyon merkezlerine gitmek zorunda bırakılmaktadır. Yönetim makamında olan yeterliliği olmayan sözde yöneticiler; işitme, görme, ortopedik, otistik ve muhtelif zihinsel yetersizliği olan bireyler için açılan okullara; Fizyotarapist, Ergoterapist( İş ve uğraşı terapisti) psikoloğ, Linguist(dil bilimci-konuşma terapisti), Odyolog(İşitme, konuşma, lisan ve ses bozukluğu uzmanı) Odyometrist(konuşma tedavisi veren ) gibi özel eğitim uzmanlarını atamayı bu öğrencilerimizin okullarında bireysel eğitim almasını akıl etmezler ve hiçbir zaman da düşünmezler. Hele günümüzde iyice siyasallaşan üniversitelerimiz ise ülkede ihtiyaç duyulan bu alanların yaygınlaştırılması yönünde bir çaba göstermeleri zaten beklenemez.
Ortopedik engelliler okullarımızda Fizyotarapist ,İşitme engelli okullarımızda ve OÇEM(otistik çocuklar eğitim merkezlerinde); psikoloğ, Linguist, Odyolog bulunmamaktadır. Durum böyle olunca devletin özel eğitim okullarına giden öğrencilerimiz ayrıca özel rehabilitasyon merkezlerine gitmek suretiyle devlete büyük maddi külfet getirmekte ve gerekli eğitimi almaktan da mahrum kalmaktadırlar. Özel rehabilitasyon merkezleri federasyon ve derneklerle örgütlenirken, engelli bireylerin velileri örgütsüz olduklarından sahipsiz kalmakta ve ülkemizde çaresiz durumdadırlar. Özellikle tüm engelli velileri ölümleri sonrasında engelli çocuklarının ne olacağı çaresizliği içerisindedir. Sonuç olarak siyaset; sahipsizin sahibi olma mücadelesi olmalıdır.
8- KÖY ve KIRSAL YERLEŞİM YERLERİNDE BULUNAN ÖĞRENCİLERİN ORTAOKUL VE ORTAÖĞRETİM OKULLARINDA OKUMA ZORLUKLARI VE TARİKAT YURTLARI(Özet);
Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı bir eğitimci olarak; Kamu Yöneticiliğine atanma ölçütlerindeki belirsizlikler ile Tarikat –Cemaat Yurtlarının geleceğimiz olan gençlerimiz üzerinde olumsuz etkilerini ve sonuçta Türkiye Cumhuriyetinin gelecekte karşılaşacağı bizden-sizden ayrımcılığı tehlikesinin, Milli Güvenlik Kurulu gündemine alınarak değerlendirilmesi yönündeki kanaat ve düşüncelerimi 17.09.2008 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine, Genel Kurmay Başkanlığına ve tüm kuvvet komutanlarına taahhütlü birer dilekçe ile gönderdim. Devletin kayıtlarında bulunan ve 17.09.2008 tarihinde gönderdiğim dilekçeler dikkate alınarak Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmüş olsaydı Fetullahçı ve diğer tarikatlar devlet içerisinde bu düzeyde yaygınlaşmayacağı muhakkaktı. Dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Genel Kurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanları ordu içerisindeki bu tarikat mensuplarının alımını/istihdamını görememişler ve daha sonra bu tarikatçıların kumpaslarına kurban gitmişlerdir.
Devletimiz, yıllardır orta öğretim okullarına giden köy, belde hatta kimi ilçelerde okula giden öğrencilerin nerede barındıklarına yönelik hiçbir tedbir alamamıştır. Sonuçta, ilçe ve illerde bulunan orta öğretim okullarına(Lise, Anadolu lisesi, End.Mes.Lisesi,İHL, vb). giden köy ve belde öğrencileri tarikat ve cemaatlere bağlı özel öğrenci yurtlarının pençesine düşmüşlerdir. Dar gelirli Anadolu köylüsü, yeme, içme, barınma ve dershane desteği dahil düşük ücretlerle ve çoğu ücretsiz olan bu tarikat ve cemaatlere bağlı özel yurtları tercih etmek zorunda bırakılmışlardır. Bu yurtlarda kalan öğrenciler, tarikat kültürü ile yetişmelerinin yanı sıra ablalar veya ağabeylerin desteği ile doğal olarak akranlarından daha başarılı olmuşlardır. Bu başarıda tarikat ve cemaatlere bağlı özel dershanelerin de büyük katkısı ve desteği olmuştur. Günümüzde ise dershaneler kapalı olduğundan yurtlarda verilen kurslarla buralara devam eden öğrenciler okudukları okullardaki akranlarına göre daha başarılı olmaktadırlar. Yıllardır süre gelen tarikat ve cemaatlere bağlı özel orta öğretim yurtları; Türk halkı üzerinde öylesine etki bırakmışlar ki aynı il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden aileler de öğrencinin üniversitede başarılı olabilmesi için çocuklarını bu yurtlara vermek zorunda kalmışlardır. İl ve ilçe merkezlerinde yasal olarak faaliyet gösteren özel ortaöğretim tarikat yurtlarında barınan mevcut il/ilçenin köy ve kırsal çocukları olduğu gibi aynı il/ilçede ikamet eden ailelerin çocukları da başarılarından dolayı bu yurtlarda barınmaktadır. Hatta çoğu doğu illerimizden getirtilen fakir aile çocuklarını da bulmak mümkündür. Her gün yaygınlaşan binlerce tarikat ve cemaatlere bağlı özel ortaöğretim öğrenci yurtlarında yetişen ve şekillenen öğrenciler, üniversite sınavlarına girmekte ve devlet kadrolarına tarikat ve cemaat desteği ile istihdam edilerek süreci daha da geliştirerek devam etmektedir. Tüm bu gerçekler devletin bilgisi dahilinde olup, mevcut mevzuatlar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Yukarıda anlatılan gerçekler, küçümsenebilir ve hatta ne var bunda,” hayırsever insanlarımız örgütlenerek fakir Anadolu çocuklarını bedava okutmaktadır. Orta öğretime gidemeyecek bu yavrularımıza okul imkanı sağlıyorlar”…. Şeklinde hamasi söylem ve gerekçeler öne sürülebilir. Ancak tarikat, cemaat kültürü ve felsefesiyle yoğrulan, şekillenen bu çocukların, Cumhuriyet ve Cumhuriyet kazanımları ile barışık olduğuna dair ciddi kuşkular bulunmaktadır. Bunun en somut örneği Feto/PDY kalkışması ile görülmüştür. Cemaat ve tarikat, kültürü içerisinde demokratlık, lâiklik ve sosyal hukuk anlayışının olmadığı muhakkaktır. Doğal olarak bu kültürle yetişenler görevlerinde kendilerinden olmayanları ve kendileri gibi düşünmeyenleri kesinlikle kabul edemezler. Yılardır Milli Eğitimin Bakanlığında sözde yetkili olan yetersizler, buna bir çözüm üretmemektedirler. Oysa ortaöğretim okullarının bünyesinde eskiden çok yaygın olarak faaliyet gösteren pansiyon bölümlerini yaygınlaştırmayarak hatta çoğunu kapatarak tarikat yurtlarının yayınlaşmasına imkan sağladılar. Mevcut pansiyonlara ve yatılı bölge okullarına ise hükümete yakın olan sendika içerisinde etkin olan tarikat mensupları, buralara gerekli atamaları yaparak tarikat faaliyetlerini etkin olarak yürütebilmektedir. Sonuç olarak tarikatların genel felsefesi olan ‘’bizden ve bizden olmayanlar ayrımcılığının’’ Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir tehlikenin işareti olarak görülmesinin gerektiği ve bu hususta geç kalınmaması gerekti her Türk Vatandaşının bilmesi gerekmektedir.
9–TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİNDE OKUL BAZLI YAPILANMA;
GİRİŞ: Bugün gelişmiş ülkeleri bu aşamaya getiren sihirli gizli güç her alanda yaratıcı düşünceye sahip başarılı kimseleri ilgi alanları ve yetenekleri yönünde gelişmesi için uygun eğitim ortamını sağlanmış olmalarının yanı sıra yetenekli ve başarılı öğrencileri desteklenmek suretiyle onların yaratıcı güçlerinin kendi toplumu ve diğer toplumların refahına hizmet edecek ürünlere dönüştürülmesine katkı vermiş olmaları sayesindedir.
Ülkemizde de başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencilerin her alanda desteklenmesi ve teşvik edilmesi için Türk Eğitim Sisteminde gerekli yenilikleri ve değişiklikleri yapmak zorundayız. Bu suretle yaratıcı çocuklarımızın yaratıcı güçlerini ürüne dönüştürerek her alanda toplumumuzun çağdaş düzeye erişmesini sağlayabiliriz. Çünkü ulusların en büyük gelişme potansiyeli o ulusu oluşturan insanların yaratıcı güçleridir. Bu gücü toplumun kalkınmasında kullanmak için başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencileri erken tespit ederek onları “Başarı ve Özel Yetenek Bursları” ile teşvik etmekle mümkün olabilecektir.
Her toplum için en önemli eğitim sorunu yaratıcı niteliklere sahip başarılı öğrencileri tespit ederek, onları teşvik etmek, desteklemek ve geliştirmektir. Çünkü başarılı ve yaratıcılık niteliklerine sahip olan kimseler; hem üyesi bulunduğu toplum hem de tüm insanlığın gelişmesi için en önemli gelişim potansiyelidirler. Dünyada insanlar için her alanda yapılan icatlar; başarılıların eseri olmuştur. Bundan sonra yapılacak yenilik, icat ve reformlar da onların eseri olacaktır. Başarı düzeyi en düşük olan okullara/öğrencilere büyük bir dinamizm kazandırabilir ve başarı düzeyleri ülke genelinde 1-2 yıl içerisinde istenilen düzeye çıkarabilir.
Asıl hedefimiz ise TEOG(Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) Sistemini okul bazlı teşvik etmek ve Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçişte yeni bir yapılanmayı hedeflemektir. Ortaokullarda Sınıflar bazında(5’inci, 6’ıncı, 7’inci ve 8’inci, sınıflarda o okulun ve ilgili sınıfın ( 1., 2., 3.’üncü öğrencilerini) başarı veya özel yetenek bursu vermek için belirlerken 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak..….(sonuncu öğrencinin puanını belirlenecektir). Örneğin A okulun 5’inci, 6’ıncı, 7’inci ve 8’inci, sınıflarında Türkçe Dersinde 1.’inci olan öğrenci 1000 puan alırken 2.’inci olan öğrenci ise 999 puan ve 10.’uncu olan öğrenci 990 puan alacaktır(puanlar örnektir değişebilir). Aynı şekilde A okulun 5’inci, 6’ıncı, 7’inci ve 8’inci, sınıflarında Matematik Dersinde 1.’inci olan öğrenci 1000 puan alırken 2.’inci olan öğrenci ise 999 puan ve 10.’uncu olan öğrenci 990 puan alacaktır. 4 yılın sonunda 8’inci sınıfı bitiren her öğrencinin okul başarı puanlarının ortalaması ve özel yetenek puanların ortalamaları belirlenmiş olacaktır. Bu puanların %60 o öğrencinin Okulundaki Özel Yetenek ve Başarı Puanlarını belirler. 8’inci sınıflar mezuniyet sonrası Ulusal düzeyde yapılacak genel sınav sonucunda alınan puanların %40 ile birlikte toplanıp ortalaması alındığında öğrencinin TEMEL EĞİTİM PUANINI belirlenir. Sistem geliştirilerek aynı şekilde Ortaöğretim kurumlarına uygulanarak yükseköğretime geçişte için kullanılacaktır. Sistem okul bazlı bir değerlendirmeyi esas almıştır. Her okul önem arz eder. Seçilmiş veya belirli ailelerin yönlendirildiği okullar kadar köy ve kırsal alan okulları da aynı düzeye getirilmiş olunacaktır. En önemlisi her okul dinamizme kavuşmuş olunacak ve mevcudu fazla büyük okulların mağduriyeti ise Ulasal düzeydeki sınavlarla giderilmiş olunacaktır. Mevcut sistemde; köy, gecekondu ve küçül yerleşim yerlerinde öğretmensizlik ve imkansızlıklar içinde okuyan eğitim düzeyi yönünde geri bırakılmış öğrencilerimizin istenilen üniversitelere girmeleri mümkün olmadığı gibi KPS sınavlarında da başarılı olamayacaklarından devlet memuru olamayacaklardır.
TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİNDE OKUL BAZLI YAPILANMA’ nın uygulanma yönergesi;
Amaç ve Kapsam MADDE 1- Bu yönergenin amacı, Türk Gençliğinin Atatürk ilkeleri, Anayasa ve Türk Milli eğitiminin amaçları doğrultusunda bedenen, ruhen ve fikren sağlıklı, vatan ve milletini seven, dürüst ve mutlu olarak yetişmelerine; okul içi ve okul dışı serbest zamanlarını sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle değerlendirerek yapıcı ve yaratıcı yeteneklerini geliştirmelerini sağlamak, Türk toplumunun geleceğinin teminatı olarak yetişmelerine katkıda bulunmak amacıyla Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminde Okul Bazlı Yapılanma projesi kapsamında ortaokullarda 5-8 . sınıflar düzeyinde başarılı öğrencilere ve ayrıca bu okullarda özel yetenekli öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince teşvik amacıyla verilecek olan BAŞARI ve ÖZEL YETENEK BURSU kurallarına ilişkin esasları düzenlemek ayrıca TEOG(temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) Sistemini okul bazlı teşvik etmek ve yeni bir yapılanmayı hedefler.
Dayanak MADDE 2- Bu Yönerge; 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanun’un 2.,8.,13.,23.’üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Gerekçe MADDE 3- : İnsanlığın geleceği yaratıcı ve başarılı insanlara ve onların yaratıcılığına özgü eğitime bağlıdır. Toplumların sahip oldukları tüm orijinal ve üstün eserler yaratıcı düşünceye sahip insanların yarattığı eserlerdir. Her toplum için en önemli eğitim sorunu yaratıcı niteliklere sahip başarılı öğrencileri tespit ederek, onları teşvik etmek, desteklemek ve geliştirmektir. Çünkü başarılı ve yaratıcılık niteliklerine sahip olan kimseler; hem üyesi bulunduğu toplum hem de tüm insanlığın gelişmesi için en önemli gelişim potansiyelidirler. Dünyada insanlar için her alanda yapılan icatlar onların eseri olmuştur. Bundan sonra yapılacaklar da onların eseri olacaktır. Bugün gelişmiş ülkeleri bu aşamaya getiren sihirli gizli güç her alanda yaratıcı düşünceye sahip başarılı kimseleri yetenekleri yönünde ve seviyesinde gelişmesi için uygun eğitim ortamını sağlanmış olmalarının yanı sıra toplumca başarılı kişiler desteklenmek suretiyle onların yaratıcı güçlerinin kendi toplumu ve diğer toplumların refahına hizmet edecek ürünlere dönüştürülmesine katkı vermiş olmaları sayesindedir. Ülkemizde de başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencileri her alanda desteklenmesi ve teşvik edilmesi için Türk Eğitim Sisteminde gerekli yenilikler ve değişiklikler yapmak zorundayız. Bu suretle yaratıcı çocuklarımızın yaratıcı güçlerini ürüne dönüştürerek her alanda toplumumuzun çağdaş düzeye erişmesini sağlayabiliriz. Çünkü ulusların en büyük gelişme potansiyeli o ulusu oluşturan insanların yaratıcı güçleridir. Bu gücü toplumun kalkınmasında kullanmak için başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencileri erken tespit ederek onları “Başarı ve Özel Yetenek Bursları” ile teşvik ederek mümkün olabilecektir. Ayrıca TEOG(Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) Sistemini okul bazlı teşvik ederek yeni bir yapılanmayı ülkeye kazandırmaktır.
Tanımlar MADDE 4- Bu yönergede adı geçen,
Öğrenci Başarı Bursu ve puanlandırılması : Eğitim-Öğretim yılı sonunda tüm ortaokulların 5.6.7 ve 8. Sınıflarda, Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler, Fen Bilimleri……… derslerinde sınıflar düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince verilecek olan ödülü ve ayrıca her derste ilgili okulun sınıflar düzeyinde1’inci, 2’inci 3’üncü 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak ………….(sonuncu öğrencinin puanını belirlemek) ortaöğretim kurumlarında ise 9.10.11 ve 11. Sınıflarda, Türkçe, Matematik, Fizik,Kimya,Biyoloji, Tarih…………… derslerinde sınıflar düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince verilecek olan ödülü ve ayrıca her derste ilgili okulun sınıflar düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü ve 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak ………….(sonuncu öğrencinin puanını belirlemek)
Öğrenci Özel Yetenek Bursu ve puanlandırılması: Eğitim-Öğretim yılı sonunda okul bazında tüm ortaokullar ve ortaöğretim okullarında güzel sanatlar, güzel ahlak, etkin dil kullanımı, spor, topluma hizmet çalışmaları ve ayrıca çeşitli sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerde üstün başarı gösteren, örnek davranışlar sergileyen özel yetenekli öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince verilecek olan ödülü ve ayrıca bu derste ilgili okulun sınıflar düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü ve 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak ………….(sonuncu öğrencinin sıralaması ve bu sıralamaya verilen puanını belirlemek).
Derslerde Başarı: Ülke geneli tüm ortaokul ve ortaöğretim okullarının 5.6.7.8 9.10.11 ve12 Sınıflarda, belirlenen derslerde öğretmenlerin birlikte düzenlediği ortak sınavlar ile sınıf düzeyindeki sınavların aritmetik ortalamasına göre sınıflar ve anılan dersler düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü ve 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak ………….(sonuncu öğrencinin başarı sıralamasını ve bu sıralamaya tekabül eden puanı.)
Koşullar, Öğrencilerin Belirlenmesi MADDE 5- "Öğrenci Başarı Bursu veya " Öğrenci Özel Yetenek bursu" verilebilmesi için öğrencilerin aşağıda belirtilen koşulları sağlamaları gerekir.
a- Başarı Bursu alma koşulları : Ülke geneli tüm ortaokulların 5.6.7.8 Sınıflarda, Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler, Fen Bilimleri derslerinde İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 36.Maddesi uyarınca öğretmenlerin birlikte düzenlediği ortak sınavların aritmetik ortalaması ile sınıf düzeyinde yapılan sınavlarda alınan puanların aritmetik ortalamasına göre sınıflar ve anılan dersler düzeyinde 1’inci, 2’inci 3’üncü öğrencilerin disiplin durumu bir sonraki ders yılı başında yapılacak olan Öğretmenler Kurulu toplantısında görüşülerek öğrenci davranışlarına aykırı bulunmayan başarılı öğrenciler o ders yılı süresince her ay Başarı Bursunu almaya hak kazanırlar ve 4.’ Üncü öğrencisinden başlayarak ………….(sonuncu öğrencinin puanını belirlenir ) . Ortaöğretim okullarında belirlenen dersler bazında aynı uygulama mevzuat çerçevesinde yapılarak her okul öğrencisinin dersler bazında her yıla ait başarısı tespit edilerek puanlandırılır.Öğrencinin üniversiteye girişinde en azında %40-50 etkili olacağından öğrencinin başarılı olduğu derslere ve alanlara yönelmesi kendiliğinden sağlanacaktır.
b-Özel Yetenek Bursu alma koşulları: Eğitim-Öğretim yılı sonunda Ülke geneli tüm ortaokul ve ortaöğretim okullarında güzel sanatlar, güzel ahlak, etkin dil kullanımı, spor, topluma hizmet çalışmaları ve ayrıca çeşitli sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerde üstün başarı gösteren, örnek davranışlar sergileyen özel yetenekli öğrencilerin disiplin ve yeterlilik durumu bir sonraki ders yılı başında yapılacak olan Öğretmenler Kurulu toplantısında görüşülerek “ Özel Yetenek Bursu “almaya hak kazananlar belirlenir ve bu öğrenciler o ders yılı süresince her ay Özel Yetenek Bursu verilir. Öğrenci mevcudu 300’e kadar olan okullarda en fazla 3, öğrenci mevcudu 300’ün üzerinde olan okullarda ise Özel Yetenek Bursu alabilecek öğrencilerin sayısı toplam öğrenci mevcudunun % 1’ ni geçemez. Şeklinde düzenlenebilir.
Özel Yetenek ve Başarı Bursu Miktarı ve ödeme süresi MADDE 6: Özel Yetenek ve Başarı Bursu Eylül ayında başlar ders yılı süresince(10 ay) devam eder. Özel Yetenek Bursu örneğin 50 Lira. Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler ile Fen Bilimleri Derslerinin 5-8 sınıflarında (bir önceki eğitim öğretim yılının 4-7 sınıfları) 1’lik bursu 30 Lira, 2’cilik bursu 20 lira, 3’lük bursu 10 Lira. Aynı öğrenci birden fazla bursu hak ettiği durumlarda; en fazla olan burslardan birini tam olarak alırken, diğer hak ettiği bursların %50’sini(yarısını) alır. Burs miktarını artırmaya veya azaltmaya MEB yetkili olacaktır. Ortaöğretim okullarında da dersler bazında ve sınıflar düzeyinde belirlenen burs miktarı ders yılı süresince(10 ay) devam eder.
Okullarda başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencileri her alanda desteklenmesi ve teşvik edilmesi için yaratıcı güçlerini ürüne dönüştürerek her alanda toplumumuzun çağdaş düzeye erişmesini sağlamak için Gençlik Spor İl Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları, muhtelif sanat kuruluşları, dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşları ile gerekli işbirliği sağlanmak suretiyle başarılı ve özel yetenekli öğrencilerle iletişimini, koordinasyon ve eşgüdümünü sağlamak, okulların gelişimi için tüm paydaşların etkin katılımı sağlamak ve iyileştirici çalışmaların başlatılması için il ve yerel düzeyde profesyonel destek alınmasını sağlamak, uygulama sonuçlarını deneysel bilgilere ve istatistiklere dayalı olarak raporlaştırmak, okulların, öğrenen okullara dönüştürülmesini sağlamak böylelikle, okulların çocuğu odak alarak ve destekleyerek kendisini gerçekleştirmesini, istenilen öğrenim hedeflerine ulaşma, aktif öğrenme ve öğretme, teknoloji kullanımı, sınıf yönetimi , liderlik, okul, aile ve toplum işbirliği ve başarı göstergeleri konusunda istendik evrensel standartlarda birleşmelerini sağlamak amacıyla okul , il ve ilçelerde gerekli kurul ve komisyonlar kurulur.
Sonuç olarak ; hamasi nutuklarla ülkemizin eğitim düzeyini düzeltmemiz mümkün görülmemektedir. Her alanda yaratıcı düşünceye sahip başarılı öğrencileri yetenekleri yönünde geliştirilmesi için uygun eğitim ortamlarını sağlamanın yanı sıra okullardaki başarılı öğrencilerimizi desteklenmek suretiyle onların yaratıcı güçlerinin toplumun ve diğer toplumların refahına hizmet edecek ürünlere dönüştürülmesine katkı vermekle sağlayabiliriz. Bu suretle yaratıcı çocuklarımızın yaratıcı güçlerini ürüne dönüştürerek her alanda toplumumuzun çağdaş düzeye erişmesini sağlayabiliriz. Çünkü ulusların en büyük gelişme potansiyeli o ulusu oluşturan insanların yaratıcı güçleridir. Bu gücü toplumun kalkınmasında kullanmak için başarılı ve özel yeteneğe sahip öğrencileri erken tespit ederek onları “Başarı ve Özel Yetenek Bursları” ile teşvik etmek suretiyle mümkün olabilecektir. Ortaokul ve ortaöğretim okullarında yaratıcı niteliklere sahip başarılı öğrencileri tespit ederek, onları teşvik etmek, desteklemek ve geliştirmek ortak amaç ve ilkelerimiz olmalıdır.
Bu amaç ve ilkeler çerçevesinde öğrencilerin ilgi ve kabiliyetleri oranında desteklenmeleri, teşvik edilmeleri gerekmektedir. Bilgi çağında, katma değer üreten bilim adamına, sanatçıya ve yaratıcı düşüncelere ihtiyacımız vardır. Geleceğimizin sporcu ve sanatçılarımızı ağır matematik, fizik kimya veya hiç alakası olmayan derslerle yıpratmanın anlamı olmadığı gibi bu ülkenin üst düzey matematik ve fen bilimlerinde katma değer üretebilecek gençlerimizi de hiç alakası olmayan derslere tabi tutmamızın da bir anlamı bulunmamaktadır. Bunun içindir ki ilgi sınıfları hayata geçmeli ve öğrencilerimiz, okul yaşamları süresince edindikleri bilgi ve becerileri doğrultusunda yüksek öğretime yönlendirilmelidir. Çünkü başarılı ve yaratıcılık niteliklerine sahip olan kimseler; hem üyesi bulunduğu toplum hem de tüm insanlığın gelişmesi için en önemli gelişim potansiyelidirler. Dünyada insanlar için her alanda yapılan icatlar onların eseri olmuştur. Bundan sonra yapılacaklar da onların eseri olacaktır. Başarı ve Özel Yetenek Bursları ile Başarı düzeyi en düşük olan okullara büyük bir dinamizm kazandırabilir ve başarı düzeyleri 1-2 yıl içerisinde istenilen düzeye çıkabileceği gibi öğrenci ilgi ve kabiliyetleri yönünde ilgili üniversitelere öncelikli yerleşebilecektir. Ayrıca merkezi okullar ile küçük ve kırsal yerleşim okul öğrencilerin başarı düzey puanlarının %50-60 eşit olacağından tüm ülke genelinde kırsal alan okul öğrencilerine de imkan ve fırsat eşitliği sağlanacaktır. TEOG(Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) Sistemi, okul bazlı teşvik ve destek göreceğinden köy ve kırsal bölgelerin başarılı öğrencileri de istediği ortaöğretim okullarına ve istemeleri halinde yüksek öğrenimlerini yapabileceklerdir.
Sonuç olarak;(özet):
-Bakanlık merkez-taşra teşkilatı ve okul yöneticilerinin seçimini ve yükselmesi liyakat, yeterlilik ve bilimsel ölçütlere bağlanmalı,.
-Sınıf tekrarı kaldırılarak, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre her düzeydeki okulda ilgi sınıfları oluşturulmalı,
-Okullarımızdaki kantin, servis, kitap, yardımcı kitap ve eğitim materyalleri sömürüsü sonlandırılarak, velilerin etkili olduğu bir yapılandırılmaya gidilmeli,
-Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminde Okul Bazlı Yapılanma projesi kapsamında ortaokullarda 5-8 . sınıflar düzeyinde, başarılı öğrencilere ve ayrıca bu okullarda özel yetenekli öğrencilere bir sonraki öğretim yılı süresince teşvik amacıyla Başarı ve Özel Yetenek Bursları ile desteklenmelidir. Başarı ve Özel Yetenek Bursları ortaöğretim kurumlarında da yaşama geçirilerek öğrencinin üniversitelere girişlerinde Başarı ve Özel Yetenek puanlarının %50 değerlendirmeye alınmalıdır.
- Ortaokulların 5.’ini sınıfından sonra olmak üzere 6. 7.ve 8.’inci sınıflarında genel ortaöğretime gidemeyecek öğrencilerin yönlendirileceği mesleki ve teknik ortaokullar açılmalıdır.
-Resmi ve Özel okullarda verilen yabancı dil farklılığı kaldırılarak, yabancı dil öğrenimi, devlet okullarında seçmeli ders olmalı ve istenilen düzeyde dil eğitimini alan öğrenci velilerine maddi destek verilmelidir.
- Özel Eğitimde gerekli tedbirler ve sağaltımlar yapılmalıdır. Engelli bireylerin velilerinde mevcut olan ‘’benden sonra bu çocuk ne olacak’’ kaygısına çözün bulunmalıdır.
-Tarikatların Özel Ortaöğretim Öğrenci Yurtlarının yaygınlaşmasını önleyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.
-Öğretmenlerin hizmetiçinde yetiştirilmesi, tamamlatılması ve başarı düzeyine dayalı istihdam edilmesi ve performans düzeyini esas alan ücretlendirilme sistemine geçilmesi sağlanmalı, kırsal alanlara üstün başarılı öğretmenler farklı ücretlendirme ile en fazla üç yıllığına verilmeli ve üç yıl kırsal alanda çalışan öğretmenler özendirilmeli ve teşvik edilmeli,
-Öğretmenlerin, hizmet öncesi en az iki branşta yetiştirilmesi ve okullarda çalışma sistemleri branş ve yeterliliği yönüyle değerlendirilmelidir
Zaman çözüm üretmek ve çözüm zamanıdır düşüncesiyle ...06.01.2021
Hüseyin TURAN
Emekli Maarif Müfettişi