Bir zamanlar öğrenmek, fiziksel sınıflarda, tahta başında anlatılan derslerle sınırlıydı. Bugün ise dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda bilgiye ulaşmak mümkün. Teknoloji, öğrenmeyi sınıflardan çıkarıp dijital ortama taşıdı ve bu dönüşümü doğru okuyanlar için muazzam fırsatlar yaratıyor. Ancak burada önemli bir soru var: Dijital öğrenme gerçekten eşit ve erişilebilir mi?
Dijital eğitim, pandemiden önce de yavaş yavaş hayatımıza girdi. Ancak son yıllarda adeta bir patlama yaşandı. Artık, dünyanın en iyi üniversitelerinden dersleri online olarak alabiliyor, bir yabancı dili telefondaki bir uygulama ile öğrenebiliyor, hatta sanal gerçeklik teknolojileri ile laboratuvar deneyleri bile yapabiliyoruz. Dijital eğitimin sunduğu fırsatlar gerçekten büyük. Ancak burada önemli olan, bu teknolojinin herkes için erişilebilir olması.
Her ne kadar "internet her şeyi erişilebilir hale getirdi" desek de bu, gerçeği tam olarak yansıtmıyor. İnternete erişim sorunu yaşayan çocuklar, yetersiz ekipmana sahip öğrenciler ve dijital becerilere sahip olmayan eğitmenler, bu sürecin dışında kalıyor. Oysa eğitim, toplumun her kesimi için eşit şekilde erişilebilir olmalı.
Beni en çok düşündüren noktalardan biri de, dijital eğitim fırsatlarının daha çok belli bir kesime hitap etmesi. Uluslararası öğrenci alanında çalışmış biri olarak biliyorum ki, dijital eğitim potansiyel olarak milyonlarca insana erişim sağlayabilir. Ancak birçok ülkede altyapı eksiklikleri, dil bariyerleri ve eğitim politikaları, bu eğitim modellerinin herkes için eşit olmasını engelliyor.
Dijital eğitimin bir başka boyutu da öğrencilerin disiplin ve motivasyon eksikliği. Yüz yüze eğitimde, bir öğretmenin sınıfta olması, öğrenmeyi bir sistem içinde sürdürebilir hale getiriyor. Ancak dijital ortamda bu sınırlar belirsizleşiyor. Öğrenciler, dersleri istedikleri zaman izleyebilme esnekliğine sahip oldukları için genellikle erteleme davranışı gösteriyorlar.
Ayrıca, online eğitim platformlarındaki derslerin bazıları nitelik olarak yetersiz. Yüzlerce video ve ders arasında, hangisinin gerçekten kaliteli olduğunu seçmek bile baş başına bir problem. Bu noktada, akademik düzeyde online eğitim veren kurumların daha net standartlar belirlemesi gerekiyor.
Dijital eğitim, sunduğu olanaklarla eğitimi demokratikleştirme potansiyeline sahip. Ancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için erişilebilirlik, kalite ve disiplini dengeleyen bir sistem kurulmalı. İnternetin sunduğu sınırsız bilgi kaynağından herkesin eşit faydalanabilmesi için, altyapı geliştirilmeli, eğitim içerikleri daha standart hale getirilmeli ve öğrenme motivasyonu artırılmalı.
Eğitimde dijital dönüşüm kaçınılmaz, ama asıl soru şu: Bu dönüşüm herkese gerçekten eşit fırsatlar sunacak mı? Yoksa sadece belli bir kesimin kullanabileceği bir lükse mi dönüşecek?
Ülkemizin Durumu
Bu alanda yatırım ve çalışmalar yapılsa da henüz istenilen düzeyde değiliz. Daha önce defalarca bahsettiğim kısır tartışmalar, hukuksuz uygulamalar ve liyakatsiz kadroların yönetmesi nedeniyle potansiyelimizin çok altında işler yapabiliyoruz. Hem toplum hem de yönetim olarak tarihi kararlar alıp kaçırdığımız fırsatları bu sefer yakalayabilecek miyiz?
Bu soruların cevabı, bugün aldığımız kararlarla şekillenecek.