adscode
adscode

Üniversiteleri açın çağrısı

Siyasetçiler, sendikalar, akademisyenler ve eğitimcilerden 'Okulları ve üniversiteleri açın çağrısı" geldi.

Üniversiteleri açın çağrısı
Eğitim
Güncelleme : 15-Feb-23 15:54

Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle üniversitelerde tamamen uzaktan eğitime geçti. Okullar ise 20 Şubat'a kadar kapalı kalacak. Sonrası ise henüz belli değil. Konuyla ilgili görüşler şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu: Sakın okulları kapatmayın, sakın. Covid sırasında gençlerimizin ruh sağlığı zarar gördü. Gençlerimize daha çok zarar vermeyelim. Sakın. Elimizde bir tek gençlerimiz kaldı.

 
Ekrem İmamoğlu: Üniversitelerin kapatılması ve öğrencilerin apartopar yurtlardan çıkarılması kabul edilebilir değildir. Devletimiz depremzedelerin barınma olanağını sağlayacak imkana sahiptir, ilk akla gelenin üniversitelerin kapatılması olması akla ziyandır, bu yanlıştan bir an önce dönülmeli.
 
Selçuk Şirin: Okulları açın! Hepsi travma yaşıyor. Okul sadece öğrenme yeri değil aynı zamanda sosyal ve duygusal ihtiyaçları giderme yeridir. Öğrencilerin arkadaşa, öğretmene, danışmana ihtiyacı var. Çocukların aile ve ekran dışında zamana ihtiyacı var. Güvenli yerlerde okulları açın!
 
Sinan Meydan: Üniversiteleri kapatma ve uzaktan eğitim kararı mutlaka gözden geçirilmelidir. Pandemiden sonra şimdi de deprem nedeniyle üniversitelerin uzaktan eğitim yapması, zaten çeşitli sorunlarla boğuşan, bilimsel niteliği düşen üniversitelere büyük bir darbe vuracaktır.
 
Raşit Tükel: Üniversiteleri kapatma kararı ülkemizdeki eğitim sistemi ile yakından ilişkili. Deprem felaketinin sonuçlarına yönelik çözüm aranırken, ilk gözden çıkarılacak kurumların üniversiteler olması çok şey anlatıyor!
 
Naci Görür: Tüm üniversiteleri uzaktan eğitime devam etme ve bir bakıma kapatma anlamına gelen kararı doğru bulmuyorum. Deprem bölgesinde böyle bir karar alınabilir ama tüm ülkede hayır. Deprem de dahil, tüm sorunlarımızın çözümü eğitimdir. Her koşulde eğitime devam edilmeli.
 
Zafer Öztürk: Fırsat eşitliği açık olabileni kapatarak sağlanmaz. Öğretmenin, öğrencisine ulaşmasını, kavuşmasını, engelleyerek sağlanmaz. Olanı olmayana indirmekle değil olmayanı olana ulaştırarak sağlanabilir.
 
Cem Seymen: Okulların kapatılması kararı çok yanlış. Okulları açın. Gençler yaşadıkları yüzünden eşi benzeri görülmemiş travmalar yaşıyor. Gençlerimizi bu kararla yalnızlığa, izolasyona itiyorsunuz. Pandemi sürecindeki yalnızlıkların tehlikesiyle ilgili araştırma raporları var. Açın okulları.
 
AHMET SALTIK: Üniversitede uzaktan eğitime geçiş çok yanlış. Hele KYK yurtlarını kullanmak için.
Konteyner evler, otellerde kiralama, boş TOKİ evleri, yazlık tatil siteleri evleri kullanılsın; üniversitede eğitim yüz yüze sürsün. En azından 10 il ile sınırlı olsun. OHAL-CBK gözden geçirilsin.
 
Erhan Erkut: Sevgili YÖK, bu son kararınız mıdır? 9 Şubattan bu yana dördüncü kararınız da… 5.yi bekleyelim mi? 
 
Onur Soğuk: Üniversitelerin uzaktan eğitime geçirilmesi doğru bir karar değil. Bu ülkede barınma için yeteri kadar otel,pansiyon vs var. Sırf KYK için üniversite eğitiminin aksatılması yanlış.
 
Sevinç Atabay: Tüm oteller, devletin misafirhaneleri, pansiyonlar ve halka arz edilebilecek meskenler doldu da, sıra öğrencilerimizin yurtlarına mı geldi? Üniversiteleri kapatmak için gerçek neden bu mu?
 
Resim
 
Eğitim Sen: Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen iki büyük deprem, 10 ilde büyük bir yıkıma ve can kaybına neden olmuştur. Yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı bir bölgeyi etkileyen ve ağır bir yıkıma neden olan felaket nedeniyle, başta depremden doğrudan etkilenen şehirlerimiz olmak üzere, tüm Türkiye tarifi mümkün olmayan acılarla karşı karşıya kalmıştır.

10 ilde yaşanan ağır yıkım nedeniyle eğitim öğretimin yapılma koşulları ortadan kalktığından dolayı eğitime ara verilmiştir. Deprem bölgesi dışında ise eğitim öğretime önce 13 Şubat, ardından 20 Şubat Pazartesi gününe kadar ara verilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), eğitim öğretime deprem bölgesi dışında 20 Şubat, deprem bölgesinde ise 1 Mart tarihinde başlanacağını açıklamıştır.

Depremin yarattığı yıkım ve ağır psikolojik travmanın çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri en aza indirmenin yolu, en kısa sürede günlük yaşama dönmek ve güvenli bir yaşam için atılması gereken adımları an hızlı şekilde atmaktır. Okul çağındaki çocuk ve gençler için okul ortamı en önemli sosyal yaşam alanıdır. Her gün televizyon ekranlarında ve sosyal medyada deprem görüntülerine şahit olan, yardım çığlıklarıyla karşılaşan ve evdeki erişkinlerden deprem konuşmalarını dinleyen çocukların yaşadığı endişe ve travma dikkate alınarak, bir an önce okul ortamına dönmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle gerekli önlemler alınarak, mümkün olan ek kısa sürede eğitim öğretime başlanmalıdır. Okula gelip gitme ile günlük bir düzen oluşturarak yaşamın devam ettiği mesajının verilmesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin ruh sağlığı açısından önemlidir.

Milyonlarca çocuk ve gencimiz, iki büyük depremin yaşandığı 6 Şubat 2023 tarihinden bu yana depremden doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmiştir. Özellikle gelişim çağındaki çocuklar, deprem sonucu yaşadıkları ruhsal travmalardan, okul ortamında öğretmenleri ve arkadaşları ile bir araya gelerek duygusal ve bilişsel olarak uzaklaşabilirler. Pek çok şeyin yıkıldığı ortamlarda/koşullarda bile okullar, çocukların sosyal ve psikolojik hayatını yeniden düzenleyebilecek en önemli ortamlardır.

Okul düzeni çocukların ve gençlerin hayatlarına bir düzen getirilmesi açısından ayrıca önemlidir. Pandemi döneminde okulların uzun süre kapalı kalması ve uzaktan eğitimin olumsuz psikolojik etkileri hala atlatılamamışken, eğitimin hangi aşamasında olursa olsun benzer uygulamaların hayata geçirilmesi kabul edilemez. Çocukların ve gençlerin ruh sağlığı açısından deprem bölgesi dışındaki okullarda eğitim öğretime devam edilmeli, üniversiteler için alınan uzaktan eğitim kararı geri alınmalıdır. Okullar, çocukların ve gençlerin canlı, güvenli, gelişim ve yaşam alanıdır. Deprem tecrübesinin olumsuz etkilerinden çocuklarımızı ancak okul ortamında koruyabiliriz.

Okullar, depremden ve deprem haberlerinden etkilenen çocukların ve gençlerin ruhsal açıdan daha fazla yıpranmasını engelleyici bir işlev görürken, onlara daha güvenli bir ortam/alan sağlamaktadır. Bu nedenle deprem sonrasında mümkün olan en kısa zamanda, gerekli fiziki ve sosyal tedbirler alınarak eğitim öğretime başlanmalıdır. Bütün bu nedenlerle deprem bölgesinde temel ihtiyaçların karşılanmasını takiben ve rehabilitasyon hizmetleri başlar başlamaz eğitimin de kaldığı yerden devam etmesi için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.

Depremzede çocukların ve gençlerin uzun süre okulsuz kalmaması çok önemlidir. Çocukların ve gençlerin okulda kullanacakları temel malzemeler (çalışma masası, okul çantası, kalem defter, okuma kitapları, boyama, resim, müzik malzemeleri, oyuncak vb.) temin edilmeli, bölgedeki öğretmenlerin de depremzede olduğu gerçeği unutulmayarak bu bölgede ek öğretmen ve sosyal destek personelleri görevlendirilmelidir.

Eğitim İş: Deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğunun bilinciyle yönetilmeyen, kentleşme politikaları ve yapı stokları bu gerçeğe değil ranta göre şekillendirilen Türkiyemiz, yaşadığı büyük depremle her anlamda ağır hasar almıştır. 10 ili vuran, bazı büyük ilçe ve mahalleleri adeta yok eden, bizi daha netleşmeyen rakamlarla bile 30 bin insanımızdan koparan bu afet, eğitime de büyük bir darbe vurmuştur.

Zaten kronikleşen sorunlarla can çekişirken bir de bu afetten vurgun yiyen eğitim sistemimiz için kısa ve orta vadeli kritik kararlar almak kuşkusuz kaçınılmaz olmuşken, iyileştirme yapmak yerine apar topar ve “ben yaptım oldu” usulüyle üniversitelerin kapatılmasına karar vermek eğitimde açılan yarayı dağlayacak niteliktedir.

Her şeyden önce notunu düşmek gerekir ki: Türkiye’nin bu büyük acıyı yaşamasının ana nedenlerinden biri de eğitimsizlik ve eğitime önem verilmemesidir. Eğitimsizlik nedeniyle yüzleştiğimiz bu kara tabloda ilk kararımız yine eğitime ara vermek, yani eğitimsizlik olmamalıdır. Çünkü acı tecrübelerimizle biliyoruz ki bir yanlış, başka bir yanlışı düzeltmeyecektir.

Sadece birkaç yıl içinde çok vahim sonuçlara yol açması kaçınılmaz olan üniversitelerin kapatılması kararını her boyutuyla değerlendirecek olursak:

Bu karar, halihazırda pandemi koşulları nedeniyle son 3 yıldır düzenli örgün eğitimin yapılamadığı üniversiteleri iyice sanal hale getirecek ve eğitimin niteliğini düşürecektir.
Üniversitelerin meslek yüksekokullarında eğitim gören 1 milyon civarındaki öğrencinin yarıdan çoğu sağlık ve teknik dallarda yer almaktadır. Uygulamaya dayalı bu eğitimin uzaktan eğitimle yapılması mümkün olmadığından, son iki yıldır öğrenciler kuramsal eğitimle mezun olmuşlar böylece sağlık alanında hasta ve hastane görmeyen ara eleman olarak diploma almışlardır. Aynı şekilde mutfak görmeyen aşçılık mezunu, inşaat görmeyen inşaat teknikeri, tarım alanında bahçe görmeyen ara eleman yetiştirilmiştir. Şimdi, iş yeri uygulamasının yapılacağı yaz yarıyılında uzaktan eğitime geçilmesiyle ara eleman yetiştirmedeki bu hata tekrarlanacaktır. Ayrıca Üniversitelerimizin örgün lisans kademesinde 4,5 milyon kadar öğrenci okumaktadır. Bu öğrencilerin önemli kısmı, işyeri uygulaması ve laboratuvar uygulamalarının gerekli olduğu dallardadır. Uygulamayla kazandırılacak becerilerin uzaktan eğitimle kazandırılması mümkün olmadığından, pandemi şartları nedeniyle zaten son üç yılda örgün eğitimden uzak kalan bu öğrenciler, yaz yarıyılında uzaktan eğitime geçilme kararıyla yeterli bilgi ve beceri kazanmadan mezun olacaklardır. Tam da bina yapmanın adını bile ağzına almaması gereken insanların yaptığı binalarda yurttaşlarımız can vermişken, uzaktan eğitimle birçok genci inşaat mühendisi ilan etmek yaman bir çelişkidir. Uzaktan eğitimle diploma alan bir pilotun uçağına binmek, ameliyatınızı uzaktan eğitimle mezun olmuş bir hekime yaptırmak istemiyorsanız; bunu Türkiye’deki kimse için istememelisiniz.
Türkiye akademik hayatını sekteye uğratacak ve 4 yıl sonra niteliksiz diplomalılar kalabalığına yol açacak bu karar yerine; örgün eğitimin kesintiye uğramayacağı yöntemler üzerinde durulmalıdır. Deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler, Türkiye’de örgün yükseköğretimdeki öğrencilerin %5-6 kadarını oluşturmaktadır. Tüm üniversiteleri kapatmak yerine: a) Deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler, bir yarıyıllığına diğer üniversitelere misafir öğrenci olarak dağıtılabilir. Ya da, b) Uzaktan eğitim yalnız bu öğrencilere uygulanabilir. c) Öğrenci yurtlarını sırf deprem mağdurlarını barındırmak için üniversitelerin kapatmak yerine, yukarıda sıralanan öneriler gibi ortak akılla daha gerçekçi çözümler üretilebilir. “Eğitimde feda edilecek fert yoktur” diyen bir Başöğretmen’in kurduğu ülkede, koca bir nesli feda etmeyecek yöntemler bulmak, bu günler için yıllardır vergi toplayan yöneticilerin asli sorumluluğudur.
Bu karardaki en büyük yanlış ise üniversitelerin sadece eğitimden ibaret olduğunu varsaymasıdır. Üniversiteler gençlerimiz için aynı zamanda sosyalleşmenin, hayata devam etmenin, dışa açılmanın, günlük kabuslardan başka bir şeyler düşünmenin yani aslında sosyal iyileşme ve rehabilitasyonun aracıdır. Afet travmasıyla sarsılan gençliğimizi, böyle bir tedaviden mahrum bırakmak akla aykırı düşmek olacaktır.
Apar topar alınan bu karar, sonuçları düşünülmeden alınmıştır. Bu kararla hem üniversitelerin bu tür kararları değerlendirmek için var olan ilgili kurulları hiçe sayılmış hem de öğrencilerin ne yapacağı düşünülmemiştir. Apar topar şekilde yurdu boşaltması istenen öğrencilerden bir kısmının artık gidecek bir evi, bir kısmının yol parası olmayacağı bile düşünülmediği için, kararın sonuçları daha şimdiden utanç verici manzaralara yol açmaktadır.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Türkiye’nin güney kıyılarının büyük bir otel/konaklama gücü, batısının ise şişirilmiş inşaat sektörü nedeniyle boş konutlar diyarı olduğu düşünülürse depremzedelerin barınma sorununu çözmek için daha aklı selim yollar olduğu görülecektir. Turizmden değil, inşaat sektöründen değil, ilk fırsatta yine eğitimden eksiltmek, ülkenin geleceğinden eksiltmektir.

Eğitim, her zorlukta elimizin uzanacağı kara gün akçesi değil, o zorlukları daha az yaşayacağımız bir geleceğe uzanana yegane merdivendir.

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan: "Devlet ve millet olarak tüm imkanlarımızı zorlayarak eğitimi sürdüreceğiz. Ayrıca, üniversitelerimizin ivedilikle açılması da büyük önem arzetmektedir. Bir pansuman tedbir olarak, KYK yurtları depremzedelerin geçici barınması için tahsis edildi. Afetzedelerin barınma ihtiyaçları hususunda alınacak ilave tedbirler çok hızlı bir şekilde hayata geçirilerek, dönem kaybı olmadan üniversitelerimizin en çabuk şekilde eğitime açılması da uygun olacaktır. YÖK, üniversitelerimizle ilgili de hızlı kararlar almalı, gerekirse öğretim yılının tamamlanacağı tarihi uzatarak, üniversitelerin kapalı olacağı bu kısa süredeki kayıpları telafi etmelidir."

‘Yüz Yüze Eğitim Koşulları Sağlansın’ kampanyası

Öğrenciler ODTÜ öğrenci topluluklarının çağrısıyla uzaktan eğitim ve KYK yurtlarının depremzedeler için boşaltılmasına karşı ‘Yüz Yüze Eğitim Koşulları Sağlansın’ başlıklı imza kampanyası başlattı.

Şu ana kadar ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, Çukurova, Ege, Hacettepe, İstanbul, İYTE, İzmir Ekonomi, İzmir Demokrasi, Dokuz Eylül, Kocaeli, Koç, Marmara, 19 Mayıs, Uludağ ve Yalova üniversitelerinden 205 bileşenin imzacı olduğu metinde, uzaktan eğitim için gerekli koşulların sağlanmamasından kaynaklı alınan uzaktan eğitim kararının ve KYK yurtlarının depremzedelere açılmasının bir çözümsüzlük yaratacağı vurgulandı.

"Psikolojik sorunlara neden olabilir" 

Türkiye Psikiyatri Derneği:

 

Yükseköğretim Kurulu’nun 11 Şubat 2023 tarihinde yayımladığı duyuru ile öğrendiğimiz, ülkemizin tüm üniversitelerinde bahar döneminde uzaktan eğitime geçilmesi kararını kaygı uyandırıcı buluyor ve bu kararın gözden geçirilmesini talep ediyoruz.

Depremden etkilenen ve evsiz kalan yurttaşlarımıza barınma olanaklarının sunulması gereksinimi acildir ve önceliklidir. Ancak, barınma olanağı sağlamak için üniversiteleri uzaktan eğitime geçirmenin bedeli ağırdır.

Pandemi sürecinde, yüz yüze eğitimden yoksun kalmanın gençlerin eğitim süreçlerini ve ruhsal iyilik halini olumsuz yönde etkilediğine hep birlikte tanık olduk. Gençlerimiz, pandemi döneminde, akran desteğinden ve yüz yüze deneyim aktarımından mahrum kaldılar. Yüz yüze eğitimden mahrum kalmanın, vaktinin çoğunu ekran başında geçirmenin gençlerin ruh sağlığını olumsuz etkilediği ve aynı zamanda akademik başarının düşmesine neden olduğu bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir.

Bu deneyimlerin ardından, henüz bu sürecin etkilerinden kurtulamamış olan bir neslin yüz yüze eğitim olanağından yeniden ve uzun süreli olarak yoksun bırakılması, her şeyden önce bu nesle yapılmış bir haksızlık olacaktır.

Ülkemizin geniş bir coğrafyasını doğrudan etkileyen bu felaketin ardından çok sayıda üniversite öğrencisinin evi yıkılmışken, öğrencilerin önemli bir kısmı bilgisayar, kulaklık ve internet gibi olanaklara ulaşamayacak durumdayken, afet bölgesindeki üniversiteler hizmet veremeyecek duruma gelmişken, uzaktan eğitimin öğrenciler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri derinleştireceği açıkça görülmektedir.

Deprem gibi büyük doğal afetlere bağlı travmalarda iyileşme toplumsal dayanışma ile başlar. Üniversiteler gençlerin yalnızca eğitim aldıkları değil aynı zamanda sosyalleştiği ve bir araya geldikleri bir ortam sağlamaktadır. Eğitim sürecinin içinde ve üretken kalmak, başkalarına yardım etmek, ülkemizde yaşanan felaketin yaralarının sarılması için birlikte çareler üretmek gençlerimizin bu süreci daha sağlıklı geçirmesi için çok daha faydalı olacaktır. Hayatın olağan akışına uygun olmayan her bir müdahale ise gelecekte daha büyük hem psikolojik hem de sosyal sorunlara neden olacaktır.

Bu felaketin ardından, travmaya uğramış gençlerin bir de yalnızlıkla ve fırsat eşitsizliği ile sınanması büyük bir hata olacaktır. Önceliğimiz, yüz yüze hizmet verebilecek durumdaki üniversitelerimizin en yakın tarihte yüz yüze eğitime yeniden başlaması, yurttaşlarımızın barınma gereksinimlerinin öğrenci yurtları dışındaki kamuya ve özel sektöre ait barınma olanakları ile karşılanması, hizmet veremeyecek durumdaki üniversitelerin öğrencilerinin eğitimlerinin kesintiye uğramaması için gerekli olan önlemlerin alınması, eğitime devam edemeyecek durumdaki öğrencilere gerekli izinlerin verilmesi, gereksinimi olan öğrencilere uygun psikososyal desteğin sağlanması olmalıdır.

Gençlerimizin en uygun koşullar altında eğitim alması en temel toplumsal gereksinimlerimizden biridir.

Saygılarımızla,
Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)