Bir toplumun gerçek anlamda gelişebilmesi, adaletin varlığına dayanır. Adaletin olmadığı bir toplumda, ne kadar teknolojiye sahip olursa olsun, gelişme sadece bir yanılsamadır. Adaletin temeli, eşit haklara ve fırsatlara dayanan bir düzenin inşasıdır; bu olmadan, herhangi bir toplum ileriye gitmekte zorlanır. Adaletin olup olmamasının yanı sıra herkese eşit şekilde uygulanması da çok önemlidir.
Bugün ülkemizdeki durumu düşündüğümüzde, adalet arayışı bir gerçektir. Toplumun büyük bir kesimi, hakları tam anlamıyla verilmemiş, eşitsizliklerle yüzleşmiş ve doğru bir temele dayalı fırsatlar yaratılmamıştır. Eğitim de bu adaletsizliğin en belirgin yansımasıdır. Eğitimin her bireye eşit fırsatlar sunması gerekirken, bu fırsatlar hala birçok birey için uzak bir hayal olmaktan öteye gidememektedir.
Eğitim, sadece bilgiyi aktarmak değil, bireyleri adaletli bir toplumda özgür ve bilinçli bireyler olarak yetiştirmektir. Ancak, eğitimde adalet eksik olduğunda, toplum sadece bireysel anlamda değil, toplumsal anlamda da ciddi bir gerileme yaşar. Eğer bir toplumda adalet yoksa, o toplumda her birey için eşit fırsatlar sunulmaz ve bu da toplumun gelişmesinin önünde büyük bir engel olur.
Dijitalleşmenin hızla arttığı bu dönemde, eğitimdeki fırsat eşitsizliği daha da belirginleşiyor. Teknoloji, doğru kullanıldığında büyük bir fırsat olabilir, ancak bu fırsatlar, sadece sınırlı bir kesimin erişebileceği kadar dar bir alanda sunulursa, toplumun geri kalanına yarar sağlamaz. Eğitimde erişim zorluğu, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmelerini engeller. Bu, toplumsal gelişmeye sadece kısıtlamalar getirir. Herkesin eşit şekilde faydalanamadığı bir sistemde üstüne bir de liyakatsizlik, kayırma, haksız yere insanların tutuklanması...gibi nedenlerle daha da derin toplumsal ayırımlar ortaya çıkar.
Adaletin olmadığı toplumlarda, gelişme yerine yalnızca yüzeysel bir ilerleme vardır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan, gerçek anlamda gelişmek mümkün değildir. Her bireye eşit fırsatlar sunan bir eğitim sistemi, ancak adaletin varlığıyla mümkündür. Bu da ancak toplumun temellerindeki adalet anlayışının sağlanmasıyla gerçekleşebilir.
Gençlerin bugün aradıkları şey tam olarak da budur. Belirsiz bir gelecek, özgürlüklerin kısıtlanması ve umutsuzluk herkesi derinden etkilemekte ve ortaya sosyal patlamaları çıkarmaktadır. Bu gençleri anlamak ve sorunlarını çözmek zorundayız. Bunun yolu da eğitim ve adaletten geçiyor. Bu yolda yürümeyi asla bırakmayanlar bu ülkeyi ayakta tutanlardır. Tüm haksızlıkların bir an önce son bulması dileğimle bu haftaki yazımı noktalıyorum.
Tüm okuyucularımızın Ramazan Bayramı'nı kutluyorum.