Yine bir “eğitim sistemi değişiyor” gündemindeyiz. 4+4+4 modeli tartışmaya açıldı, yeni bir sistem üzerinde çalışıldığı konuşuluyor. Henüz ortada net bir taslak olmamasına rağmen kamuoyuna yansıyan bazı bilgiler, sistemin yeniden kademelendirileceğini ve müfredatla birlikte birçok başlığın sil baştan ele alınacağını gösteriyor.
Doğal olarak tartışmalar başladı. Eğitim camiasında yine bir hareketlilik, yine bir belirsizlik... Bu tabloya ne kadar alışsak da her defasında içimizde bir umut yeşeriyor: “Acaba bu kez daha sağlam bir yapı kurulabilir mi?” diye soruyoruz. Fakat tarihsel tecrübemiz bu konuda iyimser olmamıza pek izin vermiyor.
Bakınız, son 20 yılda sayısız sistem, sınav ve uygulama değişti. 4+4+4 daha dün geldi. Şimdi tekrar mı gidiyor? TEOG geldi, LGS oldu. YGS-LYS vardı, YKS oldu. Müfredatlar değişti, sınav sistemleri değişti, eğitim anlayışları bile değişti. Ama hiç değişmeyen tek şey var: istikrarsızlık.
Oysa ki, eğitim gibi uzun vadeli planlamalar gerektiren bir alanda, asıl başarı sabırla, inatla ve istikrarla aynı modeli sürdürmekle sağlanır. Sürekli değişen bakanlarla birlikte sürekli değişen sistemlerle çocuklarımızı kobay gibi kullanmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
Bir ülkenin eğitim politikası, bakanların kişisel görüşlerine, siyasi anlayışlara ya da anlık popülizme göre şekillenemez. Elbette sistem zamanla güncellenir, eksikler tamamlanır, bilimsel veriler ışığında iyileştirmeler yapılır. Ancak temeldeki anlayış ve yön hep sabit kalmalıdır.
Düşünün ki 2012'de uygulamaya konulan 4+4+4 modeli üzerinden henüz iki kuşak bile mezun olmamışken, sistemi değiştirmenin ne kadar sağlıklı ve bilimsel olduğu tartışmalıdır. Bir eğitim modeli en az 225 yıl uygulanmadan, sonuçları görülmeden, artı-eksi değerlendirilmeden değiştirilmemelidir.
Böylesine hayati bir konuda atılacak her adımın, eğitim bilimcilerle, akademisyenlerle, sahada çalışan öğretmenlerle, hatta velilerle istişare edilmesi gerekir. “Ben yaptım oldu” mantığıyla yapılan her değişiklik, sistemi biraz daha içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Çocuklarımız deneme tahtası değil, eğitim süreci de bir yapboz oyunu değil. Lütfen artık bunu anlayalım.
Gelişmiş ülkelere bakın, eğitim politikaları siyasi iktidarlarla değişmez. Uzun vadeli bir strateji vardır, hangi bakan gelirse gelsin ana omurga değişmez. Çünkü onlar bilir ki; eğitim reformu bugün yapılır ama meyvesi 20 yıl sonra toplanır.
Velhasıl, 4+4+4 sisteminin iyi ya da kötü oluşunu tartışmadan önce, bu sistemin neden bu kadar kısa sürede değiştirilmek istendiğini sormamız gerekiyor. Asıl meselemiz sistemin adı ya da şekli değil, istikrarsızlığın kendisidir.
Bugün, dilerim ki birileri çıkıp bu sefer gerçekten kalıcı ve uygulanabilir bir model önerir ve en önemlisi bu modeli uzun yıllar savunur. Çünkü ülkemizin eğitimde en büyük ihtiyacı, yeni sistemler değil, istikrardır.
Eğitimde başarıyı, bir günde kurulacak bir yapının değil, yıllar içinde şekillenen ve sabırla uygulanan bir düzenin getireceğine inanıyorum. Hep birlikte, çocuklarımıza daha iyi bir eğitim geleceği bırakabilmek için istikrarı savunmalı, kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli, sürdürülebilir yaklaşımlar benimsemeliyiz.
Herkesin düşüncelerinin ve eleştirilerinin değerli olduğu bir süreçte, duyarlı ve kararlı adımların atılmasını temenni ediyorum.