En temel hukuk kavramlarından biri de “Geciken adalet, adalet değildir” şeklinde. Hukukun üstünlüğü, ancak ve ancak adil, vicdani, hukuki ve bir o kadar da hızlı olduğunda korunabilir.
LGS fen sorusu ile yaşananlar sadece eğitimi değil, hukuku da tartışılır hale getirdi ki, böylesi bir durum keşke hiç yaşanmasaydı.
Okul ve adliye gibi eğitim ve hukuk da asla tartışma konusu haline gelmemeli. Eğitimde son sözü, yargı değil MEB söylemeliydi!
Milli Eğitim Bakanları ya da MEB bürokratları, dünden bugüne ne zaman sıkıntılı bir konu ortaya çıksa, kendileri çözme yerine anında yargıya havale ediyor. Akıllarınca kendilerini sorumluluktan kurtarıyorlar. Oysa sorunun asıl müsebbibi bizzat kendileri. Sorun öğretmenlerimizde mi yoksa bu süreci yönetenlerde mi? Binlerce öğretmenimiz bu sorunun hatalı olduğunu defalarca MEB’e bildirdi ama zerre kadar ciddiye alınmadılar. Şimdi, o itirazları reddeden, o da yetmezmiş gibi “Sorunun iptaline gerek yok” diyen komisyonlara sormak gerekir:
Vicdanınız rahat mı?
Hiç ders almıyoruz
Geçmişte gerekenler yapılmadığı ve zerre kadar ders alınmadığı için benzeri hatalar hemen her yıl yaşanıyor. MEB, YÖK, ÖSYM gibi milyonlarca gencimizin geleceğine yön veren kurumların eğitim, bilim ve çocuklarımızın geleceği söz konusu olduğunda çok daha titiz ve hızlı olmalarını bekliyoruz. En azından bu son olaydan sonra vicdanlarının sesini dinleyip bir özeleştiri yaptılar mı?.. Bakın veliler ne diyor? Kulaklarını duymuyor, gözleriniz görmüyor, diliniz tutulduysa belki vicdanınız size tercüman olur:
■Mahkeme kararı sorunun yanlış olduğunu söylemiyor. “Üst düzeyde bir soru, sorulmaması gerekirdi” diye iptal etti. Üst düzeydeki soruyu doğru cevaplayan öğrencinin sıralaması düştü!
■0.7’lik dilimden, 0,4’lük dilime geldik ama bambaşka bir okul tercih etmek durumunda kaldık. Bu saatten sonra okul açılmış, oryantasyonlar bitmiş, mevcut okul için tüm harcamalar yapılmış.
■Mahkeme kararı soruyu yanlış cevaplayanlar için avantajlı oldu!
■Oğlum şu anda Robert Lisesi’ne girmesi gerekirken boş kontenjan yok deniyor!
■Özel okullarda tercih ekranı açılmıyor!
Niye mi?
Lozan Antlaşması’na göre yabancı okulların öğrenci sayıları dondurulmuş durumda. Yani isteseler de öğrenci sayısını artıramazlar.
Peki puanı artan öğrencilerden bu okullara girmek isteyenler ne olacak? Hayır mı denilecek, Lozan mı delinecek? MEB bu kez de uluslararası yargı kurumlarına mı gidecek?
Hepsi gözbebeğimiz!
Malatya’ya yolumuz düşmüştü. Gördüklerimizden dehşete kapılıp onları dile getirdik. Elbette en kısa zamanda diğer kentlerimize de yolumuz düşecek, düşmeli de. Hem de hepimizin.
Hatay’daki son durumu da Faruk Çolak’tan dinleyelim: “Depremde mağduriyet yaşayan Malatya ile ilgili yazı üstüne yazı yazdınız. Ellerinize sağlık, iyi de ettiniz. Peki siz depremden önce bile ötekileştirilmiş, dışlanmış, hizmet verilmeyerek cezalandırılmış, depremde yerle bir olmasına rağmen gerekli yatırımlar tam anlamıyla yapılmamış, içi boşalmış, boşaltılmış bir şehir için de yazı yazmak ister misiniz?
Eğitim bu şehirde ne haldedir, insanlar yaşam mücadelesini sürdürebiliyor mu, yapılan hastanelerde doktor bulabiliyor mu, gerekli sayıda okul inşa ediliyor mu ve Allah için hiç merak ediyor musunuz? İhtiyaç duyulan konut, yurt ve işyeri ihtiyacının yüzde kaçı teslim edilmiş? Buradaki insanlar, önlerindeki 10 hatta 15 yıldan ve büyük kısmı Hatay’ın geleceğinden tamamen ümidi kesmişken bir yazı da burası için yazmak ister misiniz? Hatay’ın lobisi yok, derdi binlerce ve sadece bugün değil, hep böyleydi bu şehir.
En çok vergi veren sıralamasında 7. iken verdiğine nazaran hizmetten aldığı payda 70’lerde olan bir şehri yazmak ister misiniz acaba?
Mesela depremden önce bile viran olan bu şehrin böyle bırakılmasına sebep yerel ve merkezi unsurları sorgulayarak ve belki 1 günlüğüne olsun yerinde gözlem yaparak Hatay’ı dile getirmek ister misiniz? Hatay, hani Atamız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi meselesi olan şehir, yüz binlerce insanın doğduğu, doymaya çalıştığı, öldüğü şehir. Suriyeli işgalindeki o güzide serhat şehir... Bu tükenmişliği herkese anlatabilir misiniz, 3-5 günlüğüne olsa bile bu şehrin yükünü burada bizzat sırtınızda taşıyabilir misiniz?